• Sonuç bulunamadı

Kapanış Konuşması: Halil Aksu

Bugün 7 milyarı geçtik. Ne olduysa insanlığa son yüzyılda oldu ve bu oldukça önemli ve güçlü bir ifade.

Dolayısıyla bu son 200 yılı çok ciddi incelememiz gerekiyor ve bunun nasıl cereyan ettiğine bakmamız gerekiyor. Sanayi devriminin en temel tetikleyici etkisi buhar makinesi idi. O dönemde sanayi yoktu. El atölyeleri vardı, kas gücüyle, akan suların gücüyle rüzgar gücüyle başka hayvanların çekme gücüyle momentum enerjisi elde edilip iplik dokunuyordu, buğday öğütülüyordu ve başka mekanik işler yapılmaya çalışılıyordu. Buhar makinesiyle biz u buharını momentuma dönüştürme kabiliyetini keşfettik. Ve bu temel bir teknolojiye dönüştü. Bugün hala kullanıyoruz, bunun her türlüsünü. Bunun özünde bilim var. Bu fizik aslında suyun kaynaması buharın oluşması. Buharın bir yere kanalize

edildiğinde yüksek basıncın oluşması ve o basıncın bir şeyi dönmeye sevk etmesi daha doğrusu itici bir gücün oluşması ve bunu türbine gönderdiğimde bunun dönmesine neden oluyor. Bu bilim önce bir teknolojiye dönüşüyor ve bu teknoloji sonra bir uygulamaya dönüşüyor.

Buradaki ilk aplikasyon da tezgahların mekanize edilmesi tezgahların kas gücünden kurtarılıp buhar gücüyle dokuma kapasitesinin artırılması, daha çok iplik üretilmesi. Bu makine İngiltere’de icat edildi.

Daha önce benzerleri dünyanın farklı yerlerinde icat edildi ama biz menşeini bilim tarihi olarak öyle söylüyoruz. Ve yayılmasını oradan takip ediyoruz. Aranızda Londra’ya giden veya gitme imkanı olan varsa Londra Bilim Müzesi’ni mutlaka uğramanızı tavsiye ediyorum. Orda her yarım saatte bir çalıştırılan buhar makinesi var. Ve çok müthiş bir sergi var. Bunun o dönemde ne kadar büyük bir çığır açtığını anlamak için. Ama tabi iletişim altyapısı bugünkü gibi olmadığı için yaygınlaşması çok uzun zaman aldı.

Bu dalganın bir esprisi var. Bu dalga iki yarıdan oluşuyor. Ve orda aslında bir zaman ekseni

görüyorsunuz. 1780leri baz alıyoruz ve oradaki her çizgi 50 yıllık bir dönemi temsil ediyor. Ve bu buhar makinesinin neden olduğu dalga yaklaşık 60-70 yıl sürdü.

2. dalgaya geçeceğiz biraz sonra. Ve her dalganın tam ortasında genelde büyük vukualar büyük felaketler büyük bir işi rayından çıkaracak olaylar cereyan etti dünyada. Ve bu dönemde de bu buhar makinesinin yanı sıra dünyada insanlık son derece hareketli günler yaşıyordu. Amerika kıtasında çok büyük hareketlilik yaşanıyordu. Avrupa’da da bu teknolojinin yayılmasın paralel olarak başka toplumsal siyasi bir hareket vardı. Burada Fransız Devrimi’ni yaşadık ve krallıkların yavaş yavaş sona ermesini ve bambaşka yaşama geçişin sancılarını yaşıyorduk. Paralelinde entelektüel anlamda aydınlanma dönemi devam ediyordu. Ve bunun entelektüel felsefi sistemik alt yapıları üzerine çalışma cereyan ediyordu.

Yani bunların hepsi paralel cereyan ediyordu o zamanın koşullarında. Yani biz 21.yüzyıla girdik Arap Baharı ve benzeri toplumsal hareketler var. Sermaye piyasalarının ve siyasi gücün ekseni batıdan doğuya doğru kayıyor. Teknolojik paradigmalar değişiyor vs. diyoruz.

