• Sonuç bulunamadı

Moderatör: Mesut Karakaş, Ethem Eldem, Onur Altıntaş, Ahmet Bilgen

Belki bir zamanlar başbakanımızın sözleri yanlış anlaşıldı 3 çocukla ilgili ama Türkiye yaşlanıyor. 14 yaş altı nüfus aslına baktığınız zaman %34’ten %25’e indi . 60 yaş üstü ise 1990’a kıyasla söylüyorum bunları

%4’ten %8’e çıktı. Yani çok farklı ihtiyaçları topluma katkıları farklı beklentileri farklı sıkıntıları farklı bir yaşlanan nesil var bir de çok yeni bir dijital nesil var. Biz bile üyesi değiliz. Şu anda sadece 2 milyon kişi o nesilden aktif iş hayatına katıldı. Ve on sene sonra 20 milyon olacak. Bu insanların özelliği tüm

hayatlarını dijital olarak mobil olarak internetle sosyal medyada geçirdiler. Ve bu insanlar bizden farklı olarak sahip olmak değil hizmet olarak almaya alıştılar. Bu çok önemli çünkü Türkiye’nin şansı da burada yatıyor. Bir veriyi bir yerden verip karşılığında hizmet alma sahip olma üzerine bir toplum geliyor. 20 milyon büyük bir sayı. Dolayısıyla bugün mobildeki en önemli gelişmede aslında bu. Baktığınız zaman birçok değişik formatta aklınıza gelebilecek her şey gözlükler, saatler, printerlar, kolunuza taktığınız bilezik, üstünüzdeki t-shirt , telefonlar, buzdolapları, arabalar, sayaçlar daha sayacağım tonla araç bir yerlere bilgi veriyor ve bu bilginin karşılığında bir hizmet alıyorsunuz. İşte geleceğin dünyası bunu akıllandırmak bununla bir şeyler elde etmek olacak.

M. Karakaş: Peki bu dünya gelişirken Windows bu tarafta neler yapıyor? Windows alında sektöre çok önceden giren ve inovasyon yapan bir şirket. Önce sizin gözünüzden bu dijital dünya nasıl algılanıyor öncesinde onu soralım. Sonrasında inovasyona geçelim.

O. Altıntaş: Ben aslında kendi kişisel deneyimim nasıl gelişti önce onu anlatayım. Bu iki dev meteor dünyaya çarpmadan önce mobilite ve inovasyon bu büyük dalga ile gelmeden önce bundan 15 sene önce şöyle bir dünyada çalışıyordum. O zaman kariyerime yeni başlamıştım ve çalıştığım iş yerinde bir tane bilgisayarım vardı. Sabah açıyorum çalışıyorum; akşam mesai saati bittiğinde kapatıyorum. Kendi kişisel özel hayatıma geçiyorum ve onu yaşıyorum. Bundan sonra taşınabilir cihazlara geçtik. Bugün geldiğimizde ise ben bu inovasyonun keyfini sürüyorum diyebilirim. Çünkü şöyle bir dünyada

yaşıyoruz. Her cihazımdan iş bilgisine güvenle erişebiliyorum. Bilgi bulutta duruyor, iş için kullandığım bilgi de bulutta duruyor. Sosyal ağlarda kişisel kullandığım bilgi de bulutta duruyor. Bunun

yedeklenmesiyle iş bilgimin güvenliğinin sağlanmasıyla ilgili artık bir endişem yok. Düzenli yedekler alan bir dünyadan işini her yerden her an yapabilen bir dünyaya geçtim. Bu sadece bilgisayarlar ve mobil cihazlar dünyasında değil; akşam eve gittiğimde iş ve eğlence bir arada yapabildiğim cihazlar var.

Büyük kızım şunu söylüyor. Bir tane klavyesi takılıp sökülebilen bir cihazımız var evde ve ben onu iş için kullanıyorum evde. Gündüz evde çoğu zaman iş bilgisayarı, e-postalar ve hepimizin kullandığı belgeler için kullanıyorum. Kızım onu söküp oyun oynuyor üzerinde ve bir cihazdan bütün bunları yapabilmek benim için aslında çok keyifli. Orda da bitmiyor hikaye. Üniversite yıllarında hep beraber oyun

