• Sonuç bulunamadı

Gündem Belirleme ile ilgili literatürdeki ilk çalışma Walter Lippmann’a aittir. Lippmann’ın 1922 tarihli “Public Opinion” (Kamuoyu) adlı çalışmasında medya görüntüsünde baskın olan unsurların, medyayı izleyenlerin zihnindeki görüntüde de baskın ya da öncelikli hale geldiği düşüncesi ortaya atılmıştır. Kavramın ilk kez yayınlandığı 1927 yılında; medyanın insanlar üzerindeki etkilerinin güçlü olduğunun düşünüldüğü dönem (1920-1940) ve ardından medya etkilerinin sınırlı olduğunun düşünüldüğü dönem (1940-1960) geride kalmış, yavaş yavaş medyanın etkilerinin sanılan kadar sınırlı olmadığı ve belki de güçlü olduğuna dair düşünceler gündeme gelmeye başlamıştır.

Gündem Belirleme; medya, kamu ve siyasal gündem arasındaki ilişkiden oluşan bir süreçtir ve gündemlerin etkileşim içerisinde olduğu düşünülür. Gündem Belirleme üzerine ilk sistematik çalışmalar Mc Combs ve Shaw tarafından yapılmış ve o tarihten itibaren gündem belirleme modelini temel alarak, medyanın, özellikle kamu gündemi üzerindeki etkisini, çeşitli açılardan ortaya koymaya çalışan bir çok çalışma yapılmıştır.

Gündem Belirleme Kavramı ile tanımlanmak istenen şey, medyanın insanlar üzerindeki etkilerine yönelik bir açıklamadır. Medyanın insanlar üzerindeki etkilerinden söz edildiğinde artık, belli düzeylerden söz edilmektedir (Göker ve Doğan, 2011: 50).

İlk düzey, farkında olma ya da farkına varma/vardırma düzeyidir. İkinci düzey, bilgi edinme düzeyidir. Üçüncü aşamada ise tutum geliştirme düzeyi vardır. Dördüncü düzey ise davranış değişikliği düzeyidir. O halde iletişimin beş ayrı düzeyde tanımlanan etkileri arasında, gündem belirleme yaklaşımı, hangi düzeyi açıklamaktadır? Mc Combs ve Shaw bu sorunun yanıtını bilişsel düzey şeklinde özetlemektedir (Yüksel, 2007: 577).

“Çerçeveleme” ve “Öne Çıkarma” ya da “Önemlileştirme” gibi başka araştırma yaklaşımları da gündem belirleme sürecine müdahale eden unsurlar olarak ele alınmaktadır.

Gündem Belirleme, kitle iletişim araçlarının halk üzerinde etkili olmasının olası yollarından biridir ve medyanın haberleri sunuş yoluyla, halkın düşündüğü ve konuştuğu konuları belirlediği düşüncesine dayanmaktadır. Ne kişiler, ne de kanaat önderleri kitle iletişim araçlarının konular arasında seçme etkinliğini kontrol edebilirler. Kamuoyu için gündem hazırlayan medya, kitle iletişim araçlarının önceliklerini halkın öncelikleri haline getirmektedir (Mc Combs ve Shaw, 1972:176- 187).

Gündem Belirleme Kuramı bu çerçevede bireylerin bir şeyi fark etme, bir şeye ilişkin haberlere ulaşma düzeyi olan ilk düzeyi açıklamaya çalışmaktadır. Medyanın bir konuya verdiği sıklık derecesi, haberin uzunluğu, başlığın genişliği, konumu gibi unsurlar bir konunun ne kadar önemli olduğunun algılanmasına etki etmektedir (Martin, 1989: 52).

