• Sonuç bulunamadı

MÜ’MİN (ĞÂFİR) SURESİ, 40/6 AYETİN TEFSİRİ 1 Mü’min Suresinin Genel Özellikler

2.6.3 Zümer, 39/19 Ayetin Metni ve Meal

2.7. MÜ’MİN (ĞÂFİR) SURESİ, 40/6 AYETİN TEFSİRİ 1 Mü’min Suresinin Genel Özellikler

Mü’min suresi 85 ayet olup, inanç konularına ağırlık veren Mekkî surelerdendir. Mushaftaki sıralamaya göre 40, iniş sırasına göre 60. suredir. Zümer suresinden sonra, Fussilet suresinden önce Mekke döneminde nazil olmuştur. Surenin en önem verdiği konu “hak ile batıl” ve “hidayet ile sapıklık” arasında verilen savaştır. Bunun için surede sertlik ve şiddet havası hâkimdir. Surede ayrıca Allah’ın birliğini gösteren delillere yer verilmekte ve kıyametle ilgili tasvirler yapılmaktadır.372

Sure adını 28. ayette zikredilen ve “inanan kimse” anlamına gelen “mü’min” kelimesinden almıştır. Ayette sözü edilen mü’min, Firavun ailesinin gizlice iman eden ve çevresindekileri hakka yönlendirmeye çalışan bir ferdidir. Ayrıca bu sure 3. ayette zikredilen ve “bağışlayan” anlamını taşıyan “ğâfir” kelimesinden dolayı “Ğâfir suresi” diye de anılmaktadır.373

Mü’min suresinin temel konuları; Allah’ın ayetlerini tartışan ve bu ayetlere karşı mücadele etmeye kalkışan Mekke putperestlerinin karşılaşacakları cezalar, Allah’ın kudretinin sınırsızlığı ve rahmetinin genişliği, Hz. Musa ile Firavun arasındaki mücadele ve Hz. Musa’nın dinine gizlice inanmış olan bir mü’min kişinin inkârcılara

367

İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, XII, 154-155.

368

Secde, 32/13.

369

Kurtubî, El-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’ân, XVIII, 316.

370 Hûd, 11/119. 371 Sâbûnî, Safvetü’t-Tefâsîr, V, 331. 372 Sâbûnî, Safvetü’t-Tefâsîr, V, 336. 373

yaptığı uyarılar, Allah’a şükretmekten yüz çevirenlere ilâhî nimetlerin hatırlatılması, öldükten sonra tekrar dirilmenin mümkün olduğunun kanıtlanması ve Allah’ın Hz. Peygamber’i destekleyeceğine dair sözü şeklinde sıralanabilir. 374

2.7.2. Surenin Tarihsel Arka Planı

Surenin ihtiva ettiği konulardan, surenin nazil olduğu zamanda Müslümanların ne gibi zorluklarla karşı karşıya bulundukları ve o dönemin şartları oldukça açık bir şekilde anlaşılmaktadır. O dönemde müşrikler Mekke’de Hz. Peygamber’in davetine iki şekilde karşı koyuyorlardı. Başvurdukları birinci yol, çeşitli tartışma ortamları açarak yalan ve iftira yoluyla Hz. Peygamber’i ve Müslümanları yıpratma çabası olarak kendini gösteriyordu. Böylece henüz İslâm’la şereflenmemiş olan kimselerin kafalarında soru işaretleri oluşturarak onları tereddüde düşürmek istiyorlardı. İzledikleri ikinci yol ise Hz. Peygamber’in öldürülmesini sağlamak için şiddetli bir muhalefet havası estirmeye çalışmaktı. Bu davranışları ile Hz. Peygamber öldürüldüğünde hiç kimsenin aldırmamasını sağlamayı hedefliyorlardı. Hatta bir defasında Ukbe b. Ebî Muayt Harem-i Şerif’te namaz kılmakta olan Hz. Peygamber’i öldürmeye çalışmış, ancak Hz. Ebû Bekir (ra) yetişerek Hz. Peygamber’i kurtarmıştı.375

Bu sure müşriklerin Hz. Peygamber’e suikast düzenlemeye bile cesaret edebildikleri böyle bir ortamda nazil olmuştur.

