• Sonuç bulunamadı

DOĞU TÜRKÇESİNE AİT BİR BOTANİK LÜGATÇESİ

3. Eleştirel Söylem Analizi ve Edebî Metin

4.8. Metnin Duygusal Bir Biçimde İfade Edilmesi

Bu noktada olayların epik, lirik veya santimantal duygularla ifade edilmesinde etkili ve çarpıcı bir söyleyiş amaçlanır. Köroğlu Destanı’nda Anadolu rivayetlerinde aşk temine ve başka sevgi unsurlarına tesadüf edilmektedir.

Anadolu rivayetlerinde bilhassa Maraş rivayetinde, oğul sevgisi, arkadaş sevgisi çok kuvvetli parçalarla ifade olunmuştur. Memleket sevgisi hepsinin fevkindedir. Bu his her rivayette görülmektedir (Boratav, 1931, ss.103-104). Medyada ‘biz’, ‘hepimiz’ gibi yapılar bir yığın mantığı ile kitleleri etkilemek için kullanılırken; incelenen destan metninde halk birlik ve bütünlük halindedir. Kelimenin anlam yükü de kendi başına bu anlama dikkatleri çeker. Haksızlıklar karşısında, fukaraya ve düşkünlere yardım konusunda topyekûnluk duygusu yaratılmaya çalışılmıştır. İnsanlar veya olguların sembollerle ifade edilmesi hem sözlü kültürün bir gereği hem de kültürle, dinleyiciyle duygusal paydaşlık kurulmasını sağlamaktadır. Destan sosyal içerikli olsa da epik anlatım tutumları da söz konusudur. Kitleleri sembol değerlerle ifade etmek edebi eserlerin sıkça başvurduğu bir strateji olarak öne çıkar. İroni de edebi dilde tıpkı medya metinlerinde olduğu gibi bir neşe oluşturma veya bir olumsuzlama ve değersizleştirme yolu olarak kullanılır. Bazen de acı bir ironi ile yaşamın trajik tezadına dikkat çekilebilir: Destanın Elaziz rivayetinde Köroğlu, arkasını duvara verip kendisini köpeğe karşı müdafaa eden bir köpekten mertlik dersi alır: “Ben bir köpek kadar olamayacak mıyım! Arkamı dağlara verir, Bolu Beyi’ne karşı koyarım” der (Boratav, 1931, ss. 41-42).

Özel isimlerin ve unvanların kullanımında saygın ifadelerin seçilmesi de Bolu Beyi veya Han Ayvaz, İstanbul Paşası, Kara Vezir… Örneklerinde olduğu gibi olumlanan özneyi yüceltme stratejisi olarak işe yarar.

Epik tutumun bir başka yöntemi aralarında ses uyumu olan kelime ve ifadelerle müzikal bir etki yaratılmaya çalışılmasıdır. Koçaklamalar aracılığı ile anlatı boyunca yer alan Köroğlu’nun bazı söyleyişleri ve söyleyiş edası sloganik değerdeki yapılardır. “Benden selam olsun Bolu Beyine/Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır…Delik demir çıktı mertlik bozuldu / Eğri kılıç kında paslanmalıdır….”(Boratav, 1931, s. 61) gibi Maraş ve Elazığ rivayetlerinde yer alan, Köroğlu’nun sonu ile de ilgili olan ifadeler, akılda kalıcılıkları itibariyle sloganik bir değer de taşırlar.

Sonuç

Destan gibi kurgusal edebi bir metne ‘Eleştirel Söylem Çözümlemesi’ yöntemi uygulanmış ve elde edilen bulgular, bu yöntem dâhilinde yorumlandığında anlatı söyleminin yapısı açısından şu sonuçlara ulaşılmıştır:

Dile ait kodlarla mitik gerçekliği olan anlatı, sözlü gelenekte taşındığı yerleşik coğrafyada yeniden şekillenmiştir.

Bu kodlama sürecinde yerleşik hayatın bir getirisi olan sosyal sınıf farklılığı yine onunla ilgili olan toprağın işlenmesi ile insanlığın gündemine giren “sosyal hak ve adalet” kavramları ile birlikte dikkate alınmış, bu iki kavramla birlikte atlı-bozkır kültürünü temsil eden “at” figürü öne çıkarılırken, Köroğlu’nun diğer

mücadeleleri, Döne ile ilgili bölümler görmezden gelinmiş ve metinde dikkatler belli bir yöne doğru yönlendirilmiştir.

