• Sonuç bulunamadı

Yazma eserlerin tahkikinde genellikle iki yöntem takip edilir. Birincisi en eski tarihli olma, eserin yazıldığı alanda söz sahibi birisine ait olması, mukabele edilmiş olması, yazısının okunabilirliği gibi kıstaslardan biri veya bir kaçı esas alınarak bir nüshanın esas kabul edilip onun üzerinden diğer nüshalarla karşılaştırma yapmaktır. Diğer yöntem ise, çalışılan metni en doğru şekilde ortaya koyabilmek için nüshalardan tercihlerde bulunarak, tabiri caizse metni yeniden inşa etmektir.232

İnceleme fırsatı bulduğumuz Safve’nin yetmiş’e yakın nüshasında maalesef müellif nüshasına veya müellif nüshasına mukabele edilmiş nüshaya rastlayamadık. İncelediğimiz nüshalar, ‘asl’ kabul edilebilecek özelliklere sahip olmadığı için, nüshalardan birini esas alma yerine, ‘tercih prensibini’ kullanmaya karar verdik. Böylece ilk nüsha’yı diğer iki nüshayla karşılaştırarak, en uygun olan ibare seçilerek üst metne yerleştirildi ve nüshalar arası farklar dipnotta belirtildi. Nüshalar arasında tercih yaparken tereddüt ettiğimiz hususlarda, ibarelerin yer aldığı hadis ve fıkıh kitapları gibi başka kaynaklara müracaat ettik.

Bu sebeple Ankara-Milli Kütüphane: 03 Gedik 18298/3, Demirbaş nolu İstinsâh Tarihi: 1089/1677, Müstensihi: Mahmud b. Halil b. İsmail olan, 19 satırdan oluşan 12 varaktan müteşekkil, bölüm başları kırmızı, yazısı gayet düzgün ve nizamî olan nüshayı bulabildiğimiz tam nüshalar içerisinde müellife en yakın ve en okunaklı olması sebebiyle ana metni oluşturmak için seçtik.

Bu nüsha ile mukabele ettiğimiz birinci nüsha Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi BY00002155/4 Demirbaş nolu, müstensihi Ahmed b. Mustafa ve istinsâh tarihi 1126 olan 19 satırdan oluşan 23 varaktan müteşekkil, bölüm başları kırmızı, yazısı gayet düzgün ve nizâmî olan nüsha’dır.

232

Karaca, Mustafa, “ez-Zâhidî’nin el-Müctebâ Adlı Eserinin Kitabü’n-Nikâh Bölümünün Edisyon

İkinci Nüsha olarak Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesinden temin ettiğimiz BY00006569/1 nolu, müstensihi Ahmet Birkine (Ahmed b. Muhammed) ve istinsâh tarihi 1226 olan 26 satırdan oluşan 13 varaktan müteşekkil, bölüm başları kırmızı, yazısı çok iyi ve nizamî olmayan rutubet lekeli olan nüsha’dır.

Aşağıdaki maddeler, tenkitli metni oluştururken esas aldığımız kuralları ihtiva etmektedir:

1) İncelediğimiz nüshaların çok azı hariç sayfaları tamdır. Bazı varaklarda silinti, dağılma, kaybolma ve kurt yenikleri söz konusudur. Risalenin rivayet senedi veya icazeti yoktur. Nüshalardaki farklar yazımsal farklardan ibarettir. İçeriğin aynı olmasına rağmen, nüshaların varak sayılarının 12, 23 ve 13 olmasında, her varaktaki satır sayısının yanı sıra kullanılan kâğıt ve yazı boyutlarıda etkili olmuştur.

Tenkitli neşirde esas aldığımız 03 Gedik 18298/3 nolu nüsha Kâf ( ك ) , bu nüsha ile karşılaştırdığımız diğer nüshalardan BY00002155/4 nolu nüsha Gâf ( ق )

Y00006569/1 nolu nüsha Hemze ( ن ) harfiyle gösterildi.

2) Nüshalar arasındaki farkları belirtmek için ilgili nüshanın rumuzu yazıldıktan sonra iki nokta koyularak akabinde farklı olan ibareye yer verildi.

