• Sonuç bulunamadı

3. Dil, Üslup, ġekil ve Ġçerik

3.1. Dil ve Üslup

Romanların temelini inĢa eden en önemli öğeler dil ve üsluptur. Edebiyatın temel malzemesi dil olduğundan dolayı romanlar deyimlerden, kelime ve cümle gruplarından meydana gelmektedir.

Bir romanda dil ve üslup sadece romanın okuyucuya aktarılmasını değil aynı zamanda yazarın iç dünyasını ve duygu derinliği ile okuyucuyu olayların içine sürükler ve inandırıcılık katar.

Bir edebi eseri okuduğumuz zaman dil ve üslubundan yola çıkarak hangi yazarın kaleminden çıktığını az çok tahmin edebiliriz.

Philip Stevick, “Roman Teorisi” adlı eserde üslubun tanımını Ģöyle verir:“Her yazarın kendine mahsus bir dil kullanıĢ Ģekli vardır ki buna da“idiolect” ya da üslup denmiĢtir” (Stevick, 2004: s.189).

Her edebi eserin kendine has bir üslubu olduğu için çalıĢmanın bu kısmında “Akbilek” romanından yola çıkarak Cusipbek Aymawıtov, kullandığı dil ve üslubu ile inceleyeceğiz.

Cusipbek Aymawıtov, siyasi ve kültürel olarak Kazakistan ülkesine tamamen ait olan bir yazardır. On beĢ ya da on altı yaĢındayken, ev izni olmadan Pavlodar'a gider ve 1914'te eğitimini bitirip 1918'de Semipalatinsk'te bir seminere katılarak Rus- Ortaokuluna girer. 1918-1919'da Alash fikrini destekler ve Sovyet hükümetine gider. 1920'de, RCP'ye katılmıĢ Kazakistan Konseyine, Halk Komiserliği Koleji'ne üye olur. "Kazak dili" gazetesini düzenleyen, "Ak Zhol" gazetesi, Shymkent pedagoji kolejini yöneten delege, tüm bunlar Cusipbek Aymawıtov'un vatandaĢ olma mücadelesidir (ġukirulı, TileĢov, 2009: s.182).

Bu olaylar yazarın olgunlaĢmasına ve birçok tür ile ilgili eser vermesine vesile olmuĢtur. Yazar, “Akbilek” romanında gördüğümüz üzere kendi ideolojisini roman üzerinden anlatma yoluna gitmiĢtir. Bu yüzden yazar üslup olarak doğrudan anlatım tekniğini benimsemiĢtir. Yazar, ―Akbilek” romanında anlatıcının yardımı ile romana baĢlar ve sunar. Bu teknik ile okuyucuları direk romanın içine alır. Romanın giriĢ bölümünde bunu daha iyi görebiliriz:

―Öskemen‟in diğer tarafında (öbür ucunda), Buktırma‟nın sağında dünyada meĢhur Altay vardır. Bu Altay‟ın güneĢli yüzünden kıbleye doğru, Ertis‟e doğru akan, gürleyen KürĢim vardır.” (T.T.A. 88)

“Altay, KürĢim yeri eski zamanlardan beri büyük Nayman topraklarıdır. Altay‟la KürĢim‟in kıĢı ayazlı, yazı ise serin, güneĢ açıldığında dört tülik hayvanları çam ağaçlı YaĢlı Altay‟ın, Altay gibi anasının göğsünü severek, imerenerek, hoĢgörüyle otlarlar (yayılıyorlardı). YaĢlı Altay‟ın tam ortasında, avucun içinde, bal tadında ayna gibi suyu, rengi ise gök, sırrı da gök, Ģarap gibi Markagöl vardır. Markagöl‟ün etrafında beyaz köylü Altay yurdu. Altay yurdunun, Altay‟ın yazı, dağın Ģımarığı olan ceylan gibi, diğer yurtlardan yüksek olup, Markagöl‟ün melteminde eğlenerek yaĢıyorlar.” (T.T.A. 88) “Markagöl‟ün suyu bal gibi. Markagöl‟ün suyunu içip, otunu yiyen sarı karınlı, küçük memeli hayvanların göğsünden süt akıyor, süt değil sanki kut dersin, könek könek akar, siyah saba kımıza taĢar, koyu, soğuk, sarı kımız, köpüklenen ilaç gibi kımız tabak tabak taĢıyor. Bir kâse içmiĢ kimse tam bir hür kızını kucaklamıĢ gibi olur, yüzünden fırtınlar çıkacakmıĢ gibi, ağzı kopuz gibi çalar, sarhoĢ olur, genç gibi olur ata binerek, Altay dağlarını ĢaĢırtarak, dağın taĢını gürleterek, gökpar, yarıĢmalar, tartıĢmalar, güreĢlerde canlanıyorlar.” (T.T.A. 88)