Bütünleşik bir sistemi inceliyoruz. Yeryüzünü insanlığın bu gelmiş olduğu hali inceliyoruz. O dönemde de öyle incelemek gerekiyor ve bu teknolojinin ilk yarısı Fransız devrimine kadar olan kısmında bu teknolojiyi olgunlaştırıyoruz. İnsanlık olarak ve yaygınlaşması için gereken alt yapı çalışmalarını

yapıyoruz. Buna biz terminolojide kurulum dönemi diyorlar. Bu dalganın ilk yarısı bu teknolojinin tesis edilmesi sağlamayla geçiyor. Bunun yaygınlaşması, temel teknolojinin iyi çalışması dişli teknolojisi çok önemli mesela. Bunun iyi çalışması için. Bunun kanalize edilmesi ile ilgili başka teknolojilere ihtiyaç var.

Bunları icat etmenin yanı sıra ve bunların temel enstalasyonudur buhar makinesinin yaygınlaşması için.

2. dönemde ise bu teknoloji olgunlaştı yaygınlaştı toplumun bunu korkunç bir alet olmaktan çıkıp bu galiba işimize yarayacak da işsizliğe neden olmayacak da üretim artışına neden olacak galiba bu felaket değil de refah getirecek algısını oluşturduktan sonra çok müthiş bir yaygınlaştırma yaşıyoruz ve bu İngiltere’den bütün dünyaya çok hızı bir şekilde yaygınlaşmıştır. Buna da yaygınlaştırma dönemi diyoruz. Burada asıl büyük para kazanılıyor, asıl büyük verimlilik yaşanılıyor. Bu teknolojinin gerçek nimetlerinden gerçek hikmetinden gerçek faydalarından istifade edebilir hale geliyoruz.

2. dalga bu teknolojinin başka bir uygulamasıyla görüldü. Bu teknolojinin tekere yansıma aplikasyonu diyorum ben. Ulaşım yani ben buhar gücüyle tekeri döndürebilir hale getirdim. Ve ray döşeyerek bu teknoloji ile yük ve insan taşımayı becerir hale geldim. Bunu yapabilmem için yeryüzünde daha önce hiç görülmediği kadar demir ve çeliğe ihtiyacım vardı, kömüre ihtiyacım vardı.

Ve yepyeni bir insan kitlesi sınıflar oluşmaya başladı. Ve o dönemde neler oldu? Ulusal devletler kurulmaya başlandı. Marks çıktı, Hegel çıktı, başkaları çıktı ve üzerine fikir yürütmeye başladık. Değişi sistemler bulundu, böyle mi olsa daha iyi olur öyle mi olsa iyi olur? Bu makineden çok hızlı yaygınlaştı.

Önce yine İngiltere’den çıktı Avrupa’yı sardı. Hemen denizaşırıya bunu ihraç ettiler. Amerika bir

tarafından öbür tarafına kadar tren yolları ile donatıldı. Yepyeni sektörler yepyeni zenginler ve yepyeni iş modelleri icat edildi. Bu da böyle yaygınlaştı. Bu da 60-70 yıl sürdü yaklaşık olarak ve gördüğünüz gibi bir dalga yaygınlaştırma periyoduna girerken 2. dalganın öncü haberleri gelmeye başlıyor. Sonrasında da böyle oldu.

3. dalga bu paralelde elektrik icat edildi, elektriğin ilk uygulaması olarak aydınlık icat edildi. İkinci uygulaması olarak elektrik gücüyle makinelerin çalıştırılması icat edildi. Pil, kimyanın bir sektörü oluştu.

Yine bunun genel olarak ilk yarısı kurulum. İlk uygulama aydınlatma. Daha önce bir şehrimizi

aydınlatabiliyorduk ama şimdi şehrin tamamını aydınlatabileceğiz. Siz evde fenerle oturmaya ve belli bir saat feneri söndürmeye ve erken uyumaya alışmış bir toplumu bundan sonra eviniz ışıl ışıl olabilecek dediğinizde benim böyle bir şeye ihtiyacım yok ki tepkisiyle karşılaşıyorsunuz. Aynı hikaye telefon icat edildiğinde de söylendi. Graham Bell in çok efsanevi bir hikayesi vardır. New York’ta bir bankacıya telefonu demo yaparken Manhatton’daki bankacılık genel müdürlük binasının koridorunun bir

köşesinden öbür köşesine kabloyu döşemişler. Şimdi demiş arkadaş o tarafa gitsin siz buradan konuşun o oradan duysun. Demiş ki ben onunla konuşmak istesem ben onu ayağıma çağırıyorum zaten gelsin bunun bana ne faydası var ki demiş. Bell demiş ki efendim şehrin öbür ucundaki ile de konuşabilirsiniz.

