• Sonuç bulunamadı

Orta Çağ’da Serbest Zaman

2.2. Serbest Zamana İlişkin Kuramsal Değerlendirmeler

2.2.1. Modern Çağ Öncesinde Serbest Zaman

2.2.1.2. Orta Çağ’da Serbest Zaman

Her dönemde bir önceki dönemin izleri görüldüğü gibi Orta Çağda da özellikle Roma ve Grek uygarlığının izleri kalmıştı. Özellikle Roma’nın yapıları ve serbest zaman mekanlarını Orta Çağ insanı devralmıştı. Fakat yine de bu izleri silmeye çalışan ve Roma’nın zalim yönetiminden kurtulmanın sarhoşluğuyla bu yapıları hafızadan ve gündelik hayattan sökmek isteyen dindar Hristiyanlar, Roma’nın hunharvari eğlence anlayışını olabildiğince reddederek çileci ve melankolik dünya hayatını yeğlediler. Romalıların acımasız zulümleri altında acı çeken ilk Hıristiyanlar, putperest zulümcülerin durduğu her şeyi, özellikle de hedonistik yaşam biçimlerini kınadılar ve ilk kilise babaları, mazoşist öz yoksunluk yoluyla kurtuluş düşüncesine sahip fanatik bir çileciliğe inanıyorlardı (Mclean, Hurd ve Rogers, 2008:29-30). Genel bir değerlendirme yaparsak; özellikle Romanın son dönemlerindeki hazcı bir anlayışa

25

dayanan serbest zaman değerlendirmesi, Orta Çağ feodal düzeninde çileci bir maneviyatla kaplı çalışma dışı zaman geçirme şekline bürünmüştür diyebiliriz. Yani dünyevi ve geçici hayat karşısında uhrevi ve sonsuz hayata değer verildiği anlaşılmaktadır (Evkuran, 2003:39). Bu dönemin ruhuna ve dönüşümüne ilişkin Veal (2004:20), şu şekilde bir değerlendirmede bulunmuştur: “Tüm Hıristiyanların yapması gerekli olan Tanrı'nın tefekkür ve ibadetinde çalışma dışı zaman geçirmek, birçok iş dışı faaliyetin (müzik, sanat, hikaye anlatımı, drama, ritüel) tek bir dini amaç için kullanılması olarak görülebilir. Erdemli çalışmaya ve ibadete olan bu kapalı yaklaşım, on altıncı yüzyıl Avrupa'sında Protestanlığın yükselmesiyle değişti. Martin Luther manastırın dünya dışı olduğunu reddetti ve sadece dini olanı değil, her işgali bir 'çağrı' olarak gördü.”

Orta Çağ’daki bu tersine dönüş, toplumsal sistemin her yönüne sirayet etmiştir. Antik Yunan ve Roma’da kentli yaşam rövanştayken, feodal dönemde kırsal ve toprağa bağlı bir yaşam sürülmeye çalışılmıştır. Genel olarak antik dönemden feodal toplum yapısına doğru kentliliğin kırsallığa, soyluluğun dindarlığa, köleliğin serfliğe2, hazcı eğlencenin çilekeş inzivaya dönüştüğüne tanık olmaktayız.

Orta Çağ’ın melankolik havası içerisinde insanların çalışma dışında çok fazla zamanları olduğu için -ki feodal düzen tatil ve ibadet için bolca zaman ayırmıştır- serbest zamanlarının da bu oranda fazla olduğunu söyleyebiliriz. Çalışmaya karşı çileci ve manevi bir hayat tarzını öğüt veren zamanın zeitgeist3 havası, Orta Çağ

insanını ağır, aceleci olmayan ve bolca vakte sahip olan bir duruma getirmiştir. Bu döneme daha çok feodalite ve kilise hakim olduğundan dolayı dönemin boş zaman aktiviteleri genellikle dini törenler ve festivallerden oluşmakta ve bu eğlence ve şölen fırsatları, halk tarafından kaçırılmamaktaydı (Tabanlı, 2018:145-147). Ağır işleyen kırsal bir ekonomi sistemi olduğu için halk mecbur olmadıkça çalışmaya başvurmuyordu.

