• Sonuç bulunamadı

3. Dil, Üslup, ġekil ve Ġçerik

3.10. ġiirlerde ĠĢlenen Temalar, Kullanılan Semboller

3.10.13. Kötü Adlandırma

Yazar, kiĢilerin karakterini bize kısa yoldan iyi ya da kötü adlandırma ile vermiĢtir. Ölüm meleği Azrail gibi ya da demir eller diye Rusları adlandıran Akbilek, kendisini korumasız, güçsüz, korkak serçe ile adlandırır.

“Çünkü Azrail gibi soğuk, yüzleri de soğuk üç kiĢi geliverdi. Akbilek hapsedilen keçinin yavrusu gibi, ine dönerek koĢtu ve soluk soluğa kalan serçe gibi kafese düĢtü.” (T.T.A. 92)

“Acımasız demir eller ağzını tutup kapatsa da, Akbilek ellerini sallayıp tüm gücüyle kafasını çekerek, kopmuĢ gibi, avazı çıktığı kadar acı sesliyle bağırdığında anasının kulağına geldi.” (T.T.A. 92)

3.10.14.Güzel Adlandırma

Kurt, Türklerde önemli bir semboldür. Yiğitliği, özgürlüğü, asaleti temsil eder. ―Kurt Gözlü‖ diye adamın övülmesi, onun ne kadar keskin bakıĢlı, ileri görüĢlü olduğunu gösterir.

“Birine güvenmeden böyle iğrenç iĢ yapmaya cesaret edemez diye kurt gözlü

önce konuĢan adam yine söyledi.” (T.T.A. 118) 3.11.Akbilek Romanı

ÇalıĢmanın esasını teĢkil eden “Akbilek” romanı 1910-1940 yılları arasındaki tarihi olayları epik bir Ģekilde anlatan eserdir. “Akbilek” romanı, Sovyetler‘in Kazak halkına nüfus etmede büyük rol oynayan 1920-1940 yıllarındaki hazin olayları anlatır. Romanda Kazak kadınının ne kadar güçlü ve eğitime önem verdiğini anlatan bir eser olduğunu görmekteyiz.

Cusipbek Aymawıtov‘un “Akbilek” adlı romanı 1928 yılında gazetede tefrika Ģeklinde Kazak halkıyla buluĢmuĢtur. Bu eser, ismini ana kahramanından alır. Roman olayları ana kahramanımız Akbilek adlı kızın hayatı etrafında geçer ve Ruslar‘ın Kazak halkına yaptığı zulmü anlatır. Yazar, Akbilek‘i Kazak halkının ihtilal kadınına dönüĢme sürecini bir nakkaĢın nakıĢı iĢlemesi gibi Akbilek‘i Kazaklar‘ın ihtilal kadını yapar.

Yazarın Akbilek romanında kesin bir tarih geçmese de, eserdeki olay veya ifadelerden nesnel zamanı belirtmek mümkündür. Çünkü romanın yazıldığı dönem ile o dönemde yaĢanan siyasi ve sosyal olayların örtüĢtüğünü görürüz.

Akbilek romanında yazar, tecrübelerinden yola çıkarak Sovyet Rusyasının çaresiz Kazak kadınları ve erkekleri üzerindeki baskıcı ve acımasız iĢkencelerini okuyucularına çok canlı ve gerçekçi bir Ģekilde anlatır.

Çevirisini yaptığımız ve dil-üslup açısından incelediğimiz Akbilek romanı, 1989 yılında yapılan baskısı baz alınarak değerlendirilmiĢtir.

