• Sonuç bulunamadı

3. TÜRK EV GELENEĞİ VE BATILILAŞMA HAREKETLERİ

3.4. Türk evinin tarihsel gelişimi

3.4.3. Batılılaşma döneminde Osmanlı konut mimarlığı

3.4.3.3. Mimari akımlar

Mimari akımlar

Osmanlı mimarlığında ilk batılı etkiler Lale devrinde (1718-1730), Fransa kaynaklı bezeme öğelerinin ithaliyle görülmeye başlanır [27, s.5]. Genellikle cepheleri oldukça sade olan yapıların iç mekanlarında, başta döneme adını veren lale olmak üzere çeşitli çiçek türleri, yapraklı kıvrım dallar, çiçekli vazo, meyveli kase ve sepet motifleri yoğun olarak kullanılır. Arel, bu devirde henüz baroklaşmadan söz

edilemeyeceğini, ancak sonraki yıllarda baroğun benimsenmesi için gerekli zeminin oluşturulduğunu savunur [32, s.42].

Kuban, Türkiye’ de bezemeye egemen olan rokokoyu, baroktan ayırmanın zor olduğunu, bunun da iki üslubun kullandığı biçimlerin birbirine benzemesinden kaynaklandığını belirtir [29, s.71]. Başlıca öğeleri “S” ve “C” eğrileri ile bunları birleştiren düz çubuklar, kartuşlar ve deniztarakları olan rokokoda, barok için de karakteristik olan gömme sütunlar, ikili-üçlü küçük sütun grupları, akant yaprakları, küçük volütlerle süslü yivli sütün başlıkları ve zengin silmeler kullanılır [29, s.78]. Kuban ayrıca Türk sivil mimarisinde ortaya çıkan oval planlı orta sofanın, ithal edilen yenilikler içinde en başta gelen barok tasarım öğesi olduğunun da altını çizer [33, s.63].

Saray mensupları, devlet ricali ve varlıklı Osmanlılar’ ın, Kağıthane ve Boğaziçi’ nde, iç mekanları zengin rokoko bezemeli ve bahçeleri Fransız saray bahçeleri tarzında yalı ve köşkler yaptırdıkları, bu dönemde İstanbul’ da bulunmuş yabancı gezginlerin anılarından ve yapılan gravür ve resimlerden izlenebilmektedir; ancak zamanın aşındırıcı etkisi, isyanlar ve yangınlar nedeniyle bunların hiçbiri günümüze ulaşamamıştır [27, s.9].

19. yüzyılın başlarında barok ve rokokonun yanı sıra, ve kimi zaman da onlarla beraber tercih edilen diğer bir üslup da ampirdir. İtalya ve Mısır’ ın fethinden sonra, Napolyon’ un bir imparatorluk üslubu yaratma isteğini karşılamak üzere geliştirilmiştir [34, s.247]. Ampirde antik Yunan ve Roma biçimlerinin yalınlaştırıldığı görülür; Mısır mimarlığından devşirilen öğelere de rastlanır [34, s.248]. Osmanlı mimarlığında daha çok kılıç, bayrak demetleri, müzik aletleri, vazo içinde çiçek, uçları sivriltilmiş akantus yaprakları, tüy, perde, şemse gibi alegorik öğeler kullanılmıştır; aylama askı (girland) ise en yaygın kullanılan motiftir [34, s.248]. Bezeme öğesi olarak kullanılan yapısal elemanlar yivli ve düz gömme sütunlar ile köşe sütunları ve yuvarlak kemerlerdir; kemerlerde kilit taşı vurgulanır [34, s.248]. Kuban, 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’ da geçerli olan akımların bir süre sonra Türkiye’ de görülmeye başlandığını söyler [29, s.71]. Bu döneme kadar geleneksel mimari anlayış içinde yorumlanan ve özgün bir görünüme sahip olan barok, rokoko ve ampir, yüzyılın ikinci yarısından itibaren yerlerini, aynen kopyalanan batılı seçmeci (eklektik) üsluplara bırakırlar [27, s.v]. Yine de, bu üç üsluba özgü bezeme öğelerinden, seçmeci anlayış içinde yararlanılmaya devam edilir.

