• Sonuç bulunamadı

2.3. TÜRKİYE’DE TASARRUFLARIN BELİRLEYİCİLERİ VE TASARRUFUN

2.3.3. Tasarrufları Artırıcı ve Yatırımlara Aktarılmasını Sağlayan Politikalar

2.3.3.2. Maliye Politikası

Devletin makroekonomik dengeyi sağlamak için kullandığı bir diğer araç maliye politikasıdır. Maliye politikası bu anlamda devlete cebri olarak politika yapma yetkisi vermesi sebebiyle bu anlamda tasarrufları artırmak için devlet maliye politikası araçlarıyla tasarrufların oluşumuna katkıda bulunabilmektedir.

2.3.3.2.1. Kamu Harcama Politikası

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde tasarruf açığı önde gelen ekonomik problemlerden olup bu tasarruf açığını özel kesim tasarrufları karşılayamıyorsa devlet ya kamu kesimi tasarruflarından karşılayacak ya da tasarrufları artırıcı

politikalara başvuracaktır. Devlet bu noktada Merkez Bankası tarafından kontrol edilen para politikasına müdahale edemeyeceği için devlete tek politika seçeneği yani maliye politikası kalmaktadır (Ataç, 2007: 30-31).

Buradan hareketle maliye politikası araçlarıyla gelir artırıcı politikalar geliştirilerek tasarruflar artırılır ve yatırımlara aktarılması için bu araçlarla müdahale edilmektedir.

2.3.3.2.2. Gelir Artırıcı Politikalar

Türk’e göre kamu harcamaları genelde gelir dağılımı adaletini sağlamada bir politika aracı olarak kullanılırken diğer yandan tasarrufların yatırımlara dönüşmesi için de bir politika aracı olarak kullanabilmektedir. Kamu harcamalarından transfer harcamalar ve reel harcamalar bu anlamda politika aracı olarak kullanılmaktadır. Genel olarak reel harcamalara baktığımızda devletin fonksiyonlarını idame ettirebilmesi için yapılan harcamalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlar; askeri, idari, eğitim harcamalarını ifade etmektedir. Transfer harcamaları ise; devletin borç ve faiz ödemeleri, sosyal harcamalar, özel yatırımları teşvik amaçlı yapılan avanslar bu kategoride yer almaktadır (Aktaran: İnan, 2007: 32).

Uluatam’a göre reel harcama kategorisinde yer alan cari harcamalar da devletin tüketim mallarına yönelik yaptığı ve her yıl tekrarlanan harcamaları ifade etmektedir. Devletin yaptığı bu harcamalar ise ekonomideki üretilen mal ve hizmetlere karşı özel kesim harcamaları gibi etki yapmaktadır. Bu etki ise kısa dönemde enflasyonu tetikleyici bir etki yaratsa da uzun dönemde bakıldığında üretimi artırıcı bir etkisinin olduğu anlaşılmaktadır (Aktaran: İnan, 2007:31).

Yentürk’e göre devlet reel harcamaları sayesinde üretim faktörü elde etmektedir. Bu şekilde elde edilen üretim faktörleriyle mal ve hizmet üretildiği zaman bu ekonomik değerler GSMH’ye dahil edilmektedir. Bu nedenle reel harcamalar ekonomik aktiviteye katkıda bulunması sebebiyle harcama akımı oluşturacak ve bunun sonucunda gelir artışı sağlanacaktır. Tasarrufların ise harcanabilir gelirin artan fonksiyonu olması sebebiyle tasarrufları artırıcı bir etkisi bulunmaktadır. Diğer yandan transfer harcamaları ise ekonomide sadece satın alma

gücünün el değiştirmesi olması sebebiyle milli gelirde bir değişikliğe sebep olmamaktadır (Aktaran: İnan, 2007: 31).

Sonuç olarak kamu kesiminin gelir artırıcı politikaları değerlendirildiğinde, Türkiye’de genel itibariyle gelir artırıcı politikalar kamu kesiminin gelir gider dengesizliğini gidermek için kullanılmaktadır. Bu politika kamu harcamalarındaki artışla bozulan bütçe dengesini yeniden denge noktasına ulaştırmak için gelir artırıcı politikaların devreye sokulması şeklinde uygulanmaktadır (Çavuşoğlu, 2008: 157).

