• Sonuç bulunamadı

3. Dil, Üslup, ġekil ve Ġçerik

3.9. Milli Motiflerden Yararlanması

3.9.1. Tört Tülik

Hayvanların Türk kültüründe önemi büyüktür. Özellikle göçebe yaĢam tarzına hâkim oldukları için Kazak Türkleri‘nde hayvanların ayrı bir yeri bulunur.

Gürkan GümüĢatam, ―Kavram Alanları Açısından Kıbrıs Türklerince Hayvanlara Verilen Adlar” adlı eserde hayvanların Türkler açısından önemine Ģöyle değinir;“Yıllar yılı geçimini hayvan yetiĢtiriciliğiyle sürdüren Türkler, var olma mücadelelerinde en büyük faydayı hayvanlardan görmüĢ, efsanelerinde, destanlarında, inanıĢlarında onlara birçok semboller yükleyerek kültürel kimlik kazandırmıĢtır” (GümüĢatam, 2011: s.11).

Romanımızda hayvan motifleri sıkça kullanılmıĢtır. Romanın en baĢında geçen tört tülik hayvan ise Türkler için vazgeçilmezdir. Bu hayvanlar; at, deve, sığır, koyun- keçi‘dir. Bu hayvanlar arasında da en çok öneme sahip olan hayvan attır. Çünkü at, Türkler‘in her Ģeyidir. Etinden, sütünden yararlanılır, taĢıma aracıdır.

Dilek Kaplankıran, ―Kavram Alanları Açısından Kazak Türkçesinde „Tört Tülik‟kapsamında Yer Alan Hayvan Adları” adlı eserde hayvanların Türkler‘in yaĢamındaki önemine ve Tört Tülik hayvanlarına değinir:

“YaĢamlarında en büyük yararı hayvanlardan gören Kazak halkı hayvanlara özel anlamlar yükleyerek onlara yazılı eserlerinde de yer vermiĢlerdir. Kazak

halkının sözlü edebiyatında tört tülikle ilgili çok sayı da hikâye, masal, efsane, Ģarkı-Ģiir, bilmece, atasözü yer almaktadır. Bu edebî türlerin çoğunda tört tülik kapsamındaki hayvanların insan dostu olduğu ve insan yaĢamında bu hayvanların ne kadar önemli olduğu ifade edilmektedir. Bu hayvanların eti, yağı, sütü yiyecek; derisi ve yünü giyecek olarak kullanılmakta ve bu hayvanlar binildiği zaman araba görevi yapmaktadır. Kazak halkı bu hayvanların değerini - kıymetini bilmiĢ ve söz varlığına bu hayvanları cinsine, türüne, rengine, yaĢına göre adlandırarak kazandırmıĢtır” (Kaplankıran, 2017: s.41). Kazak Türkçesinde tört tülik ―dört tüylü‖ demektir. Ancak, burada kastedilen, dört tane tüylü olan bir hayvan değil, hayvanlar arasında tüylü olanlardan özellikle dört tanesidir. Yani dört tülik = dört (çeĢit) tüylü hayvan anlamındadır. Bir baĢka bakıĢ açısıyla da, ‗(birbiri ile aynı) tür (olan) dört (hayvan)‘ı ifade eder. Bu kavram, Türklerde zenginlik ve bereketin göstergesidir‖ (Kosıbayev, 2013: s.1053).

3.9. 2. Romanda Geçen Hayvan Adları

Dünya üzerinde canlı türlerinin iki farklı formu olan insanlar ve hayvanlar yaĢamın hemen hemen her alanında iliĢki içerisinde bulunur. Kimi zaman ulaĢım aracı kim zaman koruyucu, kimi zaman besin kaynağı, kimi zaman en büyük tehdit unsuru olarak hayvanlar ile yakın iliĢki içerisinde bulunmuĢtur.

“Akbilek” romanında birçok hayvan türüne rastlarız. Eserde gördüğümüz hayvanların genellikle sembolik anlamlar kazanmada sadece gündelik hayattaki formunda karĢımıza çıkar. Bunlar; deve, koyun, yılan, çalıkuĢu, ördek, ayı, domuz, kurt, deve yavrusu, kısrak at, ceylan, at, köpek, tavĢan, kuzu, baykuĢ, kartal, kuĢ, geyik, fare, saksağan, serçedir.

Hayvan isimleri genellikle romanda benzetme edatları olarak kullanılmıĢtır. Böylece romana canlılık ve inandırıcılık katmıĢtır. AĢağıdaki örneklerde bunu daha iyi görmekteyiz.

