• Sonuç bulunamadı

Muzaffer Özdağ’ın Alparslan Türkeş ile Tanışması

Belgede Muzaffer Özdağ (1933-2002) (sayfa 40-45)

Alparslan Türkeş, Numan Esin ile 1958 yılının son aylarında, Piyade Atış Okulu’nda öğretmenlik yaparken irtibat kurmuştur. Alparslan Türkeş, Numan Esin’i ziyaret ettiği bir gün ülke şartlarının ihtilale doğru sürüklendiğini ve bunun için gerekli tedbirlerin alınması lüzumunu vurgulamıştır. Numan Esin ise Alparslan Türkeş’in yaptığı bu açık çağrıyı yanıtsız bırakmıştır (Ü. Özdağ, 2004: 116-117).

Özdağ, ihtilalin ileride “kudretli albayı” olarak anılacak Alparslan Türkeş ile Numan Esin aracılığıyla tanışmak istemiştir (Güney, t.y. : 8).

Alparslan Türkeş ile tanışma toplantısı 1959 yılının ilk aylarında Ahmet Er’in evinde gerçekleşmiştir. Türkeş toplantıda üyesi olduğu örgütün, ordunun genel eğilimine paralel olarak CHP yanlısı bir müdahale içinde olduğunu, fakat kendisinin

19 Kurmay Yüzbaşı Muharrem Özdağan, Erkanlı’nın örgütüne dahil edilmiştir. Piyade Üsteğemen Eşref Dirlik, Piyade Yüzbaşı Şeref Çolakoğlu, Yüzbaşı Kamil Karavelioğlu, Yüzbaşı Đlyas Albayrak, Yüzbaşı Hüseyin Güven, Yüzbaşı Emanullah Çelebi, Mucip Ataklı, Haydar Tunçkanat ve Kurmay Yarbay Abdülvahit Erdoğan da örgüte dâhil edilen isimler arasındadır.

Özdağ, Esin, Er gibi partiler üstü bir tavrı benimsediğini açıklamıştır (Ü. Özdağ, 2004: 117).

Türkeş, Esin, Er ve Özdağ tanıştıkları zamandan itibaren her fırsatta bir araya gelerek ihtilal üzerine tartışmışlardır (Ü. Özdağ, 2004: 217).

Esin, Özdağ ve Er; Özdağ’ın deyimi ile “bir ikilem önünde” kalmışlardır. Esin bu ikilem karşısında tavırlarının ne yönde olduğunu şöyle ifade etmiştir:

Herkes bir tarafa (CHP) yönelmiş iken; siz kendinizi azınlıkta hissediyorsunuz. O vakit ne yapacaksınız? Ya o ihtilal hareketine cephe alacaksınız, karşı duracaksınız ki bu bizim görüşümüze göre imkânsızdı; ya da hiç karışmayacaksınız, o da bizim yapımızdaki insanlar için çok ters idi. Ülke kayıp gidiyor bir mücadelenin içine, o halde en safa girip kendi doğrularımızın, kendi gerçeklerimizin oluşmasına, uygulanmasına hizmet etmek kararını verdik (Ü. Özdağ, 2004: 117).

Yine bir gece Ahmet Er’in Balmumcu’daki evinde yapılan toplantıda Esin’in; Arkadaşlar görüyorsunuz, bir çıkmazın içindeyiz! Gelin ihtilale katılalım ve de halkımızı bölen, birbirine daha da düşman kılan ihtilal tasarruflarının karşısına çıkalım. Barışı, kardeşliği temin hususunda elimizden gelen gayreti gösterelim. Đhtilal içinde de mühim görevler alarak söz sahibi olalım.

Esin’in bu teklifi, Türkeş, Özdağ ve Er tarafından da uygun görülmüş ve gerçek ihtilal hazırlıkları başlamıştı (Er, 2003: 31-32). Alparslan Türkeş böylelikle kendisini destekleyen grubu 1959 yılında bulmuştur (Ü. Özdağ, 2004: 117). Ancak Numan Esin, daha sonra uzun yıllar kader birliği yapacak olan bir dostluğun öncesinde Özdağ’ın Türkeş’e yönelik ilk izlenimini şöyle anlatmıştır (Esin, 2005: 98):

Türkeş ihtilal fikrini bana açtığında, bu konuyu Muzaffer ile tartışmışızdır. Muzaffer, Türkeş ile tanıştıktan sonra onun, ihtilalde önemli görevler almasına karşı çıktı. Türkeş 1944 olaylarında adı söylentilere karışmış bir adam olarak görülürse, bunun bir takım olumsuz sonuçları olurdu. Muzaffer, Türkeş’i liderlik vasfı olmayan sıradan bir yarbay olarak gördüğünü söyledi; benim liderim sensin kendimizin dışında niye lider arayalım, dedi.

