• Sonuç bulunamadı

FİNANSAL İSTİKRARSIZLIK SORUNUNUN MALİ POLİTİKALAR KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

2.2. MALİYE POLİTİKASI-FİNANSAL İSTİKRAR İLİŞKİSİ

Günümüz koşullarında ülke ekonomilerinin en büyük sorunu ve maliye politikasının en önemli amacı fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesidir.

64

Burada fiyat istikrarının sürdürülmesinden anlatılmak istenen ekonomide fiyatlarda meydana gelebilecek sürekli dalgalanmaların önlenmesidir(Ataç,2009).

Maliye politikası belirlenen ekonomik amaçlara ulaşmak için ekonomi üzerinde etkili olan birtakım araçlar kullanmaktadır. Maliye politikası devlet bütçesi aracılığı ile gerçekleştirilmektedir. Maliye politikasının en önemli araçları kamu harcamaları ve kamu gelirleridir. Kamu harcamaları ve kamu gelirleri istenilen hedefe ulaşmak için kullanılırken ulaşılmak istenen hedefte belirleyici olacaktır. Çünkü kamu harcamalarının etkili olduğu durumda gelirler etkili olmaz. Kamu gelirlerinin etkili durumlarda kamu harcamaları etkili olmaz. Buradan yola çıkarak şunu diyebiliriz ki kamu harcamaları ve gelirlerinin ekonomik değişkenler üzerindeki etkilerinin iyi analiz edilmesi gerekmektedir(Ataç,2009).

Maliye politikası ise finansal istikrar arasındaki ilişkiyi incelemek için öncelikle maliye politikası unsurlarının ekonomik değişkenler üzerindeki etkilerini değerlendirmek gerekmektedir. Maliye politikası unsurlarından daha çok bütçe dengesi ile finansal istikrar arasında bir etkileşim söz konusudur. Bütçe dengesi en basit anlamıyla kamuda gelir-gider dengesinin sağlanmasıdır. Kamuda gelir-gider dengesinin sağlanamaması durumunda bu durum finansal piyasalara da sirayet edecektir (Bilgin,2007).

Finansal piyasalar işlem hacminin yoğun olduğu ekonomik birimlerdir. Finansal piyasaların bu yoğunluğu kamu kesiminin piyasaların hızına yetişememesine neden olmaktadır. Kamu kesimi de bundan dolayı bütçe gelirlerinde artış meydana gelmesi için bir takım kararlar alırlar. Bu kararlardan biri de varlıklar üzerinden vergisel uygulamalara gidilmesidir. Sermaye üzerinden alınan bu vergiler, varlık fiyatlarında da değişkenliklere neden olacaktır. Varlık fiyatlarındaki bu değişkenlik dolaylı olarak bütçe gelirleri üzerinde de etkisini gösterecektir. Varlık fiyatlarını şirketlerden alınan kurumlar vergisi olsun, şahıslardan alınan gelir vergisi olsun etkiler. Varlık fiyatlarındaki değişkenliklerin artmasıyla birlikte tüketim harcamalarında da artış meydana gelebilecektir. Çünkü tüketim üzerinden alınan dolaylı vergilerde de artış meydana gelecektir. Varlık fiyatlarının yükselmesiyle elinde varlığı olan şahıs ve kurumlar bu durumdan son derece memnun olacaktır. Çünkü varlık fiyatlarının

65

artmasıyla birlikte refah ortamı oluşacaktır ve piyasalarda güven ortamı oluşacaktır( Eschenbach ve Schuknecht, 2002, Akt: Bilgin,2007 ).

Vergi sistemi günümüz koşullarında sürekli değişiklik göstermektedir. Vergi sisteminin sürekli değişim içinde olması yukarıda bahsedilen varlık fiyatlarının da ekonomi üzerinde nasıl bir etki yaratacağı konusundan önemli bir durumdur. Çünkü ekonomik birimler veya değişkenler varlık fiyatlarının dalgalanmalarından etkilenmektedir. Ancak bu durumda sadece finansal istikrarsızlığın olduğu ortamlarda varlık fiyatlarının ekonomik değişkenleri etkileme oranı artar. Mesela finansal piyasalarda vergi alınan birimlerim oranlarında artış olması varlık fiyatlarının etkisini de arttıracaktır. (Bilgin,2007).