19. yüzyılın ikinci yarısı batıda, ve batı taklidinin doğal sonucu olarak Osmanlı’ da, önceki devirlerin mimarisinin de yeniden canlandığı bir dönemdir. Hem arkeolojik

yayınların artması, hem de endüstri çağının getirdiği standardizasyon ve tekdüzeliğin görsel duyarlığı olan kişileri rahatsız etmesi, daha yaratıcı görülen tarihi üslupların tekrar kullanılmaya başlanmasına yol açar.

Geç barok ve rokokoya bir tepki olarak, antik Yunan ve Roma mimarlığının yalın soyluluğunu ve anıtsallığını yansıtan bir anlayış olan neo-klasik, yapay bir görkemi belirtmek üzere devlet yapıları, bankalar, müzeler gibi kurum binalarında tercih edilmiştir [35, s.]66. Konutlarda çoğunlukla üçgen alınlık ve duvara gömülü Yunan sütun ve sütun başlıkları biçiminde ortaya çıkmaktadır [35, s.66].

Kendisi de bir tepki olarak ortaya çıkan neo-klasiğe karşı gelişen neo-gotik, 19. yüzyılın romantik anlayışı içinde yararlanılan bir diğer üsluptur. Saf örneklerin sayısı sınırlı olsa da [36, s.65], sivri ve yüksek kuleler, eğimli çatılar gibi unsurlar neo-gotik üslubun sivil mimari ürünlerindeki yansımalarıdır [27, s.33].

Neo-rönesans daha çok saray ve malikane türü büyük boyutlu yapılarda uygulanan bir akımdır [27, s.34]. Konutlarda batının görkemli saray görünümünü vermeye yönelik olarak, yuvarlak kemerler ve profiller, daha sade haliyle de, alınlıklı ve sütunlu pencere çerçeveleriyle ortaya çıkmaktadır [27, s.34; 37].

Yüzyılın ikinci yarısından itibaren karşılaşılan bir diğer üslup olan oryantalizm, tasarımcılara Uzakdoğu ile Doğu ve Batı İslam ülkeleri mimarilerine ait biçimlerden yararlanma imkanı sunar [38, s.2]. At nalı kemer, dilimli kemer, soğan kubbe, bezemeli ya da mukarnaslı sütun başlıkları, sağır kolonad veya niş dizilerinin yoğun olarak kullanıldığı oryantalizm konutlarda özellikle balkon çıkmaları ve bunların üzerindeki kafeslerde kendini gösterir [39].

20. yüzyıl başında Osmanlı sivil mimarisine dahil olan ve yaklaşık otuz yıl varlığını sürdüren art-nouveau, batı kaynaklı üsluplar arasında en yaygın olanı ve en çok sevilenidir denebilir. Kuban bunu üslubun Türk duyarlılığına uygun düşmesine bağlar; Barillari ise bu sürekliliği, art-nouveau süsleme biçimlerinin, ahşap yapıların inşaat tarzına ve yerel ustaların malzemeyi işleme tekniklerine uyumlu olmasının sağladığını savunur [40, s.184].

Art-nouveau cephelerde simetrik düzenlemelerin geçerli olduğu görülür [41, s.331]. Bezemeler çoğunlukla pencere, kapı ve balkon gibi mimari öğelerde toplanır; ancak pencerelerin biçimi genellikle geleneksel dikdörtgen formunu korur [40, s.186]. Vitray da art-nouveau yapılarda en çok tercih edilen süsleme tekniklerinden biridir [41, s.331].

Art-nouveau ile aynı zaman aralığında etkili olan ve II. Meşrutiyet sonrasında onun gelişmesinde önemli bir kopukluğa yol açan7 I. Ulusal Mimarlık Akımı8, dönemin anlayışına uygun olarak, seçmeci bir yöntemle Selçuklu ve Osmanlı mimarisini örnek alır [41, s.331, 42, s.4115]. Kamu yapılarından başlayarak konutlara dek uzanan bu akım gösterişli girişler, kemerli pencereler, ikili pencere düzeni, destek veya payandalara dayanan geniş çatı saçakları ve cephelerde çini kullanımıyla ayırt edilebilir.