konsollarıyla oyun oynamayı sevdiğimiz arkadaşlar şu anda mesela hafta sonları online olarak Londra’da yaşıyor en yakın arkadaşım mesela onunla aynı yanımdaymış gibi konuşarak futbol oynuyorum oyun konsolu üzerinde. Artık bu inovasyon evlere girdi hayatlara girdi. Kullanıcıların endişeleri bizlerin endişeleri bambaşka şeyler. Daha nerde üretken olurum hemen nasıl yakalarım hemen açıyım takip edeyim lere dönüştü; güvenliği nasıl sağlayayım veriye nerde ulaşayım veri nerde iş yerinde kaldı bütün bunlar hani Turkcell’in de Microsoft’un da dev veri merkezi yatırımları ile bütün her şey bulut a taşındı ve hepimizin hayatı bu inovasyonla değişti. Microsoft’un ve Windows’un buralara yaptığı konuları a birazdan konuşacağız.

M. Karakaş: Tüm bu yenilikçi çalışmaların içerisinde bir bağlantı içerisindeyiz aslında 24 saat

telefonlarımızı başımızın ucuna koyuyoruz, kapatmıyoruz bile artık. Hatırlıyorum da bundan 10 yıl önce geceleri birisini arasak cep telefonu kapalı olurdu ulaşamazdık. Ama şimdi kimsenin geceleri telefonu kapalı değil ve sürekli bir bağlantı halinde olma durumu var. Biraz da bunun müsebbibi sizlersiniz aslında. Bu kadar bağlantı halinde olmak yazılım dünyasında nasıl algılanıyor? Sizin gözünüzde dünyada neler oluyor?

A.Bilgen: Aslında yazılım dünyası olarak ayırmak artık biraz daha yanlış olabilir. Kavramlar çünkü o kadar iç içe ki. O kadar birbiri içine girmiş sistemler dünyada artık markete ve piyasaya sunulmuş durumda.

Dolayısıyla olayı salt yazılım olarak almak doğru olmayabilir ama asıl dünyanın gittiği yer benim gözüm-den her an her yerde anlık veriye ulaşmak istiyor insanlar. Şu anda bile tonlarca tweet atılıyor tonlarca gazete sayfaları sosyal medya sayfaları vs. anlık olarak takip edilebiliyor ve bu alışkanlıklar çok kolay kazanılabildiği için de kimse bu rahatlığı bırakmak istemiyor. Şimdi insan kendi hayatından baktığı zaman o rahatlığı bırakmak istemiyor. Doğalgaz gelmeden önce herkesin evlerindeki konfor farklıydı, şimdiki konfor daha farklı. Dolayısıyla bu da böyle bir nokta. Rahatlığa alıştıktan sonra mobiliteye alıştıktan sonra bundan geriye dönmek çok zor oluyor ve bu dolayısıyla yazılımı, donanımı veya çevre birimlerinin hepsini etkileyen bir ekosistem olarak devam ediyor.

M. Karakaş: Bu ekosistem devam ederken tabi yenilikçi çalışmalardan bahsetmemek de olmaz.

Türkiye’den dünyaya mal olan birçok yenilikçi çalışmalar yapılıyor ama genelde kopyala yapıştır dediğimiz iş modelleri ile karşılaşıyoruz. Bu yüzden panelistler olarak sizlerden görüş almak isteriz.

Çünkü katılımcılarımız da eminim birçok yenilikçi çalışmalar yapıyorsunuzdur. Bazılarını biliyorlardır, bazılarını bilmiyorlardır. Bunları tekrar hatırlatmak istiyoruz. İnovasyon konusunu konuştuğumuz için de. Turkcell mesela Türkiye’de ilk mobil operatör. Operatörlük yönünü yapmasının dışında bizim bilmediğimiz ama dünyaca bilinen ne tür yenilikçi çalışmaları var.

Ethem Eldem: Öncelikle düzelteyim. Aynı anda iki operatör başlamıştı o zaman. Biz zamanla farklılaştık.

Operatör yönünden bakarsanız İnsiad’a göre dünyanın en iyi kapsamasına sahibiz mobil network’de.