“ Varlık fiyat değişmelerinin mali değişkenleri etkileme sürecini değerlendirirken kamu otoritesi üzerine yüklenen şirket kurtarma maliyetlerinin de vurgulanması gerekir. Öncelikle bu maliyetlerin ortaya çıkmasını oluşturan koşullar ifade edilmelidir. Bu bağlamda, fiyatlar bazen şirket ve finansal kurum bilançolarını olumsuz yönde etkileyecek derecede düşebilir; aktiflerin değeri azalır. Fiyatların aşağı yönlü hareketinden kaynaklanan bilanço bozucu etkilerin devam etmesi, bu birimleri taahhütlerini yerine getirme konusunda önemli sorunlarla karşı karşıya bırakabilir. Eğer sorunlu firma, finansal kurum veya sıkıntının yaşandığı sektör kamu otoritesi açısından politik bağlamda değerli ise, bunlara kamu idaresi tarafından acil yardımlar yapılır. Bu noktada çökmeye terk edilmeyecek kadar büyük (too-big-to fail) banka olgusu karşımıza çıkar. Bu tip bankalar finansal sistem içerisinde kritik bir ağırlığa sahiptir”(Yavuzarslan,2011).

Maliye politikası ile finansal istikrar arasındaki ilişkinin belki de en önemli parçası bütçe dengesi kavramıdır. Bütçe de ki gelir ve gider dengesinin bozulması transfer harcamalarında da artışlara neden olacaktır. Ülkemiz açısından bakacak olursak 1995 sonrası dönemde bütçe dengesinin transfer harcamalarından dolayı bozulduğu ortaya çıkmıştır(Özker,2003).

Finansal istikrarı etkileyen unsurlar birçok mali değişken üzerinde etkili olabilmektedir. Bu unsurlar mali değişkenleri birçok yönden etkiler. Öreğin emlak fiyatlarındaki artışlar ekonomik birimler üzerinde olumlu etkiler yaratabilir. Emlak fiyatlarının artmasıyla birlikte ekonomide tüketim harcamaları artacaktır. Bu da

66

yatırımların artmasına imkân sağlayacaktır. Tüm koşullar sağlandığında vergilerde bir atış söz konusu olacaktır. Vergilerin artmasıyla da bütçe açıklarında azalma olacak ve kamu borcunda da azalma görülecektir. Bu da dolaylı kamu kesiminin faiz yükünden kurtulmasını sağlayacaktır(Bilgin,2007).

Finansal istikrarı etkileyen bir diğer olgu ise borçlanmanın yapısıdır. Finansal sistem içerisinde yer alan ekonomik birimlerin davranış biçimleri de borçlanmanın yapısını etkilemektedir. Bankacılık kesiminde kredi koşullarını da etkilemektedir. İç borçlanma da finansal istikrar olgusunu etkileyebilir. İç borçlanma kısa vade de olumlu etkiler yaratsa da uzun vadede finansal istikrarı tehdit eder hale gelecektir. Kısaca şunu diyebiliriz ki borçlanmanın yapısı finansal istikrarsızlık konusundan önem arz etmektedir(Bilgin,2007).

Ekonomi içinde borçlanmanın payının artması ile birlikte iş çevrimleri oynaklıklarında yükseliş devam ettiği sürece kısa vadede ekonomide sıkıntılı bir süreç yaşanacaktır. Bunun sonucunda da gelirlerin yavaşlamasından dolayı borçlanma gereksinimi artmıştır. Bu da olan gelirin borçlanma ile birlikte risk altında olduğunu gösterir. Borçlanmanın artmasıyla birlikte de durgunluk süreci hızlanmış olacaktır( Kaufman,1986, Akt: Bilgin,2007).

Borçlanmanın artması, borçlu olan ekonomik birimlerin ödeme konusunda bir takım riskleri taşıdığı kredi piyasalarında sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bununla birlikte kredilerdeki faiz oranları artar. Bu da ödeme konusunda sıkıntı yaşayan ekonomik birimlerin elindeki varlıklarını satmasına neden olur. Bu durumda birçok ekonomik birim elindeki varlıkları satmaya kalktıklarına varlık fiyatlarında ister istemez bir düşüş olacaktır. Bu da borcun değerinin daha çok yükselmesine neden olacaktır. Bu da bilançonun yapısını bozacaktır(Bilgin,2007).