3) Nüshalardan birindeki fazla olan ibareyi belirtmek için, nüshanın rumuzu yazıldıktan (ن ، ق) sonra (+) işareti konularak fazla olan ibareye yer verildi. Mesela bir nüshada fazla olarak لﺎﻗ kelimesi geçiyorsa bu لﺎﻗ + : نşeklinde gösterildi.

4) Nüshalardan birindeki eksik olan ibareyi belirtmek için yine nüshanın rumuzu (ن ، ق) yazıldıktan sonra (-) işareti konarak eksik olan ifadeye yer verildi.

Mesela bir nüshada لﺎﻗ ifadesi geçmediyse bu لﺎﻗ - : ن şeklinde ifade edildi.

5) Tek harf değişikleri dahi dipnotta gösterilmeye gayret edilerek, ana metnin orijinalliğinin korunmasına mümkün mertebe gayret edildi. Mesela نﺈﻓ yerine diğer nüshalarda نإو kullanılmasının dipnotta gösterilmesi buna örnek olarak verebilir.

6) Fazla ya da eksik olan bir ifade çok uzun olsa dahi eksik veya fazla olan kısım aynı şekilde dipnotta gösterildi.

7) Şayet metinde konu ile alakalı ayete değinilmişse ayetin hangi surede geçtiği ve kaç numaralı ayet olduğu da dipnotta gösterildi. Ayetler istenilen formata uygun olarak yazılmış ve sûre/ayet dipnotta belirtilmiştir. Ayetlerin yazılışlarındaki hatalar, müstensih dikkate alınmadan düzeltilmiştir. Gerekli görülen yerler duruma göre harekelenmiştir.

10) Risâlede geçen hadislerin kaynakları dipnot olarak gösterilmiştir. Risalenin sonuna hadislerin tahrici eklenmiştir. Diğer bazı nüshalarda açıklama mahiyetinde geçen bazı hadisler teberrüken alınarak dipnotta gösterilmiştir.

11) Ana metindeki bölümlendirmeler ve ibarelerde gerekli gördüğümüz kelimelerin harekelenmesi tarafımızdan yapılmıştır.

12) Tenkitli metinde geçen şahısların hayatları hakkında da bilgi verilmiştir. 13) Varakların ön yüzü ‘ أ/ a’, arka yüzü ‘ب/ b’ harfleriyle gösterilmiştir. Asıl nüsha olan Ankara-Milli Kütüphane: 03 Gedik 18298/3, Demirbaş nolu İstinsâh Tarihi: 1089/1677, Müstensihi: Mahmud b. Halil b. İsmail olan nüshanın, varak atlama yerleri, metinde parantez içinde [ب/١] şeklinde belirtilmiştir.

14) Yazma eserler düz yazıdan ibaret olup, metin düzensiz ve birbirine girmiş durumdadır. Bu sebeple paragraf, noktalama vb. işaretler bulunmamaktadır. Çalışılan metindeki paragraf ve noktalamalar tarafımızdan belli bir düzen ve sıralama içerisinde yapılmıştır. Asıl nüshadaki fiil fail uyumsuzluğu gibi bazı durumlar nüsha rumuzu ile dipnotta belirtilmiştir.

15) Kelimelerin yazımında modern imlâ esas alınmıştır.

16) Müellifin eserde atıfta bulunduğu kaynaklar risalenin sonunda mesadır bölümünde kısaca tanıtılmıştır.

17) Risalede şahıs isimlerinden sonra geçen ﮫﯿﻠﻋ هﻼﻟا ﺔﻤﺣر vb. ifadeler nüsha farkı gözetilmeden yazılmıştır.

17) Eserin arapça edisyon kritikli şekli çalışmamızın sonuna ilave edilmiştir.

V. Safvet’ül-Menkûlât ile Benzerlik Arz Eden Eserlerin Tasnif Edilmesi

Kullanılan ve hayata geçirilen bilgi güçtür. Kullanılmayan, hayatımıza dâhil edilmeyen, toprak altında çıkartılmayı bekleyen madenler gibi233 raflara mahkûm edilmiş bilgi kaynaklarının, o haliyle bir güç ifade etmediği aşikârdır.