2.7.3. Ayetin Metni ve Meali

Bu çalışmada incelenen ayetlerden on yedincisi olan Mü’min (Ğâfir) suresi 40/6. ayetin metni ve meali şu şekildedir:

“ ِراَّنلا باَحْصَا ْم هَّنَا او رَفَك َنيِذَّلا ىَلَع َك بَر ةَمِلَك ْتَّقَح َكِل ٰذَكَو”

“Böylece Rabbinin, inkâr edenler hakkındaki “Onlar mutlaka cehennemliktirler.” sözü gerçekleşmiş oldu.”

374

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/sure/40-mumin-suresi (Erişim Tarihi: 27.07.2018).

375

2.7.4. Ayetin Siyâk-Sibâk İlişkisi

2.7.4.1. Ayetin Öncesi İle Münasebeti

Allah Teâlâ bu sureye Kur’ân’ın mucize olduğuna dikkat çekmek için “مح” hurûf-u mukatta’ası ile başlamış ve bu kitabı herhangi bir şahsın değil bizzat kendisinin insanları doğruya ulaştıran bir rehber olarak inzâl ettiğini bildirmiştir. Daha sonra da kendisinin yüceliğine vurgu yapma adına sıfatlarını “her şeye galip olan”, “her şeyi bilen”, “günahları affeden”, “tevbeleri kabul eden”, “cezası çok şiddeti olan”, “lütuf ve keremi bol olan” şeklinde sıralamıştır. Böylece bu ayetlerde kulunun kendisine karşı ümit ile korku arasında ibadet etmesini, yani Rabbinden tamamen ümidini kesmeyip azabından da korkmasını tavsiye etmiştir. Hicr, 15/49-50. ayetler de bu manayı ihtiva etmektedir. Allah Teâlâ bu iki ayette rahmetinin geniş olduğuna ve azabından önce geldiğine işaret etmek için mağfiret ve tevbeyi, azaptan önce zikretmiştir.376

Cahiliye dönemi müşrikleri bilerek oluşturdukları çeşitli tartışma ortamlarında Kur’ân’ın ayetleri hakkında münakaşa ederek bu kitabı iptal ve geçersiz kılmaya çalışıyorlardı. Allah Teâlâ “Allah’ın ayetleri hakkında ancak kâfirler tartışır.”377

buyurarak, Kur’ân hakkındaki tartışmalardan muhataplarını sakındırmış ve tartışma çıkaran mücadelecilerin kâfirliklerini tescil etmiştir. Ayetin devamında da o kâfirlerin dünya hayatında iken sosyal statü, rızık genişliği, refah yaşam düzeyleri vs. iyi durumda olmalarının onlar için dünyalık az bir faydalanma olduğunu, onlara belli ve kısa bir mühlet verdiğini, nihayet onları cezalandırmayı ihmal etmeyeceğini ve mutlaka helak olacaklarını beyan etmiştir.378

2.7.4.2. Ayetin Sonrası İle Münasebeti

Allah Teâlâ mevzumuz olan 6. ayette inkârcıların kötü akıbetlerini bildirdikten sonra, Arş’ı taşımakla görevli olan meleklerin kendisini tesbih ve yüceltmeye daldıkları bir haldeyken mü’minler için bağışlanma dilediklerini bildirerek sureye devam etmiştir. Burada meleklerin tevbe edip peygamberlerinin bildirdiği hak yola tâbî olan mü’minler ile kendileri gibi ihlaslı olan atalarına, eşlerine ve çocuklarına 376 Sâbûnî, Safvetü’t-Tefâsîr, V, 342. 377 Mü’min, 40/4. 378

günahlarının bağışlanması ve adn cennetlerine dahil edilmeleri için dua ettiklerini, bu sebeple de mü’minlerin her türlü işlerinin rast gideceğini bildirmiştir. Kâfirlere ise o dehşetli kıyamet gününde gazabının büyük ve çetin olacağını beyan etmiştir. O çetin hesap gününde kullarının işlediği her türlü hal ve hareketlerinden haberdar olduğunu, hiçbir şeyin kendisine gizli olmadığını ve adaletiyle hükmederek herkese dünya hayatında işlediklerinin karşılığını noksansız bir şekilde vereceğini haber vermiştir. Ayrıca müşriklerin taptıkları putların o çetin günde hiçbir şeye hükmedemeyeceklerini de ilave ederek kudretini ön plana çıkarmıştır. Böylece iyiler ile kötüler, mü’minler ile müşrikler arasındaki fark bir kez daha gözler önüne serilmiş olmaktadır.