SONUÇ

Kazak Türkleri en eski zamanlardan itibaren komĢu yerlerdeki milletler ile samimi bir etkileĢimde bulunmuĢlardır. Bu etkileĢim Kazak milletinin çok çeĢitli kültür ve medeniyet hazinesine sahip olmalarını sağlamıĢtır. Tarih sahnesine çıktıkları dönemden itibaren göçebe yaĢam süren bu halk, ilk baĢlarda sözlü edebiyat geleneklerini iĢlemiĢlerdir; fakat 18. yüzyıldan sonra yazılı edebiyat ürünleri vermeye baĢlamıĢtır. XVIII. yüzyıl olarak tarihlendirilen yazılı edebiyata geçiĢ döneminde genellikle daha çok Ģiir türünde eserler kaleme almıĢlardır. Roman sanatı ise ancak Sovyet Döneminde (1920-1990) daha yoğun bir Ģekilde görülmektedir. Türk halkında yeni modern tarz romanın Tanzimat dönemiyle birlikte Fransız edebiyatından girmesi ve Kazak edebiyatına Soyvet döneminde Rus edebiyatından girmesi arasında büyük bir benzerlik görülmektedir. Kazak romancılığının geliĢimine pek çok isim katkıda bulunmuĢlardır. Bu dönemin en önemli temsilcilerinden biri de Cusipbek Aymawıtov‘dur.

Edebî hayatının büyük bir bölümünde roman türünde eserler veren Cusipbek Aymawıtov, çağdaĢ dönem Kazak edebiyatının önemli yazar ve Ģairlerinden biridir. Yazar, özellikle romanlarında doğup büyüdüğü çevre, aile yaĢantısı, içerisinde bulunduğu siyasî ve sosyal ortamı yazmayı amaç edinir. Cusipbek Aymawıtov, yoğun araĢtırmaları sonucunda elde ettiği romanlarının konusunu genellikle XX. asırdaki Sovyet dönemi sırasındaki Kazak Türklerinin siyasi, sosyal ve tarihi durumlarını yansıtmaktadır. Yazar, romanlarında olayları ve Ģahısları anlatırken tarihi tüm gerçekliğiyle kahramanın tüm fiziksel özelliklerini bize sunar. Yazarın romanlarının tarihi gerçekliğe, yaĢamıĢ kiĢilere ve olaylara bağlı olduğunun bir delili de onun söylediği bazı tarihi kaynaklarda görebiliyoruz.

Cusipbek Aymawıtov‘un eserlerinde kadın teması önemli bir yer tutmaktadır. Yazarın hikâyelerinde yer alan diğer bir konu da savaĢtır. II. Dünya SavaĢı yıllarında Sovyet rejiminin etkisi altında olan Kazak halkının erkeklerinin savaĢa gönderilmesi, kadınlar ve çocukların yaĢlılarla birlikte köyde kalması yazarın eserlerinde sıkça ele aldığı temalardan biridir. Yazarın çocukluğunu köyde yaĢamıĢ olması romanlarında köy hayatını anlatmasına dayanak oluĢturur. Gelenek göreneklerine bağlı aile yapısı, savaĢın etkisinde geçim sıkıntısı çekilmesi, erkekleri savaĢa giden köylü kadınların yaĢam mücadelesi verirken hem evde hem de dıĢarıda çalıĢarak evin geçimini

sağlaması konularının iĢlenmesi yazarın romanlarında köy hayatına ve köyde yaĢayan insanların karĢılaĢtıkları zorluklara yer verdiğini bize gösterir. Diğer konu ise Kazak Türkleri için o zor dönemde eğitimin ne kadar önemli olduğunu ve Sovyet dönemindeki zorbacı yöneticilerin halka yapılan baskısı gibi önemli hususları romanlarında iĢlemiĢtir.

Yazarın incelemiĢ olduğumuz hikâyelerinde aĢk teması ön plandadır. Bu hikâyelerde yazarın hayat verdiği karakterlerin (genellikle asıl kahraman) karĢı cinsellikle ilgili duyduğu hisler anlatılır. Bu kahramanlar duygularını kendi kendilerine yaĢarlar ve karĢı tarafın bu durumdan haberi yoktur. Bu yönüyle yazarın tanımladığı aĢk tek taraflı, platonik bir yapı oluĢturur. Aymawıtov‘un aĢk, savaĢ, köy yaĢamı, kadın temalı romanları dıĢında psikolojik hikâyeleri de bulunmaktadır.

