• Sonuç bulunamadı

Selçuklu kuvvetlerinin Bizans İmparatorluğu sınırında gerçekleştirmiş olduğu akınlar, Bizans İmparatoru Romen Diogenes’i rahatsız etmekteydi. Selçuklu akınları Bizans İmparatorluğu’nun bölgedeki otoritesini sarsarak hâkimiyet alanının daralmasına neden oluyordu. Bunun üzerine Bizans İmparatoru Selçukluların Anadolu’daki ilerleyişini durdurmak maksadıyla maiyetindeki kuvvetlerle Selçukluların üzerine

159

El-Hüseynî, a.g.e., s. 30-32; Tellioğlu, a.g.e., s. 80.

160

Les Turcs Au Moyen-Age, s. 20.

161

Bizans Kroniğinin verdiği bilgi bu savı desteklemektedir. Kroniğe göre Selçuklu ordularının bölge üzerinde gerçekleştirmiş olduğu akınlar karşısında Bizans’ın hâkimiyeti altındaki bölgelerde bir talan hareketi meydana gelmiştir. Selçuklu kuvvetlerinin bu akınlarından rahatsız olan Romen Diogenes, topraklarını güvenlik altına almak için Selçukluları durdurmak maksadıyla bölgeye ordular sevk etmiştir. Bkz. Mikhail Psellos, a.g.e., s. 253.

162

Bizans kaynakları Malazgirt’e giden süreçte Selçukluların yapmış oldukları akınların neredeyse Anadolu’nun tamamında gerçekleştiğini ve bu durumun Bizans İmparatorluğu’nu zor durumda bıraktığını kaydetmektedir. Bkz. Ioannes Zonaras, a.g.e., s. 92.

yürümüş ve Malazgirt Ovası’nda 26 Ağustos 1071 yılında cereyan eden savaşta Selçuklu Türkleri tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmış163 ve İmparator Selçuklulara esir düşmüştür.

Malazgirt Meydan Muharebesiyle Selçukluların Anadolu’yu vatan edinme süreci daha da hızlanmaya başlamıştır. Bu mağlubiyet, Bizans İmparatorluğu açısından tam anlamıyla felaketle eş değer bir durum olmuştur. Bundan sonra Selçuklu fetihleri, Bizans sınırında kesintisiz olarak ilerleyecek ve Bizans İmparatorluğu Selçukluların bu ilerleyişine karşı koyamayacaktır. Yukarıda da ifade edildiği üzere Malazgirt öncesi devam eden akınlar, Bizans’ı iyice yıpratmış ve Selçuklular Malazgirt ile birlikte Bizans’ın mukavemet gücünü tamamen kırmışlardır. Bu zaferle birlikte Türklerin Kelkit havzası ve Karadeniz sahil şeridiyle olan münasebetleri de hız kazanmaya başlayacaktır. Selçukluların Malazgirt zaferinden hemen sonra Trabzon bölgesinde faaliyet göstermeye başladıklarına bir Bizans kroniğinde de değinilmektedir164. Selçukluların Trabzon bölgesindeki bu faaliyetleri ancak 1075 yılına kadar devam edebilmiştir. Bizans İmparatorluğu üç yıl sonra Trabzon bölgesini Selçuklu kuvvetlerinden geri almıştır165. Selçukluların Karadeniz bölgesindeki ilerleyişleri sadece Trabzon bölgesiyle sınırlı kalmamıştır. Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra Trabzon civarı ile birlikte Türkler tarafından ele geçirilen bir başka bölge ise Bayburt’tur166. Bu şehir, Malazgirt zaferinden sonra Selçuklulara bağlı Erzurum’daki Saltuklulara ve bazen de Niksar merkezli Dânişmendlilere tabi olmuştur167. Bayburt, Kelkit havzasının doğu

163

El-Âzîmî, a.g.e., s. 23; İbnü’l-Esîr, a.g.e., C. X, s. 71-73; Urfalı Mateos, s. 143; Sıbt İbnü’l-Cevzî, a.g.e., s. 165-173; Ioannes Zonaras, a.g.e., s. 135-137; Mikhael Attaleiates, a.g.e., s. 167-169. Malazgirt Meydan Muharabesi hakkında bilgi veren muasır kaynakların tenkitli bir incelemesi için bkz. Claude Cahen, “La Campagne de Mantzikert d’Aprés les Sources Musulmanes”, Byzantion, C. IX, Bruxelles 1934, 613-642. Söz komusu muharabe hakkında bilgi veren İslâm kaynalarının ilgili bölümleri Türkçe tercümesiyle birlikte neşredilmiştir. Bkz. Faruk Sümer-Ali Sevim, İslâm Kaynaklarına Göre Malazgirt

Savaşı (Metinler ve Çevirileri), TTK Yayınları, Ankara 1988.

