• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

3. Mengücekliler Dönemi

Dânişmendliler ve Saltuklulardan sonra Kelkit havzasında faaliyet gösteren diğer bir Türkmen beyliği ise Mengüceklilerdir306. Dânişmendliler ve Saltukluların kuruluş yıllarına ait bilgi ve kaynakların kifayetsizliği ve mahdutluğu Mengücekliler için de geçerlidir307.

Mengücekli Beyliği’nin menşei Horâsân Türklerine dayanmaktadır. Bu sebeple Türkiye Selçuklu sultanları ile samimi oldukları ifade edilmektedir308. Beyliğin kurucusu olan Ahmed Gazi, Malazgirt Meydan Muharebesi’nin akabinde Sultan Alparslan tarafından Anadolu’nun fethine memur edilen isimlerin arasında yer almaktadır309. Mengüceklilerin, Anadolu’nun Türkleşmesi bakımından son derece önem taşıyan Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra Erzincan, Şarkîkarahisar, Divriği ve Kemah havalisinde hâkimiyet kurduğu ve bu bölgelerde Türklük lehinde faaliyet gösterdiği bilinmektedir310. Hatta bir Bizans kroniğine göre Türklerin Trabzon bölgesinde hâkimiyet kurduğu311 ve bu şehrin Mengücekli Beyliği’ne bağlı olduğu yönünde bilgilere de rastlanmaktadır312.

304 Sümer, a.g.e., s. 32. 305 Sümer, a.g.e., s. 32-33. 306

Aksarâyî, a.g.e., s. 13; Reşîdü’d-dîn, a.g.e., s. 118.

307 İbn bibi, a.g.e., C. I, s. 29; Bosworth, a.g.e., s. 280.

308

Necdet Sakaoğlu, Türk Anadolu’da Mengücekoğulları, Milliyet Yayınları, İstanbul 1971, s. 30.

309

Müneccimbaşı, a.g.e., C. II, s. 211; Sakaoğlu, a.g.e., s. 25.

310

Sakaoğlu, a.g.e., s. 26; Sümer, a.g.e., s. 1; Togan, a.g.e., s. 201.

311

Anna Komnena, a.g.e., 261.

312

Mükrimin Halil Yinanç da Anna Komnena’nın verdiği bilgiden hareketle Trabzon şehrinin Mengücekli Beyliği’ne bağlandığını ve bu Türkmen beyliğinin sahildeki şehir ve kalelerden haraç almasının kuvvetle muhtemel olduğunu ifade etmektedir. Bkz. Yinanç, a.g.e., s. 136.

Mengücekli Beyliği de Kelkit havzasında faaliyet gösteren Dânişmendliler ve Saltuklular gibi Türkiye Selçukluları Devleti’ne bağlıdır. Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra Sultan II. Kılıçarslan’ın devleti oğulları arasında taksim ettiği zaman Tokat Meliki olan Rükneddîn Süleymanşâh ve Alâeddîn Keykubâd zamanlarında basılan paralardan Mengüceklilerin, Türkiye Selçukluları Devleti’ne bağlı olduğunun anlaşıldığını kaydetmektedir313.

Mengücek Ahmed Gazi, hayatının sonuna kadar zaman zaman Dânişmendliler ile müttefik olmak üzere Bizans İmparatorluğu, Abhazlar ve Gürcülerle savaşmıştır314. Lakin onun Kelkit havzasında Rumlar ile yapmış olduğu mücadelelerdeki vazgeçilmez müttefiki yine Dânişmendli Beyliği’dir315. Mengücek Ahmed Gazi, Kelkit havzasında Rumlar ile girişmiş olduğu bu mücadele esnasında kendisine iktâ olarak verilen yerlerden birisi olan Şarkîkarahisar bölgesini 1106 yıllarında Bizans İmparatorluğu’na terk etmek zorunda kalmıştır316.

