• Sonuç bulunamadı

2.6. Mardin Kalesi

2.6.3. Mardin Kalesinin Yapısı

Evliya Çelebi, kalenin kurulu olduğu doğal bölgeyi şu şekilde anlatır; Başta Ermenistan hududunda Dicle ceziresi içinde Şatt’ a (nehrine) iki menzil yakınlıkta bir çölde gökyüzünün zirvesine rengarenk yükselmiş, bulut renginde bir kaya üzerinde kurulmuştur. Yaratan’ın işi mükemmel bir kaledir özelliklerinin anlatılmasında dil aciz ve kalemler yetersizdir.

Bu başı yüksek kale öyle yukardadır ki zirvesinde olan yapıların burç ve kuleleri Samanyolu gibi mavi bulutlara erişir, öğle vakti olmayınca, lacivert bulutlar sona ermeden, kalenin yükseğinde olan minareler ve diğer yüksek yapılar görünmez. Bu seviyede yüksek, benzersiz bir kaledir. Hatta kara ve denizleri gören seyyahların tümünün anlattıkları ve kabul ettikleri üzere “bütün memleketlerde nice bin büyük kaleler gördük fakat Osmanlı Devleti’nde Mardin gibi ibretlik bir kale görmedik” derler.

Bu değersiz, zor kalelerden Afyonkarahisarı Kalesi, Şebinkarahisarı Kalesi, Mekü kalesi, iman seddi Van Kalesi, İmâddiyye Kalesi, Markab Kalesi, Hasan Kalesi, Ermenak Kalesi ve Gerek Kalesi’ni gördü, bunlar Anadolu kaleleridir. Rum memleketinde Benefşe Kalesi, Gördüs Kalesi, Misistre Kalesi, Yayiçse Kalesi, Şin Kalesi, Sîn Kalesi, Bulgari Kalesi, İzvornik Kalesi, Arnavud Belgradı Kalesi, Akkirmân

329

Kalesi, Kırım ceziresinde İnkirman Kalesi, Sudak Kalesi ve ibretlik Menkub Kalesi’ni gördü. Fakat hiçbirisi Mardin kalesine benzer değildir. En yüksek yerine tam iki fersahta çıkılır. Kale, dört tarafından üç dört menzillik yerlerden görülür. Bu kaleden Nusaybin Kalesi, Sincar Kalesi, (…) Sincar Dağı ve uçsuz düzlüklerin tümü görünür. Bu Mardin Kalesi bir tahmin ile insan gücüyle fethi mümkün değildir. Ancak kuşatma yada gizlice serîka (çalma) ile feth olunur. Yoksa başka bir şekilde ele geçirilmesi imkansızdır330

.

1181 yılında Mardin’i ziyaret eden İbn Cübeyr’ de Evliya Çelebi ile aynı fikirdedir, nitekim şehrin dünyada meşhur olan büyük bir kaleye sahip bulunduğunu belirtir.331 Evliya’nın bahsettiği gibi, Mardin Kalesi, şehrin üzerindeki tepenin zirvesindedir. Mevki itibariyle tabiaten müstahkemdir332

.

Bazı kaynaklarda kalenin Bizans döneminde onarım gördüğü, bu nedenle daha eski bir tarihe ait olması gerektiği yazılıdır. Kimi kaynaklarda ise İslami dönemden öncesine ait olamayacağı söylenir.333

Hamdaniler’ den Hamdan bin el-Hasan Nasır Abdullah Bin Abdullah Bin Hamdan tarafından büyük bir tamir görmüştür. Bazı kaynaklarda bu tamir kalenin ilk yapılış tarihi olarak kaydedilir.334 Fakat kalenin tarihinin çok daha eskilere dayandığı tarihi bir gerçektir. Evliya Çelebi kalenin yüksekliğinden, tarihi öneminden, doğal özelliklerinden bahsetse de mimarisi hakkında detaylı bilgi vermemiştir. Kale tarih boyunca pek çok defa tamir görmüştür, bu durumu kaleyi buradan geçen seyyahların bazen harap bazen kudretli şekilde görmelerinden anlamaktayız. Kalenin batı tarafında pek çok evler bulunmaktaydı.

1471’de J. Barbaro, buradaki evlerin miktarını üç yüz kadar tahmin etmektedir. Onun tasvirine göre bir tepe üzerinde bulunan Mardin’e bir mil kadar uzunluktaki yol izlenerek ulaşılmakta, bu yol bir kapıdan şehre vasıl olmakta idi. Şehir ortasında üzerinde bir kale bulunan diğer bir tepeyi çevrelemekteydi. İçinde 300 kadar ev vardı. Bu evlerin duvarları kaledeki şehir için tabii bir sur meydana getirdiğinden ayrıca bir sur yoktu. Buraya ayrı merdivenli bir yoldan tırmanılıyordu. Kalenin sadece güney tarafında hayli dar ve meyilli bir patikanın sonunda bulunan giriş kapısı vardı335

. Kanatları demir olan bu kapı kapanınca ele geçirilmesi adeta imkansızlaşıyordu.