164

Anna Komnena, Alexiad, çev. Bilge Umar, İnkılâp Yayınları, İstanbul 1996, s. 261; Kaynaklardaki bilgiler Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra Selçukluların hızla Anadolu’ya girdiğini kaydetmektedir. Özellikle Karadeniz bölgesinde yapılan Türk fütuhatı hakkında açık bilgiler bulunmaktadır. Selçuklular bu muharebenin akabinde Karadeniz sahillerinde ilerlemek suretiyle Trabzon havalisine gelmişler ve buradaki varoşları istila etmişlerdir. Bu bilgiler ışığında Selçukluların, Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra Trabzon bölgesini tamamen ele geçirdiğini söylemekte bir hata olmaz. Bkz. M. E. Meeker, “The Black Sea Turks; Some Aspects of Their Ethnic and Cultural Background”,

International Journal of Middle East Studies, S. II, London 1971, s. 338; M. Koromila, The Greeks in the Black Sea, Panaroma Cultural Society, Athens 1991, s. 179.

165

Anthony A. M. Breyer, The Empire of Trebizond and the Pontos, Variorum Reprints, London 1980, s. 175.

166

Tellioğlu, a.g.e., s. 82.

167

Osman Turan, “Bayburt”, Makaleler, Haz. Altan Çetin-Bilal Koç, Kurtuba Yayınları, Ankara 2010, s. 108.

kısmının Karadeniz sahili ile bağlantısını sağlayan bir geçiş güzergâhı olarak önemli bir konuma sahiptir. Selçukluların Bayburt bölgesini ele geçirmiş olması kuvvetli bir ihtimaldir. Nitekim Trabzon bölgesinde rahat hareket edebilmek için Bayburt havalisinin ele geçirilmiş olması gerekirdi. Aksi halde, bölge üzerinde bir güç oluşturmadan Trabzon havalisinde üç yıl gibi uzun bir süre faaliyet göstermek imkânsızdır168.

1071 yılında meydana gelen Malazgirt Meydan Muharebesi’nden Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurulduğu 1075 yılına kadar Anadolu’daki Selçuklu akınları hızlı bir şekilde devam etmiştir. Selçuklu kuvvetleri Artuk, Afşin ve Porsuk Bey gibi kumandanların yönetiminde Amasya, Erzurum, Erzincan, Çoruh ve Kelkit havzalarında başarılı akınlar yapmışlardır. Bu akınlar sadece yağma şeklinde cereyan etmemiş, Türkler akın düzenlemiş oldukları havaliye yanlarında büyük Türkmen nüfusunu da getirerek fethettikleri yerlere bu Türkmenleri iskân etmişlerdir169.

Selçukluların ilerleyişi karşısında özellikle Kelkit havzasındaki Rum nüfusu, olumsuz bir yönde etkilenmiştir. Selçukluların, fethettikleri yerlere büyük ölçekli Türkmen nüfusunu yerleştirmesi üzerine özellikle Kızılırmak ve Yeşilırmak havzasında bulunan Hıristiyan nüfus, Selçukluların ilerleyişi karşısında bulundukları mevkileri terk etmiştir. Bu nüfus hareketliliği, Selçukluların bölgedeki işini kolaylaştırmıştır. Özellikle 1078 ile 1081 yılları arasında III. Nikephoros Botaniates zamanında Türkler Karadeniz kıyılarında etkin bir rol oynamışlardır170. Hatta bu dönemde Türk fetihleri Karadeniz’in yanı sıra İznik ve Üsküdar’a kadar ulaşmıştır171.

Bizans İmparatorluğu Türk akınları karşısında ekonomik yönden de büyük kayıplar vermiştir. Çünkü Karadeniz bölgesi, Bizans İmparatorluğu’nun deniz ticareti bakımından oldukça önem taşımaktaydı. İç kesimler ile sahil kesimi arasında cereyan eden ticaret güzergâhında önemli bir durak olan Bayburt’un Türkler tarafından alınması üzerine Bizans, Trabzon ile Bayburt arasındaki ticari üstünlüğünü yitirmiştir172. Türklerin ticaret yollarını ele geçirmesi, Trabzon üzerinden Anadolu’ya olan kara 168 Winfield, a.g.m., s. 165. 169 Sevim-Merçil, a.g.e., s. 112. 170

Speros Vryonis, The Decline of Medieval Hellenism in Asia Minor and the Process of Islamization

from the Eleventh through the Fifteenth Century, University of California Press, Berkeley-Los Angeles

London 1971, s. 160.