Allah Teâlâ devam eden ayetlerde insanların yeryüzünde dolaşıp kendilerinden önce yaşayan ve peygamberlerini inkâr etmeleri sebebi ile helak edilen kavimlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmalarını ve ibret alarak imana gelmelerini tavsiye etmiştir. Ellerinde fırsat varken gerçeği görüp Hz. Peygamber’in getirdiği apaçık delilleri ve gerçekleri kabul edecekleri yerde, kendi temelsiz bilgilerine güvenerek ve kibre kapılarak inkâr yolunu seçenlerin ilâhî ceza ile yüz yüze geldiklerinde inanmalarının artık kendilerine fayda vermeyeceği uyarısında bulunmuştur.

Ayrıca Allah Teâlâ Hz. Musa’nın Firavun, Hâmân ve Kârun'a karşı olan mücadelesinden bahsetmiştir. Diğer Hz. Musa ve Firavun kıssalarından farklı olarak, burada Firavun ailesinden imanını gizleyen mü’min bir kişinin nezaketle ve çekinerek, açık ve seçik bir biçimde hakkı ve doğruyu dile getirdiği ve kavmini yaptıkları kötülükler karşısında uyardığından bahsedilmiştir.

2.7.5. Ayetin Tefsiri

Allah Teâlâ Kur’ân’ı geçersiz kılma çabasında olan ve peygamberlerine karşı inatla mücadele veren müşriklere kendilerinden önceki nesillerden Nuh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi, Lût kavmi gibi peygamberlerini yalanlayan ve onlara karşı haksız bir şekilde mücadele eden birçok topluluğu helak ederek kendilerinden sonra gelenlere ibret ve öğüt kıldığını bildirmiştir. Konumuz olan “Böylece Rabbinin, inkâr edenler

hakkındaki “Onlar mutlaka cehennemliktirler.” sözü gerçekleşmiş oldu.” ayeti ile,

nasıl ki bütün bu inkârcı toplumlar haksız yere peygamberleri ile tartışmaları yüzünden azaba müstahak olmuşlarsa, Hz. Muhammed’i yalanlayan ve getirdiği

hükümleri ortadan kaldırmak için haksız yere onunla tartışan ve cedelleşen kavminin de azabı hak ettiğini, böylece de cehennemlik olduklarını bildirmiştir.379

Bu durumda Allah’ın emir ve yasakları ile dinin temel prensiplerini kabul etmeyip inkâr eden, itikâdî ve amelî hükümlere karşı çıkan, Kur’ân’ı ve Hz. Peygamber’i yalanlayan hiçbir toplumun, bu tutumunu devam ettirdiği müddetçe ayakta kalamayacağı, mutlaka günün birinde herhangi bir ceza ile yok olup gidecekleri, ahirette de cehenneme atılacakları ortaya çıkmaktadır. Nitekim Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’in muhtelif birçok ayetinde bu durumun ilâhî bir yasa (sünnetullah) olduğunu sık sık vurgulamıştır.380

Bu surenin en önem verdiği konu “hak ile batıl” ve “hidayet ile sapıklık” arasında verilen savaştır. Bu husus konumuz olan 6. ayette daha da belirgindir. Bu savaş Allah’a, hakka ve imana davet eden peygamberler ve mü’minler ile batıla ve küfre iyice saplanarak yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayan zorbalar ve zalimler arasında gerçekleşmektedir. Dolayısıyla bu savaş insanlık tarihinin şafağında başlayan çok eski bir çatışmadır. Bu savaşın meydanı ise yeryüzünden daha geniştir. Çünkü bütün bir varlık rabbine inanan ve teslim olan bir varlıktır. Bu kuralın dışına yalnız inkâr edenler çıkmaktadır. Bu inkârcılar koca evrene rağmen Allah’ın ayetleri konusunda tartışan tek varlıktır. Her ne kadar bu inkârcılar istedikleri kadar ülkeleri ellerine geçirmiş olsalar da, dış görünüş bakımından ne kadar iktidar sahibi, güçlü ve geniş imkân sahibi görünseler de aslında ezik olanlar onlardır ve bir gün bu inkârlarının karşılığını bu dünyada ya da ahirette çekeceklerdir. Zîrâ gerçek bu dünyalık ve geçici olan durumdan ibaret değildir. Gerçek, sadece Allah’ın kitabının sergilediği ve Allah’ın sözünün dile getirdiği olgulardan ibarettir. Çünkü Allah Teâlâ’nın hükmü bir kişiye hak olduğunda artık o iş bitmiştir. O hüküm mutlaka yerini bulur ve bütün tartışmalar biter.381

2.8. KÂF SURESİ, 50/14. AYETİN TEFSİRİ