Her anlatı teşekkül ettiği toplumun özelliklerini yansıtır. İlk dönem halk anlatılarında farklı işlev ve nitelikleriyle kullanılan dil, sembollere dayalı dildir. Efsaneler, masallar, halk hikâyeleri ve destanlar sembolik dil örneklerinin en yoğun şekilde işlendiği türlerdir.

Metinde anlatıcıların olaylara bakış açılarını yani ideolojilerini yansıtan yapılar, “biz” ve “onlar” karşıtlığı ve taraf grupları stratejileri ile oluşturulmuştur. Köroğlu ve Bolu Beyi’nin davranış dizgesine yerleştirilen bakış açıları, destanın sosyal ve ideolojik üst yapısını belirginleştirmektedir. Dilin destan dönemindeki işlevinin ve bu alanda yapacaklarının farkında olan ortak hafıza, destanda tasarlanmış kişilerin tavrını özelde sosyal tipler merkezinde “büyük mücadele/aksiyon psikolojisi” bağlamında işlemiş ve başkahraman Köroğlu ile aktif olumlu bir portre çizmiştir. Bu amaçla söylemsel stratejileri de başarı ile kullanmıştır. Metnin sosyal ve ideolojik söyleminin sorgulandığı bu makalede, destanın çözümlenen kısmındaki söylem, dilbilgisi özelliklerinden hareketle olaylara, durumlara veya kişilere ilişkin tutumlarda ideolojik bir arka planın yansıdığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu durum –iletişime ait özellikleri gereği- bilgisel metin türlerinde bir olumsuzluğa yol açarken, edebi anlatıların itibarî dünyası için kabul edilemez bir nitelik değildir. Kolektif bellek tarafından üretilen söylemde, belli bir bilgi ya da inanca sahip olduğu varsayılan bir kültürel kitlenin varlığı destanın oluşum sürecinde hesap edilmiş ve bu algı esere yansımıştır.

Doğu ve Batı varyantları itibariyle çok sayıda kolu olan ve bütün Türk coğrafyasında anlatılan Köroğlu Destanı’nın, incelediğimiz Batı kollarından hareketle daha açık bir ifade ile şunları söyleyebiliriz. Destan Anadolu coğrafyasına taşınıldıktan sonra yerleşik hayatın tezahürleriyle epik bir metin olmaktan ziyade daha çok sosyal içerikli bir metne dönüşmüş görünmektedir. Türk kültür hayatında yerleşik hayata, toprağa bağlı olarak gelişen sınıfsal ayrım ilk kez bu metinde hikâye etme düzeyinde görülebilmektedir. Köroğlu ve yanındakilerin şahsında “halk” kavramı, Bolu Beyi ve yanındakilerin şahsında da aristokrat sınıf izlenebilmektedir. Köroğlu Destanı bu yapısı ile diğer epopelerimizden oldukça farklıdır. Buna bağlı olarak destandaki diğer bir sosyal söylem ise “hak ve adalet” kavramlarıdır.

Destanda Köroğlu şahsında kahraman tipi ve at diğer epik karakterli ve daha çok Orta Asya’da oluşup, şekillenen, yaşayan destanlarımızdan farklıdır. Köroğlu’nun destan içindeki varlık alanını kahramanlık olgusundan öte sosyal zemin, şartlar ve ihtiyaçlar belirlemektedir. Destanda at, diğer destanlarımızdaki at gibi üstün özelliklere sahip olmak ve sahibinin en büyük yardımcısı olmanın yanında, destan içinde Bolu Beyinin gazabına, seyisin mağduriyetine ve

buradan hareketle adaletin temininde ve hasetten atlı-bozkır kültürünün yeni şekillenen yerleşik hayatın olumsuzlukları karşısında varlık sergilemesinin en mühim göstergesi olarak önemli bir rol oynamakta, destanın sonunda da ölümsüzleştirilmektedir.

