• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.2. Hz Muhammed ve Ġslam‟ın DoğuĢu

Corci Zeydan bu bölümde Ġslam tarihi kaynaklarında anlatıldığı Ģekliyle Peygamber Efendimizin hayat hikâyesini muhtasar bir Ģekilde anlatır. Ardından vahyin geliĢi, yakın akraba ve Mekke toplumunun Ġslam‟a daveti yazar tarafından özetlenir. ĠĢkence ve eziyetlerin ardından gelen HabeĢistan hicreti ve sonrasındaki Medine hicreti detaya girmeden ifade edilir.

Müellifin kitabında zaman zaman baĢvurduğu metotlardan birisi de bazı müsteĢriklerin katılmadığı görüĢlerini tenkit etmek ve kendi düĢüncelerini ortaya koymaktır. Hz. Peygamber‟in hayatını özetlediği bu bölümde bazı Müslüman olmayan yazarların Hz. Peygamber‟in liderlik, kibir ve dünya menfaatleri için peygamberlik iddiasında bulunduğuna dair görüĢlerine eleĢtiriler getirir.174

Yazar tarihi kaynakların referansıyla Peygamber Efendimizin doğruluk ve samimiyetle herkesi Ġslam‟a davet ettiğini, Allah tarafından gönderildiğini sağlam bir inançla, inanarak hareket ettiğini ifade eder. Aksi durumda onca iĢkence ve eziyete katlanamayacağını, sabır ve sebat gösteremeyeceğini sözlerine ekler ve son tahlilde

173 ġehbenderzade, a.g.e., s. 113. 174 Zeydan, a.g.e., 2012, I, s. 65.

Ģunları söyler: “Hz. Peygamber yaymaya çalıĢtığı çağrının doğruluk ve sağlamlığına ve Cenab-ı Hak tarafından bu peygamberlik ile mükellef olduğuna son derece sağlam bir inançla bağlı olmasaydı bunca eziyet ve aĢağılanmaya kuĢkusuz dayanamaz ve davasından vaz geçerdi.175

Zeydan konunun devamında Bedir ve Uhud savaĢlarından, Hudeybiye anlaĢması ve Tebük seferinden bahsetmektedir. Söz konusu olaylara yazarın bazı problemli yaklaĢımları mevcuttur. Bu problemli yaklaĢımları konu konu ilerleyerek tarihi kaynaklar bağlamında değerlendireceğiz.

Corci Zeydan, Bedir savaĢının sebepleri hususunda Müslümanların Mekkelilerle aralarındaki husumetten dolayı savaĢ hazırlığı yapmaya karar verdiklerini, yapılan bu ilk savaĢların talan ve yağma amaçlı olduğunu, daha sonra ülkeleri ele geçirme gayesine dönüĢtüğünü, kazanılan Bedir savaĢından sonra bu gaye yolunda ilerlendiğini düĢünmektedir.176

Oryantalistlerin yanılgıya düĢtükleri en önemli olaylardan biri de Ģüphesiz Ġslam fütuhâtının gayesidir. Oryantalistler, Ġslam‟ın yayılıĢ tarihinden itibaren Ġslam fütuhatını daima ülkeler ve yeni topraklar elde etme ameliyesi olarak görmüĢlerdir. Hâlbuki sadece dinî ve siyasî açıdan değerlendirecek olsak bile görülecektir ki fetihleri talan ve yağma basitliğine indirgeyecek deliller noksan kalmaktadır.

Müslümanların Medine‟ye hicretinden sonra Peygamber Efendimizin devletleĢme yolunda attığı adımlar kaynaklarda sabittir. Mekke Ģehir devletinin Medine üzerindeki emellerini saklamadıkları da bilinen bir gerçektir. Tarihin tüm zamanlarında görüleceği üzere devletlerin dıĢ düĢmanların saldırısından korunmak için aldığı tedbirler gayet olağan geliĢmelerdir. Nitekim Bedir savaĢından önce gerçekleĢtirilen seriyyeler de aynı amaca matuftur. Müslümanlar seriyyelerde sadece o sıralarda savaĢ hâlinde oldukları Mekkelilere ait kervanlara saldırı düzenlemiĢlerdir. Ülkedeki diğer gayr-ı Müslim topluluklara iliĢmemiĢlerdir. Yani ortada yağma ve çete faaliyetlerinden farklı olarak tam bir savaĢ hukuku söz

