• Sonuç bulunamadı

Marksist Sosyal Bilimin Reddi ve Yeni Bir Teori Arayışı

BÖLÜM 1: MACINTYRE’IN MODERN AHLAK ELEŞTİRİSİNİN GELİŞTİĞİ ZEMİNLER GELİŞTİĞİ ZEMİNLER

1.1.3. Marksist Sosyal Bilimin Reddi ve Yeni Bir Teori Arayışı

MacIntyre, Marksizm’e yönelttiği liberalizm eleştirilerinden sonra Marksizm’in, kendini inceleme ve öz eleştiriyle yenilenme kapasitesinin olup olmadığını sorgular. MacIntyre için bu kapasitenin varlığı, Marx’ın, kapitalist toplumun sınıf toplumuna geçişine olan inancının, kapitalizmin bir sistem olarak zaruri bir şekilde çökeceğine dair inancına bağlı olması meselesini birbirinden ayırabilecek bir ölçüt olup olmadığına bağlıdır. MacIntyre’a göre hiçbir Marksist, bu iki meselenin birbirinden farklı olduğunu ortaya çıkaracak bir ölçüt geliştirememiştir.210 Bu açıdan MacIntyre, Marksizm’i, toplumu açıklamaya yönelik sadece yetersiz değil, ama aynı zamanda sosyal analizin aracı olma noktasında da oldukça yeteneksiz olarak değerlendirir.211 MacIntyre, Marksizm’in gerçek tarihine alternatif olabilecek ideal saf bir Marksizm teorisini de reddeder.212 Çünkü pratiği olmayan bir Marksist teorinin bizatihi kendisi Marksizm’e karşıt olacaktır.

MacIntyre’ın, Marksizm’in kendini yenileyemeyeceğine dair kanaati pekiştikçe Marksizm’den kopuşu da netleşir. O, ilk olarak 1966’da213 Marx’ın insan doğası görüşünün başarısızlığından etkilenip, insan doğası fikrini reddeder, ancak bir insan doğası fikri olmadan da Marksizm’in artık savunulamayacağını düşünür. Çünkü Marksizm bu şekilde devrimin dayanak noktasını kaybetmiştir. Sosyal ve ekonomik bir teori olarak da başarısızlığa uğrayan Marksizm, MacIntyre’ı Marksist teoriye karşı iyice kötümserliğe sevk eder.214 Marksizm’in bütün politik sürümlerinden hayal kırıklığına

210 MacIntyre, “Herbert Marcuse: From Marxism to Pessimism”, Alasdair MacIntyre’s Engagement with Marxism, s. 340.

211 MacIntyre, “An Interview with Giovanna Borradori”, s. 258-259. Marksizm’in bu problemleri genel olarak Batı Marksizmi’nin problemleriyle birebir ilişki halindedir.

212 Blackledge, “Freedom, Desire and Revolution: Alasdair MacIntyre’s Early Marxist Ethics”, History of Political Thought, Vol. 36, No: 4, Autumn 2005, s. 719.

213 MacIntyre, Marksizm ile henüz bağlarını kesin bir şekilde ayırmadan önce, 1966’da Ethik’in Kısa Tarihi: Homerik Çağdan Yirminci Yüzyıla başlıklı kitabını yayınlar. Burada o, analitik bir tarzda ahlak felsefesinin tarihini yazmaya girişir. Ancak ahlak felsefesinin, liberal siyasetin bir kurgusu olan analitik felsefesi tarzında tarihsel devamlılıktan kopuk bir biçimde, sadece o an var olan dil ve kavram analizleriyle ve alternatif analizlerin saf dışı bırakılarak anlaşılamayacağını fark eder. Bu şekilde o, analitik felsefe ile Marksizm’in hataları arasında bir benzerlik kurar. Nitekim Marksizm’de zamanla sosyal bilimleşerek analitik felsefe gibi liberalizmin ideolojisi haline gelmiştir. Bkz: MacIntyre, “Interview with Giovanna Borradori”, s. 259-260. Knight da, MacIntyre’ın söz konusu kitabında ahlak kavramlarını bir ahlak teorisi içerisinde detaylandıramadığını ve bunu EP’de başardığının altını çizer. Bkz: Knight, “After Tradition?: Heidegger or MacIntyre, Aristotle and Marx”, Analyse & Kritik, Vol. 30, 2008, ss. 33-52, s. 39-40.

