• Sonuç bulunamadı

Brüksel Toplantısı ile 14’lerin Parçalanması ve Muzaffer Özdağ’ın Tavrı

Belgede Muzaffer Özdağ (1933-2002) (sayfa 145-149)

3.3. MĐLLĐ BĐRLĐK KOMĐTESĐ’NDE BELĐREN KUTUPLAŞMALAR VE

4.4.1 Brüksel Toplantısı ile 14’lerin Parçalanması ve Muzaffer Özdağ’ın Tavrı

“Dümensiz bir gemi” olan 14’ler, yurtdışındayken sistemli bir politika yürütememiş, fikir ve düşüncelerini hayata geçirmek için gerekli hamleyi yapamamışlardır. Lider bir düşünce etrafında da toplanamadıklarından 14’ler dağılmaya mecbur olmuştur (Metin, 2012: 335).

14’lerin yapmış olduğu ilk Brüksel toplantısında Erkanlı-Kabibay-Türkeş’ten oluşan üç başkanlı bir heyet teklifi sunulmuştur. Türkeş, yapılan teklifi, Osmanlı’daki Talat, Cemal ve Enver Paşaların üçlü ittifakının başarısızlığını örnek göstererek reddetmiştir (Metin, 2012: 333).

Özdağ da üçlü ittifakın uygulanabilir bir karar olmadığını; Türkeş, Erkanlı ve Kabibay’ın anlaşamayacağını savunmuştur (Metin, 2012: 392).

Temmuzun ilk haftası Kabibay ve Baykal, Türkiye’ye izinli olarak geldikleri zaman Aydemir ile görüşme yapmışlardır. Bu görüşmede 22 Şubatçı’ların yanında olduklarını, yakın bir zamanda Brüksel’de yapacakları toplantıyla 14’lerin bütünlüğünü dünyaya ilan edeceklerini açıklamışlardır. Kabibay ve Baykal’ın sözlerine karşın Aydemir, 14’ler içerisinde Kemalizm ideolojisini desteklemeyen kişiler olduğunu, Türkeş grubunu kastetmektedir, bu sebeple yapacakları bir harekete 14’lerin grup olarak değil bireysel kişiler olarak katılabileceklerini söylemiştir. Aydemir’in kati düşüncelerine karşın Kabibay, Aydemir’in endişesini yersiz bulmuş, ısrarla 14’lerin bütün olarak yurda döneceklerini ve aynı paralelde olduklarına inandıkları Aydemir ve ekibiyle birlikte hareket edeceklerine dair sözler vermiştir (Deniz, 2002: 127-128).

Kabibay ve Baykal’ın yurtdışına dönmelerinden hemen sonra Brüksel toplantısı için hazırlıklar başlamıştır. Maddi sorunlar yaşayan Özdağ, yurtdışında doğan çocuğunun küçük olması ve Brüksel ile Tokyo arasındaki mesafeyi de düşünerek bu toplantıya katılamamıştır (Er, 2003: 119).

Türkeş ise önce 18 Temmuz’da sadece Kabibay imzası ile gönderilen toplantı davetine katılmak istememiş, 20 Temmuz’da 14’ler adına gönderilen telgraf sonrası toplantıya gitmeye karar vermiştir. 27 Temmuz cuma günü Brüksel’e varan Türkeş’i;

Kabibay, Karan, Akkoyunlu ve Soyuyüce havaalanında karşılamışlardır. Erkanlı, Köseoğlu, Baykal, Esin ve Er’in de iştirak ettiği toplantıya, Mustafa Kaplan hasta olduğu için katılamamıştır. Türkeş’in geç gelmesine kızan Taşer ise Bern’e dönmüştür. Akkoyunlu’nun kaldığı pansiyonda yapılan toplantının açılışını kongre başkanı Erkanlı yapmıştır. Toplantı başlar başlamaz Türkeş’e imzalatılmak istenilen belge 14’ler arasında tartışma yaşanmasına sebep olmuştur. Belge, bu toplantı sonrasında verilecek karar her ne olursa olsun 14’lerin birlikte yola devam edeceğini bildiren bir hükmü içermektedir. Türkeş kendisine yapılan bu emrivaki tavra kızmış, metnin Kabibay’ı başkan seçmek için hazırlanan bir tuzak olduğunu düşünerek imzalamamıştır (Metin, 2012: 380-381).

Türkeş, Brüksel toplantısına hazırladığı bir program ile katılmıştır. Bu programa göre, 14’ler yurtdışından döndükten sonra askeri bir karargâha benzeyen teşkilatta burada istihbarat, harekât ve personel şeklinde belirlenen üç ayrı bölümde görev alacaktır. Kabibay ve Özdağ, harekât; M. Kaplan ve Muammer Şahin, istihbarat; Esin ve Baykal, personel; Akkoyunlu ve Solmazer de propaganda kısmında yer alacaktır. Askeri sistem model alınarak oluşturulan dernek, yurt çapında teşkilatını genişleterek daha siyasi bir hüviyet elde edince yoluna parti olarak devam edecektir. Türkeş’in bu teşkilat planı Kabibay ile arasında yaşanacak liderlik meselesi ve arkadaşlarının daha farklı bir yol izleyeceğini açıklaması ile gerçekleşmemiş, ciddi bir konu olarak tartışılmamıştır (Đsen, 1964: 84-85).

