• Sonuç bulunamadı

Tasarruf ve yatırım düzeyleri ekonomide makro ekonomik verimliliğin en önemli unsurlarıdır. Bu unsurlar ayrıca finansal sistemden belirgin olarak etkilenen unsurlardır. Tasarruf ve yatırım aynı zamanda kamu sektörü yatırımları üzerindeki hükümet politikalarından ve kamu sektörü açıkları ve fazlalıklarından etkilenmektedir.

Finansal sistemin çok kesin bir etkisi varsa o da kuruluşların ve bireylerin tasarruflarını etkilediğidir.

Yatırımlar yönüyle finansal sistemin genellikle yükseltici bir etkiden ziyade yardımcı bir rolü vardır. Kaynak arayan kişilere fonlar sağlanmakta ve fonlara olan talebe yanıt vermektedir. Bankalar açısından ise borç verme olanaklarını araştıran bankacılar, müşterilere bankaların zarar riskinin düşük olması koşuluyla işlerini geliştirmek konusunda teşvik etmektedirler57.

Finansal sistemde makro ekonomik verimliliğin

değerlendirilmesinde ikinci kriter piyasa stabilitesidir. Piyasada borç

verme hacimlerindeki iniş çıkışlar kredilere olan taleplerdeki

değişimlerin basit bir yansıması olmayıp, değişen kredi sağlama koşulları sonucu ortaya çıkmışlardır.

Hisse senedi ve tahvil piyasalarındaki fiyatlarda olan iniş çıkışlar önemli bir oranda dünyadaki hisse senedi ve tahvil piyasalarının hareketleriyle ilgili olmuştur.

Finansal sistemin değişen koşullara göre çabuk tepki vermedeki başarısızlığı zaman zaman sorunlara neden olmaktadır. Örneğin nominal faiz oranları enflasyona oldukça yavaş bir şekilde uyum sağlamaktadır. Böylece enflasyon arttığında reel faiz oranları düşük olmakta ve enflasyon düştüğünde ise reel faiz oranları yüksek olarak görünmektedir. Bu durum tasarruf sahiplerinin daha yüksek ya da daha düşük bir enflasyonun devam edeceğine dair olan inançlarının düşük olduğunu ortaya koymaktadır58. Çünkü artan enflasyon normalde çok yüksek bir

57 ekutup.dpt.gov.tr/program/200709.pdf (29.10.2006)

talebin olması anlamındadır ve bu durum genellikle düşük enflasyon oranlarına daha düşük bir talep ile alakalıdır ve ekonomide rol alan

aktörler de enflasyon konusunda olumsuz beklentilere sahip

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN GELİŞİMİ

Ülkemizde bankacılık sistemi 70 sayılı KHK ile başlayıp, 3182 sayılı bankalar kanunu ile devam eden süreçte ciddi değişime uğramıştır. Bu değişimde yasaya bağlı olarak çıkartılan tebliğler anahtar rol oynamıştır. Özellikle 1989 yılında çıkartılan 32 sayılı KHK ile birlikte bankalar fon kaynak yapılarını uygulanan iktisat politikasının da katkısı ile değiştirmişlerdir59.

2.1. Cumhuriyet Dönemi Öncesi Bankacılık

Ülkemizde Tanzimat dönemine kadar banka ya da benzeri kuruluş yok idi. Osmanlı’da bankacılık görevini yürüten ve bankacılık sisteminin temelini oluşturan “para vakıfları” var idi. Para vakıflarının sermayeleri faize benzer bir sistemle işletilmekte idi. Örneğin vakıftan para alan kişi ya da kuruluş; bir sene sonra kendi aldıkları anaparayı ve faizini geriye ödemekte idiler. Ödenen bu faizin önemli bir kısmı vakfın esas amaçları için harcanırken geri kalanı da vakfın ana sermayesine eklenmekte ve büyüme de bu şekilde gerçekleşmekte idi. Vakıfların bir başka büyüme ve gelişme yolu ise küçük küçük vakıfların bir para vakfına bağışta bulunmalarıdır. Böylece onların bağışları da sermayeye ilave edilerek ertesi sene biraz daha büyük bir miktar para plase edilebilmekte idi. Bu vakıflarda girişimcinin ihtiyacı olan büyüklükteki bir sermaye transferi söz konusu değildi. Girişiciye finansman sağlamayan bu vakıfların tüketici kredisi verdikleri bilinmektedir. Sonuç itibariyle para vakıfları girişimci finansmanı konusunda çok kısıtlı ölçülerde kalmışlardır60. Kayıtlara göre Osmanlılarda ilk para vakfı XV. yüzyılın ilk yarında tesis edilmiştir ve Fatih döneminde para vakıflarının sayısında artış

59 Çolak, Kılıçkaplan, a.g.e., s.65

60 Çizakça, Murat, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Finansal Kurumların Evrimi ve Kültürler Arası Etkileşim” www.obarsiv.com (02.01.2007)

gözlenmiştir61. 1954 yılında Osmanlı döneminde kurulan bu vakıflar

ortadan kaldırılarak bunların sermayesi ile Vakıflar Bankası

kurulmuştur. 1967 yılında da vakıfların ellerindeki bütün sermayeleri bu bankaya yatırılması sağlanmıştır. Aynı yıl yeni bir vakıflar kanunu yürürlüğe girmiş ve böylece modern para vakıflarının tekmeli atılmış olmuştur62.

Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu devrinde kısmen de olsa bankacılık işlemlerine benzer çalışmalar içinde bulunan ve sarraf olarak nitelendirilen kişiler vardı.

Osmanlı hazinesinin para bakımından sıkıntıya düşmesi ölçüsünde itibar ve değer kazanan sarraflar genel olarak63;

• Hazineye ve saraya ödünç para vermek,

• Çeşitli paraları birbiriyle değiştirmek, • Senet alım ve satımı yapmak,

• Başka kimselere ait paraları işletmek, • Vergilerin iltizamını almak,

• Devlet adamlarına ait malların gelir bakımından yönetimini yapmak gibi işleri yaparlardı.

Yönetim, paraya ihtiyaç duyulduğu zamanlarda tahsil edilecek gelir karşılığında havale çıkarıp sarraflara kırdırırdı. Aynı şekilde hükümetten maaş ya da mal karşılığı alacaklı olanlar da alacaklarını büyük ıskontolarla sarraflara kırdırdıkları için hükümete yapacakları ödemelerde bu gibi senetleri kullanmak suretiyle iki taraflı kar sağlarlardı.

61 Akyol, İzzet, “Osmanlıyı Anlamak, Para Vakfı Örneği Işığında Bir Anlama Denemesi”, www.karakalem.net (02.01.2007)

62 Çizakça, a.g.e.,

63 T eze r Öc al, Tü rk iy e E kon o mi s i Se kt öre l G e l i ş mel er , Öz yur t Mat ba a c ılı k, 1992, s. 144

Sarraflara ait işyerlerinin genellikle Galata civarında bulunması nedeniyle adı geçen meslek mensupları “Galata Sarrafları” ve son zamanlarda da “Galata Bankerleri” diye adlandırılmakta idi64.

18.yüzyılda Batı Avrupa ülkelerinde kurulan özel komisyonculuk şirketlerini andıran bu sarraflar, mal mübadelesine aracı olmaktan çok para işlemlerini de yapmakta idiler.

1839 yılında ilan edilen tanzimatın meydana getirdiği zorunlu masraflar esasen para darlığı çekmekte olan hazineyi daha da zor bir duruma düşürmüştü. Bu nedenle 1840 yılında ilk Osmanlı kağıt parası çıkarıldı. Bu ilk kağıt paraya da “Kaimei Muteberei Nakdiye” adı verildi. Bu kağıt paranın kullanılmasıyla zaman içinde para ve dış ticarette kullanılan kambiyo değerlerinde kararsızlık baş gösterdi.

1847 yılında Galata Bankerleri, hükümetin de yardımı ile İstanbul

Bankası (Banque de Constantinople) adı altında Osmanlı

İmparatorluğunda kurulan ilk bankayı tesis etmiş oldular. Kağıt para değerinin korunmasında büyük yararları görülen bu banka, hükümetin borçlarını zamanında ödeyememesi nedeniyle 1852 yılında iflas etti65.

1856 yılında bir İngiliz sermaye grubuna, 500 000 İngiliz lira sermayeli ve Bankı Osmanı (Ottoman Bank) adını taşıyan bir banka kurma izni verildi. Daha sonra banknot çıkarma yetkisi de verilerek imtiyazlı bir duruma getirilen Bankı Osmanı, yedi yıl kadar faaliyet gösterdikten sonra, 1863 yılında Bankı Osmanii Şahane (Imperial Ottoman Bank) adlı bankanın kurulması üzerine kapatılmış ve sermaye sahipleri de yeni kurulan bu bankaya katılmışlardır. Osmanlı Bankası unvanı ile çalışmış bu banka Merkez Bankası kurulana kadar banknot çıkarma yetkisini de elinde tutmuş, merkez bankası kurulduktan sonra bu imtiyazını kaybederek özel bir banka niteliğini almıştır.

64 Öz ar sla n, a. g.e ., s. 78

1870 yılında devletin resmi bankası olmak amacıyla kurulan Türkiye Bankası ise. ancak bir yıl kadar faaliyet gösterebildikten sonra iflas etmiştir.

Mithat Paşa 1863 yılında Niş valisi bulunduğu sıralarda Yugoslavya - Bulgar hududundaki Pirot kasabasında, Ziraat Bankasının kökeni olarak kabul edilebilecek Memleket Sandıkları adındaki ilk zirai kredi sandığını kurmuştur ve 1888 yılında da Ziraat Bankası kurulmuştur66.

