• Sonuç bulunamadı

Makine Çevirisinin Tarihsel Gelişimi

BÖLÜM 2: MAKİNE ÇEVİRİSİ

2.1. Makine Çevirisinin Tarihsel Gelişimi

2.1. Makine Çevirisinin Tarihsel Gelişimi

20. yüzyıla kadar sadece bir insan eylemi olarak nitelendirilen çeviri etkinliğinin bilgisayarlı araçlar tarafından ilk denemeleri, 1940’lara65 kadar gitmektedir. Bu dönemler Amerika ve SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği) arasındaki soğuk savaş ve casusluk olaylarının ivme kazandığı dönemler olarak da bilinmektedir66 (Biau Gil ve Pym, 2006: 16). Ayrıca, makine çevirisi alanındaki araştırmalar, uluslararası askeri çatışmalara kısmi bir tepki olarak doğmuştur. Tarihine bakıldığında, makine çevirisinin savaş sonrası enternasyonalizm düşüncesi, Soğuk Savaş dönemiyle ilgili kaygılar ve askeri çatışmalar sonucu geliştiği görülür. Ayrıca, Nazilerin kendi aralarındaki konuşmalarının çözülmesi için kullanılan teknikler (kriptografi vb.) makine çevirisinin gelişmesine katkı yapmıştır. Weaver buna “kriptografik çeviri fikri” adını vermiştir (Raley, 2009: 352).

Yaşanan bu gelişmeler nedeniyle, yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren çeviride üretkenliği artırarak bu şekilde siyasi, ekonomik ve askeri gelişmeleri anında takip etmek ve aralarındaki güç rekabetini sürdürebilmek için Amerika ve SSCB ile diğer dünya devletleri makine çevirisine çeşitli yatırımlar yapmaya başlamıştır. Amaç, bilgisayarlı ortamda tam otomatik yüksek kalitede bir çeviri67 yapabilmek ve böylelikle insanların yaptığı çeviriler ile makine çevirisinin kalitesini aynı seviyeye getirmekti. Başka bir ifade ile, insan müdahâlesi olmadan bir çeviri yapmak amaçlanmıştı. Dillinger ve Lommel’in belirttiği gibi, aslında otomatik çeviriye geçiş fikri yirminci yüzyıldan önce Rönesans döneminde bile tartışılmaya başlanmıştı. Ancak o zamanlar çoğu insanın bir ütopya olarak düşündüğü makine çevirisi teknolojisi, özellikle 1950’lerdeki, Georgetown Üniversitesi ve IBM gibi bilgisayar şirketlerinin ortak girişimleriyle önemli bir adım atmıştır (bkz. Dillinger ve Lommel, 2004: 1).

İkinci Dünya Savaşının ardından ilk bilgisayarlar, Birleşik Krallık’ta Kriptolog olarak çalışan Alan Turing ve ekibinin Bletchley Park’ta Almanlara karşı yürüttüğü şifre kırma

65 Mekanik çeviriyle ilgili ilk cihaz 1946 yılında Trojanskij adında bir araştırmacı tarafından geliştirilmiştir ve cihaz, günümüzdeki elektronik cep sözlüklerine benzemektedir. Cihazın çalışma mantığında, sözcük karşılıklarının bulunması vardır (bkz. Öztürk, 2000: 2).

66 Büyükaslan’a göre, “basit bir şifre çözme işlemi olarak algılanan otomatik çeviri, Sovyetlerin haberleşmelerini

dinleyip çözme amacına uygun geniş sözlüklerin oluşturulması ve bunlara birebir karşılıklar bulunması esasına dayanıyordu” (Büyükaslan, 2005: 3).

26

işlemlerinde kullanılmaya başlandı. Soğuk Savaşın 1940’ların sonunda etkinliğini hissetirmesiyle, Amerika; Rusça-İngilizce68 dillerinde otomatik çeviri sistemleriyle ilgili çalışmalara ağırlık verdi. Bu sırada Amerika’nın en büyük rakibi SSCB ile diğer dünya ülkeleri Fransa, Japonya, Birleşik Krallık vb. daha küçük ölçekli çalışmalar69 yürütmeyi tercih ediyordu. İlk geliştirilen makine çevirisi sistemleri, kaynak metin birimlerinin erek metne sözcüğü sözcüğüne bir çeviri yaklaşımıyla aktarılmasına olanak vermekteydi. Bu nedenle, bu sistemlerin bir diğer adı da doğrudan (direkt) sistemler olarak bilinmektedir (Hatim ve Munday, 2004: 115). Bu sistemler, makine çevirisi alanında geliştirilen ilk sistemlerdir70. Çünkü çeviri sözlük karşılıklarını bulma esasına dayanıyordu, neticede çeviri metin, sözdizimi ve dilbilgisi açısından hatalarla dolu olduğundan iletişim problemleri ve anlaşmazlıklar meydana gelme olasılığı vardı.