Onu da çağırıyorum ayağıma demiş. Peki o zaman Chicago’dak biriyle konuşabilirsiniz demiş. Orda hiç tanıdığım yok ki benim demiş. Dolayısıyla bizim bu teknolojileri adapte etmemiz bünyemize almamız çok kolay olmadı. Burada 1. Dünya savaşı araya girdi. Araya girmesi demek siyasi anlamda araya giriyor, ekonomik olarak araya giriyor ama teknoloji gelişmeye ve yaygınlaşmaya devam ediyor. Yoğun olarak bu teknolojiler savaşta da kullanılıyor. Dolayısıyla savaş burada teknoloji geliştirici bir tetiklemeye de neden oluyor. Teknolojinin gelişmesini yavaşlatmıyor tam tersi hızlandırıyor. Sonra biz o kadar kömür demir ve çeliği kazıp bulurken insanlık olarak petrolü de bulduk. Ve petrol kuyuları 19. yüzyılın ikinci yarısında Teksas ve başka yerlerde de petrol kuyuları bulunmaya başlandı.

Gördüğünüz gibi 3. dalga devam ederken 20. yüzyıl başlarında 19.yüzyıl sonlarında petrol sektörü oluşmaya başladı. Bu 1. Dünya savaşını kısmen tetikledi, başka şeylere de sebep oldu. Diğer yandan biz trenin aplikasyonunu yollara uyguladık. Araba gibi bir şey icat ettik ve onun seri üretimini icat ettik. Ve artık şehirlerimizin düzeni değişmişti. Bu yeni sınıfların oluşması işçi sınıflarının oluşması fabrikaların şehir dışında kurulması madenlerde çalışan insanlar için özel şehirlerin kurulması vs. gibi tüm toplumu komple değiştirdik. 19.yüzyılda da toplum yapısı külliyen değişti. 20.yüzyılda bir daha değiştirdik. Artık kapitalist sistemi 1. ve 2. Dünya savaşından sonra da küresel kapitalist sistemi oturtarak soğuk savaşın bitmesiyle de birlikte bugün artık dünyada tek geçerli sistem olarak karşımızda duran hatta pek çoğumuz için de bu bir sistem olmaktan çıktı. Yani galiba böyle çalışıyor diye düşünüyoruz. İki sistem varken A ve B sistemlerini ayırt edebiliyorduk. Bir öyle yaşayanlar var bir böyle yaşayanlar var

karşılaştırabiliyorduk. Şimdi herkesi aynı potaya atık aynı kazanın içinde kaldık ve bir kazan içinde kaldığımızı unuttuk. Ve büyük sistem arayışları ya cereyan etmiyor ya da baltalanıyor ya da prim yapmadığı için ekonomik bir karşılığı olmadığı için çok da vuku bulmuyor. Bu esnada 1940larda bilgisayarlar tüplü bir şekilde hayatımıza girdi. 50li yıllarda yarı iletken icat edildi. 70li yıllardan itibaren bugün bildiğimiz bilgisayarla karşılaştık. Micro işlemci, chip dediğimiz yarı iletken olarak temsil edilen bu dalgayı yaşıyoruz şu an. Ve bunun da herhalde milenyum ve 11 Eylül bunun ortalarına dek geliyor herhalde kabaca. Burada bir kriz yaşadık biliyorsunuz sektör içinde olanlar. Bu sektörün gücünün ciddi sarstı. Yatırımcıların güvenini ciddi sarstı ama teknoloji gelişmeye devam ediyor.

Sabahtan beri konuştuk ve şu an gördüğünüz gibi diyelim ki biz 70li yıllarda başladıysa bu dalga rahatlıkla devam edecek ve asıl büyük yaygınlaştırma ve asıl büyük servet uygulamaları bundan sonra görülecek. Bunun iyi bir örneği de facebook örneğidir. 90lı yıllarda facebook böyle olmazdı. İcat edilse bile bu kadar kullanıcı olmazdı. 90lı yıllarda internette bu kadar kullanıcı yoktu. Şimdi 2004’te kurulan bir platform 7-8 yıl içinde 1 milyar kullanıcıyı geçebiliyor.