O yıllarda Kazakistan‘da yaĢanan siyasi olaylar, doğrudan duygulara hitap etmenin gerekli olduğu anlayıĢını zorunlu hale getirmiĢtir. Bir tarafta ülkelerini yeni bir rejim getirmek isteyen Rusya, diğer yanda da bu ülkelerin çıkarlarına hizmet eden yazarlar, zorbacı siyasilere karĢı halk, duygusal bir hazır bulunuĢluk halinde idi. Halkı bu karmaĢa içerisindeki halinin, yazarların anlatım üslubunda etkili olduğunu düĢünebiliriz.

Yazar, romanda ne anlaĢılması gerektiğine kendisi karar vermek için bu tekniği seçmiĢtir. Örneğin bireysel hak ve yeni yönetim ya da kapitalist bir anlayıĢın ülke içinde ne gibi olumlu ve olumsuz sonuçlar doğuracağını kahramanlar üzerinden maddeler Ģeklinde verir.

Jorğabek birkaç kere soru sordu:

1. Siyaset ile sınıf tartıĢma konusunu açıklayabilir miyiz? 2. Sanatsız millete sosyalizm yerleĢtirmek doğru mu?

3. Tarihte böyle tecrübe olmuĢ mu? Marks söylemiĢ mi? 4. Biz (Kazak) kapital yıldönümünü yapacak mıyız? 5. Kazakların geleceğine nasıl bakarsınız?

6. Rus‟unyaptığı yolKazaklarageçerlimi?

7. Yeryüzünde devrim olmadan, bir ülkeye sosyalizm gelir mi?

8. Grup hakkında Kazakların geçmiĢine dair neler var gibi. (T.T.A. 193) Yazarın bu anlatımı kullanması ülkesinde baskın olan otoriter rejimlerle bağlantılı olduğunu gösterebilir. Zira bu baskılar insanların tam ve doğru bilgilere ulaĢamayacağını göstermektedir.

Cusipbek Aymawıtov, eserlerini halk için yazmıĢtır. Kazak halkını bilgilendirme, bilinçlendirme adına eserler kaleme almıĢtır. Yazılarını yazdığı kesim, her zaman rejimle yan yana duran siyasi rütbenin yüksek olduğu kiĢilerin dili değildir. Akbilek gibi ezilen, temel hak ve hürriyetlerinin zorla alıkonulduğu ve çoğunluğu teĢkil eden halktır. Yazarımız diğer eserlerinden de yola çıkarak düĢünce sistemi olarak benimsemiĢ olduğu sosyalist gerçekçiliğe uygun olarak; sade, Ģeffaf, kolay anlaĢılır bir üslup ile eserler kaleme almıĢtır.

3.1.1. Dramatik Üslup

Nurullah Çetin, dramatik üslubu Ģöyle tanımlar: “Ġnsanın kendi kendisiyle, toplumla, tabiatla üzücü sonuçlara sebep olacak Ģekilde çatıĢma hâlinde sunulduğu üslup çeĢididir. (Çetin, 2009: s.276) Yazar, Akbilek‘in yaĢadığı acı tecrübeleri bize verirken dramatik üsluptan yararlanır.