Mengücek Ahmed’in ölümünden sonra Mengücekli Beyliği’nin başına oğlu Emîr İshak geçmiştir317. Emîr İshak, Mengücekli Beyliği’nin başına geçtikten sonra Kelkit havzasında yaşanan hareketlilikler göze çarpmaktadır. Emîr İshak, diğer Türkmen beyliklerini bertaraf etmek suretiyle kendi hâkimiyetini bölge üzerinde esas kılma yoluna gitmiştir. Mengücekli Emîr İshak, ilk safhada Malatya hâkimi Dânişmendli Tuğrul Arslan’a ait olan Harput ve Dersim bölgesine 1118 yılında akınlar yapmıştır. Bunun üzerine Tuğrul Arslan, Artuklu Belek ile anlaşarak Mengücekli toprağı olan Kemah bölgesini istila etti318. Mengücekli Emîr İshak ise kendisine karşı yapılan bu ittifaka karşı Trabzon Rum Dükası Konstantinos Gabras’ın yardımına müracaat etti. Bunun üzerine Tuğrul Arslan, Artuklu Belek ile yapmış olduğu bu ittifaka Dânişmendli Emîr Gazi’yi de dâhil etti. Nihayet iki taraf Gümüşhane’ye bağlı olan Şiran havalisinde büyük bir çarpışma başlattı. 1120 yılında vuku bulan bu savaşın sonunda Konstantinos Gabras ve müttefiki olan Mengücekli Emîr İshak esir edildiler.

313

Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, s. 141.

314

Tellioğlu, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar, s. 101; Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s. 58.

315

Osman Turan, “Anatolia in the Period of the Seljuks and the Beyliks”, The Camridge History of Islam, Ed. P.M. Holt-Bernard Lewis-A. K. S. Kampton, C. I, Cambridge University Press 1970, s. 237.

316

Tellioğlu, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar, s. 102; A. Bryer-D. Winfield, a.g.e., C. I, s. 148.

317

Süryani Patrik Mihail, a.g.e., C. II, s. 74.

318

Emîr Gazi Gabras’ı 30.000 dinar fidye ile Mengücekli Emîr İshak’ı ise damadı olduğu için bedelsiz serbest bıraktı319.

Mengücekli Emîr İshak’ın serbest bırakılması Emîr Gazi ile Artuklu Belek’in aralarının açılmasına sebebiyet vermiştir320. Çünkü Belek’in Trabzon Rumlarına yapılan seferdeki emeği büyüktü. Bunun üzerine Emîr İshak’ın serbest bırakılmasını istemeyen Belek ile Emîr Gazi’nin ittifakı bozulunca, bu iki Türkmen beyi doğal olarak Trabzon şehri üzerine düzenleyecekleri seferi gerçekleştirememiştir321

. Böylece Emîr Gazi ile Artuklu Belek’in arasının açılması Trabzon’un ele geçirilmesi bakımından olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Neticede bu durum, Trabzon’un Türk hâkimiyeti altına girmesini engellemiştir322.

Mengücekli Emîr İshak’ın 1142 yılında ölümünden sonra323 beyliğin toprakları kardeşler arasında taksim edilmiştir. Bu taksimde başkent olan Kemah Melik Mahmûd’a, Erzincan Alâeddîn Dâvud’a ve Divriği de Süleymân Şâh’a düşmüştür324. Kaynaklar hanedanda meydana gelen bu değişimden beyliğin yıkılışına kadar olan süreçte zuhur eden olaylar hakkında bilgi vermemektedir325.

Alâeddîn Dâvud’un ölümünden sonra 1162 yılında Mengücekli Beyliği’nin Erzincan kolunun başına geçen isim onun oğlu olan Fahreddîn Behrâm Şâh’tır. O, Mengücekli Beyliği’nin hükümdarları arasında cömertliği, açık sözlülüğü ve sahip olduğu yüksek meziyetleriyle en meşhur olanıdır326. Onun hükümranlığı döneminde Selçuklu hanedanlığı ile dostane ilişkiler kurulmuş, hatta kendisi Sultan II. Kılıçarslan’ın damadı olduğu için kızlarını da Selçuklu hanedanı müntesiplerine vermiştir327.

319

Süryani Patriği Mihail bu olayın 1119 yılında cereyan ettiğini kaydetmiştir. Müellif, aynı zamanda iki taraf arasında vuku bulan bu savaş hakkında tafsilatlı bilgiler vermektedir. Bkz. Süryani Patrik Mihail, a.g.e., C. II, s. 78. Söz konusu hadise için tafsilatlı bilgi veren diğer bir kaynak için bkz. Gregory Abû’l- Farac, a.g.e., C. II. s. 356. Zikrettiğimiz bu iki Süryani kaynağından başka Arap tarihçi İbn’ül-Esîr, taraflar arasında yapılan ittifaklar hakkında bilgi vermez. Bkz. İbnü’l-Esîr, a.g.e., C. X, s. 464; Turan,

Selçuklular Zamanında, s. 163.