Erikson’a göre dünyanın en hızlı 3Gsine sahibiz. Genel fibere bakarsanız dünyada evlere 1 gb veren 5 ülkeden bir tanesiyiz. Bunlar network tarafında önemli konular. Pazar liderliklerine bakarsanız mobil pos ve ticari araç takipte Avrupa 1.siyiz. öte yandan inovasyonla gelişen özellikle açık inovasyonla gelişen konulara bakarsanız dünyada ilk defa mobil imzayı yapan mobil eğitimi yapan yani telefonlarda eğitim vermeyi sağlayan Master Card’tan onaylı dünyada aynı anda iki tane kredi kartını iki tane sim card’a sokan operatör yeteneklerini kullanarak yapığımız tonla kazan veya tıkla konuş gibi

M. Karakaş: Tam burada araya girebilir miyim? Turkcell mobil eğitimi duyan var mı? Duyan biri var yalnızca.

Ethem Eldem: Duymamak normal inovasyonun şöyle bir sıkıntısı var. Bu saydıklarım dünyada ilk ama yayılması konusunda ilk oldukları zaman birçok engeli aşmaları gerekiyor. Örneğin mobil imza 5030 veya 5070 sayılı kanundan gücünü alıp 2007de ortaya çıkmış bir konu. Ama önünde bir sıkıntı var. Sim card değişikliği gibi bir çalıncı var diyelim. Dolayısıyla ancak kayıtlı e-posta ve devletin e-devletteki uygulamaları önünü açabiliyor. Aynısı mobil eğitim için de geçerli. Mobil eğitimi biz ilk çıkardığımız zaman akıllı telefonlar dünyası bu kadar yaygın değildi. Dolayısıyla firmalar eğitimi zaten zar zor planlar ve verirken nereye gönderecekler konusu da burada yerini alıyor. Başka ürünlere baktığınız zaman örneğin enteresan bir inovasyon çiftçiler kulübü. Hiç olmadığımız bir yerdi. Sadece çiftçileri dinleyerek Türkiye’de bugün neredeyse 2 milyon çiftçiye anında ürün bilgisi yerine göre hava durumu bir tarım doktoru servisiyle ürünle ilgili bilgileri hem mesaj olarak hem de video olarak gönderiyoruz. Mobil eğitimi orda kullandık ve çiftçilerimizden 12.600 tanesi mobil eğitimde domates zararlısı ile ilgili bir eğitim aldılar bakanlıkla birlikte yaptığımız bir çalışma bu da. Dolayısıyla inovasyonu ekonomiye faydaya dönüştürmek demek. Bazen zaman alıyor bazen daha hızlı sayılara da ulaşılabiliyor.

M.Karakaş: Bütün bunların yanında Turkcell böyle çalışmalar yaparken bilhassa mobil dünyada da çünkü mobil dünya çok hızlı gelişiyor. Yenilikçi çalışmalar yaparken tabi Windows’un da yaptığı birçok çalışma var. Peki, Windows Türkiye’de yenilikçi olarak ne yapıyor?

O. Altıntaş: Türkiye’ye gelelim, Türkiye’ye gelmeden dünyadaki ar-ge faaliyetlerinin toplamına bakalım.

Sonra Türkiye’ye değinelim. Microsoft dünyada ar-ge yatırımını en fazla yapan firma. Microsoft’un ar-ge yatırımı 10 milyar dolardan fazla yıllık ar-ge yatırımı var. Dünyanın en yüksek ar-ge yatırımını yapan şirketiyiz. 2. ve 3. şirketleri tahmin edin diyeceğim ama teknoloji veya yazılım şirketlerinden değil.

Genelde ilaç sektöründen bu şirketler. Bugün adı geçen pek çok diğer şirket ilk 10da bir iki tanesi var bizim dışımızda. Ar-ge tarafında inanılmaz bir yatırım yapılıyor Microsoft’ta toplam. Windows ekibinde 10binden fazla mühendis yazılımın geliştirilmesi için çalışıyor.

M. Karakaş: Hemen araya giriyorum Türkiye’de yıllık ar-ge yatırımı ne kadar biliyor muyuz toplam?

7.2 milyar dolar. Yani sizin tek başınıza Türkiye kadar hatta Türkiye’den daha fazla bir ar-ge yatırımınız var demek ki.