330

Evliya Çelebi, Seyahatnâme, C. 4, s. 43- 45. 331

Taştemir, “Mardin”, s. 45. 332

Sevgen, Anadolu Kaleleri, s. 262. 333

Güneydoğu Anadolu Rehberi, “Mardin”, s. 233. 334

Boran, Anadolu’daki İç Kale Cami ve Mescidleri, s. 105. 335

Şehrin etrafında ki surlar mevcut olduğu dönemlerde şehrin altı kapısı vardı, bunlardan en önemlileri Diyarbakır yönündeki “Muş Kapısı” birde doğuda Savur ve Nusaybin yollarının çıktığı “Savur Kapısı” idi336

. 1766’da C. Niebuhr da kalede vaktiyle 200 kadar ev varken oradan geçtiği tarihte 80’ninin oturabilecek vaziyette olduğunu kaydeder337.

Mardin Şehrinde farklı dinlere mensup insanlar bir arada yaşamışlardır, bu bakımdan mahalleler diğer şehirlerden farklılıklar arz etmektedir. Arşiv defterleri 17.yy boyunca Mardin Şehrinde 12 mahalleye işaret etmektedir.338

Tarihi kaynaklar ve kalıntılardan kale içinde bir saray, iki cami, bir hamam ve başka binaların olduğu anlaşılmaktadır. Evliya Çelebi, Mardin Kalesi’nin içinde su sarnıçlarının bulunduğunu söyler ve bunlar hakkında şu bilgileri verir; Birçok mağaralar, tuzak yerleri, kuşatmaya on sene dayanacak su sarnıçları vardır, tepelerin yalçın kayaları üzerine rahmet yağmuru yağınca bir damla dahi boşa gitmeyip kayalar yoluyla su sarnıçlarına gider, mîrî (devlete ait) sarnıçlar vardır339

.

Evliya Çelebinin bahsettiği kaledeki sarnıçlar, Diyarbakır Salnamesi’nde Mardin ile ilgili bölümünde yer almaktadır; “Kale-i mezkûrede derûnu ve arzan yirmi beş metre ve umkan pek derin bir kêbir su sarnıcı ve bundan maâda müte’addid sarnıçlar olup cümlesi taştan oyulmuş şeylerdir. Mezkûr su sarnıc-ı kebîrin üzeri örtülü birkaç mahalinde kuyu ağzı olup kış mevsiminde nüzûl eden yağmur suları dolar ve yaz mevsiminde pek soğuk olup ahalisi götürür isti’mâl ederler”340

. Nazmi Sevgen’de kale içindeki su sarnıçlarında bulunan suyun uzun süre idare edebileceğini söyler341

.

Evliya Çelebi kale içinden şu şekilde bahsetmeye özetle şöyle devam eder: … ve yüzlerce mağaralarında yedi sekiz yüz yıldan beri kızıl darı ve kara suret darısı, çeltikli pirinç ağızlarına kadar doludur ki, sanki henüz harmandan kaldırılmış hubûbâtlardır. Ve başka yüzlerce mağaralarda, şömne ve mahzenlerde taneli buğday, arpa diğer hububatlar mahzende olup hazırdır. Bu buğdaylar halka devlet görevlileri tarafından dağıtılır ve yerine yenileri konur. Bu kalede olan mühimmat ve malzeme ile çeşitli cephaneliklerin hesabını Yaradan bilir. Ve o kadar kuvvetli siyah barut, gülle ve

336

Sevgen, Anadolu Kaleleri, s. 263. 337

Göyünç, XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, s. 93. 338

Orhan Kılıç, “17. yy Mardin Tarihinden İki Kesit: Gayri Müslim Nüfus ve Kale Teşkilatı”, Makalelerle Mardin I –Tarih Coğrafya.(Haz. İbrahim Çoşar), İstanbul 2007, s. 416.

339

Evliya Çelebi, Seyahatnâme, C. 4, s. 44. 340

Diyarbakır Salnamesi (1869-1905), C. 2, s. 370. 341

Kumbara(?) ve kale topları vardır ki, ciltlenmiş başka bir cephane kitabıdır. Kalesi gökyüzüne başını uzatmıştır, nice yerinde abide binaları vardır.

Asla hendeği yoktur, zira etrafı cehennem çukuru gibidir ve kayalıklarla kaplıdır.342

Kale etrafında surlara gerek duyulmasa da Mardin Şehrinin etrafı hendekle çevrili bulunan iki iki-buçuk mil kadar uzunluktaki surları, kaleye kadar uzanmaktaydı ve üzerinde Tahran Kalesi adı verilen büyük bir istihkam bulunmaktaydı. Bu surların çeşitli tarihlerde tamir ettirildikleri anlaşılmaktadır. Evliya Çelebi’nin, kale hakkında verdiği bilgilerin geneline bakıldığında kalenin doğal yapısına bağlı olarak ele geçirilmesinin güçlüğünden bahsetmiş özellikle kalenin doğal özellikleri ve inanç tarihi yönünden önemine vurgu yapmıştır.