• Sonuç bulunamadı

Medya, çağımızın veba hastalığı olarak itham edilmektedir. Bireyi çaresizliğe itmekte, olumsuz tesirlerle yüz yüze getirmektedir (Pınar, 2006: 31-32). Birey psikolojik olarak nefret, öfke, kıskançlık, açgözlülük gibi hissiyatlar içerisine girmekte ya da güvensizlik, acizlik gibi ruhsal çöküntülerin içerisinde hapsolmaktadır (Kaplan, 2016: 64). Bu sebeple medyadaki Ģiddet sahnelerinin insan davranıĢlarına etkisini açıklayan altı adet kuram geliĢtirilmiĢtir. AĢağıda bu kuramlar ayrıntılı olarak açıklanmaktadır.

2.8.1. Uyarma Kuramı

Uyarma kuramının öncüsü, P.H.Tannebaum ‟dur. (Yıldırım, 2008: 19). Bu kurama göre fiziksel iletilerin anlaĢılabilmesi için çevredeki olayları anlamlandırmak gerekmektedir (Yengin, 2010: 72). Çünkü bireyin ruhsal ve duygusal dünyasında sürekli değiĢimler meydana gelmektedir. Bilim insanlarına göre ise, medyanın aktardığı fiziksel iletiler insanları uyarıp kıĢkırttığı zaman kiĢinin özel yaĢamına etki yapmaktadır (Korkmaz, 1997: 60).

Televizyonda yer alan Ģiddet içerikli programlar, seyirciyi heyecanlandırıp uyarmaktadır. Sadece Ģiddet programlarıyla sınırlı da değildir. Erotik ve komedi programları da uyarılmaya neden olmaktadır (Özkan, 2013: 56). Fakat uyarma kuramı, medyadaki Ģiddet sahnelerinin bireyi saldırganlığa yönelttiğini de deneylerle kanıtlamıĢtır. Televizyon izleyen bir birey komedi programı izliyorsa son derece mutlu, Ģiddet içeren bir program izliyorsa son derece agresif ve sinirli olur (Yıldırım, 2008: 19). Seyirci Ģiddet içerikli bir program izlediğinde ve dıĢ faktörler uyardığı

takdirde kızma, agrasif tepki gösterme gibi durumlar meydana gelebilir (Özkan, 2013: 56). Fakat televizyondan öğrenilen davranıĢların, baĢka bir davranıĢ yerine konulup konulmayacağı belirsiz kalmıĢtır (PazarbaĢı, 1998: 13).

2.8.2. DuyarsızlaĢma Kuramı

DuyarsızlaĢma kuramının öncüsü, Berkowitz ‟dir. Bu kurama göre televizyonda Ģiddet içerikli programları tekrar tekrar izleyen bir birey, Ģiddete tepki vermeyip duyarsızlaĢmaya baĢlamaktadır (Yıldırım, 2008: 19). Ġnsanlarda Ģiddetin oluĢumundan ve olumsuz düĢüncelere kapılmaktan rahatsızlık duyulmaması gibi tepkiler gözlemlenebilir. Ama aynı zamanda bu insanların saldırgan davranıĢlar içeren planlar kurmaya yatkın olması da bir ihtimaldir (Özkan, 2013: 57).

DuyarsızlaĢma kuramına göre insanlar Ģiddete karĢı tahammül düzeyi artan ya da esnek davranıĢlarda bulunan kiĢilere de dönüĢme durumları da söz konusudur. Dolayısıyla bu tür insanlarda Ģiddete verilen tepki ile Ģiddeti kabullenme düzeyi ters orantılıdır. ġiddete verilen tepki her ne kadar azalırsa, kabullenme düzeyleri de o kadar artmaktadır. Fakat Ģiddete verilen tepki her ne kadar artarsa, kabullenme düzeyi de o kadar azalır (Özkan, 2013: 57).