O. Altıntaş: Doğru ama Türkiye’ye getirecek olursak konuyu. Biz Türkiye’de de istiyoruz ki tamam sosyal ağları kullanıyoruz ama Türkiye’de hizmetlerden, yazılımdan, bulut bilişimden çok ciddi paralar

kazansın. Bunun için çok ciddi girişimlerimiz var. Mesela bir tanesi açık akademi. Türkiye’nin ilk ücretsiz yazılım geliştirme platformunu bundan yaklaşık iki sene önce duyurduk. Bu iki sene önce

duyurduğumuz platforma kayıtlar bizim de tahminlerimizin çok üzerinde gerçekleşti. Şu anda 130 bin kayıtlı öğrenci var. Bilgisayar okuryazarlığı olan birisi gelip sıfırdan yazılım geliştirmeyi öğrenebiliyor ya da yazılım geliştirme uzmanlığını 100-200-300-400 seviyelerine kadar çıkartabiliyor. Çok güzel hikâyeler var. Antalya’da meyve işiyle uğraşan bir bey oğluyla beraber buraya girdi ve şu anda burada geliştirdiği yazılımlar dünyada on binlerce yüzbinlerce Windows telefon tarafından erişiliyor. Ayda 3000 Euro’dan fazla para kazanıyor bu bey. Meyve işi yaparken bir anda yazılımdan para kazanmaya başladı. Çok güzel hikayeler çıktı. Bunun dışında yine inovasyonun önünü açmak için mesela BizSpark diye bir program çalıştırıyoruz. Şu anda 1100 girişimci bundan faydalandı. Eğer yeni bir işletme açıyorsanız ve bu işletmenin Microsoft yazılımlarına ihtiyacı varsa BizSpark programına giriyorsunuz, başvurunuzu yapıyorsunuz, kriterleri sağladığınız anda size pek çok Microsoft yazılımı işletmenizin büyüklüğü 250 bin dolarlar mertebesine gelene kadar size ücretsiz sağlanıyor. Yeter ki siz işletmenizi yazılımın gücüyle büyütün ve buradan tüm dünyaya b yazılımları satın. 600 ib öretmene bilgisayar okuryazarlığı

kazandırdık, bilenler bilmeyenlere bilgisayar öğretiyor ile yani. Sürekli aslında inovasyonun önünü açmaya çalışıyoruz. Bizden önceki oturumlarda da konuşuldu. Devletin vermek istediği şey parayla çözülebiliyor olsa keşke. Parayı verelim ama yeterince başvuru bile olmuyor. Biz istiyoruz ki BizSpark programından çok daha fazla işletme yararlansın, açık akademiden çok daha fazla öğrenci mezun olsun.

Bu uygulamaları Windows mağazasına ya da diğer platformlara da yazılım geliştirmek için burada yeterli eğitimler var. Yeter ki geliştirilsin. Türkiye’den biz bunları uygulama mağazalarına koyalım. Bu yetkinlik bu gelir Türkiye’ye gelsin. Çünkü devasa bir para var ve Türkiye’nin bu pastadaki oranı yazılım dünyasındaki oranı %1lerin altında. Çok daha iyi yerlere gelecek potansiyel var. Bu yatırımların insanlar farkında olursa çok daha fazla insan yararlanacak ve bu Antalya’daki örneğin benzeri çok daha

kahraman çıksın istiyoruz Türkiye’den.

M. Karakaş: Çok önemli aslında Microsoft Akademi. Microsoft Akademiye benim kişisel önerimdir çok önemli eğitimler veriliyor orda da başvurmanız gerçekten iyi olur.

O. Altıntaş: Çok basit acikakademi.com’ a girdiğinizde herkes yararlanabilir. Her yerde anlatıyoruz ama çok güzel hikayeler çıkıyor.

M. Karakaş: Ben de kişisel olarak takip ediyorum

O. Altıntaş: Yazılım Türkiye için büyük bir şans. Biz de geleceği yazanlar programıyla buna destek veriyoruz. Yaklaşık 200 tane firma ile partnership anlaşması ile iş yapıyoruz. Onlar bundan on sene evvel bir inkübasyon firmasındaki yazılımcı arkadaşlardı. Bugün dünyaya ihracat yapan sağ olsunlar Ferrarileri ile gelip ziyaret edenleri var. Amacımız Türkiye burada her yerden bağımsız ilerlesin. Bunu biz de aynı şekilde destekliyoruz.

M. Karakaş: Yazılım dünyası oldukça önemli bir duruma doğru gidiyor. Hatırlarsanız bundan 15 gün önce Obama bir açıklama yaptı. Amerikalılara önerdiği yegane şey mutlaka yazılım öğrenin dedi.

Dolayısıyla sizin burada yaptığınız çalışmalar çok önemli. Hazır yazılımdan konuşuyorken sizden devam edelim. Siz ne tür yenilikçi çalışmalar yapıyorsunuz?

