• Sonuç bulunamadı

Metafizik Kulübü

1.2. Pragmatist Felsefenin Hukuk Kuramı Sahnesine Çıkışı

1.2.2. Metafizik Kulübü

“Yetmişlerin başında, Eski Cambridge’de bir grup genç adam, yarı alaycı, yarı küstah bir biçimde kendimizi “Metafizik Kulübü’ -o dönem bilinemezciliğin büyüklük tasladığı ve tüm metafiziği taşladığı bir dönemdi- olarak adlandırmıştık ve kimi zaman benim odamda kimi zaman da William James’in odasında toplantılar yapardık.”127

Charles S. Peirce’ın 1907’de kaleme aldığı bir müsveddeden aktarılan bu metin pragmatizm ve hukuk pragmatizminin birlikte ilk filizlerini verdiği fikri ortam olan ve 1870’li yılların başında birkaç yıllığına etkin olduğu belirtilen Metafizik Kulübünün varlığına dair az sayıda yazılı belgeden biridir. Peirce’ın “bir grup genç adam” dediği kişiler ise James, Peirce, Chauncey Wright(1830-1875), Francis Ellingwood Abbot(1836-1903), Holmes, John Fiske(1842-1901), Nicholas St. John Green(1830-1876) ve Joseph B. Warner’dır(1848-?). Bu isimlerden James, Peirce ve Holmes’tan daha önce de söz edilmişti. Diğer isimler arasında Abbot, Fiske ve Warner hakkında dişe dokunur bir bilgi bulunmamaktadır. Fiske ve Warner’ın da Holmes ve Green gibi Harvard Hukuk’tan mezun olduğu belirtilmektedir.128

Bu haliyle kulüp, hukukçu ve felsefecileri bir araya getirmiş, böylece pragmatizmin hukukta ve felsefede eş zamanlı olarak yükselişine zemin hazırlaşmıştır denilebilir.

125 Horwitz, on dokuzuncu yüzyıldaki bu yaklaşım değişikliğini en iyi şekilde gözlemlemek için kamulaştırmaya ilişkin kararlarda mülkiyet özgürlüğü ve kamusal yarar kavramlarına; iş hukukuna ilişkin kararlarda ise özgür irade ve sözleşme hürriyeti kavramlarına verilen anlamın yıllar içerisinde nasıl değiştiğini tetkik etmenin yeterli olacağını söylemektedir. Örneğin yüzyılın başında tarım arazilerine yönelik kamulaştırmalarda üstün kamusal yarar çok geniş yorumlanırken sonrasında mülkiyet hakkına üstünlük tanınmaya başlandığı; yine aynı şekilde yüzyıl başında verilmiş olan işçiler için azami çalışma saatleri getiren içtihatlardan yüzyıl ortalarından itibaren dönülerek bu meselenin sözleşme hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönünde kararlar verildiği görülmüştür. Ayrıntılar için bkz. Horwitz, 1997: 260-266.

126

Gürkan, 1967: 32-33. 127 Menand, 2001: 210. 128 Frank, 1954: 427.

Metafizik kulübünün kuruluşuyla ilgili sahih bilgiler bulunmamakla birlikte 1868’de James ile Holmes arasındaki yazışmalarda o dönemde “düzenli toplantılar yaparak felsefenin en bitimsiz ve en geniş konularını ele alacak” bir tartışma gurubu oluşturma niyetinde oldukları görülmektedir. Bu bakımdan kulübün, gençlik dönemlerindeki kişisel yazışmalarında birbirlerinden epey övgüyle söz eden bu iki arkadaş tarafından kurulduğu söylenebilir.129

Kulüp, pragmatizmin ve hukuk pragmatizminin temel ilkelerinin şekillenmesinde önemli bir role sahiptir. Peirce ve Holmes’un birbirine yakın tarihlerde yayımlanmaya başlayan çalışmalarının kulübün temel tartışma malzemelerini teşkil ettiği düşünülebilir.