2 Serflik, etimolojik olarak Latince’de köle anlamına gelen “servus” kelimesinden türetilmiştir (Huberman, 1982: 13).

26

Fakat dönemin çileci, dini, karamsar ve yavaş işleyen yapısının karşısında halk yine de gülmeyi başarıyordu. Bunun kanıtlarını, ilk olarak François Rabelais’in Gargantua’sında, daha sonra Rabelais hakkında tuttuğu notları bir araya getirerek doktora tezi olarak sunduğu fakat ancak 1965’lerde yayıma giren Mihail Bakhtin’in “Rabelais and His World (Rabelais ve Onun Dünyası)”4 adlı eserinde görmekteyiz.

Her dönemde olduğu gibi Orta Çağ’da da mevcut düzeni eleştiren bir mizah ve sanat anlayışı olmuştur. Her şeyin feodal güçler ve kilise tarafından belirlendiği ve halka dikte edildiği düzenin yıkıcıları elbette ortaya çıkmıştır. Kesinliğe karşı belirsizliği ve düzensizliği, tahakküme karşı özgürlüğü, cehalete karşı bilimselliği savunan düşünceler, ölüm pahasına da olsa kendilerini göstermişlerdir. Bunun en güzel örneğini, aslında kendi yaşamını, Gargantua’nın öyküsü olarak anlatan Rabelais’ın eserinde görmekteyiz. Onun eseri, döneminin derebeylik düzenine başkaldırıyı mizahi bir biçimde anlatan gerçek olaylara dayanmaktadır (Aydoğan, 2000: 64).

Peki, bu eser dönemin yönetimine nasıl karşı tavır almıştır ve ne anlatmıştır? Öncelikle her alanı tahakküm altına alan kiliseye karşı olan bu eserin genel içeriği; “çalışmaya karşı serbestliği savunan, dini çileciliğe karşı canının istediğini yapan, saatlere göre ayarlanmış yaşama karşı zamanını istediği gibi kullanmayı seçen, ne insanı köleleştiren ve yabancılaştıran çalışmadan ne de uyuşturan ve edilginleştiren serbest zamandan yana olan, çalışmayı severek yapmayı ve serbest zamanını da kendisine eleştirel bir bilinç kazandıracak biçimde geçirmeyi yeğleyen” bir insan tipini anlatmaktadır (Aydoğan, 2000: 65-69). İşte tam da bundan dolayı bu eserin önemi, Orta Çağ’ın skolastik düşüncesine karşı duruşunda ve tahakküm altına alınmış yaşama karşı özel hayatın özgürlüğünü savunuşunda ortaya çıkmaktadır.

Diğer bir bilgi kaynağı olan Bakhtin’in “Rabelais and His World” adlı eserinde Orta Çağ’ın serbest zaman değerlendirme yöntemlerinden olan halk karnavallarından bahsedilmektedir. Bu halk kültürünün tezahürleri üç farklı forma ayrılabilir ve

4 Orijinal adı: “Tvorcestvo François Rabelais i Narodnaja Kultura Srednevekovja i Renesansa (François Rabelais ve Ortaçağ ve Rönesans’ta Halk Kültürü)” (Selçuk, 2010:77).

27

çeşitliliğine rağmen dünyanın tek bir mizahi yönünü yansıtan ve birçok yönden yakından bağlantılı olan bu üç halk mizah biçimi aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir: 1. Ritüel oyunlar: karnaval yarışmaları, pazarın komik gösterileri.

