• Sonuç bulunamadı

Modern Çağdaki Ekonomik ve Kültürel Devrimler Bağlamında Ailenin

4.2. Etiketleme Teorisi

5.1.2. Modern Çağdaki Ekonomik ve Kültürel Devrimler Bağlamında Ailenin

Sanayi devrimiyle birlikte seri üretime geçildiğinden dolayı devasa bir işgücüne ihtiyaç duyulmuştur. Bu işgücü istihdamını sağlayan fabrikaların şehir merkezlerinde konumlanması giderek şehirlerin nüfusunun artmasına ve eski feodal düzendeki aile bireylerinin çalışmak için şehir merkezlerine göç etmesine sebep olmuştur. Çalışmayı özgür bir edim olarak ifa etmek adına feodal beylere karşı gelip şehrin özgürlük vadeden havasına doğru yol alan köylü serfler artık kent hayatının yeni köleleri haline gelmiştir. Bu durum ise ailenin parçalanmasına ve geniş ailelerin giderek küçülmesine sebebiyet vermiştir. Günde 15-16 saat çalışan bireyler ailelerine zaman ayıramayacak hale gelmiş ve böylece aile içerisinde bir kopuş meydana gelmiştir. Yani ekonomik gelişmeler aile kurumunu da radikal bir dönüşüme sürüklemiştir. “Sanayi toplumundaki coğrafi hareketlilik, yalnızca akrabalık bağlarını zayıflatmakla kalmamış, aile tarafından yapılan işlevlerin birçoğu okullara ve toplumdaki diğer kurumlara aktarılmıştır. Ailenin ekonomi ve sanayileşme ile ilişkisi çerçevesinde kentsel ve kırsal aile birbirinden farklılaşmıştır” (Karkıner, 2013:131).

Sanayi devrimiyle birlikte üretim,göç, kentleşme gibi birçok sosyal olgu tezahür etmiş ve düşünce dünyasında Aydınlanma dönemi ile başlayan sekülerizm, ilerleme, bireycilik, rasyonalizm, hümanizm ve pozitivizm gibi felsefi akımlar, modern dönemde toplumların hayata bakışında derin etkiler yaratmıştır (Can, 2013:77-78).

105

Böylece hem ekonomik devrimler hem de düşünsel devrimler genelde toplumun özelde ise ailenin dönüşümünü tetiklemiştir. “Bireyin, kendi başına bir amaç ve yüce bir değer olarak görülmesi, hem yaşam alanını kuşatan her tür otoritenin ve denetimin tanınmamasına, hem de kurumsal bağlayıcılığı olan ve toplumsal nomosu meydana getiren din ve geleneğin etkisiz kılınmasına yol açmıştır” (Duman, 2012:23). Bireyciliğe vurgu yapan kapitalist sistemin ideolojik akımları aynı zamanda ailenin de bireyselleşmesine yani çekirdek aile haline gelmesine sebep olmuştur. Zaten bütün aile bireylerinin kent hayatında bir arada yaşaması imkansız hale gelmiştir. Kent hayatının yoğunluğu, parçalanmışlığı, iş ile ev arası mesafenin uzak olması gibi sebepler aile bireylerinin farklı yerlerde konumlanmasını zorunlu kılmıştır. Böylece geniş ailenin ilk dönüşümü sanayi devrimiyle birlikte olmuştur. Daha sonrasındaki gelişmeler de aynı şekilde aileyi farklı düzeylerde etkilemeye ve içsel bir dönüşümü beraberinde getirmeye başlamıştır.

Ailenin birey sayısı ve fonksiyonları, geçmişten günümüze değişime uğrayarak her yeni dönemde yeni bir biçim ve işlev kazanmıştır (Bayer, 2013:105). Yani toplum alt seviyeden üst bir seviyeye geliştiği ölçüde aile de aynı şekilde aşağı bir biçimden yukarı bir biçime geçmiştir (Engels, 2015:39). Ailenin birey üzerindeki etkisinin kalkmasıyla birlikte birey ailenin diğer bireyleriyle eşit düzeye gelmiş fakat ailenin etkinliğinin kalkmasıyla da birey kendini boşlukta bularak kendine ve topluma yabancılaşma durumuyla baş başa kalmıştır. Henüz kendi başına ayakta durmayı bilmeyen birey hızlı kentleşmenin geçtiği yollarda çoğu zaman ezilmiştir.

Ayrıca değişen toplumsal koşullar sonucu kadının iş hayatına atılması ile beraber aile içerisinde hem yetki çatışması yaşanmış hem de aile içerisinde kadın ve erkeğin konumu değişmeye başlamıştır. Kadının iş hayatına daha fazla katılması neticesinde iş yaşamında ve ailede giderek otoritesini büyük ölçüde yitiren erkek, bu değişime ayak uydurma hususunda zorluklar yaşamış, bir yandan geleneksel rolleri ve değerleri sergilemeye, bu şekilde erkekliğini yeniden üretmeye çabalarken; öte taraftan da toplumsal dönüşüm sonucu geleneksel erkeklik tiplemesiyle ters düşen çocuk bakımı, ev işleri gibi sorumlulukları yerine getirmek ve hoşgörü, empati, uzlaşım gibi biraz daha kadınsı değerleri sergilemek zorunda kalmıştır (Bayer, 2013:107-108). Yeni

