• Sonuç bulunamadı

Mirasçı Olacağını Savunanlar ve İleri Sürdükleri Deliller

Müslüman birisi vefat eder gayri müslim varisleri mûrisin terekesinin taksiminden önce müslüman olursa, vefat eden mûrise yeni müslüman olan varisler mirasçı olur. Bu görüşü Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Hasan b. Ali ( v. 50/669), Hz. İbn Mesud, Cabir b. Zeyd (v. 93/711), Hasan-ı Basrî, Mekhûl (v. 112/730), Katâde (v. 117/735), İyas b.Muaviye ve İshak ileri sürmüşlerdir.291 Aynı zamanda bu görüşü Hanbelîler,292 Zeydîler ve Caferiler293 savunmuşlardır.294 Bu görüşü savunanlar görüşlerini desteklemek için birtakım naklî ve aklî deliller zikretmişlerdir. Bu görüşü savunanlar naklî delil olarak Hz. Peygamberin şu hadisini zikretmişlerdir.

ُق مْسَق ُّلُك ِمَلَّْسِلإا ِمْسَق ىَلَع َوُهَ ف ُمَلَّْسِلإا ُهَكَرْدَأ مْسَق ُّلُكَو ُهَل َمِسُق اَم ىَلَع َوُهَ ف ِةَّيِلِهاَجْلا ىِف َمِس

“Cahiliye döneminde paylaştırılan her miras paylaştırılmış olduğu şekilde kalır. İslâmiyetin yetişmiş olduğu her miras ise İslâm’ın taksimatı üzere yapılır.”295

290

İbnü’l-Kayyim, Ahkâm, II, 452-453.

291

Makdisî, el-İkna, III, 229; İbn Kudâme, a.g.e., VII, 249.

292

Hanbelî’lere göre kadın iddeti içerisinde müslüman olursa kocasının taksim edilmemiş malına mirasçı olmakla beraber kocası vefat eden kadınına mirasçı olamaz; çünkü kadınının ölümünden sonra aralarında nikâh bağı kalmaz. Dolayısıyla nikâh bağı kalmadığı için kocası müslüman olsa bile kadınına mirasçı olamaz. (bk. Buhûtî, Keşşâf, III, 649).

293

Caferiler Hanbelîlerle miras taksiminden önce müslüman olana miras verileceği konusunda aynı görüşü paylaşmakla birlikte bazı Detaylarda farklı görüş ileri sürmüşlerdir: Caferilere göre gayrimüslim miras taksiminden önce müslüman olursa rütbe bakımından aynı olmak şartıyla mûrisinin mirasına ortak olurlar. Eğer rütbe bakımdan aynı değillerse rütbe bakımından birinci sırada gelenler malın tümünü alır. Vefat edenin tek müslüman varisi varsa taksimden önce müslüman olan miras alamaz. Tek olan müslüman varis, malının tamamını alır. Müslüman varisi de yoksa ölenin mirası imama kalır. (bk. Zeydan, Ahkâm, s. 337).

294

Zeydan, Ahkâm, s. 336-338.

295

63

Bu görüşü savunanlar “İslâmiyetin yetişmiş olduğu her taksim ise İslâm’ın taksimatı üzere” ifadesinin taksimden önce müslüman olan kimsenin mirasçı olmaya hak kazandığını gösterdiğini ileri sürmüşlerdir.296

Yani müslüman olan kimse İslâm’ın yetiştiği taksime yetiştiği için mûrisine varis olur. Bu görüşü savunanlar gene Hz. Peygamberin şu hadisini delil olarak zikretmişlerdir:

ُهَل َوُهَ ف ءْىَش ىَلَع َمَلْسَأ ْنَم

“Kim bir şey üzerinde müslüman olursa, o onundur” 297

hadisi delil olarak göstermişlerdir. Buna göre miras için müslüman olan, mûrisinin malı taksim edilmemişse mirasçı olur.298

Bu görüşü savunanlar Hz. Peygamberin “İslâm artar/artırır eksilmez/eksiltmez”299 sözünü de delil getirmişlerdir. Buna göre yeni müslüman olan taksimi yapılmamış mallara mirasçı olur; çünkü İslâm onun hakkı olanı eksiltmez. Aksine artırmaktadır. 300 Atâ’dan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber döneminde bir adam murisinin malı taksim edilmeden önce müslüman oldu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s) de onun miras payını verdi.301 Yezid b. Katâde şöyle buyuruyor: “Akrabalarından bir gayri müslim olan adam vefat etti, gayri müslim olan kız kardeşim ona varis oldu, ben olamadım. Sonra dedem müslüman oldu ve Hz. Peygamberle beraber Hüneyn Savaşı’nda bulunduktan sonra vefat etti. Bıraktıkları miras üzerinden bir yıl geçti. Daha sonra ise kardeşim müslüman oldu. Bunun üzerine biz miras hakkında kardeşimizle tartışarak Hz. Osman’ın yanına gittik. Orda bulunan Abdullah b. Erkam (v. 44/664) Hz. Ömer’in taksimden önce müslüman olanı mirasçı kıldığı uygulamasını Hz. Osman’a anlattı. Bunun üzerine Hz. Osman da Hz. Ömer’in uygulamasını cari kıldı. Bu uygulama böyle sürdü ve beni de mirasçılık konusunda kız kardeşimle ortak kıldı”302

Bu olay yayıldı ve kimse de inkâr etmediği için icmâ hükmünü almış oldu.303

Bu görüşü savunanlar naklî delillerin yanında birtakım aklî deliller de ileri sürmüşlerdir.