320

Süryani Patrik Mihail, a.g.e., C. II, s. 75.

321

Turan, Selçuklular Zamanında, s. 163.

322

Tellioğlu, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar, s. 103.

323

Süryani Patrik Mihail, a.g.e., C. II, s. 125.

324

Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s. 60.

325

Müneccimbaşı, a.g.e., C. II, s. 212.

326 İbn bibi, Fahreddîn Behrâm Şâh’ın özellikleri hakkında oldukça tafsilatlı bilgiler vermektedir. Bkz. İbn

bibi, a.g.e., C. I, s. 91.

327

Mengücekliler ile Türkiye Selçuklularının arasındaki dostluğu hızlandıran Fahreddîn’in saltanatının ilk yıllarına denk gelen 1162 yılında, Ani bölgesini kuşatan Ahlatşah II. Sökmen ile Erzurum Meliki Saltuk, Gürcülerin saldırısına uğramıştır. Bu saldırı sonucunda iki Türkmen beyinin esir edilmesi ve Gürcülerin aralıksız saldırıları karşısında diğer Türkmen beyleri bir ittifak sağladılar. Böylece Irak Selçuklu Sultanı Arslanşah ve Atabey İldeniz gibi Türkmen beyleri birleşerek Gence şehri üzerine yürüdüler. Erzincan Meliki Fahreddîn Behrâm Şâh’ın da aralarında bulunduğu sanılan bu kuvvetler, Gürcüleri ağır bir hezimete uğrattılar328. Fahreddîn Behrâm Şâh’ın bu savaşa katılıp katılmadığı konusu bir muammadır. Lakin Genceli Şair Nizamî’nin eserinde Fahreddîn Behrâm Şâh’ın Gürcistan galibi olduğu yönünde methiyeler dizilmesi onun bu savaşta yer alabilme ihtimalini kuvvetlendirmektedir329.

Fahreddîn Behrâm Şâh, Türkiye Selçuklu Sultanı II. Kılıçarlan’ın ölümünden sonra gelen hükümdarlar ile de dostça ilişkilerini devam ettirmiştir. O, bu sultanlardan II. Rükneddîn Süleymân Şâh’ın 1202 yılında gerçekleştirdiği Gürcistan seferine katılmış, Selçuklu ordusunun Avnik yakınlarında yenilmesi üzerine esir düşmüştür330. Fakat Gürcü Kraliçesi Thamara, yüksek şahsiyeti ve dostluğu dolayısıyla Behrâm Şâh’a misafir gibi davranmış ve sonrasında onu serbest bırakmıştır331. Behrâm Şâh her ne kadar esir durumuna düşse de bu savaşta büyük bir başarı göstermiştir332.

Bu olaylar devam ettiği esnada Mengücekli Beyliği’nin Kelkit havzasındaki önemli faaliyetleri dikkatleri çekmektedir. Mengüceklilerin Kelkit havzasını ele geçirmek adına gerçekleştirmiş oldukları en önemli olay, Türkiye Selçuklu Devleti tarafından son verilen Saltukluların toprağı olan Şarkîkarahisar’ın 1202 yılında Mengücekliler tarafından ele geçirilme hadisesidir333. Kaynaklarda bu bölgenin Mengücekli Beyliğinden geri alındığına dair bir bilgi yoktur. Dolayısıyla Şarkîkarahisar bölgesinin yıkılışına kadar Mengücekli Beyliği’ne bağlı olduğu düşünülebilir334. Bu sebeple Kelkit havzasındaki Türk nüfuzunun aralıksız devam ettiği anlaşılmaktadır.

328 İbn bibi, a.g.e., C. I, s. 93-95; Sakaoğlu, a.g.e., s. 44.

329

Nizamî, Mahzen-i Esrâr, çev. M. Nuri Gençosman, Ataç Yayınları, İstanbul 2014, s. 36-37.

330

Brosset, Histoire de la Géorgia, C. I, s. 460-463; Aksarâyî, a.g.e., s. 24; Sümer, a.g.e., s. 6; Turan,

Selçuklular Zamanında, s. 259.

331

Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, s. 62.