Akbilek‘in Rusların elinden kaçmasıyla kendi kendine yapmıĢ olduğu mukayese, içinde bulunduğu durum, üzüntü ve arayıĢı dramatik üslupla verilmiĢtir:

“Bu haram nefesiyle, haram ağzıyla babamın nurlu yüzüne nasıl bakacağım, nasıl da ona haramlığı bulaĢtıracağım? Hüda‟dan korkmadan, onun kutsal olan mescit gibi evine nasıl gireceğim? “Kafirin” öpmüĢ, okĢamıĢ ayağıyla seccadeyi döĢeyen yere nasıl rahat rahat basacağım? “Kafiri” kucaklayan haram ellerimle babamın saf sofrasına nasıl götüreceğim, nasıl bir tabaktan yemek yiyeceğim? Bunu önceden düĢünseydin! Bunları hatırlasaydım! Sadece kendimi düĢünmüĢ durmuĢum, ya pirim hey! Bunlar benim hakkında ne düĢünüyorlar acaba? Beni haram olmadan temiz geliyor diye kim düĢünür ki?

Yoksa benim hayatta kaldığımdan daha öldüğümü mü istediler? Kim bilir, belki öyle olmuĢtur. Beni gördüklerinde, “ġunun adamın Rus‟un kirlettiği kızıdır” diye kim olursa olsun öyle düĢünüyorlar galiba! Veya biri ya babamla, ya da benimle tartıĢtığı sırada söyleyivereceği bellidir...” (T.T.A. 150)

“Aman! Ya Benim niĢanlım? O artık benim etrafıma yanaĢır mı? Rus‟tan kalmıĢ bir çöpü ne yapsın artık? Hiç olmazsa bozulmayan kaymak ona nasip olmadı... O benimle evlenmezse baĢka kim evlenir benimle? Ben ise halkın ünlü gözüne engel olan siğili oldum! Aklımı kaybeden ben bunu önceden farketseydim! Dün gece haram bedenimi kurt parçalayıp, neden yemedi acaba?!” (T.T.A. 150)

3.1.2.DüĢünce Üslubu

Nurullah Çetin, düĢünce üslubunu Ģöyle tanımlar: “DüĢüncelerin düz bir biçimde doğrudan doğruya verildiği üslup” (Çetin,2009: s.278) “Akbilek” adlı romanımızda sık sık karĢımıza çıkar. Bu üslup çeĢidinde fikir, doğrudan doğruya verilir. Kelime oyunlarına baĢvurulmadan, düĢünce duru bir Ģekilde aktarılır. Akbilek‘in Ruslar hakkında düĢündüklerini duru bir Ģekilde görmekteyiz:

―Oh, Yaradan! Rus‟a güven yokmuĢ! O günden itibaren karı koca oluyordu Ģimdi gideceği anda öldürürüm dediği sadece kendini düĢünme değil mi, nasıl vicdansızlık, nasıl katillik! Rus dediğin sadece kendim için yaĢarım derlermiĢ. Diğerlerini de insan gibi görmüyormuĢ! Acımak diye bir Ģey olsaydı…” (T.T.A. 123)

“Acımasız ecel, insanın önünden bağırarak gelmiĢ mi? Fark etmeden arkandan buraya gizlice gelip, hemen vurduğunu ancak bilirsin. Ecel bir hırsızdır, ecele ne yapabilirsin ki?” (T.T.A. 116)

3.1.3. Bilinç Akımı Üslubu

―Hatırlamalara, çağrıĢımlara bağlı olarak birbiriyle kopuk ve bağlantısız olay, duygu ve düĢüncelerin‖ olduğu üslup çeĢitidir.

Bekbolat, hastanede Akbilek‘in ne halde olduğunu düĢünerek, çeĢitli düĢünceleri kendi kendine sayıklarken bilinç akımı üslubunun örneğini bize verir.

“Ben, iĢte, Hüda‟nın parlayan güneĢini gördüm, iyileĢtim. O ise bugünlerde ne durumda acaba? Yoksa tutuklu olarak iki gözü yaĢa dolmuĢ halde mi? Yoksa Ruslar öldürdüler mi? Yoksa sarı Rusla kucaklaĢarak oturuyorlar mı? Yoksa herkes saldırarak...” (T.T.A. 153)

Benzer Belgeler