Bunların ilim dünyasına kazandırılması, tâlipleri ile buluşturulması, onlara ulaştırılması gerekmektedir. Kütüphanelerimizde ve şahsi koleksiyonlarda çok fazla bulunan fakat üzülerek söylemek gerekirse; kıymetini müsteşrikler kadar olsa dahî takdir edemediğimiz yazma eserlerimiz, 234 birer bilgi hazinesidir.

“Ülkemiz, İslam medeniyetinin asırlarca en gözde merkezi olması sebebiyle, yazma eserler bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Buna rağmen maalesef ülkemizde bu kültür hazinelerinin modern neşir kurallarına uygun olarak sağlıklı bir biçimde ortaya konmasına gerekli önemin verildiğini söylemek zordur. Oysa bugün Bağdat kütüphanelerinin başına gelenlerin, yarın diğer yazma eser kütüphanelerinin de başına gelmeyeceğine dair elimizde bir garanti yoktur. Bu sebeple, bu eserlerden neşre layık olanları, önem sırası göz önüne alınarak bir an önce neşredilmeli, böylece hem ilgili ilim adamlarının istifadesine sunulmalı, hem de bir şekilde yok olup gitmekten kurtarılmalıdır.

Öte yandan, başta Hanbelî ve Şâfiî mezhebi olmak üzere diğer mezheplerin temel kaynaklarının çoğunluğu tahkikli olarak yayınlanmışken, Hanefî mezhebi kaynaklarında bu oranın çok düşük kaldığını görmekteyiz. Hâlbuki Hanefî mezhebi, günümüze kadar tâbîlerini kaybetmemiş olan dört Sünni mezhepten, târih itibariyle ilkidir. Ebû Hanîfe’nin önde gelen talebelerinden itibaren bu mezhep içinde ciddi ve hummalı bir yazım geleneği oluşmuş; günümüze kadar metin, şerh, haşiye, ihtisar ve talikât türünde

233

Benzer bir değerlendirmeyi sanat tarihçisi Talha Uğurluel şöyle dile getirmektedir: “Ülkemiz,

Selçuklu ve Osmanlılardan devraldığı muhteşem bir kültürel eser zenginliğine sahip. Bu zenginliğin farkında değiliz. Bu zenginliğin farkında olmadığımızı alman türkolog Anne marie Schimmel, ‘hazine üzerine oturan dilenciler’ ifadesini kullanarak hatırlatıyor.” Kaynak:

[http://www. Haberler.com › Güncel › Haber]. Erişim Tarihi: 05.12.2015.

234

Bununla ilgili müsteşrik J. Van Ess: “Dünyada yaklaşık iki milyon Arapça ve Farsça el yazması

mevcut. 500.000’den daha fazlası sadece İstanbul’da. Bu metinlerin sadece küçük bir oranı- muhtemelen yüzde altı veya yedisi- basılmış durumdadır ve bilinmektedir. Bunun geri kalanını, eğer katalogları gözden geçirecek kadar sabrınız varsa, isim başlıklarıyla bilebilirsiniz. Fakat bu başlıkların çoğu da bilinmiyor ve muhtevalarından hiç haberimiz yok” demektedir. Karaca,

Mustafa, “ez-Zâhidî’nin el-Müctebâ Adlı Eserinin Tahkîki”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Konya, 2015. s. 2.

onbinlerle ifade edilebilecek eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerden günümüze ulaşabilenlerin nisbeten az bir kısmı –genellikle tahkiksiz de olsa- yayınlanma bahtiyarlığına erişmiş; bu kıymetli mirasın büyük çoğunluğu ise kütüphane depolarında, yayımlanacakları günü beklemektedir.”235

Bu sahada yazma eserlerin çok daha özel bir değeri ve önemi vardır. Süleymaniye Kütüphanesi eski müdürlerinden Nevzat Kaya yaptığı bir konuşmada

“Kültür ve medeniyetin ana kaynağı kitap, kitabın ilk kaynağı ise yazma eserdir”

diyerek yazma eserlerin önemini güzel bir şekilde ifade etmektedir.236

Biz de namaz’la ilgili araştırma yapmak isteyenlere kolaylık olması amacıyla tespit edebildiğimiz ilgili yazmaları konularına göre tasnif ettik.