Esin’in aktardığı Özdağ’ın bu düşünceleri ileriki yıllarda değişmiş ve Milli Birlik Komitesi (MBK) ve bilhassa yurtdışı görevlerinde Türkeş’i kendi fikirlerine daha yakın bularak, yurtdışından döndükten sonra yoluna Türkeş ile devam etmiştir20.

2.4. 27 MAYIS ĐHTĐLALĐ ÖNCESĐ’NDE YAŞANAN TOPLUMSAL OLAYLAR VE ĐHTĐLAL ÖRGÜTLERĐNĐN ÇALIŞMALARI

2.4.1. 28 Nisan Öğrenci Olayları

DP Hükümeti, 18 Nisan’da yapılan Meclis oturumunda geniş yetki verilecek bir Meclis araştırma komisyonu kurulması yönünde teklif sunmuştur. Bu kanuna göre Komisyon, şüphe uyandıran kurum ve şahıslar üzerinde tutuklama, yargılama yetkisine sahip olacaktır. Teklifin 27 Nisan’da Mecliste kabul edilmesi ile DP’ye karşı protesto sesleri artmıştır. Başta CHP ve taraftarları olmak üzere üniversite hocaları ve öğrencileri karara karşı çıkmıştır.

28 Nisan’da Đstanbul Üniversitesi bahçesinde toplanan öğrenciler “kahrolsun hükümet”, “Menderes istifa” sloganları atarak tepkilerini gösterirken güvenlik güçlerinin (polislerin) öğrencilere müdahalesi ile olay farklı bir boyuta taşınmıştır. Rektör Sıddık Sami Onar’ın tartaklandığı olaylar sırasında Turan Emeksiz isimli genç polis tarafından açılan ateş sonucu ölmüştür. Emniyet güçlerinin yetersiz kaldığı olayda piyade birliğinin devreye girmiştir. Askerler içeri girdiği anda öğrenciler “Yaşasın Ordu”, “Yaşasın Kahraman Türk Askerleri” sloganları atmaya başlamıştır. Öğrencilerin yanına gelen askerler bir anlık duraksamanın ardından gözleri yaşlı halde öğrencilerle kucaklaşmıştır. Ordu ve üniversite gençliğinin bu bütünlüğü DP’nin artık son dönemlerini yaşadığının açık göstergesi kabul edilmiştir ( Başgil, 2008: 115-121).

2.4.2. 5 Mayıs Saat 5’te Kızılay’da Sloganı (555K)

28 Nisan Đstanbul ve 29 Nisan Ankara olaylarından sonra halkın iktidara olan tepkisi 555K toplantısına dönüşmüştür (Karavelioğlu, 2007: 21). Muhalefet ve üniversite öğrencileri arasında yayılan fısıldamalar yerini kalabalık yığının

20 Özdağ, yurtdışından döner dönmez gazetecilere “Türkeş on dörtlerin lideri ve beynidir” açıklamasında bulunmuş, siyasi yaşamında da dava arkadaşı olarak kabul ettiği Türkeş’in her daim yanında olarak ona destek vermiştir (22 Şubat 1963 Milliyet). Dahası Özdağ, 29 Nisan töreni kutlamalarında Türkeş’e hakarette bulunduğu gerekçesi ile bir konuşmacıya silahını çekecek kadar Türkeş’e gönülden bağlıdır (30 Nisan 1963 Milliyet). Türkeş ile Özdağ arasındaki uzaklaşma Özdağ’ın MHP’den ayrılması ile ortaya çıkmıştır.