Diğer destanlarımızda yer alan ve yer yer Köroğlu’nun önüne geçen “at” Köroğlu Destanı’na taşınmış bir gösterge gibidir. Atlı-bozkır kültürün yerleşik hayat, karşılaşılan yeni kültürler karşısında bir bilgi, kültür göstergesi gibi durmaktadır. Nitekim destanda vakayı başlatan, geliştiren ve hatta bitiren ana sebep konumundadır. Destanda gözlerine mil çekilerek zulme uğrayan, mağdur olan Köroğlu’nun babası Ürüşan Bey olmasına rağmen destanın sonunda halk hafızası ölümsüzlük suyunu Köroğlu’na ve atına içirmekte, onları kırklara karıştırmaktadır.

Kanaatimizce Türk dünyasında Köroğlu Destanı’nın varyant çoğunluğu da bunu neyi göstermektedir. Böyle olunca, aslında destanın merkezinde yer alan “Köroğlu” ve “at” temelde “sembolik” anlamlar ifade etmekte; esasen, sembolün önemli bir karakteristiği de, “irrasyonel” ve “esrarengiz” görünmesinde toplandığından, aslında reel olan Köroğlu ve atın ölümsüz kılınmak sureti ile sembolik bir anlam kazanması hadisesini kavramak kolaylaşmakta, “sihrî”, “mistik” ve “imajinatif” eğilimleri birleştirmek suretiyle örtülü anlamın tezahür ettiği Köroğlu ile sınıfsal çatışmanın basit bir olay çizgisi üzerinde adalet ve hak kavramları ve at ile atlı-bozkır kültür güven altına alınmakta, buna göre, strüktüral bakımdan her iki kavram “kendilerinde kutsal ve esrarengiz gücün tezahür ettiği sembolik olgular”dan ibaret olmakta; öte yandan, bir yönüyle “cezbedici” (fascinant) ve bir başka yönüyle de ölümsüz olmaktadır. Sosyo-kültürel değişmeler ve özellikle de toplumun sosyal psikolojik yaşamındaki dalgalanmalar öteki etkenlerle birleşerek destanın merkezindeki basit örüntülerle görünen olayda anlam bakımından derinlik uyandırmaktadır.

Destanda Köroğlu şahsında edebiyatımızda epik tipten sonra sosyal tipin yapılanmaya başladığı, yine Köroğlu şahsında anlatı boyunca bireyselleşme, sosyalleşme ve özellikle toplumsal özne oluş süreçleri izlenebilmektedir. Türk dünyasındaki Köroğlu Türklerin gerek ferdi ve gerekse toplumsal hayatlarıyla hem yapısal ve hem de fonksiyonel bir biçimde bütünleşmiş, bir güven ve ümit kaynağı olmuş; yerleşik hayata geçişle birlikte sınıfsal ayrımların da ilk dönem anlatılarımızda ilk kez görüldüğü bu metinde, hak ve adalet kavramları bu yolla kalıplaştırılarak teminat altına alınmış, bu anlamdaki beklentiye ve huzura dönüştürme imkânı elde edilmiştir.

Kaynakça

Ago, A. (1998). Makedonya Cumhuriyetinde Yaşayan Türk Halk Edebiyatında Köroğlu Masalı. Bolu’da Halk Kültürü ve Köroğlu Uluslar arası Sempozyumu, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yayınları, Bolu.

Akca, E. B. (2009). İdeoloji-dil-söylem ve Anlam İlişkisi: Medyada Anlamın Toplumsal İnşası, Medyada Gerçekliğin İnşası/Türk Medya Söylemine Eleştirel Bir Bakış. (İ. Parlak, Ed.), Konya: Çizgi Kitabevi, ss. 77-106.

Akdağ, M. (1963). Celâli İsyanları, 1550-1603. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. Alptekin, A. B. (1997). Halk Hikâyelerinin Motif Yapısı. Ankara: Akçağ Yayınları. Baş, T. ve Akturan, U. (2008). Nitel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayıncılık Berger, A. A. (2000). Media and Communication Research Methods. London: Sage Beyaz, H. (1986). Köroğlu Antep Rivayeti. İstanbul: Karacan Yay.

Beyatlı, Y. K. (1971). Edebiyata Dair. İstanbul: Fetih Cemiyeti Yay.