Pragmatik felsefenin ilk eseri olarak değerlendirdiğimiz Peirce’ın How to Make Our Ideas Clear makalesi 1878’de yayımlanmış bundan üç yıl sonra 1881’de Holmes The Common Law’da hukuka yönelik pragmatik yaklaşımını sistemli bir bütün olarak ortaya koymuştur. Eserlerin sadece tarihlerde değil ilkelerde de benzerlik taşıdığı söylenebilir. Peirce’ın pragmatik maksimine göre herhangi bir düşüncenin anlamının, onun yaratmaya elverişli olduğu etki ve pratik farklılıktan, diğer bir deyişle onun deneyimdeki karşılığından ibaret olduğunu belirtmiştik. Holmes da The Common Law’da “hukuku var eden mantık değil deneyim olmuştur”130

diyerek benzer bir yaklaşımı ortaya koyar. Bu bakımdan söz konusu iki düşünürden hangisinin etkilenen hangisinin etkileyen olduğu konusunda bugüne kadar farklı görüşler ortaya atılmış olup kesin bir sonuca varılamamıştır. Kimilerine göre hukuk pragmatizmi pragmatizmin hukuk alanına uygulanmış halidir; kimilerine göre ise Peirce Holmes’un hukuka ilişkin görüşlerini genelleştirerek pragmatist felsefeyi oluşturmuştur.131 Pek de pragmatik olmayan bu tartışmaya girmek gerekli olmamakla birlikte pragmatizmin ve hukuk pragmatizminin birbirlerini besleyerek ortaya çıktıklarını söylemek mümkündür.

Holmes ve James eski arkadaştır ve de Peirce ve Holmes’un eserlerinde görüş benzerlikleri dikkat çeker ancak Metafizik Kulübü’nde Holmes üzerinde derin etkiler bırakan kişiler James ve Peirce’den ziyade Green ve Wright olmuştur.132

Görüşleri üzerinde ayrıca uzun uzadıya durulmayacağı için burada bu düşünürler ve bunların düşüncelerinin hukuk pragmatizmi bakımından önemi üzerine kısa bir açıklama yapmak faydalı olacaktır. Amerikan Hukuki Realizminin öncülerinden Jerome Frank, 1954’te yazdığı A Conflict with Oblivion: Some Observations on the Founders of Legal Pragmatism (Unutulmaya Karşı Mücadele: Hukuk Pragmatizminin Kurucuları Üzerine Bazı Gözlemler) isimli makalesinde Green ve 129 Menand, 2001: 213. 130 Holmes, 1899: 461. 131 Wells, 1988: 545-546. 132 Patterson, 1953:475.

Green’in Holmes üzerindeki etkileri üzerinde durur. Frank’e göre hukuk pragmatizmi dendiğinde akla ilk Holmes gelmektedir ancak bu durum Green’e yönelik bir haksızlık teşkil eder.133 Green de Harvard Hukuk mezunu olup, mezuniyeti sonrasında Harvard da profesörlük yapmıştır. 1873 yılında -Langdell’in dekan olmasından üç yıl sonra- Harvard’a hâkim olmaya başlayan formalizmden rahatsız olarak istifa eder ve daha düşük bir maaşla ancak dekan olarak Boston Üniversitesi’nde çalışmaya başlar.134

Az sayıda eseri ulaşılabilir durumda olan Green’in bu eserlerinde genel olarak hukuki formalizme ve özellikle hukuki kavramların sabit ve belirli anlamlara sahip olduğu yönündeki kabule karşıt görüşler ortaya koyduğu belirtilebilir.135