2.3.3.2.3. Vergi Politikası

Gelişmekte olan ülkelere baktığımızda öne çıkan yapısal ekonomik sorunların başında kalkınma için gereksinim duyulan sermayedeki yetersizliktir. Bu ülkelerde kalkınma için öncelikli hedef bu sermaye yapısının oluşturulmasıdır. Bu sermaye yapısının oluşması için de doğal olarak bir finansman ihtiyacı oluşmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde teknolojik yapının gelişmemiş olması ve sermayenin verimliliğini ifade eden sermaye/hasıla katsayısının düşük olması sebebiyle mevcut tasarrufların verimsiz bir şekilde kullanılması ve mevcut tasarruflarında yetersiz olmasından dolayı güçlü bir finansman kaynağına ihtiyaç duyulmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler bu finansman kaynağını yurtiçi özel tasarruflar, yurtiçi kamu tasarrufları ve yurtdışı tasarruflardan sağlamaktadır. Daha önce değindiğimiz gibi yurtiçi tasarrufların yetersiz olmasından dolayı bu ülkeler yurtdışı tasarruflara ihtiyaç duymaktadırlar. Yurtiçi tasarrufların düşük olmasının sebeplerine de kısaca değinecek olursak genellikle gelişmekte olan ülkelerde gelir dağılımı adaleti düşüktür bu nedenle düşük gelirli sınıfın neredeyse sadece hayatlarını idame ettirecek kadar harcama yapabilmesi yani literatürde otonom harcama olarak tabir edilen harcamalarını karşılayacak kadar gelirlilerinin olması bu sınıfa tasarruf yapma imkanı sunmamaktadır. Diğer yandan geliri yüksek olan azınlık sınıfının ise lüks tüketimleri fazla olması sebebiyle tasarruf miktarları düşük olmaktadır. Bu durumda devlet yurtdışı tasarruflar yetersiz kaldığında yurtiçi ve yurtdışı tasarrufları artırmak için politika geliştirecektir. Bu anlamda devletin özel kesim tasarruflarına müdahale gücünün kamu tasarruflarına nazaran daha düşük olması sebebiyle zorunlu bir uygulama olan vergileme ile tasarruflarını artırma yoluna gidecektir (Pınar, 2013: 120).

Vergi politikası genel olarak tasarruflar açısından değerlendirildiğinde, maliye politikası araçlarının kamu kesiminin gelir gider dengesini sağlamak için kullanılmasının yanında özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler açısından kalkınma ve büyüme amaçlarıyla da politika tercihi olarak kullanılmaktadır. Bu anlamda tasarrufları artırmak için uygulanan vergi ise dolaylı harcamalar üzerinde alınan vergiler olarak ön plana çıkmaktadır. Dolaylı vergilerin lüks tüketimi azaltarak tasarrufları teşvik edici etkisi olması sebebiyle büyüme ve kalkınma açısından önemli bir vergi haline gelmektedir (Demircan, 2003: 113-114).

2.3.3.2.4. Sübvansiyon Politikası

Sosyal devletler sosyal devlet olmanın gerekliliği olarak bütçe ve harcama politikalarıyla iktisadi karar birimleri arasında transfer harcamaları, sosyal harcamalar ve sübvansiyon gibi araçlarla tasarruf fazlasını tasarruf açığı olan yerlere transfer etmek durumundadır. Devlet bu politikayla atıl fonları harcama akımına dahil ederek yatırımların artmasını ve bireysel gelirin artmasını sağlayarak tasarruf eğilimlerini etkileyebilmektedir. Bu politika sonucunda kalkınmış ülkelerde tasarruf artırıcı bir etkiye neden olurken azgelişmiş ülkelerde tüketimi artırıcı etkiye neden olabilmektedir (Bakırcı, 2001: 57-58).

Bireylerin tasarruf eğilimlerini etkileyen diğer bir faktör ise finansal okuryazarlıktır. Yapılan araştırmalarda eğitim seviyesinin finansal okuryazarlığı etkileyen bir değişken olduğu eğitimli kişilerin finansal okuryazarlık seviyesinin daha yüksek olduğunu ortaya çıkarmıştır (Alkaya, 2015: 589).

Buradan hareketle Türkiye’den spesifik bir örnekle durumu analiz edecek olursak 2014 yılında akademisyen maaşlarındaki artışı (www.hürriyet.com.tr. 2014, Erişim Tarihi: 12.05.2017) ele aldığımızda, asgari ücretle çalışan gruplarla karşılaştırıldığında görece yüksek gelirli olarak kabul edilebilecek akademisyenlere yapılan maaş artışı asgari ücretle çalışan gruplara göre marjinal tüketim eğiliminin düşük olması sebebiyle gelir artışı tasarruf miktarını artıracaktır. Sonuç olarak düşük gelir gelir gruplarına yapılan yardım ve transferler tüketimi artırıcı etki yaratırken finansal okuryazarlığı yüksek olan akademisyenlerin asgari ücretle çalışanlara göre

nispi yüksek gelir grubunda olması sebebiyle tasarruf miktarını artırıcı etki yaratabilmektedir.

2.3.3.3. Dış Ticaret Politikası Kapsamında Denkleştirme Politikaları