uğrayan MacIntyre, son olarak da 1968’de International Socialism hareketinden, Troçkist

Yeni Sol215 düşüncesinin ikinci ve son dalgası ile bir arada ilişkilendirilmekten kaçınmak için ayrılır.216 Bunun sonucu olarak o, Marksizm’i hem bir bilim olarak, hem de eyleme rehberlik edici olma anlamında bir düşünce olarak reddeder. 217

1968’den sonraki dönemde MacIntyre, yeni bir toplumsal teori arayışında olduğunu açıkça ifade eder. Bu teori, MacIntyre’a göre, öyle bir teori olmalıdır ki, Marksizm’in geçmişteki söz konusu büyük yanlışlarından azade, temel sorunlara akademik bir ilgiden daha fazla bir şekilde eğilecek ve çözüm üretecek teorik bir soruşturma alanı ortaya koymalıdır.218 Bu arayışıyla irtibatlı olarak MacIntyre, 1970’lerin başlarında sadece liberalizm ve bireycilikte neyin reddedilmesi gerektiğini değil, aynı zamanda Hristiyan geleneksel teolojisinin iddialarını ve Marksizm’e yönelik eleştirisini nasıl geliştirmesi gerektiğini daha iyi anladığını ifade eder. Yine bu tarihlerde ister liberal ister muhafazakâr olsun, çağdaş ideolojik iddialardaki birbiriyle çatışan ahlaki tezlerin varlık sebeplerini ve onların pratikten azade bir teoriler yığını olduklarını anladığını belirtir.219

Ancak, 1970’de MacIntyre, Marksizm’deki insan özgürlüğü kavramına olan bağlılığının tekrar altını çizer.220 Bu tarihten sonra MacIntyre, Marksist düşüncelere kısmen sahip, ancak Marksist olmayan bir kişidir. Nitekim 1994’de Kinesis’e verdiği röportajda

215 MacIntyre’a göre Yeni Sol düşüncesi kapitalizmin bütün sosyal ve kültürel hayata zarar verme eğilimine sahip olması görüşü noktasında haklıdır ancak kapitalizm altında yeni bir toplum kurma iddiası noktasında hatalıdır. Bkz: MacIntyre, “The “New Left” “, s. 99-100.

216 Knight, “Introduction”, The MacIntyre Reader, s. 2.

217 McMylor, Alasdair MacIntyre: Critic of Modernity, s. 72.

218 MacIntyre bu yeni teori arayışında onu akademik hayatında etkilendiği diğer isimlerin önemine dikkat çeker. Örneğin; Londra’da öğrenciyken tanıştığı sosyal antropolojinin temel eserlerinden olan Taboo başlıklı kitabın yazarı Franz Steiner’in kendisine çok temel bir şeyi öğrettiğini aktarır. Steiner’a göre ahlak ne sosyal olarak cisimleşmiş pratiklerden ayrı bir şekilde ele alınabilir ne de herhangi bir şeyin (bu sosyal pratik de olabilir) ikincil bir ifadesi olarak anlaşılabilir. Bkz: MacIntyre, “Interview with Giovanna Borradori”, s. 259. Burada Marx’ın ikinci hataya düşüp ahlaklılığı toplumsal soruşturmasının merkezine taşımamış olması onun, insanı, insan doğasını ve onun potansiyellerini eksik ve hatalı anlamasına sebep olmuştur diyebiliriz. Ahlakı, söz konusu soruşturmanın merkezine taşıyan felsefeyi, MacIntyre, Aristoteles ile sağlayacaktır.

219 Nitekim MacIntyre 1951’den ABD’ye göç ettiği 1971 tarihine kadarki ilk yirmi yıllık dönemindeki felsefi duruşunu analitik felsefenin tarzında olduğunu ifade eder. Bkz: MacIntyre, “An Interview with Giovanna Borradori”, s. 259.

220 MacIntyre’ın bunu tartıştığı yer için bkz: MacIntyre, Herbert Marcuse, s. 21-41. Blackledge, “Freedom, Desire and Revolution: Alasdair MacIntyre’s Early Marxist Ethics”, s. 719.