175 a.g.e., I, s. 68. 176 a.g.e., I, s. 80.

konusudur.177 Ġslam tarihi meselelerinde öne çıkan Abdullah b. CahĢ Seriyyesi‟nin de gayesi düĢman hakkında bilgi toplamaktan ibarettir.178

Ġslam davetinin kaynağı “akide” olsa bile KureyĢ‟in kendisine karĢı siyaset uygulaması karĢısında pasif kalması düĢünülemezdi.179

KureyĢ‟in uyguladığı siyaset ise apaçık bir Ģekilde Müslümanları yok etmek üzerine kuruluydu. Ġslam devletinin geliĢtirdiği siyaset ise kendi varlığını korumak ve ganimet peĢinde koĢmanın aksine Ġslam dinini yaymak180

Ģeklinde cereyan etmiĢtir. Hz. Peygamber‟in islam orduları savaĢ için yola çıkacakları zaman savaĢçılara yaptığı “ kadınları, süt emen çocukları ve yaĢlıları öldürmeyin, hurmaları ve ağaçları kesmeyin, evleri yıkmayın”181 tavsiyeleri bırakın talan ve yağmayı Ġslam‟da savaĢ hukukunun en ideal halini bize yansıtır.

MüsteĢriklerin Bedir savaĢı hakkındaki düĢüncelerinden baĢka, Mevlâna ġiblî de Bedir savaĢının kan davasına dayandığını182 iddia etmiĢtir. Ġslam tarihinin önemli meselelerinden olan Bedir savaĢı hakkındaki izahlarımız bu iddia içinde geçerli olup konumuz dıĢında olduğu için detaylarına girmiyoruz.

Problemli yaklaĢımlardan bir diğeri Zeydan‟ın Müslümanların Uhud savaĢındaki mağlubiyetini Abdullah b. Übey b. Selûl‟ün ihanetine bağladıklarını183 iddia etmesidir. Bu iddia da tarihi kaynaklarla çeliĢmektedir. Peygamber Efendimizin savaĢ öncesi ve sonrası tutumu bu iddiaya cevap niteliği taĢımaktadır. Uhud günü münafıklar ordudan ayrıldığında Müslümanlarda bir korku hâsıl olmamıĢtır. Abdullah b. Amr ayrılıp gidenlerin arkasından “Allah Peygamberini size muhtaç etmeyecektir” derken, Ensar‟dan bazıları “Yahudilerden olan müttefiklerimizden yardım isteyemez miyiz ey Allah‟ın Resulü” dediklerinde, Peygamberimiz: “Bizim onlara ihtiyacımız yok” demiĢtir.184

177

Hamidullah, Muhammed, İslam Peygamberi, Çev., Mehmet Yazgan, Ġstanbul, 2008, ss. 186-187.

178 Akkad, a.g.e., s. 81. 179 Cabirî, a.g.e., s. 72.

180 Kayaoğlu a.g.e., 1985, s. 10. 181

Vâkıdî, a.g.e., II, s. 757.

182 ġiblî, Mevlâna, Asr-ı Saadet, Çev., Ömer Rıza Doğrul, Ġstanbul, 1973, I, s. 256. 183 Zeydan, a.g.e., 2012, I, s. 83

Peygamber Efendimiz savaĢtan sonra Hz. Ali‟ye onların izini takip etmesini söylemiĢ ve ardından “Eğer Medine‟ye yürümeyi düĢünüyorlarsa Allah‟a yemin ederim ki üzerlerine yürüyeceğim ve onlarla savaĢacağım” demiĢtir.185

Ertesi günü ise düĢmanı korkutmak, onları yakalamak için çıktığını bildirmek, ordusunda kuvvet olduğunu zannetmelerini sağlamak ve bir gün önceki durumun kendilerini korkutmadığını bildirmek için yola çıkmıĢtır.186

