• Sonuç bulunamadı

2.5. Erzurum Kalesi

2.5.2. Erzurum Kalesinin Tarihi

Evliya Çelebi, Erzurum’un Azerbaycan tarafında Ermen vilayetlerinde geniş bir eyalet olduğundan bahseder. Gerçekten de Erzurum Anadolu’nun kuzeydoğu bölgesinde, kuzeyde Kafkasya, güneyde İran coğrafyalarının Anadolu’ya açıldığı bir kapı durumundadır. Bu nedenle sürekli bir mücadele alanı olmuştur. Nitekim 415-422 tarihlerinde Romalılar burada İran taarruzlarına karşı müstahkem bir şehir tesis etmişlerdir255

. Evliya Çelebi’nin, Ermen vilayetlerinde demesinin nedeni ise bu bölgede olan Ermeni varlığı dolayısıyladır, bu isimlendirme Arapların bölgede yayılmaya başladığı dönemde yapılmış sonrasında da devam etmiştir256

.

Ayrıca bu isimlendirmenin nedeni, sonraki dönemlerde bölgeye hakim olan büyük devletlere bağlı olarak Ermeni reisleri tarafından buraların yönetilmesi ve bazı dönemlerde de buraya Ermeniler tarafından yapılan taarruzlardan kaynaklanmış olabilir. Evliya Çelebi, Erzurum kalesi için, Anûşirvan binasıdır dense de gerçeği Akkoyunlu padişahlarından Erzen Bây ibn Soknar ibn Gündüz Bây binasıdır şeklinde bilgi verir.

Roma’nın, 572’de İranlılar’dan Husrev Anuşirvan’ın taarruzuna karşı koyduğu yolunda 257 bilgiler olsa da kalenin Akkoyunlular tarafından yapılmış olması bilgisi doğru değildir ve kalenin tarihi çok daha eskilere dayanır. Evliya’nın bu şekilde bilgi vermesi Akkoyunlular tarafından büyük bir tamiratın yapılmış olmasına dayanmış olmalıdır. Roma, İran mücadelesinden sonra, İslamiyet’in yayıldığı dönemde bölgede Bizans ve Arap mücadelesi olmuştur, bu dönemde bazen Ermenilerin de bu mücadelelere katıldıklarını görmekteyiz. Erzurum’da Türk hakimiyeti Selçuklular zamanında gerçekleşmiştir. Bizans kaynaklarında 1048, Ermeni kaynaklarında 1049 tarihlerinde Türklerin Erzurum’u zapt ve tahrip ettikleri yolunda bilgiler bulunmaktadır.

255

M.Halil Yinanç, ”Erzurum”, İslam Ansiklopedisi, C. 4, Eskişehir 1997, s. 345. 256

Bkz., M.Halil Yinanç, “Ermeniye”, İslam Ansiklopedisi, C.4, İstanbul 1993, s. 317- 326. 257

Suriyeli Tarihçi Azimi’ye göre; Hicri 439 (1047/1048) tarihinde Türklerin fethettikleri Erzurum Kalesi burçlarının sağlamlığıyla alınamaz bir serhat şehri haline gelmişti. Bu sebeple XI. asrın ortasında çevresindeki şehir ve kalelerin çoğu fethedildikleri halde Erzurum uzun müddet Bizans hakimiyeti altında kalmıştı.258

Erzen, Tuğrul Bey zamanında amcaoğulları İbrahim Yınal ile Kutalmış tarafından tamamen harab edilince, sağ kalan halk Theodosiopolis’e yani şimdiki Erzurum şehrine çekilmiş, bundan sonra burası “Erzen-i Rum veya Erzirûm” adını almaya başlamıştır. Erzurum’da tam olarak Türk hakimiyeti Melikşah döneminde 1080 senesinde başlamış, bu tarihten Moğol istilasına kadar(1242) geçen dönemde 162 sene zengin, mâmûr bir yer olarak Anadolu’nun en büyük şehirlerinden biri haline gelmiştir.259

Evliya Çelebi, Erzurum’da ne Selçuklu hakimiyetinden, ne de Saltuklu devletinden bahsetmiş, sadece el değiştire değiştire Sultan Hasan’ın hakimiyetine girmiştir. Daha sonra onun evladı Kara Yusuf’un elinden Sultan (…) Han fetih edip, Rum eyaleti olmuştur, şeklinde bilgi vermiştir.260

Evliya Çelebi’nin bahsettiği dönem Moğol istilasından sonraki (XIV ve XV. yy) dönemdir. Bu dönemde bölgede bir taraftan İlhanlılar ve bu devletin devamı olan Aretna Beyliği, Çağataylar, sonrasında Timur Devleti; diğer taraftan da Anadolu Selçukluları ve Türk Beyliklerinin mücadelelerini görmekteyiz. Erzurum ve çevresinde özellikle Karakoyunlu ve Akkoyunlu mücadeleleri yoğunlaşmıştır.

(Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesinde bahsettiği Kara Yusuf ise Karakoyunlu devletinin hükümdarıdır, kendisinden önce devletin başında Kara Mehmet bulunmaktadır. Kara Hasan, Kara Yusuf’un amcasının oğludur, yaptıkları mücadeleyi Kara Yusuf kazanmıştır.)

Evliya’nın bahsettiği bu dönemde (1300’lü yıllar) ünlü Arap seyyahı İbn-i Batuta Erzurum’ ada gelmiştir ve şehir hakkında kısaca şu bilgileri vermiştir;” Erzurum Irak hükümdarının idaresi altındadır, çok geniş bir sahaya yayılmış olsa da iki Türkmen taifesinin arasında çıkan savaşlar yüzünden büyük bir kısmı harap olmuştur. (Bu iki Türkmen Beyliği bölge tarihiyle ilgili bilgi veren kaynaklara bakıldığında Akkoyunlu

258

Gürsoy Solmaz, Erzurum Kars Yöresi Kaleleri (XI- XV yy),(Atatürk Üniv., Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Erzurum 1994, s.17.

259

Yinanç,” Erzurum”, s. 348- 349. 260

ve Karakoyunlu devletleridir) Bu bölgeden üç nehir geçer ve çoğu yeri bahçelidir”261. Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nde, Erzurum’u anlatırken ayrı başlıklar altında Fırat ve Dicle Nehirlerinden detaylı şekilde bahsetmiştir262.

Evliya Çelebi, Erzurum’un Osmanlı Devleti’nin eline nasıl geçtiğinden bahsetmemiştir. Kaynaklar Erzurum’un Osmanlılar tarafından zaptı konusunda bir şey söylememektedirler. Türkmen Beyi Sevündük Han’ın Osmanlı tabiiyetini kabul tarihini 1514-1515 senesi olarak kabul etmek gerekir. Fakat bazı kaynaklar Yavuz devrinden sonra bu beyin Safevilere tekrar bağlandığını ve Irakeyn seferini başında Vezir’i Âzâm Makbul-İbrahim Paşa Tebriz’e giderken Erzurum Türkmen Beyliğine kesin olarak son verdiğini, bu tarihinde 1534 tarihi olduğunu belirtirler263.

Erzurum, Osmanlı- Safevi mücadelesinde de önemli bir merkez olmuştur.264 Safavilere karşı uç noktada bulunan Erzurum merkezi idare tarafından önemli bir üs olarak görülmüş, konumu nedeniyle zaman zaman iç kale ile ilgili hususlarda doğrudan müdahaleler söz konusu olmuştur. Nitekim 1613 tarihinde Erzurum muhafazasına gelen gerek kale görevlisi olan yeniçeriler ve gerekse beylerbeyinin adamlarının, kale içinde meskun bulunan ahalinin evlerinin önüne ev yapmamaları hususunda talimat verilmişti.265

Erzurum’da ki Abaza Mehmet Paşa isyanı ise devleti temelinden sarsan çok şiddetli bir iç buhrana neden olmuştur. Aslında bu isyanın geçmişi kaledeki yeniçerilerle, Erzurum halkı arasındaki eski bir rekabettir266

. Evliya Çelebi’de Seyahatnâmesinde Erzurum’dan bahsederken, Osmanlı Devleti içerisinde gelişen bu önemli olayla ilgili bilgiler vermiştir. Evliya bu bölümde isyanın çıkmasına neden olan gelişmeler ve Abaza Paşa hakkında bilgi vermemiş, isyanın başlamasını ve sonrasında gelişen olayları şu şekilde anlatmıştır.

“Abaza Paşa bu Erzurum’da birden celali olup, iç kaleyi bir gece basıp bütün yeniçerileri kılıçtan geçirip ancak yeniçeri ağası kalenin dışında olup O’da Abaza rey’iyle taşrada bulundu derler. Abaza Erzurum Kalesi’ne sahip olup tam on sene asi oldu. Yedi kere üzerine mühür ile Çerkez Mehmed Paşa, Dişlen Hüseyin Paşa, Demirkazık Halil Paşa ve nice serdarlar üzerine varıp, elinden Erzurum’u alamadılar.

