• Sonuç bulunamadı

2. Bölüm

3.1. Hürriyet Gazetesi’nin Tarihçesi

3.1.4. Aydın Doğan Dönemi

Türkiye’nin ekonomik, siyasal, toplumsal yapılanmasında önemli bir kırılma yaratan 24 Ocak Kararları ve ardından gelen 12 Eylül askeri darbesi gazetecilik alanında da pek çok açıdan dönüm noktası sayılabilecek bir dönüşüm sürecini başlatmıştır. Bu sürecin esaslı sonuçlarından biri, gazetecilik alanında küçük ölçekli girişimlerin kısa zamanda ömürlerini tüketmeleri ya da daha büyük yapılara katılmalarıyla birlikte yerlerini büyük sermaye gruplarının egemenliğine bırakmaları olmuştur (Adaklı, 2006a:137).

1970’li yıllardan itibaren alanda yüksek bütçeli teknolojik yatırımlara ihtiyaç duyulması, 1990’ların başında ticari televizyon yayıncılığının başlamasıyla televizyonun gazetelerin önemli bir rakibi haline gelmesi, gazetelerin gelirlerinin önemli bir kısmını reklamların oluşturmaya başlaması vb. bir dizi gelişme gazeteciliği, büyük sermayeye ihtiyaç duyan bir alan haline getirmiştir. Diğer taraftan gelişmekte olan sektörel bir alan, siyasal iktidar karşısında önemli bir güç/araç, rakip sermaye grupları karşısında avantaj sağlayan bir savunma/saldırı silahı, geniş kesimler nezdinde etkili bir prestij ve güç olarak gazetecilik birikimlerini başka alanlarda elde etmiş olan sermaye grupları için de çekici bir alan niteliği kazanmıştır (Duran, 1999:92). Bu süreçte serbest piyasa ekonomisine dayalı, kâr eksenli örgütlenmiş, popüler ticari kitle gazeteciliğinin öne çıktığı gazetecilik alanında sermaye merkezli bir dönüşüm ortaya çıkmıştır.

Koloğlu, 24 Ocak Kararları ile devletin kağıda tanıdığı sübvansiyonu kaldırmasını sonucu fiyatının üç katına çıktığını belirtmiştir. Böylece sadece reklam verme gücüne sahip büyük sermayenin onayladığı yayınların yaşamasına imkan veren bir ortam oluşturulmuştur. 1979’da basının reklam gelirlerinin yaklaşık yarısını oluşturan resmi ilanların payının günümüzde yüzde üçlere inmesinin medyanın büyük sermaye sahibi kuruluşların tam kontrolü altına girmesinin işareti olarak değerlendirmektedir (Koloğlu, 2003:33).

1980’ler Türkiyesi’nde sermayenin medyaya girişini özendirecek nedenlerin oluştuğunu belirten Sönmez, bunları;

“Dördüncü gücü paylaşma siyasi çevrelerde itibar görme ve gerektiğinde elindeki silahı savunma yeri gelince saldırı amaçlı kullanma, bu sayede diğer sektörlerdeki yatırımların etkinliğini artırma, (devlet ihaleleri alma, özelleştirmelerden pay alma, devlet bankası kredilerinden yararlanma vb.), devlet teşviklerinden ve diğer rantlardan öncelik kapma, medyayı grubun banka ve şirketlerinin reklamında kullanma, medyayı kullanarak pazarlama faaliyetlerini artırma, finans sektörünün gözde olduğu 1980 sonrası dönemde itibar, güven isteyen finansçılıkta medyadan yararlanma…” olarak sıralamaktadır (Sönmez, 2003:110).

Türkiye’de özellikle 1980 sonrası meydana gelen köklü değişiklikler sonucunda, basın sektörü çok önemli bir alan haline gelmiş ve 1980 sonrası sektöre giriş yapan büyük sermaye ile birlikte profesyonel işletmecilik anlayışı doğrultusunda mal üreten ve yatırım yapan ve serbest piyasa koşullarına göre hareket eden bir sektör haline gelmiştir (Özgen, 2004:64).

Özsever’e göre, süreç 1980’lere kadar “medyanın holdingleşmesi” şeklinde ilerlerken, 1980’ler ve 1990’lı yıllardan itibaren “holdinglerin medyaya girişi”ne dönüşmüştür (Özsever,2004:19). Bu süreç, dönemin önemli gazetelerinden Milliyet’in 1980 yılında işadamı Aydın Doğan satın alınması ile başlamış, toplumsal kaynakların dağılımından hukuki yapıya kadar alanın hemen tüm kural ve gelenekleri yeniden yapılanmıştır.

Erol Simavi, medya dışı sermeyenin basına girmesiyle yaşanan değişim ortamına uzun süre direnmiştir. Ancak, 1994 yılında Hürriyet gazetesinin yüzde 25 hissesini Erol Aksoy’a satmıştır. Fakat, Erol Aksoy, geri kalan hisseleri al(a)mayınca gazeteyi Aydın Doğan satın almıştır. Doğan’dan önce gazetenin yüzde 25 hissesini satın alan o dönem Show TV’nin de sahibi olan Erol Aksoy gazeteyi satın almaktan vazgeçme sebebini bir röportajında şu sözlerle anlatmaktadır:

