• Sonuç bulunamadı

3.1. Muhasebenin Tanımı

Muhasebe denilince ilk olarak işletmelerin parasal konularını belirli bir düzen içerisinde kaydeden sistem akla gelmektedir. Daha geniş anlamda muhasebe, bir işletmeye ait mali nitelikteki işlemleri yetkili organlar tarafından önceden belirlenmiş standart ve kurallar çerçevesinde kayıt altına alan, sınıflandıran ve bunları mali raporlara dönüştürerek yorumlayan bir sistemdir (Güvemli, 2011; Kotar ve Dokur, 2002; Sevilengül, 2001). Kayıt yapılırken ilk olarak söz konusu firmanın maddi varlıkları ve bunların kaynakları saptanarak sistemde gösterilir. Sistemde gösterilen her varlık belgelere dayandırılmak zorundadır. Bu belgelerin güvenilirliğini kontrol etmek ve doğruluğunu araştırmak da muhasebenin görevlerinden birisidir (Üstünel, 1996). Belgelere dayandırılan varlıkların ve kaynakların firma tarafından nasıl kullanıldığı takip edilmelidir. Kaynak aktarımları ile ilgili gerçekleşen işlemlerin kayıtları tutulmalıdır. Bunları muhasebenin bir fonksiyonu haline getiren ise maddi olarak ifade edilebilmeleri ve finansal özellikte olmalarıdır (Hiçşaşmaz, 1974;

Sevilengül, 2001). Örnek olarak; ürün ve hizmet temin edilmesi veya satışa sunulması, müşterilere kredi imkanı sağlanması, firmanın avantajlı bir şekilde kredi ve borç alabilmesi, alacakların tahsili ve borçların ödenmesi verilebilir Muhasebenin yukarıda bahsedilen fonksiyonu dışında diğer iki fonksiyonu, kaydı yapılan dataların tasnifini ve raporlanmasını kapsamaktadır. İşletmelerin kayıt altına aldığı tüm mali veriler muhasebe işlemlerini zorlaştırmaktadır. Bu sebepten, belgelere dayandırılarak sisteme kaydedilen mali nitelikteki işlemlerin ilgili hesap gruplarına tasnif edilmesi gerekmektedir. Bu şekilde muhasebe işleri kolaylaşmakta ve elde mevcut olan mali bilgiler rahatlıkla kullanılabilir hale gelmektedir. Bu kolaylaştırıcı kayıt ve gruplama işlemleri, işletmenin kayıtlarının tutulduğu tarihteki finansal durumunu ve bu durumun ne şekilde elde edildiğine dair verileri de kapsamaktadır (Örten, 2000;

Sevilengül, 2001).

Muhasebe, kayıtlama ve gruplama sistemiyle elde edilen verilerin bu verilere ihtiyaç duyanlara işletmenin mali durumu hakkında doğru ve güvenilir bilgi sunma amacı taşır (Sevilengül, 2011). İşletmede alınacak yatırım kararları ve işletmeye yatırım yapacak ve finans sağlayacak dış unsurların işletmeyi mali açıdan

değerlendirebilmesinde bu doğru ve güvenilir bilgiler dikkate alınmaktadır. Bu bilgiler kullanıcılara mali tablolar ile beyan edilir. Mali tablolar işletmenin varlık ve kaynaklarının ne şekilde elde edildiğinin, mali yapısının, finansal durumunun raporlanmasıdır. Muhasebenin son fonksiyonu da elde edilen raporlardan analiz yapma ve yorumlayabilme evresidir (Sevilengül, 2001).

3.2. Muhasebenin Tarihsel Gelişimi

Ekonomik hayatın var olması ile birlikte insanların hesap tutma isteği de ortaya çıkmış ve zaman içerisinde ekonomiye paralel olarak gelişim göstermiştir.

Ekonomi genişledikçe bununla birlikte hesap işlemleri de değişmiş ve çeşitlenmiştir.

İlk zamanlarda basit olan hesap tutma zamanla daha detaylı ve karmaşık hale gelerek muhasebe kavramını ortaya çıkarmıştır. Muhasebe kavramının ortaya çıkışından günümüze kadar muhasebe üzerinde çok farklı teori ve uygulamalar geliştirilmiştir.

Bu teori ve uygulamaların gelişmesi neticesinde mevcut muhasebe sistemi bugünkü şeklini almıştır (Sevilengül, 2001).

