• Sonuç bulunamadı

Yukarıda sözü edilenlerin yanında güvenceli esnekliğin bir diğer gerekçesi, mesleki yapılardaki değişimdir. Mesleki yapılardaki değişim ise, üç temel gelişmeye dayanmaktadır. Bunlardan ilki, hizmetler sektörünün ekonomik yapı içinde birincil sektör haline gelmesidir. Söz konusu sektör, düşük ücretli ve az beceri gerektiren işlerden ve çoğunlukla kısmi süreli ve geçici ya da belirli aralıklarla yapılan çalışma biçimlerinden, aynı zamanda az oranda da olsa, yüksek ücretlerin kazanıldığı fazla beceri gerektiren işlerden oluşmaktadır. Đkinci gelişme, organizasyon yapılarında değişimle sonuçlanan bilgi teknolojilerindeki hızlı gelişme ve yayılmadır. Üçüncü ve son gelişme ise, küçük ve orta ölçekli işletmelerin artan önemidir117.

Çeşitli bakış açılarına göre, söz konusu gelişmelerle değişen mesleki yapılar güvenceli esneklik uygulamalarını gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda, ekonomik

yapıda hizmetler sektörüne olan eğilimin artması, bilgi teknolojilerindeki gelişme ve küçük ve orta ölçekli işletmelerin üretimde artan rolü nedeniyle esnek çalışmaya olan talebin artmasının yanında, güvence koşullarına sahip olma isteği güvenceli esneklik uygulamalarını beraberinde getirmektedir.

IV. AVRUPA’DA GÜVENCELĐ ESNEKLĐK UYGULAMALARI

Güvenceli esneklik kavramı, özellikle son 15 yıldır Avrupa işgücü piyasası reformlarının en önemli konusu haline gelmiştir. Güvenceli esneklik kavramı, bir yandan işgücü piyasası esnekliği, diğer yandan sosyal güvenlik arasındaki uyumsuzluğun üstesinden gelinmesini sağlayacak bir formül olarak ortaya açıklanmaktadır. AB.’nde güvenceli esneklik kavramı, bir çıkış yolu olarak ifade edilmektedir118.

Güvenceli esnekliğin çıkış yolu olarak ifade edilmesinin sebebi, bir yanda yararlanmak için tam süreli çalışmaları gerekli kılan sosyal güvenlik sistemleri, diğer yanda esnek hale işgücü piyasalarının aynı anda varolmasıdır. Bu bağlamda güvenceli esneklik sosyal güvenlik sistemleri ile esneklik uygulamalarının ötesinde ve üzerinde politika tercihlerini gerektirmektedir.

Güvenceli esneklik, istihdam politikaları ve sosyal politikaların iş birliğine ve bütünleşmesine dayanmaktadır. Danimarka ve Hollanda, sosyal korumayı yok saymadan işgücü piyasasını daha etkin ve dinamik hale getirmenin yollarını aramışlar ve çözümü güvenceli esneklikte bulmuşlardır. Güvenceli esneklik, çoğunlukla Anglo–Sakson işgücü piyasalarında karşılaşılan esneklik ile güney Avrupa ülkelerini yansıtan katı iş güvencesi koşulları arasında bir “üçüncü yol” stratejisi olarak ifade edilmektedir119.

118 Elke VIEBROCK; “Flexicurity and Welfare Reform: A Review,” Socio–Economic Review.

February 2009, s. 1–2.

Her bir ülkenin ekonomik ve sosyal politikaları ile sosyo–ekonomik koşulları aynı olmadığı için güvenceli esneklik için geçerli olabilecek tek bir tanım yapmak oldukça zordur.

Güvenceli esnekliğin en başarılı uygulandığı ve ihraç edildiği ülke, Danimarka’dır. Çünkü Danimarka yüksek dışsal sayısal esneklik, yüksek gelir güvencesi ve yüksek istihdam güvencesini bütünleştirmiştir. Danimarka’nın başarısı bu üç uygulamadan gelmektedir. Bu üç uygulamanın işleyişi aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

Şekil 3: Danimarka Esneklik–Güvence Dengesi Modeli

Kaynak: BREDGAARD, LARSEN, MADSEN; s. 6

“Altın Üçgen” olarak adlandırılan Danimarka modelinin şekilde de gösterilen üç ayağı bulunmaktadır. Bunlardan ilki, sosyal taraflar arasındaki anlaşmalara dayanan esnek düzenlemelerdir. Modelin ikinci ayağı, işsizlik durumunda cömert destekler sunan sosyal güvenlik sistemidir. Modelin son ayağı ise, işsiz kalanlara eğitim olanakları sağlayarak onların yeni nitelikler kazanmalarına yardımcı olacak aktif işgücü piyasası politikalarıdır120.