Kendi milletine çok değer veren yazarımız, Sovyet birliği döneminde Kazak Türklerinin hayatının objektifliğini, insanların kaderindeki değiĢimi, yöre halkının yaĢamını ve en önemlisi de o dönemde kadınların yaĢadıkları sıkıntıları yazdığı “Akbilek” romanını ele alır. Yazar, adı geçen romanıyla sömürge altında kalan Kazak Türklerinin her ne olursa olsun hür olması için ilk önce eğitimlerini tamamlaması gerektiğine de vurgu yapar.

Cusipbek Aymawıtov‘un romanında tenkit ettiği konulardan biri sınıf çatıĢmasından kadınlara yapılan haksızlık ve zulümlerdir. Yazar, Sovyet döneminde kadınlara yapılan haksızlıklardan söz ederek cinsiyet ayrımcılığını apaçık ortada olduğunu göstermeye çalıĢır. Hem Sovyet askerleri hem de yerli Kazak aileleri tarafından kendi Ģahsi çıkarları için kadına yapılan baskı ve haksızlıkları gözler önüne serer.

Bu romanda genellikle gözlemci anlatıcı tipini kullanarak eserin tamamında tanrısal konumlu gözlemci anlatıcıya yer verir.Romanın anlatma tekniklerinden olan anlatma ve gösterme yöntemlerinin her ikisine de bir kuyumcu titizliği ile romana iĢler. Yazarın romanda anlatma yönteminin kullanıldığı kısımlarda okuyucu olaylara belli bir uzaklıktan seyretmek zorunda kaldığını gözlemleriz. Cusipbek Aymawıtov, romanın daha da gerçekçi olması için gösterme yöntemini de kullanır. Bunlara örnek olarak ise yazarın romandaki kiĢi kadrosunun konuĢmaları ve eylemleri mevcuttur. Böylece okuyucu romandaki olup biten her Ģeyle karĢı karĢıya gelir.

Yazarın romanlarında her zaman bir kesin tarih geçmese de, romandaki olay veya ifadelerden nesnel zamanı yansıttığını görürüz.

“Akbilek” romanında olaylar açık ve kapalı mekânlarda geçer. Yazar, romanlarında hem köy hem de Ģehir hayatını anlatır ve mekân olarak genellikle Ģehir ve köydeki açık mekânları kullanır. Hikâyelerde geçen bu açık mekânların neredeyse tümünde doğa tasvirlerine yer verilir. Eserde olaylar genellikle dağ, bozkır, yol gibi açık mekânlarla beraber bahçe, ev, çadır gibi kapalı mekânlarda da gerçekleĢmektedir. Bu romanda genellikle somut mekânları tercih ettiğini görürüz. Bununla birlikte yazar, mekân betimlemelerinde genellikle nesnel tasvir yöntemine yer verir.

Romandaki vaka zamanı ise kronolojik bir Ģekilde iĢler. Yazarın romandaki vaka zamanı yılın belli bir ayında veya gününde gerçekleĢmektedir. Zamanı geldikçe de romanın belli kısımlarında gerekli daraltmalarla geniĢletmeler yazar tarafından yapılır.

“Akbilek” romanında yer alan kiĢi kadrosunu cinsiyetine göre ayıracak olursak da erkeklerle kadınların eĢit olmadığını görürüz. Yazar, romanlarını yazarken o dönemin siyasi, sosyal ve tarihi durumuyla beraber ele alır. Cusipbek Aymawıtov‘un eserlerindeki baĢarılı unsurlardan biri de kiĢileri iĢleyiĢidir. Yazar, kiĢi sunumundaki ruhsal ve bedensel boyutun her ikisini de baĢarıyla bize verir.