Toplantı sırasında Türkiye’de çıkan haberlere değinen üyeler, hakkında Turancı-Irkçı şeklinde söylemler çıkan Türkeş’ten konu üzerine açıklama yapmasını istemiştir. Türkeş’in açıklamalarını doğru bulan üyeler, Türkeş’in liderliğine daha sıcak bakmaya başlayınca Erkanlı ve Kabibay arkadaşlarına iki tarafa da yakın oldukları gerekçesiyle kızmış ve oturuma ara verilmiştir. Kısa ara sonrasında yeniden toplanan üyeler olaylar üzerine konuşurken Karan’ın, Türkeş’e ‘düzenbaz’ demesi ile kavga tekrar alevlenmiş ve Türkeş toplantıyı terk etmiştir. Ertesi gün 11.00’de devam edilen toplantıda Kabibay’ın, Türkeş’in liderliğini doğru bulmadığını söylemesi üzerine Türkeş, Đnönü’yü örnek göstererek onun “şehir efsanesi” olduğunu, kendisinin de ihtilalin ilk gününden itibaren gerek komite gerekse halk gözünde popülaritesi olduğunu savunmuştur. Tartışmaların uzaması üzerine Baykal, Esin ve Er 14’lerin başkanının Türkeş, başkan yardımcısının Kabibay olması yönünde yeni bir teklif

sunmuştur. Fakat Erkanlı teklife itiraz ederek, verilecek en doğru kararın 14’lerin feshi olduğunu söylemiştir. Türkeş, Esin ve Er, 14’lerin feshini kabul etmediklerini açıklaması ile toplantı sona ermiştir (Metin, 2012: 382, 383).

Toplantıda Erkanlı tarafından ortaya atılan 14’leri feshetme fikrini kabul etmeyen Türkeş ve Esin, Kabibay’ın evine konuşmak için gittiklerinde Erkanlı, Akkoyunlu ve Solmazer ile karşılaşmışlardır. Yapılan görüşmede, 14’lerin mevcut durumunu devam ettirmelerini; Erkanlı, Akkoyunlu, Köseoğlu ve bunlara katılacak kişilerden meydana gelecek bir ön heyetin Türkiye’ye giderek 14’ler namına temas kurmalarını; toplanılan bilgileri 14’lere bildirmelerini ve herkes Türkiye’ye döndükten sonra yeniden toplanarak duruma göre karar verilmesini kararlaştırılmıştır. Brüksel’den ayrılmadan önce bir araya gelen 14’ler, bu son toplantıda Erkanlı’nın liderlik sorununu yeniden gündeme getirmesi ile tartışma yaşamış, bazı üyeler toplantıdan erken ayrılırken kalan üyeler arasında birlikte yola devam etme kararı yinelenmiştir. 14’ler olarak alınan bütünlük kararına rağmen Kabibay, 29 Temmuz saat 22.30’da Đpekçi ve Ekspres gazetesi ile bağlantılı olarak 14’lerin feshedildiğine dair tebliğ yayınlamıştır (Metin, 2012: 383-384).

Tebliğde “Memleketimizin içinde bulunduğu şartlar bizi böyle bir fedakârlığa sevk etti” diyen Kabibay, kararın tüm 14’lerce kabul edilerek (toplantıya katılmayan Özdağ’ın da hemfikir olduğunu belirtmiştir) alındığını açıklamıştır (30 Temmuz 1962 Milliyet).

Kabibay’ın açıklamalarının aksine Özdağ, 14’lerin ayrılığını hiç istememiştir. Özdağ, ayrılık kararının, Brüksel toplantısından çok daha önce Erkanlı’nın kendisine yazmış olduğu “Biz ayrılmaya karar verdik, Kabibay’ı lider seçtik. Siz beş kişi Türkeş’le beraber kabul ediliyorsunuz” mektubuyla alındığını söylemiştir. Dahası Brüksel toplantısından aylar önce Erkanlı’nın yakın arkadaşı Abdi Đpekçi, 14’lerin 9’lar ve 5’ler olarak ayrıldığını yazmıştır (Metin, 2012: 400-402).

Brüksel toplantısı ile 14’ler, 6’lar ve 8’ler olmak üzere ikiye ayrılmıştır. 6’lar: Türkeş, Esin, Özdağ, Baykal, Er ve M.Kaplan. 8’ler: Kabibay, Erkanlı, Solmazer, Taşer, Köseoğlu, Karan, Soyuyüce ve Akkoyunlu’dan oluşmaktadır. Ancak bu gruplaşmalar Türkiye’ye döndükten sonra farklı bir seyre geçmiştir (Er, 2003: 124).