A. Bilgen: Aslında ilk sorduğunuz sorunun devamı olarak da şöyle bağlayabiliriz. Obama’yı da dahil ederek bütün bilişim dünyası ya da yazılım dünyası çeşitli ihtiyaçlardan ortaya çıkıyor. Bu ihtiyaçları karşılayan veya bu ihtiyacı ortaya koyan da aslında bir bakıma devletler. Dolayısıyla Türkiye’de şu anda çok ileri düzeyde dijital devlet dönüşümü yaşanıyor. Bunu her alanda her sahada yavaş yavaş

hissetmeye başlıyoruz. Biz buna elektronik dönüşüm adını verdik. Bu elektronik dönüşüm işi içerisinde de şu anda bütün yazılım şirketlerini şu anda etkileyen ve kayıtsız kalamayacağı bir hale getirdiği bir ortam oldu. Şöyle ki daha önce konvansiyonel yöntemde SSK’ya şirket sahibi olan arkadaşlarımız bilir ama katılımcıların büyük bir çoğunluğu genç profilde arkadaşlar o yüzden onlar bilemeyeceklerdir. Biz şirketimizi ilk kurduğumuz zaman SGK’ya giderdik. Her ay bir beyanname doldururduk, bizim

arkadaşlarımız sıraya girerlerdi. Hatta sizin için sıra bekleyen insanlar vardı. Hatırlayın ona para verirdiniz sizin için sıra beklerdi ya da muhasebecimiz giderdi. Sıra yaklaştığı zaman telefon açarlardı veya şu saatte gel derlerdi biz giderdik. Şu anda SGK’ya ben en son 3-4 yıl önce gittiğimi hatırlıyorum bir

başvuru için. Şu anda bütün her şeyimizi internet ortamından işte bunu SGK bacağı vergi dairesi bacağı noter bacağı Turkcell’in söylediği gibi mobil imza dijital imza elektronik fatura elektronik defter vs. gibi kavramlarla devletin ortaya koyduğu düzenlemeler burada çok önemli. Tek başına bir şirketin ben dijital imza ya da mobil imza yapıyorum demesi hiçbir şekilde anlam ifade etmiyor. Sadece bir vizyon oluyor bunun yasal boyutu önemli şirkteler boyutu önemli ve servis sağlayıcılar boyutu önemli. Dolayısıyla bütün bunların bir araya gelmesiyle birlikte yenilikçi projeler oluşabiliyor. Biz de bu dönüşüm içerisinde 6-7 yıldır ürünler geliştiren bir firmayız ve bunları biraz da fırsata çevirerek çeşitli ürünler geliştirdik.

Bunlar da dünya şirketleri ölçeğinde karşılık gördü. Bu karşılıklar sayesinde de şu anda biz Türkiye’de oluşturduğumuz al yapıları dünyanın çeşitli ülkelerindeki firmalara satabilme becerisini gösterebildik.

Sadece bizim başarımız değil neticede bu olay. Devlet bu şekilde yasal zorunluluklar yasal mevzuatlar ve yasal alanlar açmamış olsaydı bu işi becermek biraz daha zor olacaktı. O yüzden de inovasyon dediğimiz şeyin aslında tanımı herkese göre değişiyor. Ama bunun herkesi etkileyen bacakları var. Bu bacaklar oluşturulmadığı zaman siz iş yapabilme yeteneğinizi çok fazla sergileyemiyorsunuz. Bu ar-gede de böyledir, inovasyonda da böyledir, yazılımda da böyledir. Bunları birleştirdiğiniz anda bir şeyler çıkmaya başlıyor. Ve ürünler artık nihai olarak ortaya gelmeye başlıyor. Son olarak daha önce devlet kapısı diye bir kurum vardı. Şimdi e-devlet kurumu oluşuyor. Dolayısıyla dönüşüm dijitale doğru kayıyor ve daha önce mobil to mobil gibi konuşmalar oldu diye hatırlıyorum. Yakın gelecekte de şirket to şirketler olacak. Yani bir şirketten öbür şirkete bütün işlerin otomatik hale geldiğini göreceğiz. Ve bu süreçleri çok yakın bir süreçte yaşıyor olacağız.