Şu an bir elektrik mühendisi nasıl çok katma değerli bir mühendislikse zerine başka bir şey koymak gerekiyor. Yanına elektronik, kimya koymak gerekiyor yanına tıp koymak gerekiyor. Bilişimciler de böyle olması gerekecek. Gelecekte yanına malzeme mühendisliği koyması gerekecek ya da tıp koyması gerekecek ya da biyoloji koyması sosyoloji koyması gerekecek. Ve bu dalgada hem bilişimi çok iyi bilen çünkü bunun üzerine oturacak tamamen dijital olacak bu dalga. Ve o dalganın öncü teknolojilere lider teknolojilere hakim olması gerekecek. Peki, bir sonrasını görmek mümkün mü? 2100’e doğru

yaklaşıyoruz bu dalgayla. Bir sonrasını da görmek mümkün kabaca. Orda bir uzay gemisi var ve biz insanlık olarak bu güneş sisteminden çıkmayı hayal edebiliyoruz. Ve enerji teknolojileri ile malzeme teknolojileri buna müsaade ederse bu yüzyılın sonunda biz gezegenler arası rahatlıkla seyahat edebili-riz diye düşünüyoruz. 22.yüzyılda belki de güneş sistemleri arası bu galaksinin dışına bile çıkmayı hayal edebiliriz. İnsanlığın son 200 yılda geldiği noktalara baktığınızda uçuk senaryolar değil. Soru işareti var.

Enerji teknolojilerini muhtemelen oraya yazabiliriz. Toryum, reaktörü, kaya gazı, füzyon, yakıt hücresi vb. gibi teknolojilerle biz enerjiyi sınırsız ve ücretsiz hale getirdiğimizde ve malzemeyi çok hafif ve dayanıklı bir hale getirdiğimizde bunu da icat ettik; bu aslında nanoteknoloji dalgasının içinde var. 22.

yüzyıla biz çok uçuk bir şekilde giriyor olacağız. Şimdi günün de teması yeni dijital dünya. Bu

dijitalleşmeyle ilgili biraz örneklere bakalım. Bu işin teorik kısmı. 2300lere kadar senaryo kurgulanabilir.

Bu esnada bazı trendler cereyan etti. Biz şehirleşmeye devam edeceğiz. Hindistan’da bir proje var. Bizde çılgın projeler var ya oradaki Şehirleşme projesi çılgın üzerine çılgın bir proje.

Big datayı hepimizin idrak etmesi bilgiden para kazanması bir işin tam manasıyla yaygınlaşması için para kazanıyor olmamız lazım. Şu an bilgiden para kazanan az insan var bilgiden bu ülkede ve dünyada.

Dünyada ve gelişmiş ülkelerde biraz daha fazla ama bizler de bilgiden para kazandığımız zaman bilgi toplumu olmuş olacağız. Şu an bir eşyaya bu cep telefonuna para veriyoruz. Bununla konuşabilmek için o hizmete de para veriyoruz. Ama hava durumu için ya da İstanbul belediyesinin trafik uygulaması için para ödüyoruz. Bu bilgiye para verdiğimiz bir yer. Ve o bilgi toplumsal bir bilgi ama belediye bize onu parayla satıyor. Yani bize suyu parayla vermesiyle tamamen karşılaştırılabilir bir şeyi daha kaliteli bir analiz için daha fazla para verecek miyiz? Mahallede kaç tane Halil olduğunu öğrenmek istiyor olsam bunun için kaç para veriyor olurum acaba? Bu hizmetler paraya dönüştüğü zaman biz bilgi toplumuna dönüşmüş olacağız. Bunlar çok basit örnekler. Şu an sadece doğaçlama olarak aklıma gelen örnekler.

İnsanlığın hayrına olan insanlığa fayda sağlayacak olan pek çok daha inovasyon tabanlı bilgi olacaktır.

Bu bir data dalgası. Bu dalganın ikinci yarısında göreceğimiz şey eşyaların interneti, makineler arası internet inovasyonu. Bu ayrı bir dalga. Yani ben eve giderken buzdolabım bana tweet atsa dese ki süt tükenmiş akşam kahve içecek olursun akşam eve gelirken süt almayı unutma hatta direkt bir

perakendeciye sipariş verse ya da bir bakkala haber verse süt kendiliğinden gelse. Bunlar olmayacak senaryolar değil. Yine bunlar çocukça uygulamalar gibi gözüküyor ama iyisini düşünmek güzelini düşünmek hepimizin görevi. Ve buradan en güzelini düşünen faydalısını düşünen insana para getireceğini ya da iyi olacağını düşünen kişi sonraki facebook twitter ya da başka bir platform sahibi kurucusu olacaktır. Peki, bundan sonrasını öngörmek mümkün mü? Evet, kabaca görebiliyoruz. Şu an başladı. Biyoteknoloji ve nanoteknoloji dalgalarının öncüleri başladı. Bunlar çok net gözüküyor. Demek ki bunlar da 60-70 yıl sürecek ve demek ki bunun da ortasında felaketler yaşayacağız. Her şey

dijitalleştiğinde benim felaket senaryom elektriğin ve internetin kesilmesi.