171

Vasiliev, a.g.e., C. I, s. 452.

172

Tellioğlu, a.g.e., s. 82; Anthony Bryer-David Winfield, The Byzantine Manuments and Topography of

yolunu kapatmış ve bölgede ticari bakımdan etkili olan İtalyan tüccarlarının doğu ile batı arasındaki ticari faaliyetleri, Suriye bölgesindeki Latin limanlarına kaymıştır. Dolayısıyla Bizans İmparatorluğu üzerine yapılan Türk akınlarının gerek demografik, gerek iktisadi gerekse de siyasi anlamda Bizans’ı olumsuz yönde etkilemiş olduğunu söylemek yanlış bir değerlendirme olmaz173.

Selçuklu Türklerinin Karadeniz bölgesinde gerçekleştirdiği fetihler ile birlikte bölge üzerindeki Bizans İmparatorluğu’nun otoritesi oldukça zayıflamıştır. Bu bölge üzerinde Bizans’ın Haldia valisi olan Theodoros Gabras, Bizans İmparatorluğu’nun bölge üzerindeki otoritesini tekrar sağlaması için oldukça gayret sarf etmiştir174. Theodoros Gabras, Türklerin bölgedeki hâkimiyetlerini ortadan kaldırmak maksadıyla şehrin ileri gelenlerinin desteğini de alarak 1075 yılında Türkleri bu bölgeden çıkarmıştır175. Gabraslar, zayıflayan Bizans nüfuzunu bu bölgede yeniden tesis etmeye çalışmış, yani bir bakıma Bizans İmparatorluğu’nun bölgedeki bir hamisi olarak görülmeye başlanmıştır. 1140 yılına kadar bu bölgede varlık göstermeleri bunun bir delili olarak kabul edilebilir176.

Theodoros Gabras’ın bölge üzerindeki bu başarısı, sadece Anadolu’daki Selçuklu akınları karşısında zayıf bir duruma düşen Bizans İmparatorluğu’na destek mahiyetinde algılanmamalıdır. Gabraslar, Bizans İmparatorundan ayrı bir siyasi teşekkül olmak için ileride de görüleceği üzere zaman zaman Bizans’a karşı Selçuklular ile ittifak yapmış ve hatta daha sonra da bu bölgede kendi bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir177.

Anadolu’daki Selçuklu ilerleyişi buradan da anlaşıldığı üzere bölge üzerindeki siyasi dengeleri altüst etmiştir. Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra hızlı bir şekilde Anadolu’nun dört bir yanına yayılan Selçuklu akınları bu durumu kanıtlar niteliktedir. Çünkü Selçuklular, bu zaferden dört yıl gibi kısa bir sürede Adalar

173

Steven Runciman, Byzantine Civilisation, Meridian Books, New York 1961, s. 168-169; Tellioğlu, a.g.e., s. 83.

174

Bizans İmparatorluğu’na bağlı olan Haldia themasının başında Theodoros Gabras isimli bir vali bulunuyordu. İleride görüleceği üzere bu vali, Dânişmendlilerin Kelkit havzasındaki fetihlerinde bu Türkmen beyliğinin karşısına da çıkacaktır. Haldia olarak adlandırılan bu thema ise Trabzon merkezli olmak üzere İspir, Bayburt, Kelkit, Uluşiran ve Çoruh havzası gibi bölgelerden müteşekkildir. Bkz. Honigman, a.g.e., s. 50-52.

175

Tellioğlu, a.g.e., s. 83.

176

Antonhy A. M. Breyer, “A Byzantine Family: The Gabrates”, University of Birmingham Historical

Journal, S. XII, Birmingham 1970, s. 166-168.

177

sahillerine ve Boğazlara kadar ulaşmışlar178, bunun yanında daha büyük fetihler gerçekleştirmek için İznik önlerine gelmişler ve bu şehri kendilerine başkent yapmışlardır. Türklerin İznik şehrini başkent olarak seçmeleri, Türk fetihlerinin Trakya ve Balkanlara doğru devam edeceğinin göstergesidir. Ayrıca Türk fetihleri Bizans İmparatorluğu’nun yanı sıra tüm Avrupa’yı da oldukça tedirgin etmiştir. Bu gelişmeler üzerine Avrupa ileride, Türkleri Anadolu’dan çıkarmak amacını da taşıyan Haçlı seferlerini tertip edecektir179.