Zeydan‟ın bir baĢka ithamı ise Hudeybiye anlaĢmasının bozulması ile ilgilidir. Müellifin iddiası Ebû Süfyan‟ın daha önce imzalanan barıĢ anlaĢmasını yenilemek için Medine‟ye geldiği, Müslümanların barıĢtan yana gibi görünüp barıĢ anlaĢmasını imzalayacaklarına dair söz verdikleri yönündedir.187

Lâkin bu iddia ve ithamına dair bir kaynak göstermemiĢtir. Diğer iddiaları gibi bu iddiası da klasik Ġslam tarihi kaynakları ile çeliĢmektedir.

Öncelikle KureyĢ‟in müttefiki Benî Bekr kabilesi Müslümanların müttefiki olan Huzaa kabilesine saldırmıĢ, KureyĢ Benî Bekr‟e silah yardımı yapmıĢ ve onlarla birlikte KureyĢ‟ten gece gizlice savaĢanlar olmuĢtur.188

Dolayısıyla Hudeybiye anlaĢmasını bozan taraf Mekke olmuĢtur.

Ebû Süfyan Medine‟ye gelerek sulhun devamı için Hz. Peygamber‟e müracaat etmiĢ fakat bir cevap alamamıĢtır. Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer‟in aracılığını temin için çalıĢmıĢ fakat ikisi de reddetmiĢtir.189

Mekke‟ye dönüĢünde Ebû Süfyan‟a ne yaptığını sormuĢlar o da “ Muhammed‟le konuĢtum bana bir Ģeyle cevap vermedi. Sonra Ebû Kuhâfe‟nin oğluna geldim onda da bir hayır bulamadım. Sonra Hattab‟ın oğluna geldim onu da en yakın düĢman olarak buldum” demiĢtir.190

Zeydan‟ın ithamına en yakın Ġbn Ġshak‟ta geçen Ģu rivayet vardır. Ebû Süfyan‟ın ısrarı üzerine Hz. Ali‟nin “Ġnsanların arasında eman ver” sözü vardır ki Hz. Ali “Bunun sana bir menfaat sağlayacağını zannetmiyorum” demiĢtir. Ebû Süfyan da aynı Ģeyleri Mekkelilere söylemiĢtir.191

Lâkin bu rivayet dahi yazarın

185 Ġbn Ġshak, a.g.e.,, I, s. 412. 186 Ġbn HiĢâm, a.g.e., I, s. 455. 187 Zeydan, a.g.e., 2012, I, s. 88 188

Ġbn Ġshak, a.g.e., II, s. 192.

189 ġiblî, a.g.e., 1973, I, s. 343 190 Ġbn Ġshak, a.g.e., II, s. 196. 191 a.g.e., II, s. 196.

ithamını açıklamaya yetmez. Kaldı ki diğer rivayetler Corci Zeydan‟ın bu iddiasını çürütmektedir. Fütûhu’l-Büldân’da geçen rivayette de Müslümanların barıĢ anlaĢmasını yenileyeceklerine dair bir söz verdikleri yer almamaktadır.192

Zeydan‟ın Asr-ı Saadet‟le ilgili bir baĢka problemli yaklaĢımı Tebûk seferini küçümseyici tavrıdır. Bir sahife bile tutmayan kısa bir anlatım sonunda Müslüman askerler bu sefer sırasında Rum kentlerinden herhangi bir yer fethedemeden geri dönmüĢlerdir,193

diyerek bölümü sonlandırır. Müslümanlar açısından son derece önemli bu seferde Mescid-i Dırar, savaĢtan geri kalanların durumu, seferin zamanı ve mekânı gibi Ġslam ümmeti için derin mesajlar içeren konular vardır. Ayrıca bazı kabile ve halklarla sulh anlaĢması yapılmıĢtır. Zeydan bu sulh anlaĢmalarını birkaç satırla özetler fakat bunları bir baĢarı olarak görmemektedir.

