• Sonuç bulunamadı

1.3 FİNANSAL SERBESTLEŞME TEORİLERİ

1.3.1 McKinnon-Shaw Yaklaşımı

Teorik temelini Stanford Okulunun tanınmış iktisatçılarından Ronald McKinnon (1973) ve Edward Shaw (1973)’un çalışmalarından alan “finansal serbestleşme kuramı”, Neoklasik finans teorisinin gelişmekte olan ülkelere uyarlanmış versiyonudur48.

Finansal serbestleşme politikalarının makro ekonomik yapı üzerindeki etkileri ilk olarak McKinnon ve Shaw tarafından “finansal serbestleşme kuramı” adı altında incelenmiştir. Adı geçen kuram literatürde McKinnon’un tamamlayıcılık hipotezi olarak da ifade edilmektedir49. Finansal serbestleşme kuramında ise karşımıza “finansal baskı” kavramı çıkmaktadır. “Finansal baskı, hükümetler tarafından finans sektöründe faiz oranları ve döviz kuru oranları gibi finansal fiyatları bozmak ve finansal aracıların tam kapasitedeki faaliyetlerini engellemek için dayatılan politikalar, yasalar, formel düzenlemeler ve informel kontroller seti olarak tanımlanabilir. Finansal baskının en önemli araçları olarak, faiz tavanı ve yüksek rezerv gereksinimi karşımıza çıkmaktadır”50. McKinnon-Shaw ekolü, finansal sistemdeki gelişmeler üzerine olan hükümet müdahalelerinin etkilerini incelemiştir. Temel önermeleri ise; devletin, azami faiz oranları, yüksek rezerv gerekliliği, doğrudan kredi programları gibi bankacılık sistemine getirdiği kısıtlamaların, finansal sektörün gelişimini olumsuz yönde etkilediği ve sonuç olarak ekonomik büyümeyi azalttığıdır51.

Finansal baskı kuramına göre; gelişmekte olan ülkelerde devlet finansal piyasalara müdahale ederek bu piyasaları baskı altında tutmakta, faizlerin suni olarak düşük seviyelerde gerçekleşmesini sağlamakta ve kredi tahsisatına doğrudan müdahale etmektedir. Bu sürecin bir sonucu olarak, toplam tasarruf hacmi olması       

48 Williamson ve Mahar, s.8. 

49 Aycan Hepsağ, “Finansal Serbestleşme Politikalarının Geçerliliğinin McKinnon Tamamlayıcılık

Hipotezi Çerçevesinde Sınanması: Türkiye Örneği”, Bankacılık ve Finansal Piyasalar Dergisi, BDDK, Cilt:3, Sayı:1, Ankara, 2009, s.64. 

50 Mehmet Akif İçke, Bölgesel Finansal Entegrasyon: Finansal Küreselleşmeye Bir Yanıt, Derin

Yayınları, Yayın No:131, İstanbul, 2009, s.108. 

51 Özgür Aslan, İsmail Küçükaksoy, “Finansal Gelişme ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Türkiye

Ekonomisi Üzerine Ekonometrik Bir Uygulama”, Ekonometri ve İstatistik Dergisi, İstanbul Üniversitesi, Sayı:4,İstanbul,2006,s.27.

gerekenden daha az oluşmakta, krediler de etkin olmayan bir tarzda tahsis edilmektedir. Çünkü, tasarruf yetersizliği nedeniyle oluşan kredi talebi fazlalığı rant arayışını güçlendirmekte, bu da kredi tahsisatında yolsuzluğa ve verimsizliğe neden olmaktadır52. Oysa gelişmekte olan bir ülkenin finansal serbestleşme sürecine girmesiyle, serbest bırakılan faiz oranları yükselerek tasarruf yatırım dengesini sağlayan önemli bir değişken haline gelecek ve böylece finans kesimi ile piyasalara ilişkin tüm bilgileri taşıyan bir gösterge niteliğini kazanacaktır. Faiz oranlarının yükselmesine bağlı olarak tasarruflar artacak, bu da yatırıma dönüştürülebilecek kaynakları arttırarak ekonomik büyümeyi hızlandıracaktır53.

McKinnon-Shaw yaklaşımına göre ayrıca, sermaye hareketleri üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması ile sermayenin görece bol ama getirisinin az olduğu yerden (gelişmiş ülkeler), sermayenin kıt fakat getirisinin yüksek olduğu ülkelere (gelişmekte olan ülkeler) akarak finansal derinliği arttıracağı görüşü savunulmaktadır. Böylelikle hem ülkeler arası faiz oranları eşitlenecek hem de iç tasarrufları yetersiz olan gelişmekte olan ülkelere de büyüme için kaynak sağlanmış olacaktır. Serbestleşme sürecinde sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesini savunan bu görüşe göre finansal gelişmenin iç tasarruflara ve ekonomik büyümeye katkıda bulunması şu dört nedene bağlı olarak gerçekleşir:

• Finansal piyasalar geliştikçe küçük tasarrufçular sistemin içine çekilir, • Tasarrufçular daha geniş ve çeşitli tasarruf araçlarına sahip olabilirler,

• Finansal piyasaların gelişmesi tasarrufların, bireylerden özel sektöre, yavaş büyüyen sektörlerden hızlı büyüyen sektörlere kaymasına olanak sağlar, • Finansal piyasaların gelişimi üretim sürecinde uzmanlaşmayı, girişimciliği ve

yeni teknolojilere uyumu kolaylaştırır54.