Bu hatalara karşı makine çevirisinin iyileştirilmesi amacıyla pek çok girişimde bulunulmuştur. 1952’de makine çevirisiyle ilgili ilk konferans Massachusetts Teknoloji Enstitüsünde gerçekleştirilmiş ve hemen iki yıl sonra, Georgetown Üniversitesi tarafından Rusça-İngilizce dilleri arasında bir makine çevirisi sistemi geliştirilmiştir. Sistem, 250 gibi kısıtlı bir sözcük deposundan ve sadece 6 dilbilgisi kuralından oluşsa da, pek çok mali destek alma başarısında bulunmuştur (bkz. Austermühl, 2001: 155). Ancak bu gelişmelere karşı İsrailli matematikçi, filozof ve dilbilimci olan Yehoshua Bar Hillel (1915-1975) makine çevirisi sistemlerinin mevcut teknolojiyle yüksek kaliteli tam otomatik bir çeviri yapmasının mümkün olmadığını belirtmiş ve bununla paralel olarak Makine Çevirisinin Amerika Birleşik Devletleri ve Büyük Britanya’daki Durumu Üzerine (İng: On the State of Machine Translation in the United States and Great Britain, 1959) adlı bir rapor yayınlamıştır. Bu raporda çeviri için gerçek dünya bilgisinin gerekli olduğu, bunun da kaynak metni erek kültüre doğrudan bir yaklaşımla aktaran makine çevirisi teknolojiyle imkânsız olduğu belirtilmekteydi. Ayrıca Bar-Hillel’e göre71, makine çevirisi gerçek dünya bilgisinden uzak ve etkili olmayan sonuçlar üretmekteydi.

68Makine çevirisinin gelişim evrelerine bakıldığında, ilk gayretlerin Rusça’dan İngilizceye yapılan çeviriler olduğu görülebilir. Warren Weaver, Rockfeller kurumundaki 200 meslektaşına hitaben şifre çözümleme yöntemiyle Rusça’dan İngilizceye makine çevirisinden bahsetmiştir (1949) (Archer, 2010: 95).

69 Bunun nedeni, makine çevirisinin henüz tam başarılı çeviriler üretmemesi ve pahalı bir etkinlik olması olabilir.

70 1956-1966 yılları arasında, makine çevirisine yönelik araştırma ve geliştirme faaliyetleri genelde askeri amaçla yürütülmekteydi. (Archer, 2010: 96).

71 Gerçek dünya bilgisi somut olaylara dayanmaktadır. 1970’lerin sonlarından itibaren, makine çevirisi özel metin türleri ve durumlara yoğunlaşarak daha başarılı sonuçlar elde etmeye başladı. Bu başarı hikâyelerinden en bilineni, Montreal Üniversitesi bünyesinde geliştirilen Météo sistemidir. Météo, hava raporunu Kanada Meteroloji Servisi için otomatik olarak çevirmekteydi (Hatim ve Munday, 2004: 116).

27

Dolayısıyla, Bar-Hillel asıl gerçekçi olanın insanlarla bir arada çalışabilen makinelerin üretilmesi (Hatim ve Munday, 2004: 115) olduğunu belirtiyordu. Başka bir ifade ile, Bar Hillel aslında o zamanlardan, CAT (Tr: Bilgisayar destekli Çeviri Araçları, kısaltması: BDÇ) araçlarını müjdelemişti. Zira Makine çevirisi tek başına metne bir duygu ve anlam katamayacağından, metin sadece bir sözcük yerleştirmesi olarak kalmaktaydı. Ancak, Bar-Hillel’in raporu sadece o anki durumu eleştirmek için yazılmıştı.

Bu raporun yanı sıra, ayrıca 1966’da Otomatik Dil İşleme Danışma Komitesi’nin (İng: Automatic Language Processing Advisory Committee) yayınladığı rapor (Kısaltma: ALPAC raporu), makine çevirinin gelişmesini durma noktasına getirmiştir. Bu rapora göre,

1. Makine çevirisi sistemleri, makine çevirisi teknolojisinin kullanımını gerektirecek

kadar çeviri talebi olmadığından gereksizdir.