“GüneĢ batmadan, her Ģey iyi gözüktüğü vakitte, demin söylediğimiz derin vadiden inden çıkmıĢ kurt gibi coĢarak geliyor dört atlı. Onun biri az önceki söylediğimiz, senin gördüğün alaca atlıydı.” (T.T.A. 89)

“Gece karanlığında korumasız kalan köy sanki köpek havlamalarına dönüĢmüĢtü.” (T.T.A. 91)

“Kızını kartalgibi tutup, bir kenara çeken iki Rus‟u anası tüm gücüyle gelip iterek, yavrusunu bağrına basan ana kuş gibi, çocuğuna yaklaĢtı.” (T.T.A. 92) “…eskiden koyun beĢ yüze, at iki yüze, inek altmıĢa, deve yirmiye kadar yükselmiĢti. ġimdi bunların dörtte biri de kalmamıĢ.” (T.T.A. 94)

“Altında bir kısır at, elinde avcı bir doğan, üzerinde güzelce kıyafet, her yeri yıldırım gibi gezerek parlayıp, kaz, ördekleri alıp, akĢama doğru güzel kızıl köye sabahlarım diye rahatça gelip durur mu idin!” (T.T.A. 95)

“Büyük taĢın arkasından yolumuzu keserek kaçan bir tavşanı geçirmem diye birkaç atı zorlayıp aldatıldığımız vardır.” (T.T.A. 95)

“Ġnsanın canı çıktığı an tavukların ölümü gibi, aynıdır.” (T.T.A. 98)

“Kalk, kuzuları çıkar!" diye zenginin arkadan tekmeleyip uyandırması canımı acıtır.” (T.T.A. 99)

“Ölüp gidiyorum dersen de koyun için bir tayına bile bindirmez.” (T.T.A. 99) “Yatmadan önce bağlayıp koyarım dersen, kahverenkli öküzü inek boynuzlayıp, burnunu yırtar, sabah inek gütmeden önce o kokmuĢ hayvanı zorla tutmak daha da zordur.” (T.T.A. 99)

“…ağacın kaygısız, kedersiz dalları, kuĢları hey, bıldırcınlar!” (T.T.A. 124) “Kanadını aladoğan acıtan küçük çadırın önünde bir eliyle yere dayanarak, göğe bakıp oturan suksurun (gölde yaĢayan ördek çeĢidi) sızlayan sesini Tanrı‟ya ulaĢtırırım diyecek misiniz?!” (T.T.A. 124)

“Gece karanlık. Akbilek korkar. Tepesinden toplu olarak yabani ördekler geçti. Akbilek titriyor. Çayırı kıpırdatarak serçe uçarsa da, orman içini çekip gürlese de, seslenirse de, dağ baykuĢu ses çıkarsa da, Akbilek etrafından düĢman kovuyormuĢ gibi ürküp, korkup çekindi.” (T.T.A. 125)

“Arka tarafı yurtsuz dağ, dağ geçidinden sonra hemen düĢman: Ayı, kurt,

“Bekbolat‟ta bir kartal, bir aladoğan vardı. Kuşlarını görmeyeli ay geçmiĢ.“Mal, can iyiler mi?” diye selam verdikten sonra sözünün çoğu kuşlar hakkındaydı. (T.T.A. 195)

3.9.2.1. At Adları

Atlar insanoğlunun ilk evcileĢtirdiği hayvanlar arasında olmasının en büyük sebebi dayanıklılığı ve hızıdır. Özellikle Orta Asya kökenli milletlerin göçebe ve avcı olmasından dolayı atlar KaĢgarlı Mahmut‘un Divanü Lugat-it Türk‘te dediği gibi “At Türk‟ün kanadıdır.” At, birçok edebi eserde insanın en önemli yoldaĢı, dostu ve arkadaĢı olarak yer alır.

Romanda yer alan kahramanların atlara karĢı besledikleri sevgi ve bağlılık romanın çeĢitli bölümlerinde Ģöyle dile getirilir:

“O Altay‟ın yamaçlarında tek kiĢilik yolun kenarında, alaca at binmiĢ yabancı adam geliyor.” (T.T.A. 89)

“Köyün etrafındaki tartıĢmada, tay ve baytalla (dört yaĢındaki at) yarıĢtığında, iki üç kilometreye kadar ilerletmez.” (T.T.A. 135)

“Birinin bindiği güzelce keçi kafası gibi, kulanın ayağına benzeyen, doru attır. Nazlana adım atıyor, karı avuc gibi atıyor ayaklarıyla. Hey, yaĢa! Hadi, hadi! Kuyruğu kısa, eyeri uygun, üzengi ayağının ucunda. Ayaklarını iyice yerleĢtirmiĢler. Gri küpeli beyaz yüzlü olan kırbacını okĢuyor. Diğerinin altındaki yavaş yürüyüşlü at. Ġyidir ama doru atın peĢinden gelmek için, yavaĢ geliyor. Yiğit de atın üstünde küçülmüĢ. Giysisi eski. Rüzgar gibi hızlıya binen var mıdır? Binersen bilirsin: At üstünde olmak insana güç kuvvet verir, gönlü göğe çıkarır, ağzınla kuĢ alırsın!” (T.T.A. 195)