sloganlarına bırakmıştır (Onuş, 2003: 76). 5 Mayıs günü saat 17.00’de Kızılay’da DP’ye tepki için planlanan bu gösteriden polisin de haberi vardır. Saat 17.45’te geniş bir kalabalığın kol kola ve ıslık çalarak Büyük Sinemaya doğru yürümesi ile hareket başlamış, öfkesini kontrol edemeyen bir grup DP karşıtı, iktidar yanlısı Zafer Gazetesi’ni yakmıştır. Plevne Marşı ve Gençlik Marşını söyleyerek yürüyen gençliğin sayısı daha da artmaktadır (Taylak, 1969: 299-300). O sıralarda Meclis’ten Çankaya’ya dönmekte olan Celal Bayar, Adnan Menderes ve Refik Koraltan bir grup DP’linin alkışlarıyla karşılanınca memnun olmuşlardır (Karavelioğlu, 2007: 21). Fakat Sıhhiye Orduevi’nden itibaren durum farklı bir hal almıştır. Öfkeli kalabalığı gören Menderes ve Bayar polisin uyarılarına rağmen Kızılay’a doğru devam edince kendilerini olayların tam ortasında bulmuşlardır. Menderes’in, polisle beraber kalabalığın içine girerek “ne istiyorsunuz” sorusuna öfkeli halk “istifanı istiyoruz”, “hürriyet istiyoruz” cevabını vererek sloganlarına devam etmişlerdir (Kaya, 2008: 29). Kalabalığın içinde sıkışan Menderes’in yakası bir öğrenci (Deniz Baykal) tarafından tutularak gömleği, kravatı dağıtılmıştır. Öğrencinin “demokrasi istiyoruz” sözlerine karşılık Menderes, “Başbakanın yakasına yapışmışsın bundan daha büyük demokrasi tasavvur edebiliyor musun” diye sormuştur (Kendi ülkesini işgal eden ordu, agis, 2014). Olayların büyümesi üzerine Menderes, Birinci Şube Müdürü Niyazi Bicioğlu tarafından kurtarılıp, Emin Karakuş adlı gazetecinin arabası ile olay yerinden uzaklaştırılmıştır. Kızılay’da tüm bu olaylar yaşanırken Alparslan Türkeş, Cemal Gürsel’i Đzmir treni ile uğurlamaktadır (Ü. Özdağ, 2004: 166). Aynı gün hükümete karşı 100 civarında avukat da sessiz bir yürüyüş düzenlemiştir (Weiker, 1967: 29).

2.4.3. 27 Mayıs Đhtilali ve Cemal Gürsel’in Liderliği

Yeşilhisar Olayları’ndan sonra iktidarın emriyle tutuklanmış olan bir albay ve iki binbaşının serbest bırakılması için girişimde bulunan Cemal Gürsel, bu hareketi üzerine Edremit Tugayı’nda çıkan bir olayı yerinde incelenmek üzere şehre gönderilmiştir. Bu sözde görevin asıl nedeninin farkında olan Gürsel, Ankara’ya döner dönmez ordudan ayrılma kararı almıştır. 30 Ağustos’ta yaş haddinden emekli olacak olan Gürsel, o güne kadar iznini kullanarak Đzmir‘deki evinde beklemeye çekilmiştir (Đpekçi ve Coşar, 1965: 150).

Milli Savunma Bakanlığı’na hitaben bir mektup yazarak izne ayrılan Cemal Gürsel, bir de orduya veda mesajı yayınlamıştır:

“Şu sırada memlekette esen hırslı politika havasının zararlı tesirlerinden kendinizi korumasını biliniz. Ne pahasına olursa olsun politikadan uzak kalınız. Bu sizlerin şerefi ordunun kudreti ve memleketin kaderi için hayat ehemmiyeti haizdir” (Ü. Özdağ, 2004: 165).

Gürsel’in bu ani kararı örgütü bir kez daha başsız bırakmıştır21. Cemal Gürsel’in ayrılması ile en önemli desteğini yitiren örgüt, derhal yeni bir lider aramaya başlamıştır. Örgüt üyelerinin akıllarında farklı isimler vardır; Sezai Okan ve Osman Köksal tarafından, Kara Kuvvetleri Merkez Dairesi Başkanı Tuğgeneral Rafet Yıldırım yeni lider olarak önerilmiştir. Muzaffer Yurdakuler ise Đstanbul Örfi Đdare Komutanı Orgeneral Fahri Özdilek’in lider olması yönünde teklifte bulunmuştur. Toplantıda lider adayı olarak adı geçen bir diğer kişi Kara Kuvvetleri Komutanlığı Lojistik Daire Başkanı Tümgeneral Cemal Madanoğlu’dur. Örgüt üyeleri bu kritik durumu değerlendirmek üzere bir araya geldiğinde teklifin ilk olarak Orgeneral Fahri Özdilek’e götürülmesi kararlaştırılmıştır. Özdilek, örgütün ihtilal liderliği teklifini kabul etmemesine rağmen tekliften hiç kimseye bahsetmemiştir. Lider arayışında ikinci girişim Cemal Madanoğlu’na yapılmıştır. Orhan Kabibay, konuyu görüşmek üzere 14 Mayıs’ta Cemal Madanoğlu ile irtibat kurmuştur. Sohbet sırasında Cemal Madanoğlu tam da örgütün istediği gibi DP yönetimini beğenmediğine dair sözler sarf etmiştir. Ülkenin kötüye giden durumundan dert yanan Cemal Madanoğlu, “erkeklik uğruna” örgüte girmeyi kabul etmiştir (Onuş, 2003: 85-87).

