• Sonuç bulunamadı

MOTİVASYON SÜRECİ

2.1.3. Motivler ve İhtiyaçlar

Motivasyon kavramının özünü motiv oluşturmaktadır. Motiv, istekleri, arzuları, ihtiyaçları, dürtüleri ve ilgileri kapsayan genel bir kavramdır ve bireyi bir harekette bulunmaya ya da bir hareket yolunu diğerine tercih etmeye itecek biçimde etkileyen sürücü kuvvet ve faktörlere denir. En yalın şekliyle, motiv, bireyin harekete geçmesini sağlayan kaynak ya da uyarıcı olarak tanımlanabilir (Özer 1997, 204; Erdem 1990, 69). Motivler bireyi uyarır ve faaliyete geçirir, bireyin davranışını bir amaca doğru yöneltir. Bireyin davranışında bu iki özellik gözlendiği zaman ise kişinin motive olmuş olduğu anlaşılır (Özbek 1998, 20).

Motiv, bireyi bir amaca ulaşmak için davranmaya iten, harekete geçiren, bireyin davranışını güçlendiren, etkinleştiren, yönelten bir iç güçtür. İnsan yaşamına yön veren ve özellik katan pek çok motiv vardır. Bu motivler, bireyin geçmiş yaşantıları ile biçimlenerek bir doku, bir örüntü oluşturmaktadır. Bireyin yaşantıları ile oluşturduğu bu motivsel örüntüsü davranışlarının hem kaynağı hem de sürdürücüsü, yönelticisidir (Başaran 1982, 176). Motivlerin neden olduğu davranışlar, belirli amaçlar doğrultusunda gelişir ve doyuma ulaşıldığında da ortadan kalkar. Fakat ortaya çıkacak yeni ihtiyaçlar doyurulmuş olan motivleri tekrar uyarıp harekete geçirebilir. Bu durum ise motivlerin dinamik yapısını ortaya koymaktadır.

Motivleri, birincil, genel ve ikincil motivler olarak sınıflandırmamız mümkündür. Psikologlar insan motivlerini sınıflandırma konusunda tam bir görüş birliğine varmış olmasalar da, bazı motivlerin fizyolojik temelli ve öğrenilmemiş olduğunu kabul etmektedirler. Bu motivler, fizyolojik, biyolojik, öğrenilmemiş ya da birincil motivler gibi çeşitli biçimlerde ifade edilmektedirler. Ancak, buradaki birincil ifadesi, bu motiv grubunun genel ve ikincil motivlerden üstün olduğu anlamını içermemektedir. Bir motivin birincil motiv olarak ifade edilebilmesi için iki ölçüt söz konusudur; bu motivin öğrenilmemiş olması ve fizyolojik temelli olması.

Böylece, birincil motivler, genellikle acıkma, susama, uyku, acıdan sakınma, cinsellik gibi temel konularla ilgili olmaktadır. Çünkü, insanlar aynı temel fizyolojik yapıya sahip olduklarından dolayı, esasen aynı temel ihtiyaçlara sahiptirler. Fakat bu durum öğrenilmiş ikincil ihtiyaçlar için söz konusu olamaz (Luthans 1992, 147).

Genel motivler biçiminde bir sınıflandırma, her zaman kullanılmamaktadır. Ancak, böyle bir kategori gerekli görülmektedir, çünkü birçok motiv, temel ve ikincil motiv sınıflandırmasının arasındaki alanda yer almaktadır. Genel motivler kategorisinde, öğrenilmemiş olmakla birlikte fizyolojik temelli olmayan motivler yer alır. Temel ihtiyaçlar, gerilim ya da temel dürtüleri azaltmaya yönelik iken; genel ihtiyaçlar, bireyin dürtülerini arttırmaya yöneltmektedirler. Bu nedenle, bu ihtiyaçlar kimi zaman uyarıcı motivler olarak da ifade edilmektedir. Bununla birlikte, psikologlar, merak, yönlendirme, hareket ve etkileme motivlerinin bu sınıflandırma kriterleri ile uygunluğu konusunda fikir birliğinde değillerdir. Bu genel motivlerin kavranması, özellikle örgütlerde insan davranışları çalışmaları açısından oldukça önemlidir. Genel motivler, temel motivlere nazaran örgütsel davranışla daha ilgilidirler (Luthans 1992, 148).