332

Muhammed b. Ali b. Süleyman er-Râvendî, Râhatü’s-Sudûr ve Âyetü’s-Sürûr, C. I, çev. Ahmed Ateş, TTK Yayınları, Ankara 1999, s. 208.

333

A. Bryer-D. Winfield, a.g.e., C. I, s. 120.

334

III. BÖLÜM

TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN KELKİT HAVZASINI HÂKİMİYETİ ALTINA ALMASI

1. Türkiye Selçuklu Devleti

Anadolu’ya, Malazgirt Meydan Muharebesi’nden önce başlayan ve sonrasında devam kesif Türkmen akınları bölgenin bir Türk yurdu haline gelmesini sağlamıştır. Türklerin Anadolu’daki bu ilerleyişi karşısında taht mücadeleleriyle meşgul olan Bizans İmparatorluğu ise bu Türkmen ilerleyişine karşı koyabilecek bir güçte değildi. Sultan Melikşâh, amcası Kavurd Bey’in isyanına engel olduktan sonra Anadolu’nun fethine daha fazla önem vererek büyük Türkmen beylerini bu fetih hareketiyle vazifelendirmiştir335.

Anadolu’nun Türkleşmesinde mühim rol oynayan ve Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurucusu olan Kutalmışoğlu Süleymân Şâh da Melikşâh’ın Anadolu’ya gönderdiği komutanlardan biridir336. Kutalmışoğlu Süleymanşah ilk önce kuzey Suriye seferine girişmiş, sonrada istikâmetini Anadolu’ya çevirmiştir337. Kısa zamanda, orta Anadolu üzerinden daha önce Selçuklu akıncılarının harekâtta bulundukları Marmara Denizi’ne kadar ilerlemiş, 1075 yılında İstanbul yakınlarında yer alan ve Bizans’ın surlarla çevrili tarihi bir şehri olan İznik’i fethetmiş ve burasını Türkiye Selçuklu Devlet’inin başkenti yaparak devletinin temellerini atmıştır338.

335

Hakkı Dursun Yıldız, “Anadolu Selçuklu Devleti”, Türk Dünyası El Kitabı, C. I, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara 1992, s. 284.

336

Ahmed b. Mahmûd, a.g.e., C. II, s. 21. Süryani tarihçi Abû’l-Farac ise Kutalmışoğlu Süleymân Şâh’ı, Sultan Melikşâh’dan bağımsız bir isim olarak zikretmektedir. Bkz. Gregory Abûl’l-Farac, a.g.e., C. I, s. 328; Süryani tarihçisinin bu görüşüne katılmak mümkün değildir. Çünkü Kutalmışoğlu Süleymân Şâh Anadolu’nun fethinden önce Sultan Melikşâh’ın tabiyetinde Kuzey Suriye seferlerine katılmıştır. Bkz. Aksarâyî, a.g.e., s. 11; Tarîh-i Âl-i Selçuk, s. 28.

337

Tarîh-i Âl-i Selçuk, s. 28.

338

Süryani Patrik Mihail, a.g.e., C. II, s. 37; El-Âzîmî, a.g.e., s. 24; Ali Sevim, Anadolu Fatihi

Kutalmışoğlu Süleymanşah, TTK Yayınları, Ankara 1990, s. 26; Turan, Selçuklular Zamanında, s. 54;

Süleymân Şâh, İznik’in fethiyle birlikte Konya’yı da ele geçirerek Dânişmendli Beyliği’nin topraklarının sınır boylarına ulaşmış339 ve sonrasında Bizans toprakları üzerindeki akınlarına devam etmiştir.

Süleymân Şâh, 1080 yılında İznik’i Türklerden geri almak gayesiyle İznik önlerine gelmiş olan Bizans ordusunu ağır bir hezimete uğrattıktan sonra Üsküdar havalisine kadar ilerlemiş, burada kurduğu gümrük daireleri ile boğazdan geçen gemilerden vergi almaya başlamıştır340. Hükümranlığını sarsan bu gelişmenin yanı sıra Normand istilası nedeniyle güvenliğinin tehlikeye girdiğini gören Alexios Komnenos Süleymân Şâh ile anlaşma yoluna gitmiştir. 1081 yılında Süleymân Şâh ile Bizans imparatoru arasında imzalanan antlaşmaya göre İzmit körfezine dökülen Drakon çayı iki memleket arasında sınır kabul edilmiştir341. Antlaşma ile Bizans İmparatorluğu bu Türk devletini resmen tanımıştır.