Sultan Alparslan’ın ölümünden sonra 1073 yılında Selçuklu tahtına geçen Sultan Melikşâh zamanında Kafkaslar ve Anadolu’ya tertip edilen akınlar, bölgedeki Türk hâkimiyetinin istikrarını göstermektedir. Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra 1073 ile 1074 yıllarında Sultan Melikşâh tarafından Gürcistan üzerine akınlar düzenlenmiştir. Sultan Melikşâh düzenlemiş olduğu bu akınlarda muvaffak olamamıştır. Fakat Kafkas havalisinin, Anadolu’daki Türk ilerleyişi bakımından önemini iyi kavrayan Sultan Melikşâh, 1076 yılında Kafkaslar üzerine bir sefer daha tertip etmiştir180. Bu seferle birlikte Gürcistan bölgesine giren Sultan Melikşâh, Şirvan, Arrân, Derbent ve Tiflis bölgelerini ele geçirerek Gürcistan’daki Selçuklu hâkimiyetini tesis etmiştir181.

Sultan Melikşâh bu zaferden sonra bölgeyi, Emîr Savtegin’e bırakmıştır182. Ancak Gürcü Prensi II. Giorgi’nin Emîr Savtegin üzerine saldırıp isyan etmesi üzerine Sultan Melikşâh, 1078-1079 yıllarında tekrar Gürcistan üzerine yürümüştür. Aras üzerinden Gürcistan’a hareket eden Sultan Melikşâh, Somkheth bölgesini yağma edip bölgedeki karışıklığa son vermiştir183. Ancak Sultan Melikşâh’ın bölgeden ayrılmasıyla II. Giorgi’nin tekrar isyan etmesi üzerine bu sefer, Emîr Ahmed komutasındaki bir ordu Gürcistan üzerine gönderilmiştir. Emrindeki kuvvetlerle bölgeye gelen Emîr Ahmed, II. Giorgi’yi Kouel’de ağır bir yenilgiye uğrattıktan sonra 1080 yılında Erzurum ve Oltu bölgelerinin yanı sıra diğer kasaba ve köyleri işgal ederek bölgedeki çok sayıda

178

Mikhael Attaleiates, a.g.e., s. 202-204.

179

Mustafa Kafalı, Anadolu’nun Fethi ve Türkleşmesi, Berikan Yayınları, Ankara 2013, s. 30.

180

Lordkipanidze, a.g.e., s. 75.

181

Tarîh-i Âl-i Selçuk, s. 23; İbrahim Kafesoğlu, Sultan Melikşâh Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2014, s. 127.

182

Brosset, Gürcistan Tarihi, s. 303.

183

Hıristiyan’ı esir almıştır184. Emîr Ahmed’in Doğu Anadolu’daki bu fetihleri aynı zamanda Kelkit havzasının doğu bölgelerinde Türk nüfuzunun artmasını sağlamıştır.

Selçukluların Emîr Ahmed komutasında gerçekleştirdiği Gürcistan zaferinin sonucunda çok sayıda ganimet ele geçiren Türkler, bölgeden ayrılıp Arrân’a döndükleri esnada karşılaştıkları Türkmen reisleri Emîr Yakup ve İsa Böri’yi, Gürcistan üzerine göndererek bu bölgeye yerleşmelerini tavsiye etmiştir185. Bu iki Türk emîri Karadeniz’e kadar olan tüm sahayı işgal etmiştir. 1080 yılında Şavşat, Acara, Karthili, Ardanuç ve Kütayis havalisine çok sayıda Türk nüfusu getirilerek iskân ettirilmiştir. Kışı Mokan bölgesinde geçiren Türkler, ertesi sene tekrar Gürcistan üzerine gelmişlerdir. Türkler bu seferleriyle Çoruh havzasının kaynaklarından Trabzon’a kadar olan geniş bir sahanın hepsini hâkimiyetlerine almışlardır186. Böylece Selçuklular, Batı Gürcistan’ın tamamını ele geçirmiş oldular187.

Selçuklu Türklerinin Gürcistan’daki ilerleyişinden bölgenin Hıristiyan nüfusu olumsuz yönde etkilenmiştir. Sadece sahip oldukları malları Türklere ganimet olarak kaptırmakla kalmamışlar, bunlardan bir kısmı kendi güvenlikleri için bölgenin yüksek yerlerine ve müstahkem kalelere sığınmışlardır. Bölge üzerine birkaç kez devam eden bu Türk akınları, aynı zamanda ziraat ile uğraşan köylülere de büyük bir darbe vurmuştur188. Köylüler, devam eden Türk akınları nedeniyle tarlalarındaki mahsulü toplayamamış ve bir kısmı çareyi göç etmekte bulmuştur189.