Romanda gerilim unsurları fazlaca bulunmaktadır. Romanlarda özellikle o dönemdeki sınıf çatıĢması öne çıkmaktadır. Yazarın romanlarında siyasi, dini ve ideolojik düĢünce çatıĢmaları da incelenir. Yazarın romanlarında genellikle Sovyet dönemindeki sosyal sorunlardan bahsedilmektedir.

Yazar, bu romanında anlaĢılır ve yalın bir dil ile yazar. Romanlarda bazen yöresel ve herkes tarafından anlaĢılmayan ifadeler kullanıldığında, yazarın onları dipnotlarla yazdığı görülür. Bununla birlikte yazar, romanlarında atasözlerine fazlaca yer verir.

Hayatı boyunca Kazak halkının millî varlığını koruması doğrultusunda mücadele veren Cusipbek Aymawıtov edebî yönünü, eserlerini ve bilhassa hikâyelerini tanıttığımız bu çalıĢmamızın Türk Dünyası Edebiyatları alanında ileride yapılacak çalıĢmalarda kaynak olmasını umarız.

KAYNAKÇA

Adilbayev, A. (2002). Çarlık Döneminde Kazak Topraklarında Yürütülen RuslaĢtırma Faaliyetleri. Bilig, S, 23, 67-87

Akar, M., Deniz, S., & Bilecik, F. (1994). Türk Dünyası ÇağdaĢ Edebiyatı (Vol. 1). Yesev Yayıncılık.

Ayan, E. (2009). ÇağdaĢ Kazak Edebiyatının Kurucusu Ibıray Altınsarin- Hayatı ve Eserleri, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 4/8 Fall

Ayan, E. (2015). Modern Kazak Edebiyatının Öncüsü Ibıray Altınsarin. Bilge Kültür Sanat.

Bacaklı, Y. (2019). Beksultan Nurjekeulı‟nın “Ey, Dünya Ey!” Adlı Romanında Kazak Kimliği Ve Rus Ġmajı. Karadeniz-Blacksea-Черное море, (42), 254-274.

Bayniyazov, A., Bayniyazova, J., & Koç, K. (2009). Türkiye Türkçesi-Kazak Türkçesi Sözlüğü.IQ Kültür Sanat Yayıncılık.

Bozkurt, F. (2012). Türklerin Dili. Eğitim Yayınevi.

Börekçi, M. (2009). Türkiye Türkçesinde Yapı ve ĠĢlev Bakımından Sözcükler, Erzurum Eser Ofset Matbaacılık.

Buran A. Alkaya E. 2007). ÇağdaĢ Türk Lehçeleri,(Ankara: Akçağ Yayınları. Çetin, N. (2009), Roman Çözümleme Yöntemi, 8. Baskı Ankara: Öncü Kitap. Demir, A. (2011). Mekânın Hikâyesi Hikâyenin Mekânı, Ġstanbul: Kesit Yayınları.

Demirci, K., UlutaĢ, Ġ., & Karabulut, F. (2006). Kazak Türkçesi Grameri El Kitabı. Ankara: Oku-yorum Yayınları, 3.

Derbisalin, A., (1957). Altınsarinniñ JazuvĢılıq Qızmeti Turalı, Almatı

Devellioğlu, F. (1980). Türk Argosu: Ġnceleme ve Sözlük (Vol. 1). Aydın Kitabevi.

Dilçin, C. (1983). Örneklerle Türk ġiir Bilgisi: Ölçüler, Uyak, Nazım Biçimleri, Söz Sanatları (Vol. 517). Türk Dil Kurumu Yayınları.

Doğan O., Koç K., (2013). Kazak Türkçesi Grameri, Ġstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık.

Akarov A., Berdibaev R., Dusenbauli E., Kul-Muhammed M., Rausanov E., Sahanov B. (2009)―Dulatov M. “Baqıtsız Jamal”, Jomartbaev T. “Qız Körelik”, Aymawıtov C. “Aqbilek” (2009) : ―Qazaqtın 100 Roman seriyası‖, Almatı.