2.8.3. Catharsis (Arınma) Kuramı

Catharsis (Arınma) kuramının öncüsü Aristotales‟dir. Daha sonra Freud ve Berkowitz‟de bu kurama yönelik görüĢlerde bulunmuĢlardır (Yıldırım, 2008: 21). „‟Catharsis‟‟ ise, Yunanca kökenli bir kelimedir. Anlam olarak, temizlenme, arınma anlamlarına gelir (Özkan, 2013: 59). Kuram olarak arınma, Ģiddettin temelde gerginliği azalttığını savunmaktadır. Bu kurama göre Ģiddet aslında fantazya (gerçek olmayan, sahte, yapay vs.) görüntülerle sunulur. Ġzleyiciler bu görüntüleri izleyerek, deĢarj olurlar ve rahatlarlar (PazarbaĢı, 1998: 12). Çünkü izlediklerinin tamamıyla kurgusal olduğunu bilirler. Ġzlerken kendilerini psikolojik olarak rahatlamıĢ bulurlar (Özkan, 2013: 59).

Catharsis kuramı diğer kuramların aksine, medyanın Ģiddeti körüklemediğini, insanları stresten ve bunalımlardan arıttığını savunmaktadır. Bu kurama göre, medya saldırganlığa teĢvik etmemektedir (Özer, 2013: 59-60). Aksine medyadaki Ģiddet

içerikli programlarla karĢılaĢan bir birey, Ģiddete yönelik eğilimini boĢaltmasıyla saldırganlık davranıĢından arınmaktadır (Yıldırım, 2008: 21).

2.8.4. Engellenme Kuramı

Engellenme kuramı ilk olarak Yale Üniversitesi tarafından ortaya atılmıĢtır. Bu kuramı ortaya atan kiĢiler Dollard, Doob, Miller, Mowrer ve Sears‟dır (Kapıcıoğlu, 2008: 18). Kuramın en önemli öncüsü, Berkowitz‟ dir (Yıldırım, 2008: 21). Berkowitz‟e göre, Ģiddet baĢlı baĢına bir sorun olup, engellenme sonucu ortaya çıkmaktadır (Yavuz, 2009: 11). Engellendiğini hisseden kiĢi, öfkelenir. Öfkelenen kiĢi de saldırgan davranıĢta bulunabilir. Her engellenme nedenin de bir saldırganlık içgüdüsü, her saldırganlık duygusunda bir engellenme içgüdüsü bulunmaktadır (Kapıcıoğlu, 2008: 18-19).

Engellenmenin ortaya çıkmasının ise baĢlıca üç ana nedeni bulunmaktadır. Birincisi; amaçların, isteklerin veya değerlerin gerçekleĢtirilmesinde karĢılaĢılan sürekli müdahaledir. Ġkincisi, toplumun yaĢadığı ortak deneyimdir. Üçüncüsü ise, toplumun yapısındaki gerilimden kaynaklanmaktadır (KeleĢ ve Unsal, 1982: 17). ġiddet içerikli programlarda, insan davranıĢlarıyla ilgili bu üç durum gözlemlenmesinden ötürü saldırganlık artmaktadır (Yıldırım, 2008: 21).

2.8.5. Sosyal Öğrenme Kuramı

Sosyal öğrenme kuramının temelinde deneysel çalıĢmalar yatmaktadır. Ġlk kez Gabriel Tarde tarafından 20. yüzyılın baĢlarında ortaya atılmıĢtır. Albert Bandura sosyal öğrenmenin öncüsü olup, 1961 yılında sosyal öğrenme kuramına yönelik araĢtırmalar gerçekleĢtirmiĢtir (Yengin, 2010: 70). Sosyal öğrenme kuramın en önemli özelliği, baĢkalarını taklit ederek öğrenme düĢüncesidir (Ulusoy, 2008: 31). KiĢi medyada gördüğü bir insanı model alabilir ya da o kiĢiyi taklit edebilir. Taklit ettiği kiĢinin kiĢiliğini benimseyebilir, onun istediklerini isteyebilir. Ona benzemek için değerlerini değiĢtirebilir. KiĢi seçtiği modelle aynı niteliklere sahip olduğunu düĢünüyorsa, o modelin yaptığı davranıĢları yapmaya ihtiyacı varsa ya da yaptığı davranıĢ sonucunda bir ödül alıyorsa o modeli taklit etme yoluna gider (PazarbaĢı, 1998: 3-5).