Marksist gelenekte iki unsura hala bağlı olduğunu belirtir. Birincisi; devlet eleştirisi, ikincisi; sosyal pratiklerin şekillerine anlam kazandıran pratik aklı anlama isteğidir.221

Ancak bu bölümün başında da belirttiğim gibi, MacIntyre, Marksizm’e olan borçluluğunu farklı eserlerinde de sıklıkla dile getirir. Örneğin, EP’de Marksizm’i, “modern kültürün en etkili ve en eleştirel teorisi”,222 devamında ise “en zengin teorisi”223 olarak ortaya koyar. Ayrıca aynı kitabın üçüncü baskısına yazdığı önsözde de buna işaret eder. O, 1981’de EP’yi yazarken, Marksizm’in yirminci yüzyılda ortaya çıkan ahlaki alandaki yetersizliklerini fark ederek yazdığını, ancak yine o dönemde ve 2007’de söz konusu önsözü yazarken, Marx’ın kapitalizmin ekonomik, sosyal ve kültürel eleştirisine ve daha sonra bu eleştiriyi geliştiren sonraki Marksistlere derin bir şekilde borçlu olduğunu belirtir.224

MacIntyre’ın modern ahlak felsefesi eleştirisinin temelini de oluşturmuş olan bu borçluluk, MacIntre’ın sıklıkla dile getirdiği, Marx’ın her ahlaklılığın belirli bir sosyal ve ekonomik düzenin ahlaklılığı olduğu ve her ahlak felsefesinin yargılarının, tezlerinin, varsayımlarının da bu belirli bir ahlaklılığın ürünü olduğu noktasındaki temel tespitleridir.225 2013 yılındaki “Epilogue. What next?” makalesinde MacIntyre, Marksizm’in bu şekilde sosyal boyutları karakterize etme noktasında sosyolojik bir başlangıç noktası sağladığını ifade eder. Bu başlangıç noktası onun modern ahlaklılığın başat karakterleri olarak anladığı duyguculuktan, Nietzchecilikten, faydacılıktan ve sezgicilikten kendini kurtaran ve yeniden hayata dönmeye çalışan sosyal ve ekonomik ilişkilerimizde var olan şeyi anlamaya olanak sağlamıştır.226

Sonuç olarak, MacIntyre’ın Marksizm’in başlattığı liberalizm eleştirisinin Marksizm’in başarısızlığıyla yarım kaldığı görülmektedir. O, bu yarım kalan projeyi Aristoteles’le

221 Blackledge, “MacIntyre: Social Practices, Marxism and Ethical Anti Capitalism, Political Studies, Vol. 57, No: 4, December 2009, s. 868.

222 MacIntyre, EP, s. 99. Ayrıca bkz: MacIntyre, “Rights, Practices and Marxism: Reply to Six Critics”, s. 246.

223 MacIntyre, EP, s. 385-386.

224 Alasdair MacIntyre, After Virtue, s. xvii.

225 MacIntyre, “On Having Survived the Academic Moral Philosophy of the Twentieth Century”, s. 20.

devam ettirip daha sonra da Aquinas-Aristoteles senteziyle tamamlama yoluna girer.227 Evet, Marksizm, MacIntyre’a liberalizmi nasıl eleştireceğini göstermiştir, ancak Marksizm’in niçin liberalizme karşıt olduğu noktasında sağlam bir duruş noktası sağlayamamıştır. Bu eleştirinin meşru zeminine yönelik MacIntyre’ın arayışının Marksizm’den sonraki, ikinci durak noktası Aristoteles’tir. Dolayısıyla MacIntyre’ı, Aristoteles ahlakına götüren temel yapının, Marksizm’in hataları olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. MacIntyre, bu tarihten sonra yapması gerekenin Aristotelesçi bakış açısının temel olarak ne olduğunu ortaya koymak ve onun felsefesini, felsefe içinde ve dışındaki çağdaş konulara dâhil etmek ve geliştirmek olduğunu ifade eder.228 EP’de MacIntyre, Aristoteles felsefesi içerisinden böyle bir entelektüel yenilenme imkânını bulmaya başlar. Bu sayede önemli bir şöhret kazanır.229

1. 2. MacIntyre ve Aristoteles