Bu gelişme sonrasında Anadolu’ya dönen Süleymân Şâh, 1082 yılında nüfusunu çoğunlukla Rum ve Ermenilerin oluşturduğu Çukurova bölgesine yönelmiş ve Tarsus’u fethetmiştir. Ertesi sene ise Adana, Misis ve Anazarba olmak üzere neredeyse bütün Çukurova bölgesini zapt etmiştir342.

Bizans İmparatorluğu ile yapılan antlaşmayla devletinin batı sınırlarını emniyete alan Süleymân Şâh, bir taraftan da Karadeniz bölgesiyle olan temasını sürdürmüştür. Süleymân Şâh’ın valisi olan ve Çankırı bölgesinde faaliyet gösteren Karatekin Sinop, Kastamonu ve Çankırı bölgelerini ele geçirmiştir343.

Türkiye Selçuklu Devleti’nin fetih hareketleri daha çok Marmara sahillerine doğru olduğu için yoğun bir Türkmen nüfusu da bu Türk fütuhatı neticesinde Bizans sınırına yerleştirilmiştir. Bu sebeple Türkmenler, Karadeniz bölgesinden alınıp Bizans sınırlarına yerleştirilince Karadeniz sahilleri zayıf düşmüş ve bir süre sonra bu bölge Bizans’ın eline geçmiştir. Bizans’ın hâkimiyetinde de uzun süre kalmayan bu bölge Bizans’ın bölgedeki valisi olan isyankâr Gabras tarafından 1075 yılında ele

339

Tarîh-i Âl-i Selçuk, s. 36.

340

Yıldız, a.g.e., C. I, s. 285; Sevim, Anadolu Fatihi Kutalmışoğlu Süleymanşah, s. 27.

341

Anna Komnena, a.g.e., s. 124-126; Turan, Selçuklular Zamanında, s. 61; Ayönü, a.g.e., s. 74-75.

342

Sıbt İbnü’l Cevzî, a.g.e., s. 202; Aksarâyî, a.g.e., s. 14-15; Ayönü, a.g.e., s. 76; Rice, a.g.e., s. 49.

343

geçirilmiştir344. Böylece Bizans’ın vasalı olmaktan kurtulan Gabras, Bizans’a karşı Türklerle işbirliği yaparak bölgede hâkimiyetini tesis etmiştir.

Süleymân Şâh’ın Marmara sahillerinden Çukurova’ya kadar uzanan ve Suriye’de devam eden fetihleri Büyük Selçuklu Devleti ile aralarının açılmasına sebebiyet vermiştir. Öyle ki Süleymân Şâh, akınlarını Halep üzerine yoğunlaştırınca bu bölgenin sahibi Şerif Hasan İbnü’l-Huteytî, Dımaşk bölgesinde bulunan Suriye ve Filistin Selçuklu Devleti’nin hükümdarı Tutuş’dan yardım istemiştir. Bunun üzerine yola çıkan Tutuş, Aynu Seylem denilen yerde Süleymân Şâh’ı yenilgiye uğratmış345 ve bu savaşta yaralanan Süleymân Şâh, hayatını kaybederek Câber bölgesine (Mezar-ı Türk) defnedilmiştir346.

Süleymân Şâh’ın ölümünden sonra İznik bölgesi, vekil olarak bırakılan Ebû’l- Kâsım’a geçmiştir347. Ebû’l-Kâsım Türkiye Selçuklu Devleti’ni dağılmaktan kurtarmış ve 1081 yılında Süleymân Şâh ile Bizans İmparatoru arasındaki antlaşmayı bozarak Bizans sınırında akınlar yapmıştır348.

Büyük Selçuklu Sultanı Melikşâh 1092 yılında ölünce, onun İsfahân’da hapis tuttuğu Süleymân Şâh’ın oğulları serbest kalmıştır. Süleymân Şâh’ın oğulları olan Kılıçarslan ve kardeşi Kulan Arslan, 1092 yılında İznik bölgesine gelerek şehri Ebû’l- Kâsım’ın kardeşi Ebû’l-Gazi’den teslim almışlar ve I. Kılıçarslan Sultan unvanıyla Türkiye Selçukluları tahtına çıkmıştır349.