Osmanlı İmparatorluğu’nda kurumsal olarak banka kurma fikri on dokuzuncu yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren ortaya çıkmıştır. Merkez

bankasının günümüzde üstlendiği işlevleri Osmanlı Devleti’nde

darphane, sarraflar, vakıflar, bedestenler ve loncalar gerçekleştiriyordu. Tanzimat sonrasında imparatorluğun izlediği dışa açık ekonomik ilişkiler para ve kredi sisteminde yeni düzenlemeler gerektirmiştir. İç isyanlar Osmanlı Devleti’ni para sorunlarıyla karşı karşıya bırakmış dışarıdan borç bulamayan ülke ilk kez kağıt para basma yoluna gitmiştir. Fakat basılan bu kağıt para hızla değer kaybetmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu 1844 yılında “ Usulü Cedide Üzere Tashihi Ayar “ kararnamesiyle iki metalli bir para sistemi oluşturmaya çalışmıştır. Bu para reformunun sonuç verebilmesi için dış ödemelerinde Osmanlı parasının İngiliz parasına karşı kurunu sabit tutmak amacıyla Galata bankerleri ile bir anlaşma yapılmıştır. Bu anlaşmaya göre İngiltere ve Fransa’ya yapılacak ödemeler bankerler tarafından belli bir ödeme karşılığında ve sabit kur üzerinden yapılıyor idi. Bu şekilde paranın değerinde istikrar sağlanmış oluyordu. 1847 yılında hükümet bu bankerlere Bankı Dersaadet‘ i kurma iznini verdi. Böylece Osmanlı İmparatorluğu’ nda ilk defa dış ödemelerde düzenleme işlevini üstlenen bir banka kurulmuş oldu. Fakat Osmanlı İmparatorluğu’nda bugünkü merkez bankasının gördüğü işlevlerin bir kısmını gören bankanın kurulması, 1856 yılında Fransız ve İngiliz ortak sermayesi ile kurulmuş

olan Bankı Osmani‘ nin , 1863 yılında “ Bankı Osmani Şahane “ adını alması ve bir devlet bankası niteliğini kazanmasıyla olmuştur67.

Banknot çıkarma imtiyaz ve tekeline sahip olan banka devletin haznedarlığını yapacak, devlet gelirlerini toplayacak, hazinenin ödemelerini yerine getirecek, hazine bonolarını iskonto edecek, iç ve dış borç ve faizlerini ödeyecekti.

Bankanın sermayesi 135.000 hisseden oluşmakta ve bu senetlerin 80.000’ i İngiliz, 50.000’ i Fransız grubu tarafından satın alınmış ve 5.000’ i Osmanlı Devleti tarafından satın alınmıştır68. Merkezi İstanbul olarak belirlenen fakat banknot çıkarma yetkisi Paris ve Londra komitelerine bırakılan Osmanlı Bankası, ayrıcalık sözleşmesine göre çıkardığı banknotlara karşılık kasalarında bunların değerinin 1/3’ü oranında altın bulundurmakla yükümlü tutulmuştur69. Piyasaya çıkarılan paraların miktarı hiçbir zaman piyasanın ihtiyacını karşılayacak düzeye ulaşamamıştır. Her türlü resim ve harçtan muaf tutulan banka merkez bankacılığı görevini yapmaktan sürekli olarak kaçınmıştır ve devlet bankanın karından pay almamıştır. Osmanlı dönemindeki bu banka diğer ülkelerin merkez bankalarına göre bazı ayrıcalık ve farklara sahipti. Bu ayrıcalık ve farklar;

• “ Ba nka nın se rma ye si ya ba nc ıla ra a itti.

• Ba nka nın ihraç e tti ği ba nk notla r İs t a nbul ili ile s ını rlı kalıyordu.Halk elde ettiği banknotlara güvenmiyor, hemen bankaya getiriyor ve karşılığında altın alıyordu. Banka bundan büyük kazançlar elde ediyordu, çünkü; 1/3 karşılı esasına göre banka her altın lira karşılığında iki liralık faizsiz bir kaynak elde ediyordu.

67 Abdurrahman Aslan, “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası”, www.gencbilim.com, (03.02.2006) 68Abdüllatif Sevinç, Merkez Bankası Bağımsızlığı: 1980 Sonrası Türkiye’ de Merkez Bankacılığı, Yıldız Teknik Üniversitesi, SBE İktisat Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2000,, s. 46

• Ba nka de vle tle ola n kre di il işkile rinde tic a ri bir banka mantı ğı ile hareket etmiştir.

• Ba nka , de vle t ba nk a sında n be kle nen re e skont ve ka rşılı k lar yoluyla kredi sağlama mekanizmasına hiçbir zaman sahip olamamıştır”70.

Kuruluş aşamasında ve Osmanlı Dönemi’ nde bu gibi özellik ve farklara sahip olan banka gerçek bir merkez bankası yapısına Cumhuriyet Dönemi’nde kavuşmaya başlamıştır Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası adını almıştır.

Benzer Belgeler