Büyükkantarcıoğlu, N. (2000). Eleştirel Söylem Çözümlemesi ve Toplum Ruhbilim Bağlamında Bir Metin İncelemesi: İnci Aral’ın Gölgede Kırk Derece Adlı Öyküsü. Pamukkale Üniversitesi, I. Dil, Yazın ve Deyişbilim Sempozyumu Bildirileri, ss.176-189.

Boratav, P. N. (1931). Köroğlu Destanı. İstanbul: Evkaf Matbaası.

Boratav, P. N. (1988). Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği. İstanbul: Adam Yay. Çetin, İ. (1998). Köroğlu Hikâyelerinde Âşık Tipi ve Fonksiyonları. Bolu’da Halk

Kültürü ve Köroğlu Uluslararası Sempozyumu, Bolu: Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yayınları, 353-360.

Çobanoğlu, Ö. (2003). Türk Dünyası Epik Destan Geleneği. Ankara: Akçağ Yayınları. Çobanoğlu, Ö. (1992). The Relationships Between Oral Forms of Folklore and

Mediated Performances in the Cult of Çakıcı Mehmet Efe. Indiana University. Collingwood, R. G. (1990). Tarih Tasarımı (Kurtuluş Dinçer, Çev.). İstanbul: Ara Yay. Çiğdem, A. (2001). Taşra epiği: “Türk” İdeolojileri ve İslamcılık. İstanbul: Birikim

Yay.

Dursun, Ç. (Der.), (2005). Haber-hakikat ve İktidar İlişkisi, Ankara: Elips Yayınları. Degh L. (2003) Halk Anlatısı, Halkbiliminde Kurallar ve Yaklaşımlar (Z. Karagülle,

Çev.), G. Öğüt Eker vd. (Haz.). Ankara: Milli Folklor Yay., 97-127. Eagleton, T. (1996). İdeoloji. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Ertan Keskin, Z. (2004). Türkiye’de Haber İncelemelerinde Van Dijk Yöntemi. Haber-Hakikat ve İktidar İlişkisi, Ankara: Elips Yayınları.

Ekici, M. (2004). Türk Dünyasında Köroğlu. Ankara: Akçağ Yayınları.

Fordham, F. (2004). Jung Psikolojisinin Ana Hatları (A. Yalçıner, Çev.). İstanbul: Say Yayınları.

Fowler, R. (1991). Language in the News: Discourse and Ideology in the Press. London: Routledge

Gee, J. P. (2008). Soscail Linguistic and Literacies: Ideology in Discourse. London: Routledge.

Hacı Ali Özturan. (2009). Maraş Ağzı Köroğlu. Ukde Kit. Yay: Kahramanmaraş. Hobsbawm, E. (1990). Haydutlar (F. Taşkent,Çev.). İstanbul: Logos Yayıncılık. Horkheimer, M. And Adorno, T. W. (1996). Aydınlanmanın Diyalektiği, Felsefi

Fragmanlar. İstanbul: Kabalcı Yayınevi. İnal, A. (1996). Haberi Okumak. İstanbul: Temuçin Yay.

Jung, C. G. (2003). Dört Arketip (Z. Aksu Yılmazer,Çev.). İstanbul: Metis Yayınları. Kaftancıoğlu, Ü. (1979). Köroğlu Kol Destanları. İstanbul: Kültür Bakanlığı Yay. Kağıtçıbaşı, Ç. (2002). Yeni İnsan ve İnsanlar: Sosyal Psikolojiye Giriş. İstanbul: Evrim

Yayınevi

Kaplan, M. (1985). Türk Edebiyatında Tipler 4: Köroğlu. Hareket, 4 Haziran 1979, 29-34, / Tip Tahlilleri İstanbul:101-111

Kaplan, M., Akalın, M., Bali, M. ve Anlatan, B. M. (1973). Köroğlu Destanı. Ankara: Yayınevi.

Kaplan, M. (2004). Dede Korkut Kitabında Hayvanlar. Türk Edebiyatı Üzerine Araştırmalar I, İstanbul: Dergâh Yayınları, 51.

