• Sonuç bulunamadı

Mevzuattaki Düzenlemelerin Yetersizliğinin Yarattığı Sorunlar

3.4. Analiz ve Bulgular

3.4.6. Mevzuattaki Düzenlemelerin Yetersizliğinin Yarattığı Sorunlar

Yükseköğretim öğrencilerinin sosyal güvenlik hukuku içerisinde savunmasız kalmalarının en önemli sebeplerinden biri konuyla ilgili net bir yasal düzenlemenin bulunmamasıdır. 5510 sayılı kanunla 3308 sayılı kanun arasında uyum bulunmamaktadır. Bu da öğrencilerin sigortalılıklarının yapılıp yapılmayacağı veyahut ücrete hak kazanı kazanmadıkları noktasında sorunlara neden olmaktadır.

Çalışmada da incelediği üzere bu sorunlardan birisi 3308 sayılı kanunla 5510 sayılı kanun arasında kanunun dilinden kaynaklı çelişkiden dolayı ücret konusunda gerek doktrinde gerekse uygulamada bir netliğin olmamasıdır. Örneğin; İktisadi İdari Bilimler Fakültesi öğrencisi staj yapması halinde iş kazası ve meslek hastalığı sigortası okul tarafından yapılırken, ücrete hak kazanmadıkları çünkü 3308 sayılı kanun kapsamında teknik eğitim veren fakülte olmadıkları düşünülmektedir. Mevzuatta bu konuda zorlayıcı bir hükmün olmaması, bu çelişkiden en çok faydalananı işverenler yapmaktadır. Staj esnasında çalışma koşulları nedeniyle iş gücü piyasasında bir işçi gibi

çalışmak durumunda kalan öğrencilerin yalnızca kısa vadeli sigorta kollarından yararlandırılmasının dezavantajlarından bahsederken bu öğrenciler aynı zamanda ücret alamama sorunu ile de karşılaşmakta olup tamamen emek sömürüsüne maruz kalmaktadırlar.

Söz konusu öğrencilerin yasal düzenlemeler karşısında yerlerin çok belli olmaması uygulamada başka sorunları da beraberinde getirmektedir. Benzer bir durum aslından Türkiye’den çok daha farklı bir hukuk sistemine sahip olan A.B.D.’de görülmektedir. A.B.D.’deki yasal düzenlemeler stajyerleri ve gönüllü çalışanları korumamaktadır çünkü stajyerlerin yasal düzenlemelerde yeri bulunmamaktadır. Gönüllülerin ve stajyerler istihdam ayrımcılığına dair iddialar ileri sürmüş olsa da, mahkemeler bu kişiler açısından yeterli koruma sağlayamamaktadır. Yerel mahkemeler ve temyiz mahkemeleri arasında gel-gitler haline gelen konu cinsel taciz konusunda da stajyerleri ve gönüllüleri hukuken korumasız bırakmaktadır. A.B.D.’de konuyla ilgili olarak Temyiz mahkemesinin önderliğinde stajyerlere ve gönüllülere uygulanan ayrımcılık politakalarının nasıl önüne geçilebileceği sık sık tartışılmaktadır. Zira orada da stajyerler ve gönüllüler yetersiz istihdam korumaları ile karşı karşıya kalmaktadır. Ancak, birçok mahkeme yasal çalışanlar olmadığı için stajyerler ve gönüllülerin istihdam haklarını reddetmektedir (Klemm, 2006).

Ülkeler, hukuk sistemleri farklı olsa da üniversite öğrencilerin sosyal güvenlik ve diğer haklarının yasal düzenlemeler içerisinde yerinin tam olarak oturtulamadığı görülmektedir. Giderek staj programlarına katılan öğrencilerin artması, staj programlarının yaygınlaşması Amerika örneğinde giderek daha problemli hale gelmektedir. Amerika’da yapılan bir araştırmada ücretsiz staj yapanların işverenler tarafından daha tercih edilebilir hale geldiği ve bu durumun da ücretli işçilerin işten çıkarabilmelerine neden olduğu belirtilmektedir. Yine ücret almadan staj yapan öğrencilerin birçok sorunlarla karşı karşıya kaldıkları ve yasal düzenlemelerin işverenler tarafından kötüye kullanıma izin verdiğinden yeniden düzenlenmesi gerektiği belirtilmektedir. Bununla birlikte stajlara uygulanan yasanın mevcut durumu son derece belirsiz olmasının uygulamada birçok soruna yol açtığı da belirtilmektedir (Curiale, 2010).