2. Komik sözlü kompozisyonlar: Latince ve yerel dilde sözlü ve yazılı parodiler. 3. Çeşitli küfürbazlık türleri: lanetler, yeminler, popüler gösteriler (Bakhtin, 1984:5). Bu eserde genel olarak Orta Çağ’ın karamsar havasına, dini tahakkümüne ve skolastik düşünce biçimine karşı çıkışın mizahi, karnavalesk ve devrimci izlerini süren bir anlatım tarzı mevcuttur. Diğer bir deyişle bu eserde, tüm diretmelere ve ayarlanmış yaşam biçimlerine karşı eğlenmeyi ve gülmeyi seçen bir halk kitlesinden bahsetmek mümkündür. Bakhtin açısından Orta Çağ insanlarının serbest zaman eğlence biçimleri, aslında dönemin baskıcı ruhuna hem bir çelme takma hem de bu baskıcı yönetimle alay etme durumlarını yansıtmaktadır. Bakhtin’e (1984:4) göre; “karnaval tipindeki çeşitli halk şenliklerine rağmen, komik ayinler ve kültler, palyaçolar ve aptallar, devler, cüceler ve hokkabazlar ile parodinin geniş ve çeşitli edebiyatının ortak bir tarzı olan “halk karnavalı mizah kültürü”nün kapsamı ve önemi Rönesans ve Orta Çağ'da çok büyüktü ve ayrıca esprili formların ve tezahürlerin sınırsız dünyası, Orta Çağ dini ve feodal kültürünün resmi ve ciddi tonuna karşıydı”. Ayrıca bu karnavallarda feodal kültürün resmi bayramlarına da karşı bir tavır vardır. Çünkü bu bayramlar da gülme diye bir şey yoktur, ciddidir ve mevcut düzeni tekrar etmekten başka bir şeyi ifade etmemektedir. Oysa karnaval, bunun tam tersine herkesin eşit olduğu tam bir özgürleşme alanıdır (Selçuk, 2010:70-71). O halde Orta Çağ insanına özgürleşim alanı açan, onu sınıfsız bir şekilde kabul eden, kahkaha atmayı meşru kılan, karamsar ve küflenmiş siyasi formların dışından dünyaya bakan ve halkın serbest zamanlarını anlamlı kılan karnavallar, özellikle bu çağ için önemli bir yere sahiptir. Çünkü serbest zaman faaliyetlerinin olması gereken amacı ve manası burada yatmaktadır. Bu dönemin sınıfsız ve halk tabanlı eğlence anlayışı, Antik Yunan ve Roma’dan farklılık arz etmektedir. Antik Yunan’da sınıfsal bir özellik taşıyan serbest zaman, üst konumdaki yöneticilere özgü bir ayrıcalık olarak verilmekteydi. Her ne kadar Antik Yunan’da serbest zamanın verimli kullanımı (bilim, sanat, felsefe, edebiyat yapmak

28

gibi) söz konusuysa da sadece üst konumdakilere hitap ettiği için Orta Çağ’daki serbest zaman anlayışından oldukça uzaktır. Ayrıca Antik Yunan’da serbest zamanlar, daha çok eğitim ve öğrenim gibi uğraşılara ayrılırken, Orta Çağ’da kilisenin karamsar ve çileci hayat sürme anlayışına karşı bir başkaldırı şeklindeki eğlence biçimlerinden bahsetmek mümkündür. Diğer bir karşılaştırmayı da Roma dönemi serbest zaman eğlence anlayışıyla yapabiliriz. “Roma dönemindeki iktidarın bilinçli bir şekilde ve kitlelerin dikkatini farklı yönlere çekmek için düzenlediği manipülatif etkinliklerin aksine Orta Çağ karnavallarının Bakhtin’in de ifade ettiği gibi otantik ve halk orijinli olmasından dolayı, Ortaçağ karnavallarıyla, Roma dönemindeki kanlı eğlence şekillerini, gladyatör dövüşlerini, araba yarışlarını kapsayan sirk oyunları ile aynı kefeye koymak pek doğru olmaz” (Selçuk, 2010:72).

Geç Orta Çağ’da serbest zaman yukarıda bahsi geçen anlamını yitirmeye başlamıştır. Serbest zaman lüks, gösteriş ve israfa doğru dönüşmeye başlamış, Veblen ‘in (1934/1995), Aylak Sınıf Teorisi’nde bahsettiği tembellik yapmak asaletin bir göstergesi haline gelmiş ve bu durum, modern toplumumuza yapay bir zenginlik, prestij ve güç kaynağı olarak gelmiştir (Juniu, 2000: 70).