• Sonuç bulunamadı

1.4. Yönetim Teorilerinde Etkinlik ve Performans: Kavramsal Yapı ve Literatür

1.4.1. Yönetim Teorilerinde Etkinlik ve Performansın Arkaplanı

1.4.1.4. Modern Yönetim Teorileri

ĠĢ, etkinlik ve verimlilik üzerine yoğunlaĢmıĢ klasik teorisyenler, teknik yöne ağırlık vermiĢtir. Ġnsan unsuru ve onun iliĢki ve davranıĢlarına dikkat çeken neoklasik teorisyenler ise klasik teorilerin eksik yönünü kapamaya çalıĢmıĢlardır. Bunun üzerine II. Dünya SavaĢ‟ından itibaren yönetim teorisyenleri sorunları çözümleyebilmek için sayısal teknikleri de kullanmaya baĢladılar. Bu çalıĢmalarla bilimsel metot, teknik ve araçlar yönetsel problemlerin çözümünde kullanılmıĢ, organizasyonlar bir sistem olarak ele alınmıĢ ve sorunlar bilimsel yöntem ve teknikler kullanılarak kontrol edilmiĢ ve uygun çözümlere kavuĢturulması hedeflenmiĢtir.

Yönetim bilimi yaklaĢımının genel olarak üç temel ayırıcı özelliği bulunmaktardır. Birinci temel özellik, yönetim bilimcilerin sorunların tanımlanması için etkinlik konusunda açık ve kesin standartları belirlemesidir. Ġkincisi, yönetim bilimcilerin genellikle alternatif hareket tarzları iyi belirlenmiĢ sorunlarla uğraĢmalarıdır. Üçüncü özellik ise birbirleri ile bağlantılı faktörlerin bu bağlantılarını gösteren model ya da teorilerin geliĢtirilmesine çalıĢılmasıdır (Efil, 2002:60).

Modern yönetim, Sistem YaklaĢımı ve Durumsallık YaklaĢımı olarak iki altbaĢlıkta incelenebilmektedir.

22

Teorik temellerini 1950 ve 1960‟lı yıllarda sosyal psikoloji ve biyoloji alanlarından alan genel sistem teorisi bir varlığın nasıl çalıĢtığının anlaĢılabilmesi için o varlığın bir sistem olarak ele alınması gerektiğini önermiĢtir. Sistem teorisyenlerine göre, organizasyonu bir sistem olarak görmek bu sistemin farklı birimleri, bölümleri ve alt sistemlerinin birbirleriyle karĢılıklı iliĢkilerinin organizasyonun amaçlarına katkıda bulunması bakımından yöneticilere faydalı olmaktadır. Sistem bir amacı gerçekleĢtirmek için iĢlev gören birbiriyle bağlantılı parçaların bütünüdür. Bir sistem, dıĢ çevreden bazı girdiler alır, onları birtakım süreçlerden geçirerek değiĢim ve dönüĢüme tabi tutar ve çıktıları tekrar çevreye verir. Bu nedenledir ki, sistem yaklaĢımı “süreç odaklı” yaklaĢım olarak da adlandırılmaktadır (Öztürk, 2012: 66).

Organizasyonun performans ölçümünde; verimlilik, faaliyet etkinliği, hizmet kalitesi, müĢteri memnuniyeti ve maliyet etkinliği gibi farklı yaklaĢımlar olmasına rağmen, en yaygın yaklaĢım, performansı; girdi, üretim süreci, çıktı ve çıktı süreci olarak “süreç odaklı” modelle değerlendirilmektedir. Bu modelin iĢlemesinde beĢ ana aĢama söz konusudur; girdiler, dönüĢüm süreci, çıktılar, geri beslenme (performans, etkinlik ölçümü süreci) ve genel çevre (Kutlar, Yüksel ve Bakırcı, 2011: 58).

ġekil 1.6 : Süreç Odaklı Modelde Sistem ve Organizasyonun GörünüĢü

Kaynak: Öztürk, N. K. (2012). Yönetim: Temel Kavramlar ve Uygulamalar. Ġzmir: ALBĠ yayınları. s.66.