Yasal düzenlemelerin yetersizliğinin bir diğer etkisi de üniversite öğrencilerinin sosyal güvenlik bilincine olan etkisidir. Çalışma esnasında tespit edilen durumlardan biri de gerek öğrenciler, gerek işletmelerin gerekse üniversiteler tarafından üniversite

öğrencilerinin sosyal güvenliği hakkında yeterli bilgi sahibi olmamalarıdır. Mevzuatta üniversite öğrencilerinin sosyal güvenlik karşısındaki durumu tamamen gri bir alan olup, bu durum uygulamada yaşanan sorunları tetiklemektedir. 5510 sayılı kanun, kanunun hazırlanış şekli ve metninden dolayı yılladır Türkiye’de en az anlaşılan kanunlardan biri olmuştur. Bu durumum 3308 sayılı kanun gibi eksik düzenlemeler içeren kanunla birleşip, ikisi arasında köprü oluşturabilecek maddeler de eklenmeyince üniversite öğrencilerinin sosyal güvenlik mevzuatındaki yeri karmakarışık bir hal almaktadır. Gerek 5510 sayılı kanun gerekse 3308 sayılı kanun metinlerindeki tanım yetersizliği dahi uygulamada birçok soruna yol açabilmektedir. Örneğin; Sağlık Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin uygulamalı eğitimlerinde üniversiteler bu öğrencilerin 5510 sayılı kanun kapsamına girip girmedikleri, eğitimin tatbiki mahiyetinde üretim işi sayılıp sayılmadığı hususunda tanım karmaşasına düşmekte ve öğrencilerin kısa vadeli sosyal güvenlik primlerini yatırma konusunda çelişkiye düşmektedir. Bu durumun tek sebebi yukarıda da incelenen tanım yetersizliğidir. Basit gibi gözüken tanım yetersizliği uygulamada, üniversite öğrencilerin sosyal güvenlikten yoksun hale gelmesine neden olabilmektedir. Hukuk kuralları net anlaşılabilir olmalıdır. Böylelikle uygulamanın da hukuka uygun bir şekilde ilerlemesi sağlanabilmesi mümkün hale gelecektir. Ancak Türkiye’de Sosyal Güvenlik mevzuatı için bunu söylemek mümkün değildir. Konuyla ilgili açık ve anlaşılabilir düzenlemelerin bulunmaması, Türkiye’deki sosyal güvenlik bilincinin düzeyine de etki etmektedir. Çalışma esnasında üniversite öğrencilerinin sosyal güvenlik bilincinin yeterli düzeyde olmadığı görülmektedir. Doktrinde dahi anlaşılamayan sosyal güvenlik hukukunun öğrenciler düzeyinde yeterli olarak kavranamaması şaşırtıcı olmadığı düşünülmektedir.

Üniversite öğrencilerinin sosyal güvenlik bilincinin yeterli düzeyde olmamasının en büyük sebeplerinden birinin mevzuatta yaşanan karmaşıklık olduğunu belirtilmiştir. Yine bir diğer sebebi öğrencilere bu konuda yeterli bilgi verebilecek koşullarında da bulunmaması olarak belirtilebilir. Sosyal Güvenlik Kurumunun internet sitesine girildiğinde sitede sigortalılık başlığı altında Üniversite Öğrencilerinin Genel Sağlık Sigortalılığı diye bir başlık bulunmakta bu başlık altında ise yalnızca şu ifadelere yer verilmektedir; “Üniversitede Öğrencilerin Genel Sağlık Sigortalılığı 6111 sayılı Kanun ile

kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, kamu yararına faaliyet gösteren dernekler ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar tarafından tam burs sağlanan ve Yükseköğretim Kurulu tarafından ayrılan kontenjanlar dâhilinde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu

öğrenciler hariç olmak üzere (bu öğrencilerin sağlık giderlerinin üniversitelerin mediko merkezleri tarafından karşılanması öngörülmektedir), üniversitelerde yüksek öğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilere yüksek öğrenimleri devam ettiği sürece kendileri tarafından prim ödemek suretiyle genel sağlık sigortalısı olmaları imkânının getirilmesi, bu öğrencilerin genel sağlık sigortası sağlık yardımlarından yararlanabilmeleri için öğretim dönemi başında genel sağlık sigortası primlerini peşin ödemeleri imkanı sağlanmıştır.”55(SGK, 2019) Bu kısa bir

paragraf haricinde üniversite öğrencilerinin sosyal güvenliği ile ilgili bir bilgiye rastlanılmamaktadır. Bu noktada zaten karmaşık olan bir mevzuat özetlenebilir anlaşılabilir hale getirilip sunulmadığı sürece öğrenciler de sosyal güvenlik hakkında yeterli bilgiye sahip olamayacaktır. Çalışmada incelendiği üzere üniversite öğrencileri halen sağlık güvenlerinin olup olmaması ile aile üzerinden genel sağlık sigortası kapsamında bakılmalarını karıştırmaktadır. Bu bilincin yeterli düzeyde olmaması öğrencilerin kısa vadeli-uzun vadeli sigorta kollarının ayrımını yapamamasına neden olmakta, bu durum da hak arama bilinçlerini köreltmektedir.

Üniversite öğrencilerinin sosyal güvenliğinin gri alan olarak kalmaya devam etmesinin bir diğer nedeni de doktrinde konunun çok fazla çalışılmak istenilmemesi olduğu düşünülmektedir. Türkiye’de ise sosyal sigortalılık hakkında birçok çalışma bulunmasına rağmen öğrencilerin sosyal güvenliklerini odaklanan çok az çalışma bulunmaktadır. Türkiye’de öğrencilerin sosyal güvenliğine yönelik önemli çalışmalardan en önemlisi Sözer’in (2011) yapmış olduğu çalışmadır. Aydemir (2016) ve Gerek’in ( 2009) çalışmaları da literatür için belirleyici olmuştur. 5510 sayılı kanun vatandaşlar için korkutucu olduğu kadar akademi dünyası için de aynı şey geçerlidir. Hukuk Fakültelerinde Sosyal Güvenlik Hukuku dersi bazı fakültelerde 1 kredilik ders olarak okutulmakta (DEU) bazı fakültelerde ise zorunlu ders dahi değil seçmeli ders olarak programda yerini almaktadır. Bu durum ise akademik hayata girildiği zaman hukukçuları Sosyal Güvenlik alanında çalışma yapmaktan bir adım uzakta tutmaktadır. Benzeri durum diğer bölümlerde de görülmekte, sosyal güvenlik hukuku ya çalışılmak istenilen bir alan olmamakta ya da alan içerisinde belirli konular defalarca çalışılmaktadır. Söz konusu durumun en büyük sebebi de yine belirtildiği üzere mevzuat hükümlerinin yetersiz, karmaşık ve anlaşılabilirlikten uzak olmasıdır. Adalı’nın çalışmasında sosyal güvenlik mevzuatının okunabirliğine yönelik yapılan çalışmada sosyal güvenlik mevzuatındaki kanunların, yönetmeliklerin, tebliğlerin okunabilirlik

55Bkz.http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/sgk/tr/calisan/cocuk_cirak_ve_genc/universitede_ogrencilerin_ge

düzeyi “çok zor” ve “zor” olarak tespit edilmesi de bu bulguyu desteklemektedir. (Adalı, 2018: 66)

Genel olarak sosyal güvenlik mevzuatının kolay anlaşılabilirlikten yoksun olduğunu söylemekle beraber, kendi içerisinde metodolojisini oturmamış bir kanunların uygulamada yarattığı sorunların mağduru yine üniversite öğrenciler olduğu görülmektedir.