Şimdi benim yaşamsallığım, hayatta var oluşum, fiziken, sağlık olarak kalbimin, başka organlarımın, beynimin, görüşümün mesela Google glass’a alışırsam ve bir anda elektrik kesilirse muhtemelen

yolumu bulamam, muhtemelen sinemaya gidemem muhtemelen bu konferans salonunu bulamazdım.

Geçenlerde silikon vadisine bir ziyaretim oldu. Oradaki bir arkadaşım o kadar alışmış ki navigasyon cihazına. Yeni bir Computer History Museum açıldı. Ben Google maps’ten baktım. Silikon vadisine çok sık giden biri değilim. Orayı da yeni duydum görmek istedim. Başka işlerim vardı bir de onu birleştirdim ve oraya gitmek istedim. Google maps’ten baktım. Arkadaş da navigasyon cihazı var. O kullanıyor arabayı. Ben gördüm Computer History Museum’ı. Sapak da var dedim buradan çıkacaksın. Yok, navigasyon aleti öyle demiyor dedi. Ve biz navigasyon aletini dinleyerek kaybolduk. Yani o teknolojiye çok alıştığımızda veya o teknoloji bir anda çalışmayınca yanlış çalışınca yolumuzu kaybedebiliyoruz. Bu dalga çok müthiş bir dalga ve her dalga bir öncekinin üzerine kuruluyor. Hala trenler var hala petrol var hala buhar makinesi var hala elektrik var biz bunları atmıyoruz ve bunların mühendislikleri var.

Delhi ile Mumbai arası 1500 km. ve ikisi arasında bir şehir kurulacak. Bu projeyi anlatan başka birisi atanmış. Düşünsenize 1500 km uzunluğunda ve 750 milyon insanı barındıracak bir şehirler zinciri kurmak. 15-20 yıl içinde bunu yapmayı düşünüyorlar. Ve bunu anlatırken diyor ki adam kısaca 2.5 yeni Amerika inşa edeceğiz. Şu an biz nükleeri yeni tartışıyoruz. Nükleer Avrupa’da çok itici bir kelime. Ama Hindistan’da yılda 40-50 tane nükleer santral kuruluyor. Çin’de de benzer bir şekilde. Bu da dünyanın bir realitesi. Bireyselleşme çağında bu daha önceki konuşmalar da anıldı. Bunun da örneğini verelim. Biz biraz daha sağlıklı bir ülkeyiz. Biz şarktayız. Televizyonda çekilmiş yemek programlarımız var ya bizim.

Bir Fransa, Almanya ya da İngiltere kanallarında bir yemek programı izleyin. Bireysel toplumla toplu toplum aile aşiret vb. kavramların halen olduğu bir toplum arasında çok ciddi şekilde orda hissettim.

Avrupa’daki yemek programında ya da Amerika’daki yemek programında nihai bitmiş yemek yani jürinin önüne konan yemek bir tabaktır ve bir kişilik yemektir. Bizim yemek programlarımızda bir masa donatılır. Ve 50 kişilik yemek olur o masanın üzerinde. Biz de bireyselleşiyoruz komşuluk azalıyor ama hala biz bayramlarda buluşuyoruz ve başka ortamlarda buluşuyoruz. Bizim bir araya gelmekten birbirine dokunmaktan birbirimizle konuşmaktan çok çekinmiyoruz. Avrupa burada bizden kat be kat ilerde ve pek çok olumsuz yönüyle bizden ilerde. ilerde kelimesini sadece kronolojik olarak