Elçin, ġ. (1986). Halk Edebiyatına GiriĢ (Vol. 10). Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

Ergin, M. (2009). Türk Dil Bilgisi.Ġstanbul: Bayrak Yayınları.

Francesco A. (2006). AĢk Kapıyı Çalınca, çev. Emre Bayoğlu, Ġstanbul Literatür.

GümüĢatam, G. (2011). Kavram Alanları Açısından Kıbrıs Türklerince Hayvanlara Verilen Adlar. Diyalektolog-Ağız AraĢtırmaları Dergisi.

Heyet, C. (2008). Türk Dilinin ve Lehçelerinin Tarihi Seyri, çev. Mürsel Öztürk, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Hızlan, D. (2004). ―Türk Argosunun Best Of‟u”, Hürriyet, 28.08.2004.

Kapağan, E. (2015 A). 20.Yüzyıl BaĢında Kazak Aydınlarında' Türk ve Türkistan' ġuuru.

Kapağan, E. (2015 B). AlaĢ Orda Partisinin Kazak Aydınlanmasına Etkisi. Zeitschrift Für Die Welt Der Türken/Journal Of World Of Turks, 7(1), 253-265.

Kapağan, E. (2015 C). Jambıl Jabaev‟in Hayatı ve ġiirleri Örneğinde “Kazakistan‟da Milli Mücadele”. Türkiye Sosyal AraĢtırmalar Dergisi, 19(2), 115- 132.

Kapağan, E. (2015 D). Kazak ġiirinde Tematik DeğiĢimler (Mağcan Cumabaev‟in ġiirleri Örneğinde). Türklük Bilimi AraĢtırmaları , (37) , 189-218 .

Kapağan, E.(2015 E) Birinci Dünya SavaĢı Sürecinde GerçekleĢen Olaylar Ve Bu Olaylar KarĢısında Kazak Aydınlarının Tavrı. Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5(1), 72-80.

Kapağan, E., Bacaklı, Y. (2017). Kazak Türklerinde Terbiye Edici Bir Unsur Olarak AlkıĢ Ve Batalar. Ġnsan Ve Toplum Bilimleri AraĢtırmaları Dergisi, 6(2), 731- 740.

Kaplankıran, D. (2017). Kavram Alanları Açısından Kazak Türkçesinde „Tört Tülik‟kapsamında Yer Alan Hayvan Adları. Türük Uluslararası Dil Edebiyat ve Halk Bilimi AraĢtırmaları Dergisi.

Karabulut, M. (2012). Edebi Metinlerde Dil ve Üslup Ġncelemeleri ve Edip Cansever‟in Dil ve Üslubunda Psikolojik Unsurlar. VII. Uluslararası Türk Dili Kurultayı, 24-28.

Keith H. (2002). ―Kazaklar” mad., Ġslam Ans. 25. Cilt, s. 131, Ġstanbul M. Saray

Koç, K., (2010). Kazak Dilbilimi AraĢtırmaları Tarihi, Kültür Evreni, 8. Sayı Koç K., Bayniyazov A., BaĢkapan V. (2012), Kazak Türkçesi- Türkiye Türkçesi Sözlüğü, Ankara.

Koç, K., Doğan, O., & Bayniyazov, A. (2004). Kazak Türkçesi Grameri. Ankara..

Korkmaz, Z. (1992). Gramer Terimleri Sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları. Kosıbayev, M. (2013). Türklerde Zenginlik Ve Bereket Algısı" Tört Tülük'e Teorik YaklaĢım Ve Divanu Lugati't-Türk'ten Örnekler. Electronic Turkish Studies.

Kundakcı, M. (2019). Kırgız ġiirinde „Akan Su‟akımı Ġle Yapılan Tabiat Güzellemesinin ÇağrıĢımları Üzerine (Ceñicok Kökö Uulu, Togolok Moldo Ve Barpı Alıkulov‟un ġiirleri Örneğinde). Karadeniz-Blacksea-Черное море.