Örgütün liderlik teklifinde bulunduğu generallerden Tuğgeneral Đrfan Baştuğ teklife olumlu cevap verirken; Genelkurmay Başkan Vekili Orgeneral Cevdet Sunay, liderlik teklifini reddetmiş yalnız O da Fahri Özdilek gibi herhangi bir ihbarda bulunmamıştır (Demirel, 2011: 349).

2.4.4. 18 Mayıs Toplantısı

Ülke genelinde artan huzursuzlukla beraber ihtilal örgütü, harekete geçme planını gündemine almıştır. 18 Mayıs 1960’ta Genelkurmay Başkanlığı’nda ihtilal

21Örgüt, ilk olarak liderlik teklifini; Ankara Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda bulunan Orgeneral Necati Tarcan’a, Suphi Karaman aracılığıyla yapmıştır. Tarcan teklifi kabul etmiş fakat geçirdiği kalp krizi sonucu vefat edince liderlik teklifi yine Karaman tarafından düşülen 3.Ordu Komutanlığında bulunan Orgeneral Cemal Gürsel’e yapılmıştır. Teklif, Cemal Paşa, Almanya’da düzenlenen “Free Play Kış Pentomik Tümen Manevraları Tatbikatı”na davet edildiği sırada, Paşanın tercümanlığını yapan Sadi Koçaş tarafından yapılmıştır. Paşa’nın “Varım Sadi” cevabıyla örgüt liderini bulmuştur.

gününü belirlemek üzere yapılan toplantıya Orhan Kabibay, Sezai Okan, Sami Küçük, Ekrem Acuner, Fikret Kuytak ve Ertuğrul Alatlı katılmıştır. Örgütten tasfiye edilen Alparslan Türkeş’in bu toplantıdan haberi olmamıştır (Ü. Özdağ, 2004: 172).

Örgütün, Cemal Gürsel ile mesafeli durma kararına rağmen Alparslan Türkeş’in Gürsel ile görüşmesi ve Gürsel’i Đzmir’e uğurlaması; bunun yanı sıra Gürsel Paşayı birde Đzmir’de ziyaret etmesi Türkeş’in örgütün dışında bırakılmasına sebep olmuştur (Onuş, 2003: 82). Türkeş’in örgütten bağımsız hareket etmesi ve 1944 Türkçülük Olaylarında “Turancı” olarak yargılanması, bazı örgüt üyelerinin Türkeş’i ihtilal örgütünde görmek istememesinin bazı sebeplerindendir (Ü. Özdağ, 2004: 173).

Numan Esin, Türkeş’e karşı alınan tavır üzerine arkadaşlarını uyarmış ve Türkeş’e yönelik bazı tehlikeleri önlemeye çalışmıştır (Er, 2003: 30).

Örgüt üyelerinin kendisinden uzak durduğunu sezen Türkeş, Sezai Okan ile görüşerek örgütle arasında yaşanan problemi çözmüştür (Ü. Özdağ, 2004: 173).

Toplantıda CHP’li subaylar Ekrem Acuner, Fikret Kuytak ve Aksoyoğlu örgütün eksiklerinin olduğunu ve ihtilalin ertelenmesi üzerinde fikir beyan ederken; Orhan Kabibay, tüm eksikliklere rağmen harekete başlanması gerektiğini savunmuştur. Orhan Kabibay’a göre harekât, 21 Mayıs’tan önce; 26 Mayıs’tan sonra olmamalıdır. Plan takviminin belirtildiği şekilde ön görülmesinin nedeni; 20 Mayıs’ta Hindistan Başbakanı Cevahirlal Nehru’nun Türkiye ziyareti ve ardından 26 Mayıs’ta Menderes’in Yunanistan’a gidecek olmasıdır. O tarihte yapılacak herhangi bir harekâta karşı, Amerika’nın Türkiye’ye müdahalesi ile karşılaşılabilecek olmasıdır22. Orhan Kabibay’ın 20-26 Mayıs tarihleri arasında yapılmasını düşündüğü harekât, Sezai Okan, Sami Küçük, Muzaffer Yurdakuler tarafından da kabul edilmiştir (Ü. Özdağ, 2004: 174).

Belgede Muzaffer Özdağ (1933-2002) (sayfa 40-45)