M. Karakaş: Aslında şu anda meteorun çarptığı durumu değerlendirdik. Peki, etkisi ne olacak bundan sonra nelerle karşılaşacağız ve neler göreceğiz? Siz kişisel olarak ne düşünüyorsunuz hem de şirket olarak bu etkileri nasıl görüp neler üretmeye yönelik çözümler yapıyorsunuz?

Ethem Eldem: Şirket olarak söyleyeyim önce. Baktığımıza zaman daha yapabileceğimiz çok şey var.

Mesela bir değiştirdiğimiz örnek müzik. Müzik zamanında kasetlerle başlayan çarşıda insanların bir şarkı okuduğu ve sen iyi olursun olmazsın ile başlayan bir sektör. Yine büyüktü yine sanatçılar vardı yine prodüktörler vardı. Bugün neredeyse tüm tüketim dijital üretim dijital. Yani Diyarbakır’dan çıkan bir şarkıcının artık çarşıya ihtiyacı yok, çok farklı yöne gidiyor. Yine müzisyenler var, yine prodüktörler var, yine aynı sıfatta insanlar var ama sektör dijitalleşti. Şimdi aynısının uğrayacağı şirketler var. Örneğin eğitim, örneğin sağlık örneğin otomotiv. Otomotivde çok yakında gerçekten internete bağlı aracı lanse ediyor olacağız. Teknoloji Zirvesi’nde de gösterdik zaten. Dolayısıyla her yerde sahip olduğumu araç internette de olacak. Ama bu bir yere getirir sadece bizi. 2020’de bu salonun içerisinde beki %10 ama daha sonraki senelerde arabayı kullanmayan insan olacak: İnsansız araçlar. Testleri çoktan bitti artık California’da yasaları çalışılıyor. Volvo, Audi herkesin açıklamaları var. 2020 senesi için geçerli. Eğitime döndüğümüz zaman Fatih Projesi güzel bir vizyon ama biz bunu özel sektörde yaptık. Tahta ile tablet ile konuşan evlerinden de internete bağlı içeriğe ulaşan okullar var özel sektörde. Tabi ki devlet vizyonu koyar ama özel sektör de gazı aldığı zamanda iyi gider bu işlerde. Ve sağlık konusu bir sonraki aşama.

Sonuçta bir kronik hastalıklar lansmanı yapmıştık. Orda amacımız şu: 22 buçuk milyon insan kronik hasta Türkiye’de. Farkında olmayan çok insan var burada. Ve onların hayat kalitesi yükselebilir devletin de onlara harcadığı rakam azalabilir.

Bunun üzerinde de akademik testler ticari şeyler bitiyor, hayata geçecek. Benim için en enteresanı ne olur? Önümüzdeki senelerde ne beklerim? Ben telefonumdaki ajandamın benim yönetebileceğim efendisi olmasını beklerim.

M. Karakaş: Telefona teslim mi olacaksınız?

Ethem Eldem: Telefona teslim olup olmamak da sizin elinizde. Bir de şey sorarlar, dinlenecek miyiz, teslim mi olacağız, şöyle mi böyle mi? Hayır, hayat bir şekilde her zaman insanın kontrolünde. Açarsın kaparsın ya da istersen uzağına koyarsın. Ama şunu yapabilse süper olur. Hayatın gelişmeleri, trafik yol koşulları, çeşitli yerlerden aldığı bilgilerle bana kolaylık sağlasın. Bu bazen sabah daha erken kaldırma, bazen arabamı ısıtma, bazen kahvaltıyı hazırlama, bazen akşamki randevuyu değiştirme, bazen uçak biletimi değiştirme yapabilse yani aklımıza daha çok şey gelebilir. Bunları yapabilse süper olur. Yapamaz mı? Teknolojik olarak yapabiliriz ama hayatımıza sokmak biraz daha vakit alır bunları. 2023 konferansları yapıldığı zaman iki konu konuşulacak. Bunları nasıl yaptık diyeceğiz. Bir de sabahtan da değinildi ya güvenlik konusu ne olacak diyeceğiz. Her türlü bilgiyi bir yerlere gönderip aldığın zaman Turkcell’e Microsoft’a da gönderebilirsin bunu, hiç bilmediğin yerde de o bilgi bitebilir. Bıçak sırtı bir konu.

Arabayı sen internete bağlarsın birileri de bunu başka bir yere bağlar. Yapılamaz değil ama böyle

Arabayı sen internete bağlarsın birileri de bunu başka bir yere bağlar. Yapılamaz değil ama böyle

Benzer Belgeler