"1994 krizi geldi. Erol Simavi üç kere bana teklif etti. -Bu senin hakkındır, yüzde 25"ini aldın; 70 milyon dolar daha ver, Hürriyet’i al- dedi. Bir; Simavi -Oğlumun, Sedat’ın payını öde, benimkini daha sonra ödersin- demesine rağmen, bankacı olduğumdan İktisat Bankası’nı zaafa uğratmamak için 70 milyon dolar ödemek istemedim. İki, ailem istemedi, eşim istemedi. Ben size eşimle ilgili bir şey söyleyeyim. Açıkça bir gün, -Erol ben, ormanda spor yaparken yanımda korumanın koşmasını, çoluk çocuğumun korumalarla büyümesini istemiyorum. Ben medyadan

çıkıyor, dostlarımızı kaybediyoruz. Onun bunun ahını alarak yaşamak istemiyorum. Bak eski gazete sahiplerinin ahlarına, ailelerine. Bak Ercüment Karacan’a, bak Erol Simavi’ye, oğullarına, kızlarına, Haldun Simavi’ye. Ben gazete sahibi olmanı istemiyorum- dedi. Ben onu dinledim ve Erol Simavi Bey’e teşekkür ettim." (Aksiyon, 2003).

Milliyet ve Hürriyet ile beraber basında önemli bir güç olan Doğan, Yay-Sat Dağıtım şirketini de kurarak medya, finans, otomotiv, pazarlama, enerji unsurlarından oluşan yapısına Petrol Ofisi'ni de eklemiş ve kendisine yeni bir alan açmıştır. (Bianet, Anonim, b.t).

Gazetenin satışının dillendirildiği günlerden 30 Eylül 1989’da Hürriyet gazetesinin birinci sayfasından, “İnsan Hürriyet’ini satar mı? Satmaz!” şeklinde kamuoyuna seslenen Erol Simavi’nin dönemin iktidarı ve Asil Nadir gibi iktidar tarafından basına sokulan yeni rakiplere yönelik bu meydan okumasından beş yıl sonra, Hürriyet’in manşetinden Türk basınının ‘amiral gemisinin’ satıldığı açıklanmıştır. 29 Haziran 1994 tarihli Hürriyet’e göre, Hürriyet Holding’in yüzde ellisini Aydın Doğan satın almıştır.

Basının bu yeni döneminde, gazetelerin işleyiş yapısı da değişmektedir. Doğrudan patron adına gazeteyi bir işletme olarak yöneten yayın yönetmeni modeli uygulanmaya başlamış; Hürriyet gazetesi de bu modelin başarılı örneklerinden biri olmuştur (Adaklı, 2006b: 417).

Aydın Doğan’ın Hürriyet’i satın almasından sonra Hürriyet İcra Kurulu Başkanlığı görevini de üstlenen Ertuğrul Özkök, gazetecilik ile yöneticilik işlerini birlikte yürüterek grubun iş ilişkilerini patron adına takip etme sorumluluğunu da üzerine almıştır.

Aydın Doğan dönemi ile birlikte, Hürriyet gazetesindeki ilk yapısal değişikliklerden biri çalışanların sendikal hakları konusunda olmuştur. Doğan, sendikalaşmaya karşı olmuştur. Sendika üyeliğini devam ettiren gazetecilerle yollarını ayırmıştır. Aydın Doğan, Milliyet gazetesinde gerçekleştirdiği uygulamayı Hürriyet gazetesini satın aldığında hayata geçirmiş ve Hürriyet’teki sendikasızlaştırma hareketi onun satın almasından sonra başlamıştır (Özkır, 2012).

Hürriyet gazetesinde yeni dönemin getirdiği zorunlu değişimlerin, teknolojik gelişmenin ve büyümenin dışında ana tema ve duruş noktasında önemli bir değişim yaşanmamıştır. Doğan Medya Grubunun, 2002 yılında Hürriyet gazetesini ve Doğan Medya Grubu’na bağlı tüm yazılı ve görsel kuruluşları kapsadığı belirtilmiştir. 20 başlık altında toplanan Yayın İlkeleri’nin duyurusunu yapılmıştır. Bu ilkelerle birlikte 6 maddeden oluşan “Hürriyet’in Değerleri”ne de yer verilmiştir. Bu değerler; demokratik, özgürlükçü, laik, farklılıklara ve basın etiğine saygılı ve toplumsal sorumluluk sahibi olmak şeklinde açıklanmıştır.

Aydın Doğan döneminde uzun süre Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yapan Ertuğrul Özkök, Hürriyet el değiştirmeden önce 17 Nisan 1990 tarihinden itibaren Erol Simavi döneminin son yayın yönetmeni olarak künyede yer almaktadır.

Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Doğan Yayın Holding (DYH); gazete, dergi ve kitap yayıncılığı, televizyon, radyo yayıncılığı ve yapımcılığı, internet, dijital dünya, basım, dağıtım ve yeni medya alanlarında faaliyet göstermektedir. Doğan Yayın Holding A.Ş., 1980 yılında Miltaş Milliyet Basım Malzemeleri İthalat ve Ticaret A.Ş. ismiyle kurulmuş olup 1981 yılında Milliyet Yayın A.Ş. adını almıştır. Kasım 1994’te, Doğan Yayın Holding A.Ş. adını aldıktan sonra Şubat 1996’da Hürriyet Holding A.Ş. ile birleşmiştir. Doğan Yayın Holding, Sermaye Piyasası Mevzuatı ve Sermaye Piyasası Kurulu düzenlemelerine tabi olup; hisseleri 6 Ağustos 1998 tarihinden itibaren İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem görmektedir (DYH, Faaliyet Raporu, 2012).