Frank, Green’in, 1871’de yazmış olduğu ve genel itibariyle illiyet konusuna ilişkin olduğunu söyleyebileceğimiz Proximate and Remote Cause (Uzak ve Yakın Neden) adlı makalesinde Holmes’un on yıl sonra The Common Law’da ortaya koyacağı pragmatik hukuk yaklaşımının bir ön modelini yarattığını iddia eder. Gerçekten de Proximate and Remote Cause’da Green, yakın nedenler ve uzak nedenler arasındaki ayrıma ilişkin Aristoteles’ten Francis Bacon’a kadar birçok filozofun görüşlerini özetledikten sonra hukuk alanında bu konunun felsefe veya mantık ile çözülebilecek bir mesele olmadığını dile getirmektedir.136 Green’e göre nedenler arasında uzak-yakın şeklinde kesin bir ayrım yapmamıza imkân verecek mantıksal, metafizik veya genel olarak felsefi diyebileceğimiz bir ilke ortaya koyarak bu meseleyi bir defalığına ve kesin olarak çözmek mümkün değildir.137

Nedenlerin uzaklığı 133 Frank, 1954: 426. 134 Menand, 2001: 239. 135 Menand, 2001: 231. 136 Green, 1937: 128. 137

Bu pragmatist yaklaşımın Kıta Avrupası hukukçularınca ve dolayısıyla Türk hukukçularınca da benimsendiğini ve ‘uygun illiyet bağı’ başlığı altında ayrıntılandırılarak incelendiğini biliyoruz. Andreas von Tuhr bu meseleyi şöyle izah eder: “Mantık bakımından illiyet rabıtasının devamı hudutsuzdur. […] Fakat illiyetin mevcudiyeti muhakkak ve kat’i olduğu takdirde dahi, adalet hissi bazen failin –fiilinin son neticelerinden dolayı- mesuliyetini kabul etmekten çekinir. Mesela, bir kimse muayyen bir gün için kürklü bir palto ısmarlar ve teslimdeki gecikme hasebile seyahatini ertesi güne bırakmağa mecbur olur; eğer bu kimse bir tren kazasına kurban olursa, borçlunun gecikmesi bulunmaksızın bu zararın meydana gelmiyeceğine itiraz olunmamakla beraber, hakim, kürkçünün kazadan mesuliyetine güçlükle karar verecektir.” Von Tuhr, 1983: 89. Yine, Fikret Eren de benzer bir yaklaşımı şu sözlerle ortaya koymaktadır: “Felsefi düşüncede dış alemde olup biten olaylar sonsuza kadar uzanan bir zincir gibi, halka halka birbirine düğümlenmiş bir sebep-sonuç bağı içindedir. Bu nedenle bugün meydana gelen bir olay (bir sonuç), yaradılışın ilk günündeki bir olayın (bir sebebin) ve hatta her şeyi yaratan Tanrı’nın ürünü sayılabilir. Böyle bir illiyet anlayışı ise, bizi kör bir determinizm veya fatalizme götürür ki, bunun sonucunda herhangi bir kişinin sorumluluğu söz konusu olamaz.” Eren, 2014: 537-538. Günümüzde ceza hukukunda da medeni hukuktakine koşut bir yaklaşımın kabul edildiği ve hukukun tecrübi doğasına uygun normatif çözümlerin getirildiği (uygun sebep teorisi, objektif isnadiyet teorisi) görülmektedir. İlliyetin mantıkî olarak ele alınmasının ceza hukuku bakımından yaratacağı sonuçları Koca ve Üzülmez şöyle ifade ederler: “Şart teorisi sorumluluk alanını katlanılmaz bir şekilde genişletmekle eleştirilmiştir. Bu eleştirilere göre, katilin anne ve babasının dahi böyle bir çocuğu dünyaya getirmiş olmaları nedeniyle, maktulün ölümüne sebebiyet verdiği söylenebilecektir. Keza silahla öldürme olayında, failin hareketi nedensel olduğu kadar, silahı icat eden kişi de öldürme bakımından zorunlu bir şartı gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla teorinin, haklı olarak, sonsuz bir sebep-sonuç ilişkisine yol açacağı belirtilmektedir.” Koca ve Üzülmez, 2015: 123.