Kozıbayev M.K. vd. (2013). Kazakistan ve Kazaklar, çev. Abdulvahap Kara, (Ġstanbul: Selenge Yayınları.

Mirzahmetov, M. (1993). Kazak Kalay Onstandınldı, Almatı.

Nurjekeulı, B. (2018). Ey, Dünya-Ey (1. Baskı) (Çev. G. Shaikenova). Ankara: Bengü Yayınları.

Our House, (2006). Culture and Domestic Space, (ed. Gerry Smyth-Jo Croft), Rodopi BV

Öner, M. (1998). Bugünkü Kıpçak Türkçesi. Ankara: TDK Yayınları.

Özbay, H. (1994). Çolpan‘ın ġiirleri, Metin-Aktarma-Ġnceleme. Türk Kültürünü AraĢtırma Enstitüsü Yayınları, Ankara.

Özkan, N. (1997). Türk Dünyası: Nüfus, Sosyal Yapı, Dil, Edebiyat. Geçit Yayınları.

Özkan, N. (2003) Türk Dilinin Yurtları, Ankara: Akçağ Yayınları Saray, M. (1993). Azerbaycan Türkleri Tarihi (Vol. 1). M. Saray. Saray, M. (2014) Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara

Stalker, James C..: (1995). ―Slang Ġs Not Novel‖

Stevick, P.,& Kantarcıoğlu, S. (2010). Roman Teorisi. Akçağ Yayınları. ġukirulı C., TileĢov E. (2009) Makaleler. TileĢov-Almatı.

Tajin M.,(2007). Kazakistan Tarihi-Makaleler. Ankara: TTK Yayınları.

Topaloğlu, A. (2014). Güzel Türkçenin Sözlüğü (1. Baskı). Ġstanbul: Kapı Yayınları.

Watt, I.,& Barthes, R. (2002). Roman ve Gerçek Etkisi.

Yavuzarslan, P. (2010). ġemseddin Sami Kamus-ı Türki. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Yiğit, A. (2000). Türk Ülkeleri Ve Türklerin YaĢadıkları Bölgelerin Coğrafyası. Yüksel, F. A. (2009). Kazakistan‟ın Yeraltı Kaynakları ve Çevre Sorunları. Ġstanbul Üniversitesi Avrasya Enstitüsü, Avrasya Konferansları.

ÖZGEÇMĠġ

Kübra ERDOĞDU BULUT, 1993 yılında Ġstanbul‘da doğdu. 2004 yılında ilköğretimini, 2007 yılında orta öğrenimini AltayçeĢme Ġlköğretim Okulunda tamamladı. 2011 yılında Ġstanbul Maltepe Anadolu Ġmam Hatip Lisesinde lise eğitimini bitirdi. 2017 yılında Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. 2018 yılında Karabük Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında yüksek lisansa baĢladı.

EKLER

(EK 1) AKBĠLEK”ROMANIN TÜRKĠYE TÜRKÇESĠNE AKTARIMI

AKBĠLEK Jüsipbek AYMAVITOV

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

Öskemen‘in diğer tarafında (öbür ucunda), Buktırma‘nın sağında dünyada meĢhur Altay vardır. Bu Altay‘ın güneĢli yüzünden kıbleye doğru, Ertis‘e doğru akan, gürleyen KürĢim vardır.

Altay, KürĢim yeri eski zamanlardan beri büyük Nayman topraklarıdır. Altay‘la KürĢim‘in kıĢı ayazlı, yazı ise serin, güneĢ açıldığında dört tülik5

hayvanları çam ağaçlı YaĢlı Altay‘ın, Altay gibi anasının göğsünü severek, imerenerek, hoĢgörüyle otlarlar(yayılıyorlardı). YaĢlı Altay‘ın tam ortasında, avucun içinde, bal tadında ayna gibi suyu, rengi ise gök, sırrı da gök, Ģarap gibi Markagöl vardır. Markagöl‘ün etrafında beyaz köylü Altay yurdu. Altay yurdunun, Altay‘ın yazı, dağın Ģımarığı olan ceylan gibi, diğer yurtlardan yüksek olup, Markagöl‘ün melteminde eğlenerek yaĢıyorlar.