“…atın bineceği tarafın kulağı kesilmiĢ, beyaz lekeli, beyaz yeleli, bödes (sürekli binilen çok sakin at) sarı atı kaybolup, onu aramak için yoldaymıĢ.” (T.T.A. 216)

“AkĢama doğru nasipte olan birkaç kaz, ördek bağlayıp, bedev(kısrak at) binerek, aladoğan tutmuĢ birkaç arkadaĢı ile kocasının geldiğini Akbilek, uzaklardan t akip edip beyaz otağının yanında bakakalır.” (T.T.A. 226)

“Akbilek‟in önünden karĢılayan çocuk rastlayıp, tayının kuyruğunu dik tutup, köye doğru koĢtular.” (T.T.A. 306)

Burada atlara insani bir vasıf olan güzellik, güçlülük ve Ģefkat gibi duygular yüklenerek atın Türkler açıĢından ne kadar önemli olduğunu belirtmiĢtir. “Akbilek” romanının sadece okuyup geçilecek bir roman olmadığını verdiği değiĢik folklorik unsurlar ile göstermektedir.

3.9.3. Vatan, Millet ve Hürriyet

Subay‘ın Ruslar olmazsa Kazak toprağı kalmayacağını, Ruslar‘ın onları koruduğunu, hatta biraz daha ileri giderek birazcık vatan toprağından vermenin bir zararı olmayacağından bahseder. Gerçek Kazak halkı ne Rus‘u ne dinini ne dilini ister. Kazak, kendi vatanını korumak ister:

“Ġmparatorumuz savaĢ açtığında, bir millet olup vatanımızı korumaya savaĢa gitmiĢtik. Vatanı biz korumazsak, Rus güçlü halk olmazsa, bu cahil Kazak gününü nasıl geçirirdi? Rus gibi toprağı büyük, geniĢ ülkenin altında yaĢadığına Kazak Ģükretmeli. Doğrusu Kazak ülkeye ne fayda verebilir? Tündik (aile) baĢı yılda bir kere dört som vergi ödemeleri ve askere araç, at, yemek vermeleri hariç bunların ne çıkarları var ki? Sadece kımızını içip, karnını doyurup, hanımına bakıp, baldırını kaĢıyıp yatmaktan baĢka yapacakları yok. Ġmparatorluk Kazakları ağır iĢe alacağız dediklerinde korkup, endiĢelenip düĢmeye az kaldılar. Kazaklar askerden ölürcesine korkarlar. Eskiden, Kazaklar Rus‟lara göre, kadın kraliçe Kazaklardan asker almam diye imza atmıĢ diye söylerler. Aslında, Kazakların asker olmaktan korkması bize ters de değildir. Kim bilir, belki eline silah verseler, Rus halkına düĢman olabilirdi. O zaman Rusya‟nın halkı azalır, toprağı, milleti azalır. Kazakların malı, halkı mülkü baĢkaların elinde gitme ihtimalı de vardır. Yoksa Kazaklar kendiliğinden ülke olmadı. O zaman Ruslara boyun eğmeli. Kazaklar için Ruslar gibi güçlü destekçi halk olanı yoktur. Kazaklar Ruslar‟a torpağımızı aldın diye üzülmezler galiba. Toprak devletindir. Rus büyüyüp topraklarından aĢarlarsa boĢ olan toprakları almayıp da ne yapsınlar? Kazak toprakları büyüktür. Eskisi gibi konar göçerlikle, geniĢ bozkırı gezip yürürüm diye düĢünürler. Yeryüzünde sadece Kazaklar değil, diğer halklar da vardır, onlara da yaĢam lazım. O zaman fazla toprağını alana küsme. Sen de ekim, tarla yetiĢtir, Ģehir yap, o zaman ancak hepimize toprak yeter. Bunu Kazaklar anlamaz ki” (T.T.A. 96)

Yazar, romanın çoğu yerinde vatan, millet kelimelerini kullanmıĢtır. Millet kelimesini Kazak halkı için kullanır.

“O fal, bal açmaz. “Yazık, günahtır.” diye baĢını bir kere sallar. O namazı da sıradan biri olarak kılmaz. Bazen millet namaz kılarken, abdest almadan çıplak ayakla gidip sıraya girerdi. Çoğu zaman kılmazdı, ama ağzıyla bir Ģey okumuĢ gibi mırıldanarak yürürdü. Bazen de “Hakk!” diye üzülerek, seslenerek bir ses çıkarırdı.” (T.T.A. 135)

“Bütün millete adı çıkıp, namusu kirlenmiĢ kızla nasıl evlenir? Ġki lafın birinde dost arkadaĢları yüzüne basarak söylerler. O bir sevdiğine basılmıĢ damgadır. Fakat aslını düĢündükçe, Akbilek zavallının ne suçu vardı? Kendi isteğiyle gitmedi, kaderin kendisi götürdü.” (T.T.A. 159)

Benzer Belgeler