“Ekonomik büyüme ve kalkınma günümüzde hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde devletin temel makroekonomik amaçlarından biri olarak kabul edilir. Bununla birlikte, gelişmiş ülkeler için öngörülen kalkınma politikaları ile gelişmekte olan ülkeler için öngörülen kalkınma politikaları, ülkelerin yapısal özellikleri (işsizlik, fiyat istikrarı vb.) nedeniyle farklılık gösterebilmektedir. Gelişmekte olan bir

67

ülkede maliye politikasının temel amacı istikrarlı bir ortam temin edilmek suretiyle kalkınmanın sağlanmasıdır.”(Siverekli Demircan,2003).

Gelişmekte olan ülkelerde para piyasaları etkin bir şekilde çalışmamaktadır. Bu da ekonomide iç kaynak sorununu beraberinde getirecektir. Kaynak yaratılması için en önemli araç vergi politikalarıdır. Çünkü uygulanacak vergi politikaları yatırımların finansmanı için önemli bir kaynaktır. Ancak, “gelişmekte olan ülkelerde vergi gelirlerinin GSMH’ye oranının yaklaşık yüzde 15 seviyelerinde olduğu göz önüne alındığında vergi sisteminde bazı önlemlerin alınması kaçınılmaz olmaktadır”. Bu kapsamda ( Siverekli Demircan,2003).

 Vergi politikaları ile yaratılan kaynaklar özel sektörde kamu sektörüne aktarılması sağlanmalı.

 Kaynaklarını dağıtımının daha çok yatırımlar üzerinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

68

Şekil 3: Gelişmekte Olan Ülkelerde Vergi Politikasının Temel Amaçları

Kaynak : Siverekli Demircan,Esra.(2003).Vergilendirmenin Ekonomik Büyüme ve Kalkınmaya Etkisi.Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 21, s.101.

Vergi indirimleri ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin ülke ekonomileri açısından olumlu yönlerini ortaya koyabilmek amacıyla çeşitli uygulamalar yapılabilmektedir. Gelir vergisi anlamında ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle birlikte bu uygulamalar, indirimler, tarife farklılaştırmaları, teşvikler vb. önlemlerden oluşur. Yapılan bu uygulamalar yüksek oranlı gelir vergisinin kişisel tasarruflar ve yatırımlar üzerindeki olumsuz etkilerini giderici yönde olmaktadır. Özellikle yatırımları arttırma yönünde teşvikler geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde ön plana çıkmaktadır(Siverekli Demircan,2003).

69

Maliye politikalarının daha etkili bir biçimde gerçekleştirilmesi için uzun vadeli yatırımların desteklenmesi önemlidir. Yatırımların desteklenmesi yasal düzenlemelerle ile mümkün olabilir. Para politikasından bu durum rahat bir şekilde uygulanabilirken, maliye politikasında bu durum daha farklı olmaktadır. (Bilgin,2007).

“Vergi tarafsızlığının vergi öncesi ve sonrası konumu, 1990 sonrası dönemde daha çok kendini köklü vergi değişiklikleri ve düzenlemeleri öncesi ve sonrası şeklinde kendini hissettirmiş, özellikle gelir vergilerinde 1994 yılındaki çarpıcı düzenlemeler sonrası satış vergileri açısından tüketim marjlarına ilişkin enflasyonun da etkisiyle gözle görülür bir artış izlenmiştir”(Özker,2001).

Vergi kanunlarında meydana gelecek düzenlemeler de günümüz koşullarına uygun yeni finansal araçların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Finansal araçlar vergi düzenlemeleri sonrasında yatırımlar üzerinde etkili olarak yeni finansal ürünlerin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Özellikler sermaye kazançlarından alınacak vergiler piyasalarda denge sürecini etkileyecektir(Kaplan,1999).

2.3.ENFLASYON HEDEFLEMESİ –FİNANSAL İSTİKRAR ARASINDAKİ