Markagöl‘ün suyu bal gibi. Markagöl‘ün suyunu içip, otunu yiyen sarı karınlı, küçük memeli hayvanların göğsünden süt akıyor, süt değil sanki kut dersin, könek könek6

akar, siyah saba7 kımıza taĢar, koyu, soğuk, sarı kımız, köpüklenen ilaç gibi kımıztabak tabak taĢıyor. Bir kâse içmiĢ kimse tam bir hür kızını kucaklamıĢ gibi olur,y üzünden fırtınlar çıkacakmıĢ gibi, ağzı kopuz gibi çalar, sarhoĢ olur, genç gibi olur ata binerek, Altay dağlarını ĢaĢırtarak, dağın taĢını gürleterek, gökpar, yarıĢmalar, tartıĢmalar, güreĢlerde canlanıyorlar.

O Altay‘ın güzellerini söylemeye bile dil yetmez. Yüzü Altay‘ın aynası gibi, gözleri ceylanın gözleri gibi, gülüĢü tan ağarması gibi, boyu selvi ağacı gibi, sallana bullana, gürültü yapıp, gülüĢleri gönlü çelen, nazlanırsa coĢturan, rahatlayıp, aklını kaybedip, hayalin her yeri gezer.

5Dört tülik- ev hayvanların genel adı.

6Eski kelimedir, genelde süt sağmada kullanılan özel kap kacak türü 7Saba - atın derisi kazarak yapılan kımızı mayalamak için kullanılan kacak

KonuĢma burada değil, halkım! Buraya bakın, kulak koyun! Dinleyiciler dinlerse, gelip düzenleyeyim güzel eğlence. Masal değil, eski değil, az değil, uz değil, normal bir deyiĢle konuĢmaya baĢlayayım. Gereksiz sözü kısaltalım, konuĢmaya yol açalım. ġiir sözünde iyi değildim, durumu kötü diye vazgeçmeyin.

88

O Altay‘ın yamaçlarında tek kiĢilik yolun kenarında, alaca at binmiĢ yabancı adam geliyor. Çıktığı noktası KürĢim yeri, ulaĢmak istediği yer ise Kara-ekem vadisidir. Kara-ekem vadisi kapalı uçurum, tam ortası ise çukur gibi yerleĢen çayırdır ve bir giriĢ yeri olan ama oyuk yer. Merhametli Altay‘ın yüzü renk atarak, geceleyin gelen yolcuya rastlamıĢtır. Eceli dürtmüĢ mal olmazsa, malı kaptıran can olmazsa, derine kim gider ki?

Alaca at binmiĢ derin vadinin tam ucuna geldiğinde, etrafa bir bakındı ve durdu. Dar giriĢte taĢın arkasında gri Ģekpenli8, tüfekli birisi yatıyor korunarak. ġu

Ģekpenli alaca atlıyı görünce, beyaz örtüsünü kaldırdı, alaca at binmiĢ olan ona bakıp beyaz tımağını9

kaldırdı. Böylece alaca at binmiĢ cüsseliyle ile atı sürdürerek, geçti gitti yola devam edip.

Markagöl‘de yağ biriktiren (hayvanların kilo alması ve halkın da yazlık ürünlerini toplaması) hayvan ile halkın canına dağın soğukluğu giren vakittir ve yamaçtaki kıĢlasına emekleyip geldiği vakittir.