Muhasebenin tarihçesi ile ilgili yapılan araştırmalara (Gökgöz, 2011;

Sevilengül, 2001) göre Türkiye de muhasebe 1850 yılında ticaret kanunu ile ilk defa düzenlenmiştir. Bu ticaret kanunu Fransa’ya ait ticaret kanununun dilimize çevirisi olduğundan Türkiye’de ki muhasebe uzun yıllar Fransa’ya ait muhasebe kanunlarının etkisi altında kalmıştır. Almanya’nın ticaretle ilgili kanununa dayanan 856 sayılı Ticaret kanunu 1926’da yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten sonra Türkiye muhasebesinde Alman muhasebe kanunlarının etkisi başlamıştır. 1950 yılında yapılan vergi reformu ile Gelir vergisi, Kurumlar vergisi ve Vergi usul kanunları yürürlüğe girmiştir. 1956 da yenilenmek suretiyle tekrar yürürlüğe sokulan 6752 sayılı Ticaret kanunun, Türkiye muhasebesinin ilerlemesinde ciddi bir etkisi olduğu görülmektedir (Sevilengül, 2001).

3.3. Türkiye Muhasebe Standartlarının Gelişimi

Devlet öncülüğü ile başlatılan muhasebe standartlarının gelişmesinde uluslararası ilişkilerimizin yoğun olduğu ülkeler örnek alınmıştır. Örnek alınan ülkelerden Fransa’ya ait mevzuat ve yayınların Türkiye muhasebe standartlarını

etkilemesiyle ilk ülke olduğu görülmektedir. Fransa’dan sonra standartlar üzerinde etkili olan diğer ülke de Almanya olarak karşımıza çıkmaktadır. İlerleyen zaman içerisinde 1950 lere gelindiğinde aradaki ikili ilişkilerin gelişmesiyle Amerikan sisteminin etkisinde kalınmış ve bu etki 1980 li yıllara kadar devam etmiştir. Avrupa Birliğine (AB) tam üyelik başvurusunun yapıldığı 1987 yılından sonra AB’ye ait düzenlenmelerin etkisinde kalınmıştır. Yakın tarihte de uluslararası muhasebe standartlarının etkisinin devam ettiği bilinmektedir (Başpınar, 2005; Bayazıtlı vd., 2006; KGK, 2017; Örten vd., 2010; TMS 2, 2011).

Ülkemizde muhasebe uygulamalarının yönlendirilmesi “Türk Ticaret Kanunu” ve “Vergi Usul Kanunu”' ile yapılmaktadır. Fakat bu kanunların yeterli olmadığı durumlarda, Türkiye Bankalar Birliği (TBB), Sermaye Siyasası Kurulu (SPK) ve Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) gibi yasal yetkisi bulunan bazı kamu kuruluşları yönlendirici ek çalışmalar yapabilmektedir. Bir kuruluş tarafından yapılan herhangi bir yönlendirici çalışma sadece o kuruluşa karşı sorumlu olan işletmeleri bağlamaktadır. TBB, SPK ve TMSK dışında İktisadi Devlet Teşekküllerini Yeniden Düzenleme Komisyonu, Türk Standartları Enstitüsü (TSE), Muhasebe Standartları Özel Daimi Komitesi, Sigorta Denetleme Kurulu (SDK), Maliye Bakanlığı Koordinatörlüğü'nde Kurulan Muhasebe Standartları Komisyonu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Türkiye Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu (TMUDESK) ve Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) da yönlendirici çalışma yapabilen kurumlardır (Başpınar, 2005; Bayazıtlı vd., 2006; Örten vd., 2010).

3.4. Tekdüzen Hesap Çerçevesi, Hesap Planı ve Açıklamaları

Firmaların muhasebe sistemleri kurulurken tekdüzen hesap planı kullanılmaktadır. Muhasebe verilerinin kayıt altına alınmasında tercih edilen sistemli bir şekilde hazırlanmış hesapların bulunduğu listeye tekdüzen hesap planı adı verilmektedir. Hesap yönetimleri hesap planında mevcut olan açıklamalarla gerçekleştirilir. 1994 yılında yürürlüğe giren tekdüzen hesap planı Türkiye’de ilk olarak büyük defter mükellefleri tarafından, günümüzde ise tüm mükellefler tarafından

kullanılması zorunlu hale gelmiştir. Hesap planında tanımlanmış kodlamalar ve hesaplar hiçbir şekilde değişikliğe uğratılamaz. Diğer taraftan işletmelerin muhasebe kayıtlarını oluştururken istedikleri hesabı seçme hakları vardır. Hesap planında oluşturulan kodlamalar belirli bir sistemde ve mantıktadır. Hesap kodundaki ilk rakam hesap sınıfını, ikinci rakam hesap grubunu, üçüncü rakam da büyük defter hesabını temsil etmektedir (Sevilengül, 2001).

4. STOK DEĞERLEME YÖNTEMLERİ VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