Rasûlüllah Tebûk‟teki ordugâhtan dört bir yana askerî birlikler sevk etmiĢtir. Bunun sonucunda Dumetü‟l-Cendel‟den, Makna‟dan, Eyle Liman‟ından, Cerbe‟den ve Ezruh‟tan heyetlerle anlaĢma yapmıĢ, onlarda cizye ödemeyi kabul etmiĢtir.194

Corci Zeydan‟ın Hz. Peygamber dönemine ait ele aldığı olayları kısaca özetleyip, izaha muhtaç noktaları kaynaklar eĢliğinde değerlendirmeye tâbi tuttuk. Müellif bu bölümde temas ettiği meselelerin genelinde tarihî rivayetlere sadık kalırken, bazı meselelerde kaynaksız itham ve iddialarda bulunmuĢtur. GörüĢlerini destekleyecek bir rivayet getirmediği gibi farazî çıkarımlarda bulunmuĢtur. Zeydan‟ın Bedir ve Uhud savaĢları, Hudeybiye anlaĢması ve Tebûk seferi hakkındaki görüĢleri Ġslam tarihini objektif ve tarafsız değerlendirme kriterleri açısından sorunludur. Bu sorunlu yaklaĢım Zeydan‟ın oryantalist görüĢlerden etkilendiğini net bir Ģekilde ortaya koymaktadır.

Bir diğer mesele yazarın Peygamber Efendimizin siyasetinden hiç söz etmemesidir. Bu bölümden sonra RaĢit Halifeler devrine geçen Zeydan ikinci ciltte tekrar döndüğü devlet siyaseti konularında da Peygamber Efendimizin döneminden hiç bahsetmemektedir. Bu durum geçiĢtirilecek bir konu olmadığı gibi unutkanlığı da aĢan bir yaklaĢımdır. Hâlbuki Hz. Peygamber Medine‟de bir devlet kurmuĢ ve

192

Belâzürî, Fütûhu’l-Büldân, Çev., Mustafa Fayda, Ankara, 1987, ss. 52-53.

193 Zeydan, a.g.e., 2012, I, s. 94.

194 Taberî, Târîhu’l-Umem ve’l Mülûk, Kahire, 1939, II, s. 372; Ġbn Kesîr, a.g.e., V, s. 16; Hamidullah,

güttüğü siyaset ile vefatında Arap yarımadası bir Ġslam devletine dönüĢmüĢtür. Bu gerçeği oryantalistler bile kabul etmiĢtir.

Rasûl-i Ekrem‟in risâletinin hedefi Müslümanlığı bütün dünyaya tebliğ etmek, meĢru ve dürüst vasıtalarla herkese yeni dini kabul ettirmekti.195 Bu hedeften hareketle Peygamberimiz Medine‟ye hicreti ile yeni bir sosyal düzen kurmuĢ, bu sosyal düzen Hendek savaĢından sonra Mekke sisteminden daha mükemmel bir geniĢ toplum hâline gelmiĢtir. Bu siyasî yapı açıkça bir devlet düzeniydi.196

Bu devlet hicretten sonra kurulmaya baĢlanmıĢ olmasına rağmen devletin gerçek kuruluĢu Mekke‟nin fethiyle gerçekleĢmiĢtir.197

Peygamber Efendimizin güttüğü siyasetle Arap yarımadasında ortaya çıkan durumu en iyi özetleyen tespitte yine bir oryantalistten gelmiĢtir. “Evvelce bir tek emire katiyen itaat etmemiĢ olan o Arabistan birdenbire siyasî bir birlik hâline gelivermiĢtir.”198

Özetle Peygamber Efendimiz on yıllık Medine döneminde Ġslam devletini kurmuĢ ve Arap yarımadasında siyasî birliği tesis etmiĢtir. Devletin siyasetine yönelik geliĢtirdiği usuller ise ayrı bir konu baĢlığını teĢkil etmektedir. Bu gerçekten hareketle Corci Zeydan‟ın Ġslam Peygamberi ve Ġslam siyaseti açısından devletin kurucusu Peygamberimizin siyasetinden bahsetmemesi Ġslam medeniyeti tarihi kitabının en büyük eksiklerinden birini oluĢturmaktadır.