      

52 Uğur Emek, “Finansal Piyasalarda Serbestleşmenin İktisadi Büyüme Üzerine Etkileri”, Rekabet

Dergisi, Cilt:1, Sayı:3, Ankara, 2000, s.64. 

53 Kadir Eser, “Finansal Serbestleşme Politikalarının Makro Ekonomik Performans Üzerindeki

Etkileri”, Hazine Dergisi, Sayı:1, 1996, s.22.

54 Burak Atamtürk, “Gelişmekte Olan Ülkelerde ve Türkiye’de Finansal Serbestleşmenin İç

Tasarruflar Üzerine Etkisi”, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Marmara Üniversitesi, Cilt:23, Sayı:2, İstanbul, 2007, ss.76-77. 

Bu açıklamalar doğrultusunda McKinnon-Shaw modelinin unsurlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

• Tasarruf fonksiyonu hem mevduat faizleri hem de büyüme hızından pozitif olarak etkilenmekte,

• Yatırım fonksiyonu reel kredi faizlerinden negatif ve büyüme hızından pozitif olarak etkilenmekte,

• İdari olarak sabit tutulan reel faiz oranları piyasa denge seviyesinin altında tutulmakta,

• Kullanılabilir kredi fiyat dışı tahsisat neticesinde verimsiz bir şekilde dağıtılmaktadır55.

McKinnon ve Shaw yaklaşımı çerçevesinde ortaya atılan bir diğer kavram da “finansal dualizm” kavramıdır. Finansal dualizm, modern veya formel bir finans sektörü ile geleneksel veya informel bir finans sektörünün bir arada varolduğu bir ekonomik yapıya işaret etmektedir56. Bu görüşe göre ekonomide, düşük verimliliğe sahip geleneksel ve yüksek verimliliğe sahip modern üretim teknikleri aynı anda kullanılmaktadır. Modern teknikler daha çok gelir getirirken, geleneksel teknikler daha düşük getiriye sahip bulunmaktadır. Modern ve geleneksel üretim tekniklerinin aynı anda varolması durumunda; finansal baskının bir sonucu olarak girişimcilerin kullanılabilir krediye ulaşabilme kapasitesi, diğer bir deyişle bazı girişimcilerin düşük faizli kredi kullanabilmesi ancak diğerlerinin kullanamaması ekonomide ikili bir yapıya neden olacaktır.

Diğer taraftan, krediye ulaşabilmedeki fırsat eşitsizliği gelir adaletsizliğine de neden olmaktadır. Ekonomik rantın büyük bir kısmı düşük faizli kredi kullanıp yüksek getirili modern üretim tekniklerine yatırım yapanlara gidecektir. Bu kredileri kullanan firmaların aile şirketi olması durumunda ise gelir dağılımı bozulacaktır.

      

55 Emek, s.69.  56 İçke, s.113. 

Ayrıca sermaye yoğun üretim teknikleri vasıfsız işgücüne olan talebi azaltacak ve böylece işsizlik artıp, vasıfsız işgücü ücretlerinde düşüş meydana gelebilecektir57.

McKinnon ve Shaw yaklaşımının yukarıda değindiğimiz katkıları, özellikle iktisat politikaları alanında temel bir yön değişikliğine yol açmış ve birçok gelişmekte olan ülkede uygulama alanı bulmuştur. Ancak, birkaç istisna dışında beklenen sonuçlara ulaşılamamıştır. Finansal serbestleştirme programları, yatırım ve tasarruf davranışlarını, kuramsal beklentilerin tersi yönünde yapısal olarak değiştirmiştir. Özellikle, finansal serbestleşme ile birlikte yükselen faizler, tasarruf ve yatırımları uyarmada başarısız olurken, iç ve dış borçların beklenmedik seviyelerde yükselmesine neden olmuştur. Büyük bankalar ve uluslararası piyasalarla bağlantısı olan büyük şirketler ve bunlara bağlı olan şirket bankaları, ucuz döviz kredilerine ulaşabilirken, yüksek maliyetlerle, yurt içi piyasalardan kredi alan küçük işletmelerin borçları sürekli olarak yükselmiştir. 1985’lerden itibaren, serbestleşen bu finansal piyasalar çökerken, hükümetler kaçınılmaz olarak finansal piyasalara müdahale etme gereğini duymuşlardır58.