Örgütlerdeki insan davranışı çalışmalarında genel motivler, birincil olanlara oranla daha önemli görülmekle birlikte; ikincil motivler, tartışmasız bir biçimde en önemli motivlerdir. Toplum, ekonomik olarak gelişirken daha karmaşık bir yapıya da bürünür ve ikincil motivler bu gelişmede önemli rol oynarlar. Birincil motivler ve daha düşük derecedeki genel motivler, öğrenilmiş ikincil motivlerin davranışları motive etme konusunda bize önemli bilgiler sunarlar. Bir motivin ikincil motiv olarak adlandırılabilmesi için öğrenilmiş olması gerekmektedir. Bu ölçüte uyan birçok motiv bulunmaktadır. Bunlardan en önemli olanları, güç, başarı ve ilişki motivleridir. Bunlara ek olarak, örgütsel davranışta özellikle önem taşıyan güvenlik ve statü (prestij) motivleri de önemli ikincil motivlerdendir (Luthans 1992, 148).

Motivlerle ihtiyaçlar arasında çok sıkı ilişkiler söz konusudur. Birey, bir yandan yaşamını sürdürebilmek için bazı fizyolojik ve doğal ihtiyaçlar peşinde koşarken, diğer yandan da güven duygusu içinde çalışmak, başkalarının beğenisini

kazanmak, kişisel ümit ve özlemlerine ulaşmak gibi psikolojik ve toplumsal içerikli ihtiyaçlar duyar ve bunları doyurmak ister. Ortaya çıkan her ihtiyaç bireyde bir iç itilme yani motiv oluşturur. Bu motivler ise bireyleri çeşitli biçimlerde davranışa yönlendirir (Sabuncuoğlu ve Tüz 1998, 97).

Psikolojide ihtiyaç kavramı, insanın gelişimi ve çevresiyle uyumlu ilişkiler kurabilmesi için gereken önemli koşulların eksikliğini vurgular. İhtiyaç, fizyolojik veya psikolojik düzeyde bir eksiklik, dengesizlik ortaya çıktığında söz konusu olur. Örneğin, birey, su ya da yiyecekten yoksun kaldığında veya arkadaşlık işlevini sağlayan diğer insanlardan yoksun bırakıldığında bir ihtiyaç ortaya çıkmaktadır (Luthans 1992, 147). İhtiyaçları sınıflandırma ise her ne kadar bireyden bireye farklılıklar gösteren bir yapıya sahipse de, ihtiyaçlar genellikle birinci derecede ya da temel fizyolojik ihtiyaçlar ve ikinci derecede ya da sosyal ihtiyaçlar biçiminde iki grupta incelenebilir (Davis 1984, 53; Özkalp 1982, 125; Eren 2001a, 496):

a. Birinci Derecedeki İhtiyaçlar; yaşamın devamı için gerekli olan; yemek, içmek, uyumak, sıcak ve soğuktan korunmak, barınmak, cinsel istek gibi ihtiyaçları kapsar. Bu ihtiyaçların insan fizyolojisi ile ilgili olmaları nedeniyle bunlara fizyolojik ihtiyaçlar da diyoruz. Bunlar evrensel olmalarına rağmen, yoğunlukları farklılıklar gösterebilmektedir. Örneğin; kuzey kutbunda yaşayan bir kimse ile ekvatorda yaşayan bir kimsenin ihtiyaçları farklılık göstermektedir.

b. İkinci Derecedeki İhtiyaçlar; fizyolojik olanlara kıyasla daha az belirgindirler. Bu tür ihtiyaçlar, fizyonomiden çok düşünce ve duygularla ilgili olduğundan sosyal ve psikolojik bir özelliğe sahiptirler. Bu ihtiyaçların diğer bir özelliği de zamanla kazanılmalarıdır; insanlar, bilgi, tecrübe ve görgü sahibi oldukça bu tür ihtiyaçları da gelişme gösterir. Şiddetleri de kültürel ve sosyal faktörlere daha çok bağlı olurlar. Bunlara örnek olarak; rekabet, takdir, sorumluluk, sahiplik, şefkat, duygusallık, saygı görme, ilgi çekme ihtiyaçları verilebilir. Bu tür ihtiyaçlar pek açığa vurulmamakla birlikte, insan yönetiminde oldukça etkilidirler. Hatta, bu yüzden işgörenleri ortak işbirliği

amaç ve arzularına götürmek zorlaşabilir. Aynı zamanda, bu ihtiyaçlar gizli oldukları için, kişinin kendisi bile bunu kestiremeyebilir. Bu nedenle de işletmelerde motivasyon ile ilgili ortaya çıkan sorunların çözümü oldukça zor olabilmektedir. Ayrıca, işletme yönetiminin hemen her hareketi bu ihtiyaçları etkilediği için; yönetim planlamasında, önerilen her eylemin işgörenlerin ikinci derecedeki ihtiyaçları üzerindeki etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. Burada önemli bir başka nokta ise ihtiyaçların değiştikçe veya amaçlarına ulaştıkça bireylerde bazı değişikliklerin ortaya çıkmasıdır. Bu nedenle, bireyin belli bir umudu gerçekleştikten sonraki davranışında, eskiye oranla ne tür bir değişiklik olacağını önceden tahmin etmek de oldukça güçtür.