Mamırbay‘ın köleleri ahırları bütünleyip, ocaklarını yapıp, evin tamir iĢlerini bitirmiĢlerdi. Mamırbay‘ın baybiĢesi10sakin adımlarla, kölelere kendi çadır evini

temizlettiriyordu. Mamırbay‘ın Akbilek‘i, Akbileği gencecik kızı, Ay‘ı, GüneĢ‘i olan güzel kızı, altın küpe, gümüĢ Ģolpı11

Ģıngırdatarak, beyaz elbisesini sallandırarak, kırmızı, yeĢil yorganları silkeleyip eve getirmiĢti. Yanındaki kızlarına kaĢını çatarak, inleyip, sesi bangır bıngır ederek:

―Gözlerim çekiyor bu nedir?‖ diye nazlanarak konuĢur… ―Tamam çekebilir... Sevineceksin belki... Hangi gözün?..

8Yünden dokulmuş dış giysi türü

9Hayvanın kuyruğundan genelde tilki ve kurt kuyruğundan yapılan kışlık başlık. 10Kadın veya evin ilk kadını, büyük kadın.

― Sevincektim: sol gözüm‖ dedi ve bitti. Kim farketmiĢ böyle durumları?‖ Vergileri, otunu, çayırını toplayıp, partiyi de düĢünerek, Mamaken akĢama doğru yoldaĢıyla geldi.

Dağ yamaçlarından yavaĢ yavaĢ ahırlarına hayvanlar da geldiler. Çocuk çoluk gürültü patırtı, köleler bağırıyorlar, hayvanlar meleyip, ağlayıp, köpekler havlıyorlar. Köy toz duman, nehir de gürültülü akmaktadır. Kırmızı akĢam. Hayvanlarını yerleĢtirip, çayını kaynatıp halk da evlerine girdiler.

GüneĢ batmadan, her Ģey iyi gözüktüğü vakitte, demin söylediğimiz derin vadiden inden çıkmıĢ kurt gibi coĢarak geliyor dört atlı. Onun biri az önceki söylediğimiz,senin gördüğün alaca atlıydı. Artık üçü: Ģapkası var, tüfeği var, kılıcı var, mavi Ģekpenli

89

kabadayı, horozlanan bir türlü garip adamdı. O dört atlı vadiden çıkıp, aĢağıya inerken çok hızlı sürdüler. Sürürken at kiĢnedi, gemikütür kütür çiğnedi. DiĢledi ve yavaĢça mağara gibi yerde yerleĢen bir köye geliverdiler hemen.

Geldiler gürültüyle. Gürledi, coĢturdu, halkın sessizliğini aldılar: ―Hmm, mal! Bul hadi atı!..

Tüfek elde, kırbaç arkada, atı nasıl bulamaz? Atı da aldı, kösteği de aldı, dizgini de aldı, halı, yorgan, torba, pantolon... hepsi gitti...

―Töre... Taksır(baĢkan, han)...‖ ―Oh, Hüda,hey!‖

―Acıyın, sakindik!‖ - sadece bunları diyebildi.

Çayı önüne yeniden koyarak ―Bismillahi‖ söyler söylemez, Mamırbay‘ın bir kölesi geliverdi soluk soluğa:

―Geliyorlar!‖ ―Kim, kim?‖ ―Mavi ve mavi‖... ―O kimdir?‖

―Hepsi Ruslar‖. Mamırbayın sadece:

―Topla! Hemen, kaçın, gizlenin! –diyebildi.

Sofra ve yemek kaldı bir tarafa, toplanmadan cam tabaklar kaldı. Mamırbay gürül gürül, eden kapıya bir, yukarıya bir... elçi, uĢaklar, baybiĢe de, kız da yoktur. DıĢ kapıya gelir gelmez, Mamırbay‘ın göğsü oyuk üç tüfeğin ağzına sokuldu. Zengin yuvarlanarak uçuverdi.

Tüfeğin dipçiği, kılıcın ucuyla dövülüp çıkarılan köyün tüm erkekleri kendilerini koruyup, ağır hareketle, Mamırbay‘ın etliğine12

onu ve diğerlerini hapsettiler ve dıĢarısından kapkara kilitle kilitlediler. Ağzıyla mırıl mırıl

Benzer Belgeler