296

Buhûtî, Keşşâf, III, 649; İbn Kudâme, el-Muğnî, VII, 249.

297

Beyhakî, es-Sünen, IX, 191.

298

İbn Kudâme, el-Muğnî, VII, 249; Buhûtî, Keşşaf, III, 648; İbnü’l-Kayyim, Ahkâm, II, 455.

299

Ebû Dâvûd, “Ferâiz”, 10.

300

İbnü’l-Kayyim, Ahkâm, II, 455.

301

İbn Rüşd, Bidâye, II, 302.

302

İbnü’l-Kayyim Ahkâm, II, 455-456.

303

64

Bu görüşte olanlara göre mûris hayatta iken nasıl ki, kimse onun malı hakkında tasarrufta bulunamayıp sahiplenemiyorsa, taksimden önce de onun malına kimse tasarrufta bulunamaz ve sahiplenemez. Çünkü taksimden önce mülkiyet vefat edenin elinde kabul edilir. Buna göre taksimden önce mûrisin malı artarsa borçları o artan maldan ödenir ve vasiyeti de o artan maldan verilir.304 Bu görüşü savunan Hanbelîler aklî deliller arasında şu kıyasa da yer vermişlerdir: Mûrisinin malının beytülmale intikal etmeden önce müslüman olan adam kendi miras payını aldığı gibi taksimden önce müslüman olan da kendine düşen miras payını alır.305 Aynı şekilde bu görüşü savunanlar, taksimden önce müslüman olanı mûrisine mirasçı kılmak için, terekenin taksimden önce din farkı engelinin ortadan kaktığını ileri sürerek bu engeli hiç olmamış gibi kabul ederler. Bunun delilini Hz. Peygamberin tevbe eden günah işlememiş gibi sözüne dayandırır. Günahından tevbe eden günah işlememiş kabul edildiğine göre küfründen tevbe eden de hiç küfür işlememiş gibidir. Bu durumda onu mirastan mahrum etmenin hiçbir manası yoktur.306

Bu görüşü savunanlara göre mülkiyetin intikalinin ölüm vakti değil de taksim vakti itibar edildiğinden taksimden önce müslüman olan kişi murisine mirasçı olur.307 Taksim vakti itibar edildiğinin sebebi, kimi fakihlere göre mûris öldükten sonra mülkiyeti taksim zamanına kadar vefat edenin elinde kabul edilmesi; kimilerine göre ise taksim zamanına kadar mülkiyet Allah’ta olmasıdır. Dolayısıyla mülkiyet varislere değil de Allah’a geçtiği için müslüman olan kimse mûrisine mirasçı olur.308

Taksimden önce müslüman olanları mûrisine mirasçı kılanlar görüşlerini iki örnekle temellendirmektedirler: Birinci örnek, bir kişi hayattayken bir av tuzağı kurar, mirasın taksiminden önce bir hayvan düşerse, düşen hayvan da ölünün mülkünden kabul edilir. Buna göre taksimden önce müslüman olana miras payının İslâm’a teşvik amaçlı verilmesi gerekmektedir.309

İkinci örnek ise, bir adam hayatta iken kuyu kazar, öldükten sonra oraya biri düşer ölürse tazminatı vefat edenin terekesinden verilir. Hayatta iken kuyu kazmak tazminat sebebidir. Kuyuya düşmek

304

İbnü’l-Kayyim, Ahkâm, II, 457.

305

İbnü’l-Kayyim, Ahkâm, II, 457.

306

İbnü’l-Kayyim, Ahkâm, II, 457.

307

İbn Rüşd, Bidâye, II, 302.

308

Kal‘acî, Mevsû‘atü fıkh-ı Ömer b. el-Hattâb, s. 39.

309

65

ise ölümden sonra var olan tazminatta şarttır. Nesebin ölümden önce bulunması da irs için bir sebeptir. İslâmiyet ise ölümden sonra var olan miras hakkı kazanmaya şarttır. Buna göre kişinin ölümünden sonra, kazdığı kuyuya bir adamın düşmesi, tazminatı gerektirdiği gibi, mûrisin vefatından sonra varisinin müslüman olması mirası gerektirir. Bu iki misal arasında bir fark yoktur. Taksimden önce müslümanın olanın mirasçı kılınmasındaki sebeplerden birisi İslâm’a rağbet ve teşviktir; çünkü gayri müslim birisi taksimden önce mirasının kendisine verileceğini bilirse miras payını almak için müslüman olur.310Bu görüşü savunanlara göre irs olayının taksimden önce değil de taksimle beraber tamamlandığını ve dolayısıyla taksimden önce müslüman olanı mirasçı kılınması gerektiğini ileri sürerler.311 Özet olarak bu görüşü savunanlara göre miras bırakanın ölüm zamanı değil de taksim zamanı itibar edildiğinden müslümanı olan mûrisine mirasçı olur. Bunda İslamiyet’e teşvik vardır.