veya yakınlığı tamamen deneyimsel ve bağlamsaldır.Green, bu tespitini hukuk alanının dışına da taşır ve genel olarak insan eylemliliği bakımından da uzak-yakın neden ayrımı yapmaya kalktığımızda formel mantığın bize hiçbir yarar sağlamayacağını iddia eder. Green sadece nedenlerle de kalmaz tıpkı nedenler gibi, doğadaki diğer her şeyin, tüm fikirlerin, tüm nesnelerin, tüm duyguların zaman veya mekân bakımından birbirlerine geçmiş durumda olduğunu ve bunlar arasında nihai ayrımlar ortaya konulamayacağını savunur.138

Green’e göre hukuk da –özellikle İngiliz hukuku- hiçbir zaman bir şema üzerine kurulmamıştır ve bu nedenle bir şema üzerinde incelenemez. Hukuk, birikimseldir ve tarihsel süreç içerisinde sürekli bir değişim halindedir.139

Green, tıpkı uzak neden-yakın neden ayrımında olduğu gibi gerçekliğin her alanında gerçekliğe ilişkin düşüncelerimizin, ayrımlarımızın ve kategorilerimizin mantıksal değil amaçsal olduğunu savunmuştur. Bilginin temelinde bir inanç vardır ve bu inanç Green’e göre, kişinin onun üzerinden eyleyeceği ve onun üzerinden riskler alabileceği bir şeydir.140

Bu tez, ilk sistemli ifadesini Peirce’da bulan pragmatist bilgi kuramının bir ön habercisi olarak kabul edilebilir. Peirce’ın da buna mukabil Green’in görüşlerinden ve genel olarak kişiliğinden hep övgü ile bahsettiği aktarılmaktadır. Peirce’a göre Green “gerçekliği uzun süre içinde kundaklı kalmış olduğu düsturlardan soyup çıkarma konusunda olağanüstü bir yeteneğe sahiptir.”141 Holmes ise Green’den yine övgüyle bahsetmekle birlikte eserlerine hiç atıfta bulunmamıştır. Buna karşın Frank, Holmes’un eserlerinde Green’in görüşlerinin aynen yer aldığını iddia etmektedir ve bu yönde ikna edici çakışmalar da tespit ederek ortaya koymuştur. Öyle ki, hayranı olduğunu belirttiği Holmes’ün intihale düşüp düşmediğini dahi tartışmak durumunda kalır.142

Holmes intihal yapmış mıdır? Bu soruya kesin bir yanıt verilemez. Ancak şu söylenebilir, hem Holmes’un hem Peirce’ın hem de ileride göreceğimiz üzere Dewey’in bir kuram olarak hukuk pragmatizmini tesis etmiş olan eserlerinde, kırk altı yaşında aşırı dozda afyon ruhu kullanımı nedeniyle143

hayata gözlerini yummuş olan bu talihsiz hukukçunun görüşlerinin izlerini sürmek mümkündür.

Metafizik kulübünün bir fikri önderi tespit edilmek istenirse, bu önderin, tüm başarılarına rağmen ne Holmes ne James ne de Peirce olduğu görülecektir. Kulübün odağındaki isim her zaman Chauncey Wright olmuştur. Wright, Metafizik Kulübü toplanmazdan evvel de Green’in yakın bir arkadaşı ve Peirce’ın da akıl hocasıdır. Peirce, 138 Frank, 1954: 436. 139 Frank, 1954: 439. 140 Menand, 2001: 233-234. 141 Menand, 2001: 232. 142 Frank, 1954: 436-438. 143 Menand, 2001: 239.

