• Sonuç bulunamadı

2. Bölüm

3.1. Hürriyet Gazetesi’nin Tarihçesi

3.1.3. Erol Simavi Dönemi (1968-1994)

Hürriyet gazetesinde “Erol Simavi dönemi” 1968 yılında başlamıştır. Haldun Simavi’nin ayrılmasıyla Hürriyet’in tek sahibi Erol Simavi olmuştur. O da gazeteciliğe ağabeyi gibi babası Sedat Simavi’nin yanında başlamıştır. Küçük yaşlardan itibaren gazeteciliğin içinde, mesleğin değişik noktalarında çalışmıştır.

Erol Simavi, Hürriyet’i 25 yıl tek başına yöneterek Türk basın hayatında iz bırakmıştır. Onun döneminde Hürriyet gazetesi gerek yayın politikası gerekse yapısal özellikler bakımından önemli gelişmelere imza atmıştır. Hürriyet’in sahip olduğu “Türkiye’nin en güçlü gazetesi kimliği” pekişmiş ve Erol Simavi birçok özelliğiyle ön plana çıkmıştır. Hasan Pulur, o dönemi şu sözlerle anlatır:

“Hürriyet’teyiz, patron Erol Simavi, yönetici kadrosunu değiştirmiş; bir gece ansızın Nezih Demirkent’i görevden almış, gazeteyi Çetin Emeç ile Arda Gedik’e teslim etmiş, ikisi de babadan gelme demokrat, biri İçişleri Bakanı; ihtilal günü “ya Allah!” diyerek, Harp Okulu’nun penceresinden atlayarak intihar eden Namık Gedik’in oğlu, diğeri de Son Posta Gazetesinin sahibi Bursa DP milletvekili Selim Ragıp Emeç’in oğlu. Gazetede köşesi olan iki yazar var, biri Oktay Ekşi, diğeri de biz. İkimiz de CHP’li tanınıyoruz. -Gidelim Erol Bey’le konuşalım- dedik, endişelerimiz var bizim muhatabımız kim olacak? Erol Simavi’ye çıktık, Oktay Ekşi’nin ağzı laf yapar, üstelik “başyazar etiketi” var. Başladı konuşmaya, derdimizi anlatmaya... Erol Simavi kalktı, bizi ellerimizden tuttu, pencerenin önüne götürdü, Cağaloğlu meydanı cıvıl cıvıl, insanlar konuşuyor... -İşte sizin muhatabınız!- Önce bir duraksadık sonra anladık, Erol Simavi bize halkı gösteriyor. Kulakları çınlasın... Ayrılıncaya kadar -muhatabımız- hiç değişmedi” (Pulur, 2012).

Erol Simavi döneminde Hürriyet’in bir gazete olmanın sorumluluğunun yanı sıra zaman zaman onun dışına çıkarak toplumsal bir örgütleyici ve kitleleri belirli konular etrafında harekete geçirici katalizör işlevi görmüştür. Bu faaliyetleri arasında

kampanyası dikkat çekicidir. Kampanya sonucu söz konusu gemi donanmaya teslim edilmiştir. Keza, 1983 yılında Zonguldak Kozlu'da grizu faciasında ölen 96 kişi için başlatılan kampanyada madenci ailelerine yardım edilmiştir. Bu olayın ertesinde gazete; “Hürriyet, okurlarını kara elmas şehitlerinin ailelerine yardıma çağırıyor” başlığı ile yayımlanmıştır. “Büyük acıya ortak olalım” manşetini kullanan Hürriyet, gazete olarak 10 milyon 250 bin Lira ile bağışta bulunarak kampanyayı açtığını duyurmuştur. Gazete, Ziraat Bankası hesap numarasını yayımlayarak okurlarını kampanyaya destek vermeye çağırmıştır (Özkır,2012).

Bu süreçte gazetenin logosunda da düzenlemeye gidilmiştir. Hürriyet’in logosu 1 Haziran 1975 tarihinde yenilenmiştir. Logoya 30 Ağustos 1987 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk silueti de eklenmiştir. Erol Simavi, bu durumu, Atatürk’e yönelik sataşmalara bir cevap olarak nitelendirmiştir. 1988 tarihinde de logodaki "Günlük Müstakil Siyasi Gazete" ifadesi çıkarılmıştır.