“Avrupa grubu” ile “Türkeş grubu” da denilen parçalanmış 14’lerde en büyük suç yine Türkeş’e bulunmuştur. Basın sayfalarını 6’lar hakkında olumsuz yazılar doldurmuştur (30 Temmuz 1962 Milliyet).

Özdağ’a göre 6’lar grubunun tüm çabalarına rağmen birleşme gerçekleşmeyecektir. Bunun sebebi Erkanlı ve Kabibay’ın CHP ve cunta ile yaptığı görüşmeler doğrultusunda karar almasıdır. Özellikle Erkanlı, Brüksel ayrılığından çok daha önce Madanoğlu ile ortak hareket etmeye başlamıştır ki bu nedenle 14’lerin tüm çabalarına karşı sebepsiz sorunlar çıkartarak birleşmeyi reddetmiştir. Özdağ, Kabibay, Karan, Köseoğlu ve Solmazer ile buluştuğu ilk Avrupa ziyaretinde arkadaşlarının Türkeş’ten hoşlanmadıklarını gösteren tutumları, 14’ler ayrılığının liderlik meselesi üzerine değil 13 Kasımın hemen akabinde başladığının kanıtıdır (Metin, 2012: 412-413).

Özdağ, gönderildiği ülkenin mesafesi ve aldığı maaşın yetersizliği ile 14’lerin toplantılarına katılmakta zorluk çekmiştir. Sorunlara karşı pratik ve mantıklı çözümler üretebilen Özdağ’ın toplantılara katılamaması Türkeş ve grubunu desteksiz bıraktığı gibi karşı grubun gücünün artmasına sebep olmuştur. Zaten Erkanlı ve Kabibay’ın da istediği budur. Özdağ birkaç defa Tokyo’dan Avrupa’ya tayinini istemesine karşı Türkiye’de tayin yetkisi elinde olan Kabibay’ın yakın arkadaşı Seyhan, bu konuda Özdağ’a yardım etmemiştir. Yine Türkeş’e yakın olan Esin’in sekreterlik görevi elinden alınmıştır (Metin, 2012: 416).

14’lerin ayrılığı Türkiye’de büyük etki yaratmıştır. CHP, Cunta ve eski komite arkadaşları, 14’lerin dağılmasıyla ikinci büyük zaferlerini elde etmişlerdir. Amaç ve ideallerden yoksun 14’lerin yurttaşlarına verecekleri bir söz bile kalmamıştır. Özdağ, kız kardeşinin yazdığı mektuptaki “Ağabey, siz 14 Türk subayı aranızda anlaşamazsanız; milyonları ülkünüzde nasıl birleştireceksiniz?” sözlerine karşı ızdırap duyduğunu ancak bütün ruh ve fikir gücünü kullanmalarına rağmen arkadaşlarının ayrılık düşüncelerinde en ufak bir değişim görmediğinden yakınmıştır.

Özdağ, “Fesih mutlaka en çok komünistleri sevindirir, bu şahısların yanlış fikirlerini gerçekleştirmemeyi ancak 14’lerin eski gücü ile birleşmesi engeller” en azından “tecahül-i arifane” yaparak birleşelim çağrısında bulunmuştur (Metin, 2012: 420-421).

Brüksel toplantısından sonra Türkeş’e karşı düşman stratejisi izleyen 8’ler grubu, 6’lar grubunun yakın çevresi ile yaptıkları görüşmelerde tüm yaşanılanları Türkeş’e mal ederek yalnızlaştırmak istemişlerdir. Türkiye’ye döndükten sonra Özdağ’ın ailesini ziyaret eden Erkanlı, Akkoyunlu ve Köseoğlu “Oğlunuzu severiz, sizi ikaz vazifemizdir. Oğlunuz, tehlikeli bir yoldadır, kafasını kaybedebilir.” (Metin, 2012: 391) ve “Türkeş bizi, karanlık ve karamsarlık içinde bıraktı, kaba kuvvetçe de üstün olduğumuz halde yakalanıp sürüldük” şeklinde gerçekle bağdaşmayan konuşmalar yaparak, Türkeş ve Özdağ arasındaki bağı koparmak istemişlerdir (Metin, 2012: 401). Özdağ ise tüm suçlamalara karşı “Đnançlarımız ve hizmet ülkümüz sebebiyle hayatımıza kastedilebilir. Bu davadan dönmemizi gerektirmez” cevabıyla Türkeş’in yanında olduğunu göstermiştir (Metin, 2012: 392).

Brüksel ayrılığı 13 Kasım ile gelen ayrılıktan daha acı olmuştur. 14’lerin ayrılması, Türkiye’de onların dönmesini bekleyenlerin umutlarına son vermiştir (Metin, 2012: 431).

Belgede Muzaffer Özdağ (1933-2002) (sayfa 145-149)