Koçak, S. (1992). Köroğlu’nun Erzincan Varyantı. Erciyes 19 (227) ,28-30 Köprülü, M. F. (1986).Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul, Ötüken Yay.

Nirun N. (1991). Sistematik Sosyoloji Yönünden Sosyal Dinamik Bünye Analizi. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları.

Oğuz, M. Ö. (2000). Folklorda Yeni Yöntemler ve Köroğlu. Türk Dünyası Halk Biliminde Yöntem Sorunları. Ankara: Akçağ Yayınları, 43-50 .

Oğuz, M. Ö. (2000). Destandan Hikâyeye Bozkır Medeniyetinden Yerleşik Medeniyete Geçiş Açısından Manas. Türk Dünyası Halkbiliminde Yöntem Sorunları, Ankara: Akçağ Yayınları, 51-59.

Özkan, İsa, (1997). Köroğlu Destanında Kahraman ve Atının Doğuşu ile İlgili Motiflerin Tahlili. Türk Dili Dergisi, 549,223-233.

Punch, K. F. (2005). Sosyal Araştırmalara Giriş: Nicel ve Nitel Yaklaşımlar (D.Bayrak, H.B.Arslan, ve Z. Akyüz, Çev). Ankara: Siyasal Kitabevi (Orijinal çalışma basım tarihi 1998).

Recepoğlu, A. S. (1998). Makedonya’da Derlenmiş Köroğlu Masalında Yer Adları ve Kişiler. Bolu’da Halk Kültürü ve Köroğlu Uluslararası Sempozyumu, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yayınları, Bolu.

Shoemaker, P. ve Reese, S. D. (2002). İdeolojinin Medya İçeriği Üzerindeki Etkisi Medya Kültür Siyaset. S.İrvan (Der.), Ankara: Alp Yayınları, 261-280.

Sakaoğlu, S. ve Alptekin, A. B. (2006). Türk Saz Şiiri Antolojisi (14-21. Yüzyıllar). Ankara: Akçağ Yayınları.

Seyidoğlu, B. (1999).Erzurum Masalları. Erzurum Kitaplığı, İstanbul.

Simpson, P. (1993). Language, Ideologyand Point of View. London: Routledge. Sözen, E. (1999). Söylem. İstanbul: Paradigma Yayınları.

Tehmasıb, M.H. (1975). Köroğlu. Bakı: Gençlik Yay.

Türkmen, F. (1983). Köroğlu Destanının Orta Asya Rivayetleri. Köroğlu Semineri Bildirileri, Ankara, 83-90.

Uzun, L. (2003). Orhon Yazıtları’nın Söylemsel Özelliklerine İlişkin Birkaç Gözlem Dil ve Edebiyat Araştırmaları Sempozyumu: Mustafa Canpolat Armağanı. Ankara. Ülkü, G. (2004). Söylem Çözümlemesinde Yöntem Sorunu ve Van Dijk Yöntemi. Van D.,Teun, A. (1985). News Analysis: Case Studiesof International and National

News in Thepres. New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates Publication Van D.,Teun, A. (1988). Semantics of a Press Panic: The Tamil Invasion. European

Journal of Communication, 3: 167-187.

Van D.,Teun, A. (2003). Söylem ve İdeoloji. Çokalanlı Bir Yaklaşım, (B. Çoban, ve Z. Özarslan, Eds.), Söylem ve ideoloji: Mitoloji, Din, İdeoloji, İstanbul: Su Yayınları. (N. Ateş,Çev.). 13-112.

Van D. and Teun, A. (2008). Discourse and Power. Palgrave: Macmillan.

Yemenici, A. (1995). Labov’un Anlatı Çözümleme Yöntemi ve Bir Uygulama Dilbilim Araştırmaları. Ankara: Bizim Büro Basımevi

Yakıcı, Ali, (2007). Halk Anlatılarında Yer Alan Köroğlu Tipleri ve Âşık Köroğlu’nun Bu Tipler Arasındaki Yeri. Milli Folklor, Yıl 19, S. 76, Ankara, 113-123. Yıldırım, D. (1983). Köroğlu Destanının Orta Asya Rivayetleri. Köroğlu Semineri

Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2012 Bahar (16), 87-111 Bahanur GARAN

