• Sonuç bulunamadı

Medyanın Hesap Sorma Rolünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar

3.6. Medyanın Hesap Sorma Rolü Önündeki Engeller

3.6.1. Medyanın Hesap Sorma Rolünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar

3.6.1.1. Basın Özgürlüğü Konusundaki Engeller

“Basın Özgürlüğü” kavramı, özellikle bilgi ve fikirlerin sansür edilmeden yayınlanması olmak üzere, basının faaliyetlerini özgürce yürütme hakkı anlamına

gelir. Bu hak, Almanya’da Anayasanın 5. Maddesinde şu şekilde belirlenmiştir: "Herkes, düşüncesini sözlü, yazılı ve resimli olarak serbestçe ifade etme ve yayma hakkına sahiptir. Basın özgürlüğü ve insanların radyo ve film yoluyla haber yapma özgürlüğü teminat altına alınmıştır. Sansür uygulanamaz." Örneğin, basın özgürlüğü, ancak çok özel durumlarda ve şartlar altında gazetecilerin dinlenmesini mümkün kılar ve onlara özgü haber kaynağını açıklamama hakkı şeklinde somutlaşır. Gazetecilik mesleğine giriş de devlet tarafından sınırlanmamaktadır. Özel gazetecilik okulları kendi idareleri altında, devletin bir müdahalesi olmaksızın gazeteci yetiştirmektedirler (http://www.konrad.org.tr).

Basın özgürlüğü, günümüze kadar dünyanın her yerinde tehdit altında bulunan önemli bir değerdir. Gazetecilerin kurdukları "Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü" gibi kuruluşlar sürekli olarak dikkatleri basın özgürlüğü ihlallerine çekmektedir ki bugün basın özgürlüğü sadece sansürlerden dolayı değil, aynı zamanda resmi veya özel medya tekelleri yüzünden, gazetecilerin öldürülmesi ve tutuklanması, korkutarak baskı uygulanması ve medyaya karşı uygulanan sert kurallar yüzünden de tehlikededir. Basının özgürlüğü, yasaların özel korumasını hak eden yüksek bir yasal haktır. Fakat bu değer, daha doğrusu sorumluluk erdemi de buna uygun düşmektedir. Ancak bu yargıya götürülebilir bir durum değildir, yani gazeteciler demokratik sistemin çalışmasına katkıda bulunmadılar diye tutuklanamazlar (http://www.konrad.org.tr).

3.6.1.2. Medyada Tekelleşme

Medyada tekelleşme veya yoğunlaşma, farklı medya sektörlerinde aynı grup veya şirket çıkarlarının birikmesini ifade etmektedir. Genellikle iki şekilde olmaktadır. Birincisi, kendi yazı işleri kadrosuna sahip medya organı sayısında azalma, ikincisi ise, birden çok medyanın kontrolünün bir kişi veya bir grup eline geçmesidir. İkinci grup kendi içerisinde farklı biçimlerde tezahür edebilmektedir. Çapraz sahiplik (cross ownership) olarak ifade edebileceğimiz durum, basın, radyo ve televizyon sektörleri arasında hisse alımı, satımı, aktarımının yanı sıra, yatay entegrasyon (horizantal integration) yoluyla bir şirket veya grubun aynı medya sektöründe birden çok yayın organını kontrol etmesi veya dikey entegrasyon (vertical integration) ile bir şirketin veya grubun medya sektöründe dağıtımdan üretim sürecine

kadar değişik bölümleri kontrol etmesi ya da çok taraflı medya entegrasyonu (multimedia integration) yoluyla bir şirket veya grubun bir çok medya sektöründe pay (ve söz) sahibi olması biçiminde gerçekleşebilmektedir (http://www.byegm.gov.tr)

Medya işletmeciliğinin de diğer işletmeler gibi kârlılık ve verimlilik esası üzerinde yaşıyor olması teknolojik ve mâlî rekabet ortamında ‘gazeteci medya patronu’ tipini de tehdit eden bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan medyanın, kamuoyu ve iktidarlar nezdinde büyük bir güç oluşturması da, yeni ekonomik anlayış çerçevesinde ‘patronların’ medyaya bakışını değiştirmiştir. Patronlar, pek çok şeyin yanında bir de medya patronu olmayı rekabet ve güç oyununun bir parçası olarak görmeye başlamıştır. Bu şekilde, dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de medya patronluğu yerini ‘patronun medyalarına’ bırakmıştır. Öte yandan, medyanın tek başına bir güç olması bir çok ülkede, bu güce sahip olan patronlara basın dışı sektörlerde kolay ve rakipsiz iş yapabilme imkânları oluşturmuştur. Ancak, bir çok ülke basın patronlarının basın dışı sektörlere açılmalarının ve özellikle de devlet ile bu tür ilişkilere girmelerinin önünü tıkayan hukukî düzenlemelere gitmiştir (http://www.byegm.gov. tr).