Sultan I. Kılıçarslan’ın saltanat yıllarının büyük bir kısmı, Dânişmendliler bölümünde kısmen değindiğimiz üzere Haçlılar ile mücadele halinde geçmiştir. Haçlı kuvvetlerini bertaraf eden I. Kılıçarslan, kendisinden önceki Selçuklu sultanları gibi yüzünü hemen Bizans sınırlarına çevirmiştir. Bizans ve Haçlı kuvvetleriyle mücadele eden I. Kılıçarslan zaman zaman da Bizans İmparatorluğu ile antlaşma yapmıştır350. Bu anlaşma ile batıdaki konumu güvence altına alan I. Kılıçarslan Dânişmendliler ile

344

Turan, Selçuklular Zamanında, s. 67; Bréhier, a.g.e., s. 213;

345

İbnü’l-Esîr, a.g.e., C. X, s. 135-136; Urfalı Mateos, s. 168; Aksarâyî, a.g.e., s. 15.

346

Sevim, Anadolu Fatihi Kutalmışoğlu Süleymanşah, s. 36-38.

347

Anna Komnena, a.g.e., s. 194.

348

Turan, Selçuklular Zamanında, s. 84; Ayönü, a.g.e., s. 79.

349

Anna Komnena, a.g.e., s. 206; Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıçarslan, s. 17; Ayönü, a.g.e., s. 86.

350

I. Kılıçarslan ile Bizans İmparatoru I. Alexios Komnenos arasında Antakya Haçlı Prensi Bohemod’a karşı yapılan ittifak için bkz. İbnü’l-Esîr, a.g.e., C. X, s. 281; Süryani Patrik Mihail, a.g.e, C. II, s. 37;

mücadeleye girişerek 1105 yılında Malatya’yı zapt etmiş351, bundan sonra Diyarbakır ve Musul bölgelerine hâkim olmuştur352. Son olarak Emîr Çavlı, Artukoğlu İlgazi ve Suriye Meliki Rıdvan’ın birlikleriyle Habur ırmağı kenarında yaptığı savaşı kaybeden I. Kılıçarslan, bu ırmakta boğularak ölmüştür353.

Emîr Çavlı, I. Kılıçarslan’a karşı kazandığı bu zaferden sonra Musul üzerine yürümüştür. Hiçbir karşı mukavemet görmeden şehre giren Emîr Çavlı, burada hutbeyi Büyük Selçuk Sultanı Muhammed Tapar adına okutmuştur. I. Kılıçarslan’ın bir miktar askerle Musul’da bıraktığı oğlu Şahinşâh’ı (Melikşâh) da İsfahân’a Sultan Muhammed Tapar’ın yanına göndermiştir354. Şahinşâh’ın İsfahân’a gönderilmesi üzerine Türkiye Selçuklu Devleti’nin tahtı boş kalmış, ancak onun 1110 yılında serbest kaldıktan sonra Malatya’da tahta çıkması bozulan siyasi otoriteyi bir nebze düzeltmiştir355.

Şahinşâh’ın Malatya’da tahta oturması tam anlamıyla Türkiye Selçuklu Devleti’nde siyasi otoriteyi sağlamlaştıramamıştır. Çünkü Konya Selçuklu tahtını ele geçirmek için harekete geçen ve Emîr Gazi’nin kızıyla evlenerek Dânişmendlilerin de desteğini elde eden I. Mesûd, Şahinşâh üzerine harekete geçmiştir356. I. Mesûd’un askerleri Akşehir yakınlarındaki bir kalede Şahinşâh’ı yakalamışlar ve onun gözlerine mil çekmişlerdir. Bunun üzerine I. Mesûd, Konya’da Türkiye Selçuklu Devleti’nin tahtına çıkarak kendisini Sultan ilan etmiştir357.

Sultan I. Mesûd Selçuklu tahtına geçince Anadolu’daki siyasi güç Türkiye Selçukluları’ndan Dânişmendli Beyliği’ne geçmiştir. Dânişmendli hükümdarı Emîr Gazi de bu sayede Konya havalisi hariç Malatya’dan Sakarya boylarına kadar bütün Selçuklu beldelerini Dânişmendli Beyliği’ne bağlamış ve Anadolu’da başat bir güç haline gelmiştir358. Ancak bu durum ileride tekrar Türkiye Selçuklularının lehine dönecektir. Dânişmendli Melik Muhammed’in 1141 yılında ölmesi ve bunun sonucunda

351

Gregory Abû’l-Farac, a.g.e., C. II, s. 345; Süryani Patrik Mihail, a.g.e., C. II, s. 59-60.