Özet: Coğrafya merkezli okuma (géo-littérairé yaklaşım) metindeki coğrafyayı

ön planda tutarak metni farklı bakış açıları ile okumayı sağlar. Bir bölgenin coğrafi özelliklerini; iklimini, yer şekillerini, demografik yapısını, kültürünü, ekonomisini ve bölge insanının psikolojisini tanımayı esas alan bu okuma biçimi, coğrafya vasıtasıyla eseri yeniden anlamlandırır. Murathan Mungan’ın Kadından Kentler adlı kitabı on altı farklı şehirden ve bu şehirlerde yaşayan kadınlardan yola çıkarak Türkiye’nin coğrafyasını tanıtmış bir eserdir. Coğrafya merkezli okuma ile bu kitabın coğrafyasının tahlili sunulmakta ve esere yeni bakış açıları kazandırılmaktadır.

Anahtar kelimeler: Coğrafya merkezli okuma, Kadından Kentler, Murathan

Mungan, kadın, modern Türk edebiyatı.

Kadından Kentler in the Light of Geography-Centered Reading Abstract: Geography centered reading, géo-littéra approach, enables reading

again with different points of view by focusing on the geography of the text. This approach, which bases on knowing a region's geographical features, climate, geograpical formations, demographic distribution, culture, economy and physiology of the people in the region gives another meaning of the work. Kadından Kentler a book by Murathan Mungan, a work which has introduced us to the geopraphy of Turkey by heading away from sixteen different cities and the women living in those cities. Geography centered reading provides the geographical analysis of the book and new points of view for the book.

Key words: Geography centered reading, Kadından Kentler, Murathan Mungan,

woman, modern Turkish literature. Giriş

Coğrafya merkezli okuma; bir eseri mekânına göre okumak demektir ve buradaki mekân kavramı bir ev, bir semt veya bir şehirden daha kapsamlı bir kavramdır; bir ülkeye, bölgeye veya yöreye karşılık gelen geniş bir alandır. Türk edebiyatında coğrafya-edebiyat ilişkisine ilk değinen isim Mehmet Kaplan olmuştur:

Coğrafya sadece iskân ve istihsal şartlarını tayin etmekle kalmaz; sabit iklim şartları dolayısı ile insanların yaşayış tarzı, müesseleri, örf ve âdetleri, inanışları ve kanunları arasındaki münasebeti bütün açıklığı ile ortaya koymuştur (Kaplan, 1974, s. 175)

Emel Kefeli de Edebiyat Coğrafyasında Akdeniz adlı kitabı ile bu okuma biçimini Türk edebiyatına 2006 yılında tanıtmıştır: “Coğrafya, geniş bir ‘mekân

incelemesi’ bir başka deyişle ‘mekânın bilimi’dir” (Kefeli, 2006, s. 7). İnsanlar yetiştikleri coğrafyanın iklim şartlarından, bitki örtüsünden, sosyal ve kültürel yapısından etkilenerek birtakım fiziksel ve ruhsal özellikler kazanır. Coğrafya merkezli okuma, yazar ile çevresi arasındaki karşılıklı ilişkiyi inceler, çünkü yazarlar etkilendikleri coğrafyayı ister istemez eserlerine yansıtır. Bu kitabında Kefeli, coğrafya merkezli okumanın Batı edebiyatındaki gelişimini çizer:

Antik çağlara kadar uzanan tarihçesi içinde coğrafya, “yerin resminin sanatı ya da bilimi”, “yerkürenin tasviri” ve bir “mekân bilimi” olarak tanımlanır. Braudel bu görüşü genişleterek “toplumun mekânsal incelemesi veya toplumun mekân aracılığıyla incelenmesi” olarak tanımlar. (…) İnsan tarihî, ekonomik ve sosyolojik gerçeği insan-mekân bağları içinde kavramazsa; Marice Hallowacks’ın terimiyle “insanların nesneler üzerindeki” çabalarının büyük hatlarını ve ortak hayatın tarih üzerinde belirginleşen zorlama ve yaratılarını aramazsa coğrafya olmayacaktır (Kefeli, 2006, ss. 11-12).