106

gelişen bu düzende geleneksel erkeklik değerleri aşınmaya başlamış ve bunun sonucunda hem aile içerisinde hem de erkeğin kimlik yapısında çatışma ve uyuşmazlıklar meydana gelmiştir. Bu minvalde erkeğin kimliği ve benliği arasındaki gerilimin daha da artmasıyla bu gerilimin belirgin şekilde edimlere yansıması süreci baş göstermiştir (Bayer, 2013:108). Kadın ve erkek arasında beliren aile içerisindeki konum çatışması sonucunda erkek tarafından kadına karşı fiziksel ve psikolojik şiddet edimleri sıkı sık gündeme gelmeye başlamıştır. Bu şiddet edimlerinin ve otorite çatışmasının sonucunda ise boşanma oranlarında büyük bir artış gözlenmiştir. Aşağıdaki şekilde Avrupa Birliği Eurostat verilerinde evlilik oranlarının azaldığına ve boşanma oranlarının ise tersi yönde arttığına dair kanıtlayıcı oranlar verilmektedir AB'deki evlilik oranı 1965'te 1000 kişi başına 7,8'den 2016'da 4,4'e düşmüş, boşanma oranı ise 1965'te 1000 kişi başına 0,8'den 2016'da 1,9'a yükselmiş, bunun yanında 2016 yılında AB'de yaklaşık 2.2 milyon evlilik ve yaklaşık 1 milyon boşanma gerçekleşmiştir (Eurostat, Haziran 2019 verileri).

Sanayi Devrimi ve devamında gelen Kültürel Devrim sonucunda geniş aile tiplerinde de değişmeler yaşanmıştır. Farklı aile birliktelik formları ortaya çıkmış bunun sonucunda geleneksel değerlere dayanan geniş aile ve modern dönemdeki çekirdek

107

aile dışında da farklı aile yapıları ortaya çıkmıştır. Geniş ve çekirdek aile yapıları dışında postmodern dönemdeki bazı aile türleri aşağıda verilmiştir.

• “Tek ebeveynli ailelerin, son yıllarda sayısı gittikçe artmaktadır. Tek ebeveynli hane reisi sadece kadın veya hane reisi sadece erkek olan haneleri ifade etmektedir. Ancak fiili durum gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde tek ebeveynli ailelerin hane reisinin çoğunlukla kadınlar olduğunu göstermektedir. Diğer bir deyişle, çocuğu ile birlikte yalnız yaşayan reisi kadın olan ailelerin sayısı gittikçe artmaktadır. Bu ailelerin sayısındaki artışın nedenleri ise boşanma veya ayrılma evlilik dışı doğumlar ve kadının kocasının ölmesi gibi sebeplerdir.” (Güneş, 2012:38).

• “Babasız aile (fatherless family) kavramı, başlangıçta özellikle 1930-1970 yılları arasındaki savaşlar neticesinde babasız kalan aileleri ifade ederken, daha sonraları taşıyıcı anneleri (surrogate mothers) ve babasız büyüyen çocukların bulunduğu aileleri ifade etmek için kullanılır olmuştur” (Çapcıoğlu, 2018:26). • “Üvey aile (step families), boşanma, terk veya eşlerden birinin ölümü

nedeniyle tekrar evlenenler ve eşlerden en az birinin önceki ilişkisinden çocuğunun olduğu aileler üvey aile yapısı içinde değerlendirilmektedir” (Arikan,2018:9). Örneğin, günümüzde Britanya’da hali hazırda evli olanların % 40’ı, daha önce bir evlilik tecrübesi yaşamış, eşinden ayrılmış ve yeniden evlenmiş kişilerden oluşmaktadır. Bu nedenle 18 yaş altı çocukların üçte biri üvey ailede yaşamaktadır. Araştırmalar, üvey ailede yaşam süren çocukların duygusal yaşantı ve davranışlarında çok önemli problemlerin yaşandığını göstermektedir” (Çapcıoğlu, 2018:26).

• “Postmodern aile tiplerinden bir diğeri ise, gönüllü çocuksuz ailelerdir. Bu aile, kadınların evliliklerini çocuk yapmadan sürdürme isteğinden doğmaktadır. Batı’da evli kadınların yaklaşık % 30’u bilinçli olarak çocuk yapmak istemediklerini ve hayatlarına bu şekilde devam etmek istediklerini belirtmektedirler” (Can, 2014: 67).

• “Birlikte yaşama (cohabitation), evlenmeksizin ya da resmi nikâh olmadan beraber yaşama olarak tanımlanmaktadır. Bunların büyük çoğunluğu gençlerden, hiç evlenmeyenlerden ve boşananlardan oluşmaktadır.

108

Günümüzde resmi nikâh olmadan imam nikâhlı yaşama ve muta nikâhı ile birlikte olma da bu kapsamda değerlendirilmektedir. ABD’de nikâhsız birlikte yaşayanların yaklaşık % 30’u çocuk sahibidir” (Çapcıoğlu, 2018:26).

• “Eşcinsel evlilik, Batı-dışı toplumlarda sosyal bir sapma olarak görülen ve aynı cinslerin evliliği olan eşcinsel evlilik, bugün daha çok Batı’da karşımıza çıkan ve medya aracılığıyla haberdar olduğumuz sıra dışı bir evlilik türüdür. Ayrıca Avrupa ve Amerika’nın son dönemlerde tartıştığı eşcinsel evlilik meselesi, bu türden evli olan eşlere çocukların vesayetini verme gibi bazı hakların tanınmasını sağlayan yasaların çıkarılmasıyla, bu evlilik şeklinin meşrulaştırılacağı öngörülmektedir.” (Can, 2014: 67).

• “Bu aile tiplerinin yanı sıra komünler ve tek/yalnız yaşama gibi örneklere de rastlanmaktadır” (Çapcıoğlu, 2018:26).