Başyazarlık konusunda Hürriyet gazetesi farklı bir yaklaşım izlemiştir. 1974 yılından itibaren Oktay Ekşi gazetenin başyazarı olmuştur. Böylece gazete sahibi olmayan biri, başyazar olarak görev yapmaya başlamıştır. Hürriyet, Erol Simavi patronluğunda ve Necati Zincirkıran’ın yayın yönetmenliğinde “1 Milyon tirajına” ulaşmış ve bu başarısını manşetten ilan etmiştir.

Hürriyet gazetesinin sahibi Erol Simavi 1977 yılında babası ve gazetenin kurucusu Sedat Simavi adına Sedat Simavi Ödülleri'ni başlatmıştır. Sosyal bilimlerden fen ve sağlık bilimlerine, edebiyat ve sanattan spora kadar pek çok önemli dalda ödül verilmektedir.

Erol Simavi, gazeteyi 1994 yılında Aydın Doğan'a sattıktan sonra yine babası Sedat Simavi'nin kurucusu olduğu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne 500.000 dolar kadar bir bağış yaparak ödülün devam etmesini istemiştir. O zamandan beri Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bu ödülü vermeye devam etmektedir. (Kongar, 2012).

Hürriyet’in kurumsal kimliği açısından önemli bir adım da 1 Mayıs 1979 tarihinde Erol Simavi Hürriyet Vakfı’nın kurulması olmuştur. Vakıf, Hürriyet’in geleceğini teminat altına almayı ve Erol Simavi sonrası gazetenin altyapısını sağlamlaştırmayı hedeflemiştir.

Simaviler için ‘halk’ vurgusu önemli olmuştur. Erol Simavi, Hürriyet’in sahibi olduğu yıllarda halk ile siyasi-askeri-bürokratik iktidar arasında dengeli bir ilişki kurmuş ve bunu korumuştur. Siyasi yönü çok güçlü olaylar bile sıradan ve insani bir boyutundan bakılarak işlenmiştir. Erol Simavi1988 yılında gazeteciliğe bakışı ve Hürriyet’teki uygulamaları konusunda en kapsamlı açıklamaları Emin Çölaşan’a verdiği röportajda yapmıştır. Simavi’ye göre gazetecilikte saygınlık tirajdan daha önemlidir.

Erol Simavi’nin, 19 Nisan 1989 tarihinde dönemin başbakanı Turgut Özal’a yazdığı mektup medya-siyaset ilişkileri açısından önem taşımaktadır. Simavi, “Sayın Başbakan” başlığıyla dokuz sütun üzerinden sürmanşetten verilen açık mektubunda, “Birinci kuvvet Türkiye’de Ordu mu? Hayır, basındır. İkincisi Ordu’dur. Ordu’yu ihtilallere basın hazırlar!” demiştir. Bu açıklama bir anlamda Simavi tarafından dönemin başbakanına verilen “medya muhtırası” olarak değerlendirilmiştir. (Barutçu, 2012: 123).

Erol Simavi yönetimindeki Hürriyet gazetesi 1993 yılında, Cağaloğlu Cemal Nadir Sokak’taki binasından, İkitelli’deki lüks binasına taşınmıştır. (Wikipedia, b.t).

Erol Simavi döneminde Hürriyet’te kısa süreli bir Haldun Simavi dönemi daha olmuştur. 1970 yılının sonlarına doğru Hürriyet’te tirajlar düşmeye ve gazetede işler kötüye gitmeye başlayınca Haldun Simavi kardeşine yardım etmek için Hürriyet’e geri dönmüştür.

Hürriyet gazetesinde, sırasıyla; Necati Zincirkıran, Ferhan Devekuşoğlu, Orhan Erkanlı, Muammer Kaylan, Nezih Demirkent, Çetin Emeç, Seçkin Türesay, Erol Türegün, Çetin Emeç, Rahmi Turan ve Ertuğrul Özkök genel müdür, genel yayın yönetmeni olarak görev yapmışlardır. Hürriyet, 1994’te Aydın Doğan’a satıldığında Ertuğrul Özkök genel yayın yönetmeni olarak görevine devam etmiştir.

1990’larda ve 28 Şubat’a uzanan süreçte medya-asker ilişkisi yeniden öne çıkmıştır. Neo-liberali politikalar medyayı da bu dönemde etkilemiştir. Sermaye- medya bütünleşmesinin yaşandığı bu süreçte, medya-asker ve medya-siyasetçi ilişkisindeki dengeler dönemin koşullarına göre değişmiştir.