3.6.1.3. Medyanın Yeterince Etik Ve Bağımsız Olmaması

Medya etiği, medyanın tüm kesimlere olmasa da bir çoğuna daha iyi hizmet sunmasını sağlamak üzere, tercihen medya kullanıcılarıyla işbirliği içerisinde meslek üyeleri tarafından belirlenmiş bir dizi ilke ve kuralları içerir. Gazetecilik demokratik kurumlar içerisinde özel bir statüye sahiptir. Çünkü ne sosyal bir kontrata, ne seçimler ya da derecelere bağlı atamalar yoluyla oluşturulmuş bir güç yetkilendirme sistemine, ne de gazetecilik davranışlarını belirleyecek normları ortaya koyan kanunlara dayalıdır. Bu yüzden medyanın, prestijini ve bağımsızlığını korumak için iyi bir kamu hizmeti sağlamak olan ana sorumluluğunun çok iyi bir şekilde farkında olması gerekmektedir (http://www.byegm.gov.tr).

Medya etiği, kelimenin dar anlamıyla, yasal mevzuat, hatta ve hatta ahlak ile ilgili değildir. Bu, dürüst ya da saygılı olma meselesinden ziyade önemli bir sosyal işlevi üzerine alma meselesidir. Aslında, kaliteli hizmet kolay tarif edilebilecek bir kavram değildir. Elbette medya etiği sadece demokrasi içinde varolabilir. İnsanların

bağımsız bir şekilde düşünme ya da özgürce yaşama yetisine sahip olmadığına inanan bir insan, özdenetimi kabul edemez. Özdenetim sadece, işleriyle gurur duyan göreceli olarak başarılı bir medyanın ve yetenekli gazetecilerin olduğu ve ifade özgürlüğünün yaşandığı yerlerde ciddi bir şekilde düşünülebilir (http://www.byegm.gov.tr).

Ayrıca fakir ülkelerde zayıf bir tüketici yapısı vardır. Bu yüzden az reklam verilmektedir. Medya zayıf ve yozlaşmıştır. Ya da devlet tarafından kontrol edilmekte ve devletten para almaktadır. Bu da pek çok ülkede, resmi olarak demokratik bir sistem olsa da medya etiğinin ve bağımsızlığının geniş ölçüde yetersiz olduğunu göstermektedir (http://www.byegm.gov.tr).

3.6.1.4. Özdenetimsel Sorunlar

Basın kuruluşları ve mensupları, basın özgürlüğünü hem korumak hem de bu özgürlüğün istismarından kaynaklanacak ve kamuoyunda basının güvenilirliğini sarsacak davranışlara engel olmak amacıyla birtakım çözümler üretmek durumunda kalmışlardır. Basının çözüm arayışlarında ise genelde özdenetim dediğimiz, kendi kendini kontrol etmeyi sağlayan sistemler ortaya çıkmaktadır. Medya, devlet yönetimini elinde bulunduranlara karşı toplumun sesi olma ve toplumu bilgilendirme görevini yüklenmiştir. Bu görevini yerine getirirken de devletin ve iktidarı elinde bulunduranların yasal baskılarına uğramaktadır ve kamuoyundaki saygınlığını korumak için kendi içinde meslekî birtakım norm ve kurumlar oluşturmaktadır. Medyanın özdenetimi dediğimizde anlaşılan bu kurum ve kurallardır. Yani basının yasal yaptırımlardan kendini korumak için birtakım meslekî ve ahlâkî kurallar çerçevesinde kendi kendisini denetlemesidir (http://www.byegm.gov.tr).

Aynı zamanda, her ülkenin hükümeti devamlı olarak, medya gibi güçlü ve önemli bir etkileme aracını kendi çıkarları için kullanmak isteyecektir. Özellikle kanun yapıcı yönünden gelen bu tehlikelerden kurtulmak için, dünyanın çeşitli ülkelerinde basının özdenetimi sistemi doğmuştur. Bu alanda basına yol gösterecek çeşitli örnekler mevcuttur. Örnek olarak avukatların, hekimlerin ve vergi danışmanlarının kendi kendilerini kontrol için kurmuş oldukları barolar, tabip odaları ve iktisadi kontrol odaları gösterilebilir. Bu meslek kuruluşlarının hemen hemen tümü “kendi mesleklerinde düzeni sağlamak ve meslekî imtiyazların kötüye

kullanılmasını önlemek için bizzat çalışmalara girmek, bu görevi kanun yapıcıya bırakmaktan iyidir” fikrinden hareket etmişlerdir (http://www.byegm.gov.tr).

Özdenetim sistemleri hukukî bakımdan, kuruluşları ve çalışmaları açısından incelendiğinde genellikle ikiye ayrılmaktadır. Bunlar gönüllü kuruluşlar ve kanuna dayanan kuruluşlardır. Gönüllü kuruluşların başarılı olabilmelerinin en önemli koşulu, basın tarafından kabul edilmiş olması, saygınlık kazanabilmesi ve kamuoyunun desteğini alabilmesidir. Özellikle basın mensupları arasında bir konsensüs sağlayarak kurulursa ve olabildiğince kapsayıcı olursa başarılı olur. Yoksa etkinliği ve saygınlığı olmayan kurumlar olarak kalabilirler. Gönüllü kuruluşların başarılı olamadığı koşullarda ise kanunla kurulan kuruluşlar gündeme gelmektedir. Ancak bu durumda da basının bağımsızlığı tartışmalı hale gelmekte ve bu, daha da vahim neticeleri beraberinde getirebilmektedir (http://www.byegm.gov.tr).

Benzer Belgeler