Wright ile birlikte Mill’in görüşleri üzerine binlerce tartışma yapmış olabileceklerini belirtmektedir. Peirce’a göre Wright, sorgulayıcı bir üslupla veya diğer bir ifadeyle bir tür Sokratik metot ile karşısındakinin kabullerine saldıran, zayıf noktalarını açığa çıkaran ve tartışmaktan asla yorulmayan mükemmel bir fikir antrenörüdür.144

Tıpkı Green gibi Wright da diğer üyelere nazaran yaşça büyüktür ve her zaman diğer üyeler karşısında etkileyici konumda olan, onlarca saygıyla hitap edilen ve öyle de anılan bir üye olmuştur. Wright bir pozitivisttir ancak Comte ve Saint Simon gibi Fransız pozitivistlerini reddederek Bacon ve Mill’in görüşlerini benimsemiştir. Aynı zamanda bir matematikçi olan Wright, metafizik üzerine düşünmenin insan doğasının bir parçası olduğunu ve değerler gibi aşkın kavramlar türetmenin de bir insan olanağı olduğunu belirtir. Bu düşünce alanını ve ürünlerini tamamen reddetmemekle birlikte bunların bilimsel olmadığını ve bilim alanı ile değerler alanı arasında kesin bir ayrım olduğunu savunmuştur. James, Wright’ın bu ayrımının bizatihi metafizik bir tercih olduğunu öne sürerek böylesi bir ayrımın yapılmasının mümkün olmadığını savunur. Diğer bir deyişle James’e göre değerleri bilimsel çabanın dışında tutma isteği de bir değer yargısına –Wright’ın değer yargısına- dayanmaktadır. Wright’ın pozitivist olması da pozitivizm onun mizacına uygun gelmesindendir. James’e göre pozitivizmin önerdiği gibi bir ayrım yapılamaz zira her türlü bilgi, “bilimsel” olsun veya olmasın, birer inançtır.145

Bu tartışma, metafizik kulübünün tüm üyelerinin her konuda aynı yönde düşünmediklerini ve hatta kimi konularda zıtlaşabildiklerini gösterir. Kaldı ki her konuda aynı şeyi düşünen kişilerin bir araya geldiği bir düşünce kulübünün verimli olması da mümkün değildir. James ve Wright arasındaki tartışmada Holmes’un Wright’tan yana bir tutum benimsediği ve bu durumun zamanla James’in görüşlerinden uzaklaşmasına neden olduğu belirtilmektedir. Wright’ın görüşleriyle uyumlu olacak şekilde Holmes ilk makalelerinde, değerlerin, ideaların veya ilkelerin, gerek kişilerin pratik tercihlerinde gerekse de hukukta pek bir ehemmiyet arz etmediğini savunmuştur.146

Yazdığı ilk hukuk makalesi olan Codes, and the Arrengement of the Law’a (Yasalar ve Hukukun Düzenlenmesi) “Common Law’un fazileti odur ki, önce davayı kararlaştırır sonra ilkeyi tespit eder”147

cümlesi ile başlamıştır. Bu cümle, Holmes’un, hem Wright’ın pozitivizmini hem de pragmatik anti-temelciliği yansıtacak bir hukuk kuramı inşa edeceğinin ilk işareti olarak kabul edilebilir.

Metafizik kulübünün 1872 yılında dağıldığı belirtilmektedir. Bu yıl içerisinde Peirce iş değişikliği nedeniyle Washington’a taşınmış, Holmes evlenmiş, Wright bir Avrupa seyahatine 144 Menand, 2001: 229-230. 145 Menand, 2001: 214-216. 146 Menand, 2001: 225-226. 147 Holmes, 1870: 1.

gitmiş, seyahatinden dönüşte kendisini yatağa düşüren ağır bir depresyona girmiş ve 1875’te - Green’in ölümünden tam bir yıl önce- hayata gözlerini yummuştur.148

Kulübün dağılmasından sonra yıldızı parlayanlar Holmes, James ve tabii ki pragmatizm olacaktır. Holmes, son üç yılı başyargıçlık olmak üzere yirmi yıl ABD Yüksek Mahkemesi yargıçlığı yapacak ve 1897’de hukuk pragmatizminin ilk sistemli ifadesi olarak görülen The Path of Law’u kaleme alacaktır. Bundan bir yıl sonra da James, Berkeley’de Pragmatizm sunumlarına başlayacak ve pragmatik felsefeyi dünyanın düşünce vitrinine çıkarmış olacaktır.149