Bandura ve arkadaĢları bu konuyla ilgili „‟Bobo Bebek‟‟ adlı klasik bir deney yapmıĢlardır. Deney 37-69 aylık arası değiĢen 36 kız ve 36 erkekten oluĢan çocuklar üzerinde Stanford Nursery okulunda gerçekleĢmiĢtir (Özkan, 2013: 58). Çocuklar iki gruba ayrılmıĢlardır. Ardından oyuncak bir bebeğe bir yetiĢkin tarafından uygulanan Ģiddet olayı izletilmiĢtir. Birinci gruba izletilen Ģiddet olayının yanı sıra, Ģiddet uygulayan kiĢiye verilen cezayı da göstermiĢlerdir. Böylelikle birinci gruptaki çocuklar, saldırgan bir tutum sergilememiĢlerdir. Ancak ikinci gruba sadece Ģiddet olayı gösterilip, verilen ceza olayı gösterilmemiĢtir. Böylelikle ikinci gruptaki çocuklar oyuncak bebeğe saldırganlık tutumuyla yaklaĢmıĢlardır ve saldırganlığı taklit ederek öğrenmiĢlerdir (PazarbaĢı, 1998: 4).

Bandura, Ģiddet davranıĢını öğrenmede üç ayrı araç kullanıldığını belirtmiĢtir. Birinci olarak bireyin çevreyle etkileĢimi sonucunda Ģiddet davranıĢını öğrendiğini düĢünmektedir. Ġkinci olarak ise, Ģiddet içerikli bir olayı izlerken, gözlem yaparak veya taklit ederek öğrendiğini ifade etmektedir. Üçüncü olarak ise dil ile simgeleri kullanarak öğrenebildiğini belirtir (Yıldırım, 2008: 20). Ayrıca Bandura‟ ya göre kiĢilik; birey, davranıĢ ve çevreden oluĢmaktadır. Ġnsanların davranıĢları çevreyi, çevrenin davranıĢları da insanların tutumunu etkiler (Uysal, 2003: 17) Bu durumda Ģiddetin, toplumsal ve kültürel unsurlar ile ruhsal unsurların etkileĢimi sonucu ortaya çıktığı söylenebilir (Kaplan, 2016: 56).

2.8.6. YetiĢtirme Kuramı

YetiĢtirme kuramını, George Gerbner tarafından Amerika‟da geliĢtirilmiĢtir. Bu kurama göre gerçek dünya, medyanın yansıttığı dünyadan tamamen farklıdır. Örneğin günde üç saatten fazla televizyon izleyen bireylere ağır izleyici denir. Ağır izleyiciler, dıĢ dünya ile televizyon dünyası arasında ayrım yapamayabilir. Bu insanlar, gerçek dünyayı televizyonun penceresinden bakarak daha farklı algılamaktadırlar (Özkan, 2013: 54-55).

YetiĢtirme kuramı deneyimle elde edilmez. Anlatılan ya da duyulan, kulaktan kulağa geçmiĢ hikâyelerle elde edilir (Özkan, 2013: 54). Elde edilen hikâyelerle, bir düĢünce harekete geçirildiğinde çağrıĢım yoluyla zihinde canlanabilir. Fakat çağrıĢımlar pekiĢtirilmezse yok olur gider (Yıldırım, 2008: 21-22).

Benzer Belgeler