352

Müneccimbaşı, a.g.e., C. II, s. 10; Yıldız, a.g.e., C. I, s. 286.

353

Gregory Abû’l-Farac, a.g.e., C. II, s. 346-347; İbn’l-Esîr, a.g.e., C. X, s. 344-345; Aksarâyî, a.g.e., s. 22; Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıçarslan, s. 63.

354

Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), TTK Yayınları, Ankara 1990, s. 63; Turan, Selçuklular Zamanında, s. 108.

355

Süryani Patrik Mihail, a.g.e., C. II, s. 63; Yıldız, a.g.e., C. I, s. 286.

356

Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi, s. 66;

357

Gregory Abû’l-Farac, a.g.e., C. II, s 349-350; Süryani Patrik Mihail, a.g.e., C. II, s. 63; Özaydın,

Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi, s. 67; Ayönü, a.g.e., s. 109.

358

ortaya çıkan taht kavgalarının merkezi otoriteyi zedelemesi, Türkiye Selçuklularının tekrar Anadolu’da hâkim güç olmasını sağlayacaktır359.

Sultan I. Mesûd’un zamanında Türkiye Selçuklularının Kelkit bölgesinde herhangi bir faaliyeti olmaması, Gürcülerin bölge üzerinde hâkimiyet kurmasında önemli bir etken olmuştur. 1115 yılında Çoruh Nehri’ne, 1116 yılında Pasinler bölgesine ve son olarak 1118 yılında Azerbaycan’a saldıran Gürcü Kralı IV. David’e karşı Artuklu İlgazi, Erzurum Emîri Tuğrul Arslan ve Saltuklu Meliki Ali ile birlikte karşı koyamamış ve Ani şehri 1124 yılında Gürcülerin eline geçmiştir360.

Türkiye Selçuklu Sultanı I. Mesûd’un ölümünden sonra ise devletin başına 1155 yılında Sultan II. Kılıçarslan geçmiştir361. Tahta geçer geçmez kardeşleri ile olan ihtilafı ortadan kaldıran II. Kılıçarslan döneminde Selçukluların Kelkit bölgesine olan ilgileri artmıştır. II. Kılıçarslan güney bölgesinden sınırlarını tehdit eden Zengî Atabeyi Nureddîn Mahmûd’u kontrol altına almaya çalışmış362 ve Nureddîn Mahmûd tehlikesi ortadan kalkınca da 1174 yılında Sivas, Niksar, Tokat, Komana ve diğer Dânişmendli topraklarını ele geçirerek363 Kelkit bölgesinde hâkimiyetini tesis ederek Dânişmendli Beyliği’ne son vermiştir.

Sultan II. Kılıçarslan bunun yanı sıra 17 Eylül 1176 tarihinde vuku bulan Karamıkbeli (Myrıokefalon) savaşıyla Bizans İmparatorluğu’nu ağır bir yenilgiye uğratmıştır364. Bu zaferle birlikte Selçuklular Malazgirt zaferinden sonra ikinci büyük zaferi kazanmış, Haçlı seferleri nedeniyle 1097’den 1176’ya kadar Bizans İmparatorluğu’nda bulunan üstünlük tekrar Selçuklulara geçmiştir365

. Bu suretle Anadolu’daki mutlak anlamdaki tek siyasi güç Türkiye Selçuklu Devleti olmuştur.

359

Cahen, Osmanlılardan Önce, s. 109.

360

Tellioğlu, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar, s. 109-110.

361

Urfalı Mateos, s. 312; İbnü’l-Esîr, a.g.e., C. XI, s. 179.

362 İbn Kalânisî, a.g.e., s. 193; Cahen, Osmanlılardan Önce, s. 112-113; Çay, Anadolu’nun

Türkleşmesinde Dönüm Noktası, s. 35-36.

363

Gregory Abû’l-Farac, a.g.e., C. II, s. 418.

364

Niketas Khoniates, a.g.e., s. 129-130 v.d. ; Turan, Selçuklular Zamanında, s. 208-209.

365

Turan, Selçuklular Zamanında, s. 209-210; Çay, Anadolu’nun Türkleşmesinde Dönüm Noktası, s. 131- 132.

Benzer Belgeler