Medyanın, siyasal gündemin belirlenmesi sürecinde çok çeşitli roller üstlenebildiği de bir gerçektir. Medya, eş zamanlı olarak olaylar ve hikayeler üretirken, olayları haberleştirerek aktif bir rol içine girebilmektedir. Mevcut enformasyonu toplama ve yeni enformasyon aktarmanın ötesinde, hangi konuların politik gündemin bir parçası olacağını belirlemeye çalışmakta ve diğer politik aktörlerin yapabileceği gibi, gündemleri etkileyerek politika sürecinde politik oyuncular haline gelebilmektedir (Terkan, 2007: 562).

Kitle iletişim araçları konuşulabilir konuların evrenini şekillendirir. Bu konuların bireylerin zihninde seçilmesi ve değerlendirilmesi için de bir söylem düzeni kurgular (Sholle, 1994:245).

Buradan hareketle gündemde hangi konuların yer alacağı ve gündemin genel görünümü kitle iletişim araçları tarafından belirlenir (Neumann,1998:177). Kitle iletişim araçlarının gündemini siyasi iktidarı paylaşanlar belirler.

Medya, bir yandan olaylar ve öyküler oluştururken bir yandan da, olayları haberleştirerek aktif ve belirleyici bir konuma gelebilmektedir. Politik aktörler gibi, gündemleri etkileyerek politika sürecinde, politik oyuncuların içinde yer alabilmektedir. Böylece, sadece bazı konuları öne çıkararak gündemin içeriğini etkilemekle kalmamakta, aynı zamanda politika sürecinin doğasını ve hareketlerini de etkilemektedir.

Haber medyası, çeşitli siyasal iletişim içeriklerini taşır. Gündem Belirleme yaklaşımına göre, haber medyası, izleyicilerin hangi siyasal gündem hakkında düşüneceklerini belirler. Bu suretle izleyicilerin ön kabulleri medya tarafından inşa edilmiş olur. Gündemi kuranlar gazetecilerin kendileri değildir. Onlar sadece aracı konumundadırlar. Haber yapılırken siyasal analizler değersizleştirilir. İzleyicilerin dikkatleri maddi kaynaklar üzerinde yapılan toplumsal mücadelelerden, buna bağlı olan ırksal, bölgesel ve sınıfsal çatışmalardan uzaklaştırılarak bireysel hikayelere, yönlendirilir (Gans, 1983).

“Medya ne düşüneceğimizi söylemede başarılı olmayabilir, fakat ne hakkında düşüneceğimizi söylemede son derece başarılıdır” görüşü, gündem belirleme yaklaşımının temel düşüncesini yansıtmaktadır (Cohen, 1963:13).

Gündem belirleme araştırmalarında, ikinci aşama olarak değerlendirilen bu yaklaşım, gerek konuların seçimi gerekse o konularla ilgili çerçevelerin seçiminde güçlü gündem belirleme etkilerini ortaya koymakta ve haber çerçevelerinin, özellikle kamu gündemini nasıl etkilediği üzerinde yoğunlaşmaktadır (Mc Combs ve Bell, 1996:106).

Konuların istenildiği şekilde kamuoyunun dikkatini çekebilmesi için bazı yönlerin seçilerek belli çağrışımlarla birlikte sunulması konu alan “Çerçeveleme”, “İkinci Aşama Gündem Belirleme” çalışmalarında öne çıkmaktadır. Bir resmin duvardaki diğer nesnelerden ayrılmasını sağlayan resim çerçevesi gibi haberlerde de ele alınan konularla ilgili durum tanımları yapılarak konunun nasıl tartışılacağının da bilgisi verilir (İrvan, 2001: 93, Yüksel, 2001: 107-112, Mutlu, 1994:35).

Haber çerçevesi ya da haberlerde sunulan çerçeveler ise bir olay ya da konu ile ilgili haberi anlamlı hale getirmek için oluşturulan; haberde nelerin içerileceğini, nelerin dışarıda bırakılacağını belirleyen genel bağlamdır(Atabek ve Uztuğ, 1998:100). Bu şekilde medya içeriklerinde sunulan çerçeveler, insanlara “nasıl düşüneceğini” de söylemektedir.