kullanıyorum. Niteliksel bir kavram olarak kullanmıyorum. 21.yüzyıl başında küresel kapitalizmi dünyanın lider sistemi olarak oturttuk. Başarılı oldu ve şu an alternatifi yok. Duvara toslayana kadar ve muhtemelen büyük bir felaket olana kadar da başka bir yere koyamıyoruz. Yeterince akıllı insan üzer-inde çalışmıyor. Ama kaynaklar azaldıkça ve teknolojik olarak çare bulamazsak sürdürülebilirlik sınırına dayanacağız. Bu havayı teneffüs edebilmemiz için akşam eve gittiğimizde temiz su içebilmemiz için ve elektriğin yanabilmesi için kanalizasyon çalışması için dikkat etmemiz gerekiyor. Bu şu an Amerika’da Avrupa’da çok yaygın bir trend. Yeşil trend diyelim buna. Sürdürülebilirlik, daha az enerji tüketmek ve çevreye duyarlı davranmak bizim ülkemize çok gelemdi henüz. Pet şişeleri naylon poşetleri vs. bizim çok umurumuzda olan kavramlar değil. Normal ampuller projeksiyonlar vs. bunun hesabını biz

yapmıyoruz. Avrupalı bunun hesabını yapıyor. Averaj bir vatandaş bile yapıyor. Bu da bizim ülkemizde ve dünyanın her yerine gelecek Çin’e ve Hindistan’a da gelecek ve bu 21.yüzyılın ikinci yarısında önemli dominant bir trend olacak. Bu yaşayan bir sistem günümüzde bilim adamları da takip ediyor bunu. 6.

dalga 7. dalga tespit edilmiş durumda. Dolayısıyla geleceği öngörmek bu çerçevede mümkün.

Biraz daha somut bir örneğe bakalım. Bir önceki panelde Ethem Bey aslında kısaca bahsetti. Bir

dijitalleşme sürecine bakalım. Bu cihazları hepimiz tanıyoruz. Burada teknoloji gelişiyor aynı aplikasyon müzik dinleme ve müzik üretme aplikasyonu. Şu anda bir devrim yaşıyoruz. Bu teknoloji mobil hale geliyor. Ve sonra da dijitalleşiyor yavaş yavaş. Önce taşıyıcı dijitalleşiyor sonra da sektörün tamamı dijitalleşiyor. Şu an artık bir cd almak zorunda değilsiniz. Başarılı müzik grupları şarkılarını internetten yayınlıyor ve parayı konserlerden kazanıyor. Ben mesela müziğe para vermiyorum. En kötüsü yasal olarak internet üyeliğim üzerinden dinliyorum. Müzik dijitalleşti her yerden de erişebiliyoruz her an da dinlemek istiyoruz. Telekom faturalarını inceleyenler var mı aramızda? Önceden ekstreler vardı. Bugün gelen ekstresini kim inceliyor? Ve kesilen faturanın doğru olmadığını bilerek inceliyorsunuz. Bunu da hepimiz biliyoruz aşağı yukarı. En azından bu sektörde olan insanların çoğu biliyor artık. Kesilen

faturaların çoğu neredeyse tamamı yanlış. Hepsini doğru hesaplamak gerekse astarı yüzünden pahalıya mal olacak ve zaman yetişmiyor zaten. Dolayısıyla bu sektörü dijitalleştiriyor. Bunun geleceği ne

olabilir? Biz müziği yutabiliriz. Ekstrem bir örnek ama beynin nasıl çalıştığını çözmek üzereyiz ve biz yuttuğumuzda içerden fonda güzel bir müzik dinliyor olabiliriz. çok uç bir örnek ama bunun üzerine çalışıyoruz. Bu benim uydurduğum bir şey değil bunun üzerinde çalışıyoruz insanlık olarak. Bu müziğin, müzik sektörünün genel olarak dijitalleşmesi diyebiliriz. Bayağı uzun sürdü dijitalleşmesi yazı, kağıt, kitap, kitabeden papirüse, papirüsten kitaba. Bu kitabın nasıl çoğalması gerekiyordu, nasıl

olabilir? Biz müziği yutabiliriz. Ekstrem bir örnek ama beynin nasıl çalıştığını çözmek üzereyiz ve biz yuttuğumuzda içerden fonda güzel bir müzik dinliyor olabiliriz. çok uç bir örnek ama bunun üzerine çalışıyoruz. Bu benim uydurduğum bir şey değil bunun üzerinde çalışıyoruz insanlık olarak. Bu müziğin, müzik sektörünün genel olarak dijitalleşmesi diyebiliriz. Bayağı uzun sürdü dijitalleşmesi yazı, kağıt, kitap, kitabeden papirüse, papirüsten kitaba. Bu kitabın nasıl çoğalması gerekiyordu, nasıl

Benzer Belgeler