Đspanya işgücü piyasasında çalışanların uyum yetenekleri, hareketliliği ve ücretleri konusunda daha fazla içsel esnekliğe gerek duyulmaktadır. Buna ek olarak, çalışanlar için özellikle aktif ve pasif işgücü piyasası politikaları, bir diğer ifadesiyle 120 GÜNDOĞAN; s. 31. Esnek Đşgücü Piyasası Cömert Refah Sistemi Aktif Đşgücü Piyasası Politikaları

Aktif işgücü piyasası

politikalarının motivasyon etkisi Esneklik–Güvence modelinin ana ekseni

Aktif işgücü piyasası politikalarının kalite etkisi

sosyal koruma programları, arasında en iyi dengenin sağlanması gerekmektedir. Slovenya’da ise işsizlik oranının düşmesine rağmen, uzun dönemli işsizlik oranı ve niteliksiz işsizlerin oranı yüksektir. Slovenya işgücü piyasasında yaşanan en büyük sorun, bir yanda oldukça yüksek düzeyde korunan işçiler ile diğer yanda neredeyse hiç korunmayan işçilerden oluşan katmanlaşmış bir işgücü piyasasının varlığıdır. 2006 yılında yapılan reformda işgücü piyasasındaki bu büyük farklılığın azaltılması için daha esnek bir işgücü piyasası ve daha adil bir sosyal güvenlik sistemine geçmek amaçlanmıştır121.

121 EUROPEAN COMMISSION; “Thematic Review Seminar: The Development of National

Flexicurity Policies in Response to Labour Market Challenges,” Directorate–General Employment, Social Affairs and Equal Opportunities. 24 September 2008, s. 3.

ĐKĐNCĐ BÖLÜM

AVRUPA SOSYAL MODELLERĐ BAĞLAMINDA GÜVENCELĐ ESNEKLĐĞE ULAŞMA YÖNTEMLERĐ

Güvenceli esneklik uygulamalarının ortaya çıkardığı biçimlerin Avrupa sosyal modelleri (ASM.) çerçevesinde incelenmesi amacıyla temel refah sistemlerinde yaralanılabilmektedir. Sözü edilen ASM., ülkelerin bölgesel, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yapıları göz önünde bulundurularak Akdeniz modeli, Kıta Avrupa’sı modeli, Anglo–Sakson model, Kuzey modeli ve Doğu Avrupa modeli olarak sınıflandırılmaktadır. Refah sistemleri ise, Korporatist– Muhafazakar refah sistemi, Liberal refah sistemi ve Sosyal Demokrat refah sistemi olmak üzere üç temel sistem bağlamında ele alınmaktadır.

Bu bağlamda, en genel ifadesiyle, Đtalya, Đspanya, Yunanistan ve Portekiz’in oluşturduğu model olan Akdeniz modeli ile Avusturya, Belçika, Fransa, Almanya ve Lüksemburg’un oluşturduğu model olan Kıta Avrupa’sı modeli Korporatist– Muhafazakar refah sistemi; Đrlanda ve Đngiltere’nin oluşturduğu model olan Anglo– Sakson modeli Liberal refah sistemi ve Danimarka, Finlandiya, Đsveç, Norveç ve Hollanda’dan oluşan model olan Kuzey modeli Sosyal Demokrat refah sistemi ile ifade edilebilmektedir.

Sözü edilen bu üç refah sistemi kendi içlerinde bir takım temel niteliklere sahiptir. Bu bağlamda, Liberal refah sisteminde, piyasa mantığı hakimdir. Korporatist–Muhafazakar refah sistemi, sınıf ve statü farklılıklarını ön plana çıkaran yapısını korurken; Sosyal Demokrat refah sistemi sınıfsal farklılıkları azaltma temeline dayanmaktadır122.

122

Kate BRAITHWAITE; “The Influence of Three Different European Welfare States upon the Development of Rural Women’s Groups: a Comparison of Sweden, Ireland and the United Kingdom,” University of Newcastle Centre for Rural Economy, Working Paper 61. February 2001, s. 6.

I. AVRUPA SOSYAL MODELLERĐ

En genel anlamıyla, Avrupa ekonomik ve sosyal modeli, geniş bir kamu sektörünün varlığı ile ifade edilmektedir. Kamu sektörünün varlığı, dünyanın diğer bölgelerine kıyasla, toplu faaliyetlere daha fazla ve bireysel faaliyetlere daha az harcama yapma isteğini göstermektedir. Bu durum, Avrupa uluslarının rekabet edebilirliğinde büyük rol oynamaktadır123.

AB.’ne üye ülkeler, Avrupa Modeli ya da Sosyal Avrupa kavramları içerisinde ortak değerleri paylaşıyor olmalarına rağmen, her bir ülke esasen bir takım farklı refah sistemleri benimsemişlerdir. Bu anlamda düşünüldüğünde, temelde birtakım ortak değerleri benimsemiş ülkelerin her birinin farklı refah sistemleri ya da sosyal modelleri benimsemiş oldukları görülmektedir.

Sosyal modeller, bir anlamda, liberal, korporatist ve sosyal demokrat refah sistemlerini belirtmektedir. Ancak, bu çalışma bağlamında, birbirinden farklı beş sosyal politika modeli incelenecektir. Bu sosyal politika modelleri, Akdeniz Modeli, Kıta Modeli, Anglo–Sakson Modeli, Kuzey Modeli ve Doğu Avrupa Modeli olarak ifade edilmektedir.