Organizasyon içerisinde sistem teorisini gösteren ġekil 1.6‟da girdiler mal ve hizmet üretiminde kullanılan hammadde, insan, finans ve diğer kaynakları ifade eder, dönüĢüm süreci, girdilerin çıktılara dönüĢtüğü zaman kullanılan üretim teknolojileridir. Çıktılar

23

ise organizasyonun ürettiği nihai mal ve hizmetleri ifade etmektedir. Geri beslenme, çıktılardan elde edilen sonuçların sürece veya yeniden dolanıma aktarılmasını gerektiren bilgileri ifade eder. Bu süreçte verimlilik girdilerle çıktılar arsındaki iliĢkinin nispi bir ölçüsü ile ifade edilirken etkinlik, fiili olarak elde edilen hizmetlerin beklenen değerlerine etkisi ile iliĢkili bir ölçüdür. Çevre ise, organizasyonu kuĢatan politik, sosyal, ekonomik ve diğer çevresel faktörleri anlatmaktadır (Kutlar, Yüksel ve Bakırcı, 2011: 58).

Girdi ve çıktıların potansiyel ve beklenen değerleri arasındaki farklılığı, dolayısıyla etkinliği ve/veya verimliliği tanımlamak için Leibenstein‟in ekonomik X-etkinliği ve Farrel‟ın teknik etkinlik kavramları kullanılmaktadır. Yönetim verimliliği de süreç odaklı böyle bir modelin kavramsal çatısı üzerine oturtulmuĢtur. Kamu yönetimi literatüründe geçen bazı ölçüm tekniklerini de sunan ekonomi literatürü etkinlik ve ona etki eden faktörlerle ilgili çeĢitli ölçüm tekniklerini ve teorilerini sunmaktadır (Kutlar, Yüksel ve Bakırcı, 2011: 59).

Modern yaklaĢımlardan ikincisi olan durumsallık yaklaĢımı, belli bir durum içinde yöneticinin ne yapacağının ilgili durumlara bağımlı olduğunu ifade eder. Bu yaklaĢım her zaman ve her yerde geçerli en iyi organizasyon yapısı olmadığını, organizasyonla ilgili Ģeylerin “koĢullara bağlı” olduğu düĢüncesini temel almıĢtır (Öztürk, 2012: 68). Organizasyonda yönetim kavramları, prensipleri ve teknikleri baĢarılı bir Ģekilde uygulansa bile, çevrenin etkisiyle oluĢan özel durumların da düĢünülmesi gerekmektedir. Durumsallık yaklaĢımı gelecekte ne gibi Ģartların ortaya çıkabileceğini de hesap etmenin gerekliliğini önermekte, organizasyonun içinde bulunduğu durumu anlamayı yeterli görmemektetedir.

Organizasyonun geleceğe taĢınması ve gelecekte içinde bulunabileceği durumları tahmin etmesi ve ona göre önlemlerin alınması zaruridir. Bu nedenle organizasyonların, sürekli öğrenme kapasitelerini geliĢtirmeleri ve yeni durumlara hızlı Ģekilde adapte olmaları gerekir.

Öğrenen organizasyon kavramı sistemli olarak ilk defa Chris Argyris ve Donald Schon‟un çalıĢmalarında ele alınmıĢ ve bu anlayıĢ Peter M. Senge tarafından 1990 yılında yayınlanan “The Fifth Discipline: The Art and Practice of Learning Organizations” adlı eserinde ĢekillendirilmiĢtir (Ayhan, 2010: 80).

24

Öğrenen örgütler, bilgiyi ortaya çıkarma ve bilgi paylaĢımı konusunda belirli bir bilince ulaĢmıĢ örgütlerdir. Elde edilen bu yeni bilgiden ya da yaklaĢımdan etkilenen ve öğrenme sürecini sürdüren yapılar öğrenen örgüt olarak kabul edilmektedir. Öğrenmenin bir sistem olarak ele alındığı bir diğer tanımda öğrenen örgütler, örgütlerde tecrübe ekseninde etkinliği ve verimliği arttırma veya yeniden yapılandırma süreci olarak da tanımlanmaktadır (Ayhan, 2010: 81).

Öğrenen organizasyonların en belirgin özellikleri, Senge‟nin 5. disiplin yaklaĢımına göre, Sistem DüĢüncesi, UzmanlaĢmıĢ YetiĢmiĢ Personel, Akıl Modelleri, PaylaĢım GörüĢü, Takım Öğrenmesi Ģeklindedir (Raines, 2009: 2). Özel sektöre uygulanması kolay olan bu yapının kamu kurumlarında uygulanması aslında problemlidir. Çünkü kamu kurumlarının verdiği hizmetlerin bir kısmı gizlilik yönü olan hizmetlerdir.