Ardı arkası kesilmeyen Türk akınları karşısında ülkesini tamamen kaybedeceğini anlayan Gürcü Prensi II. Giorgi, hiç olmazsa ülkesinin bir kısmını elinde tutmak maksadıyla Sultan Melikşâh’a bağlılığını bildirmek üzere İsfahân’a gitmiştir190. Sultan Melikşâh, Gürcü prensinin kendisine tabi olmasını, vergi vermesini ve ihtiyaç halinde Selçuklulara asker temin etmesini şart koşarak onun ülkesini koruyacağını vaat

184

Brosset, Gürcistan Tarihi, s. 306-307; Kafesoğlu, Sultan Melikşâh Devri, s. 127; Robert W. Thomson,

Rewriting Caucasian History, The Medieval Armenian Adaptation of the Georgian Chronicle, The Original Georgian Texts and the Armenian Adaptation, Clarendon Press, Oxford 1996, s. 309 vd.

185

Brosset, Gürcistan Tarihi, s. 307.

186

Kafesoğlu, Sultan Melikşâh Devri, s. 128.

187

Brosset, Histoire de la Géorgia, C. I, s. 346-349; Speros Vryonis, Nomadization and Islamization in

Asia Minor, Dumbarton Oaks Research Library and Collection, Washington 1975, s. 50-51.

188

Brosset, Gürcistan Tarihi, s. 307.

189

Vryonis, The Decline of Medieval Hellenism, s. 283-284.

190

etmiştir191. Sultan Melikşâh, Gürcü prensinin bu şartları kabul etmesi üzerine kendisine bağlı olan emîrleri bölge üzerine akın yapmamaları konusunda uyarmıştır192.

Selçukluların Kafkasya ve Doğu Anadolu üzerindeki faaliyetleri, Kelkit havzasındaki Selçuklu hâkimiyeti bakımından önem taşımaktadır. Selçukluların bölge üzerindeki akınları sayesinde Bayburt, Gümüşhane ve Artvin havalisinde yoğun bir Türkmen nüfusunun oluştuğunu söylemek mümkündür. Selçukluların ilerleyişi karşısında Hıristiyan nüfusun bir bölümü, Erzurum bölgesinin doğusundaki yerlere göç etmiş, diğer bir bölümü ise Bizans İmparatorluğu tarafından başka bölgelere iskân ettirilmiştir193.

Malazgirt Meydan Muharebesi’nden itibaren Anadolu’nun iç kesimlerine ve Kelkit havzasına olan Selçuklu akınları aralıksız devam etmiştir194. Selçuklular akın yaptıkları ülkelerde fetih amacını güttüklerinden dolayı karşılaştıkları halka toplu halde bir katliam girişiminde bulunmamışlardır. Zaten dönemin Ermeni, Gürcü ve Süryani kaynaklarında da görüldüğü üzere Bizans İmparatorluğu’nun despot yönetiminden rahatsızlık duyan bölge halkı, Selçukluları adeta bir kurtarıcı olarak görmüştür. Bu anlayış Selçuklu akınlarının işini de kolaylaştırmıştır. Özellikle Kelkit havzası olarak adlandırılan bölgenin Türklerin hayat standartlarına uygun özellikler taşıması, bu bölgenin Türkleşme sürecini arttıran en önemli amildir. Selçukluların Malazgirt Muharebesi’nden sonra Bayburt, Erzurum, Erzincan, Niksar, Amasya ve Sivas civarında çok sayıda köy kurarak bölgeyi bayındır hale getirmesi, bu savı destekler niteliktedir195. Selçukluların bu hızlı ilerleyişleri karşısında artık Bizans İmparatorluğu’nun yapabileceği pek bir şey kalmayacaktır.

191

Brosset, Gürcistan Tarihi, s. 308-309.

192

Kafesoğlu, Sultan Melikşâh Devri, s. 128; W.E.D. Allen, A History of the Georgian People from the Beginning down to the Russian Conquest in the Nineteenth Century, Routledge-Paul, London 1971, s. 94.

193

Tellioğlu, a.g.e., s. 87; Vryonis, The Decline of Medieval Hellenism, s. 169, 179.

194

Türklerin Anadolu’daki ilerleyişini Anonim bir Bizans kroniği söyle tasvir etmektedir: “… Kara ve deniz, sanki bütün dünya kâfir barbarlar (Türkler) tarafından işgal edildi ve ıssızlaştırıldı. Onlar Şark’ın (Anadolu) bütün köylerini, evleri ve kiliseleriyle birlikte yağma ettiler”. Bibliotheca Graeca, C. VII, Haz. Sathas, (1894), s. 169; Bkz. Turan, a.g.e., s. 282.

195

Benzer Belgeler