Kefeli Coğrafya Merkezli Okuma adlı makalesinde Livingstone’nun düşüncelerine değinir. Livingstone’a göre coğrafya “toplum ve doğayı tek bir açıklayıcı çerçeve içinde bir araya getiren cezbedici bir deneyim”dir (Kefeli, 2009, s. 425). Kefeli, edebiyatın coğrafyaya bakışını Mme de Stael’de de tespit eder. Mme de Stael, Edebiyata Dair adlı kitabında kuzey ve güney edebiyatlarının farklılığında coğrafyanın önemli rolü olduğunu belirtmiştir (Kefeli, 2006, s. 16). André Ferré’nin de La Géographie Littéraire eserinde de yazarın hayat coğrafyası ve coğrafi denemelerinin, metnin yeniden anlamlandırılmasında araştırmacıya yeni bakış açıları kazandırdığı vurgulanır (Kefeli, 2006, s. 16). Kefeli, coğrafya temel alınarak yapılan incelemeleri üçe ayırır:

1. Yazarın hayat coğrafyası: Yazarın hayat coğrafyası, coğrafi deneyimleridir; bunlar bir nevi biyografi çalışmalarıdır: “Yazarın ailesinin kökenleri, doğup büyüdüğü ve hayatının değişik evrelerinde farklı nedenlerle bulunduğu coğrafya incelenir” (Kefeli, 2006, s. 16).

2. Metnin/yazarın hayat coğrafyası: Yazarın gezip gördüğü yerlerle ilgili hatıralarını ortaya koyduğu çalışmalardır. Anılardan ve yolculuk izlenimlerinden doğan incelemeler bu bölümde yer alır. Metnin içeriğinde yer alan gerçek ya da kurgusal mekânlara ait tasvirler de bu başlık altında değerlendirilir.

3. Seçilmiş bir coğrafyanın farklı yazarların duyuş tarzı ve gözlemlerindeki yansımaları: Taine’in “ırk-zaman-mekân” değerlendirmesini hatırlatan bu yöntem, belirli bir coğrafyanın yazarlar açısından karakteristik özelliklerini ele alır. Seçilen bölgenin farklı yazarların eserlerinde hangi sebeplerle yer aldığı, yazarın duyuş tarzına olan etkileri, hangi belirgin ve ortak motiflerin nasıl

kullanıldığı Kefeli’ye göre edebiyat tarihi, edebiyat sosyolojisi incelemelerine ve metin çözümlemelerine yeni açılımlar kazandırır (Kefeli, 2006, s. 17). Coğrafya merkezli okumayı birçok yazar Hippolyte Taine’e dayandırır. Gürsel Korat da Yazar ve Coğrafya adlı makalesinde Taine’nin düşüncelerini ele alır. Hippolyte Taine’e göre, sanat olayları ile doğa olayları aynı özelliklere sahiptir ve nedensellik ilişkisi ile birbirine bağlıdır. Doğa bilimlerindeki gerekircilik ilkesi, sanat için de geçerlidir. Taine, her sanatçının siyasal, toplumsal koşullar yanında, ülkenin doğasından ve ikliminden etkilendiğini vurgular: “Güneşsiz, yağmurlu, sisli kuzey iklimi melankolik bir sanatın; güneşli güney iklimi ise neşeli bir sanatın doğmasına yol açmıştır” (Korat, 2005, s. 52). Gürsel Korat, Nietzsche’yi de bu başlık altında değerlendirir. Nietzsche, Ecce Homo adlı kitabında bu düşünceyi felsefeye uyarlar, düşünce hızını metabolizma hızına bağlar ve dehaların Paris, Provence, Kudüs, Atina ve Florensa gibi yerlerde yetiştiğini, bu şehirlerin kuru havasının metabolizmayı hızlandıran bir etmen olduğunu ve düşünce verimini artırdığını belirtir. Yazarın doğayı ele alış şeklini Korat şu şekilde maddelendirir:

1. Doğa ile edebiyatı iç içe geçirerek anlatanlar: Jonathan Swift’in Gulliver’ini ve Edgar Allan Poe’nun Maelström’e Düşüş’ünü doğa ile edebiyatı harmanlamış eserler olarak değerlendiren yazar, bu maddeden hareketle Hemingway’den Max Frisch’in eserlerine kadar coğrafya eksenli pek çok