261

İbn-i Batuta Seyahatnâmesi, İstanbul 1993, s. 204. 262

Bkz. Evliya Çelebi, Seyahatnâme, C. 2, s.105- 106. 263

Sevgen, Anadolu Kaleleri, s.111. 264

Halil İnalcık,” Erzurum”, İslam Ansiklopedisi, C.4, Eskişehir 1997, s. 354. 265

Pamuk, XVII. Yüzyılda Bir Serhad Şehri Erzurum, s. 68. 266

İşte Erzurum bu derece sağlam, kışı sert ve amansız bir kaledir. İç kalesi de aynı sağlamlıktadır. Daha sonra Abaza üzerine, derya gibi askerle Hüsrev Paşa gitti ve Abaza teslim olmak zorunda kaldı. Abaza af dileyince Hüsrev Paşa Abaza’yı Sultan Murad Han’nın huzuruna götürdü. Bütün suçları affedilip kendisine Budin, Bosna ve Özü eyaletleri verildi, nice zaman buraların yöneticisi oldu. Murad Han Revan Seferine gideceği zaman bütün kullar Murat Han’nın, Abaza’yla Revan Seferine gitmesini istemezler, Murat Han’ı Abaza’yı katlettirmek zorunda bırakırlar ve (Kuyucu) Murad Paşa Türbesi’ne gömerler”267

.

Abaza isyanında Erzurum’da iç kalede bulunan yeniçerilerin beylerbeyine ve halka karşı olumsuz tutumları sonucu mücadeleler olmuş, bunun sonucunda bu yeniçeri düşmanlığı esas olmakla beraber, bütün Doğu Anadolu’yu Erzurum Beylerbeyliği etrafında birleştiren Celali hareketi de buna katılmıştır268

.

Evliya Çelebi, Abaza Mehmet Paşa’nın ne zaman ve nasıl öldürüldüğü hakkında genelde kaynaklarda da yer alan bilgilerle aynı yönde bilgiler verdikten sonra aslında Abaza’nın belirtildiği şekilde öldürülmediğini söyler. Konu hakkında şu bilgileri verir; “Murad Han, kula rağmen katl etmeyüp bir gece Cezayir’e firar ettirir. Sonrasında bizim Erzurum’u aldığımız yerde Abaza Paşa Erzurum’a İran’dan gelip, tekrar isyan girişiminde bulununca ferman üzerine katl edilir. Biz Erzurum’a vardığımız zaman O’nun kapısı önünde kanı pıhtı gibi uyuşmuş dururdu. Silahtar Süleyman Paşa Abaza’yı katl etmiştir. Bunu anlatmamın sebebi Erzurum kalesinin ne kadar sağlam bir kale olduğu ve bu nedenle Celalilerin mekanı olmasıdır”269

.

Abaza olayının ortaya çıkma sebebi; Erzurum Beylerbeyi olan Abaza Mehmet Paşanın, Sultan II. Osman’ın öldürülmesini bahane ederek kendi bölgesindeki yeniçerileri öldürmesiyle yeniçerileri ve devleti karşısına almış olmasıdır. Evliya’nın özetle belirttiği hadiseler sonucunda birkaç kez affedilen ve yüksek makamlar verilen Abaza Mehmet Paşa özellikle yeniçerilerin baskısıyla idam edilmiştir.

267

Evliya Çelebi, Seyehatnâme, C. 2, s. 104-105. 268

Sevgen, Anadolu Kaleleri, s.115. 269

Evliya Çelebi, Seyahatnâme, C.2, s.105. Konuyla ilgili Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nin ikinci IV. cildinde Murat’ın padişahlığı sırasındaki faaliyetlerini anlatırken Abaza Mehmet Paşa olayına geniş şekilde yer verir. Revan seferi öncesinde yeniçerilerin baskısıyla Sultan Murat’ın Abaza’nın yerine başkasını boğdurduğu, Abaza’nın Avrupa’ya gittiğini burada esir edildiğini birçok olaylar yaşadığını en son ise Erzurum’da tekrar ortaya çıktığını ve burada öldürüldüğünden detaylı şekilde bahseder. Bkz.

Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi (Sad. Mümin Çevik), C.1-2, s.167-176; Bkz. Naîmâ Mustafa Efendi, Naîmâ Tarihi, İstanbul 1968, s.1761-1762.

Abaza Mehmet Paşa’nın kaç tarihinde ve nasıl öldürüldüğü yolunda Evliya Çelebi’nin verdiği bilgilerle ilgili olarak Halil İnalcık, o dönemde 1647 tarihinde Abaza’nın Erzurum’da tekrar ortaya çıktığı yolunda şayialar bile bulunmaktadır,270şeklinde bir ifade kullanmıştır.

Evliya Çelebi’nin tarihi olayları örnek göstererek anlattığı, Erzurum Şehri ve Kalesi ticari yolların kesiştiği önemli bir geçiş noktası olması ve coğrafi konumu dolayısıyla daima önemli bir yere sahip olmuştur. Erzurum, tarih boyunca Roma- İran mücadelesi, Arap- Bizans mücadelesi, sonrasında Türk devlet ve beylikleri, Gürcüler, Moğollar ve daha birçok devletin ve milletin mücadele alanı olmuştur. Osmanlılar zamanında da özellikle İran’la yapılan mücadelede adeta askeri bir üs görevi görmüştür.