2. Makine çevirisi pahalı bir hizmettir.

3. İnsan müdahâlesi olmadan makine çevirisi kaliteli sonuç vermemektedir

(Austermühl, 2001: 155).

Raporun maddelerine bakıldığında, değerlendirmenin o anki koşullara göre yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu da, raporun makine çevirisi sistemlerinin gelişmesi için bir önyargı oluşmasına yol açmış olabileceğini göstermektedir. Zira bu raporla birlikte makine çevirisi pahalı ve makine çevirisinden çıkan çeviriler de hatalı veya kalite yönünden düşük olarak nitelendirilmiştir. Neticede makine çevirisi karanlık bir döneme girmiş (ayrıca bkz. Somers, 2001; Archer, 2010), konuyla ilgili araştırma sayısı azalmış ve makine çevirisi sistemleri Amerika’daki popülerliğini yitirmiştir. Ayrıca raporun ardından Avrupa, Rusya ve Japonya’daki faaliyetler, araştırma ve geliştirme çalışmalarının yavaş ilerlemesine bağlı olarak durdurulmuştur (Dillinger ve Lommel, 2004: 1, ayrıca bkz. Somers, 2001; Archer, 2010). Ancak devletler arasındaki ekonomik, toplumsal, siyasi ve kültürel etkileşimin 1970’lerden itibaren artmasıyla, makine çevirisi sistemleri yeniden popüleşmeye başlamıştır. Bununla bağlantılı olarak, 1970’lerde makine çevirisinin edebiyat alanı dışında sadece diğer metinlerin çevirisinde gerekli olabileceği düşünülmüştür. Montreal Üniversitesi Otomatik Çeviri Sistemi (Kısaltma:

28

TAUM, Fr: Traduction Automatique de I’ Université de Montréal, Tr: Montreal Üniversitesi Otomatik Çeviri) tarafından geliştirilen Météo, bu dönemin başarılı projeleri arasında yer almaktadır. Météo, insan müdahâlesi söz konusu olmadan her gün İngilizceden Fransızcaya yaklaşık 45,000 kelime çevirerek, hava durumu bültenleri için içerik hazırlanmasından sorumlu bir makine çevirisi sistemidir (Archer, 2010: 96). Basit ancak etkili olan bu sistem ününü, sözcük ve söz dizim yapılarının ön biçimlendirilmesi ve sıkı olarak denetlenmiş olmasına borçluydu (Somers, 1998: 14572’ten akt. Hatim ve Munday, 2004: 117).

Bunun dışında 1976’da Avrupa Komisyonu, ABD Havva Kuvvetleri tarafından geliştirilen Systran73 adlı bir makine çevirisi sistemini kullanmaya başladı. 1970’lerde üye ülkelerin dilleri için çokdilli bir makine çevirisi sistemi geliştirmek üzere, Avrupa Komisyonu ayrıca EUROTRA74 olarak bilinen bir projeye yatırım yapma kararı almıştır. Bu gelişmeler, 1980’lerde de devam etmiştir. Özellikle küreselleşmenin hızlanması, bilgisayar fiyatlarının düşmesi, bilgisayarların akademik çevre ve uzmanların yanı sıra sıradan kullanıcılar tarafından da kullanılmaya başlanması her alanda çeviri ihtiyacını artırmıştır. Neticede makine çevirisi sistemleri de popülerliğini artırmış ve Metal ve Logos gibi sistemler ticari amaçlarla pazarlanmaya başlanmıştır (Austermühl, 2001: 156). Ayrıca, özellikle yirminci yüzyılın sonları ve yirmi birinci yüzyılın başlarından itibaren, siyasi ve ekonomik alanlarda uluslararasılaşma75 sonucunda, çok uluslu şirket ve uluslararası örgütlerin sayılarında bir artış meydana gelmiş ve çok dillilik kavramının önemi anlaşılmaya başlanmıştır (Archer, 2010: 87). Bu durum makine çevirisine duyulan ihtiyacı da artırmıştır.

Son zamanlarda ise, makine çeviri sistemleriyle ilgili yaşanan gelişmeler doğrudan sistemlerin yanı sıra dolaylı sistemlerin (indirekt) ortaya çıkmasını da sağlamıştır. Dolaylı sistemlerde, kaynak ve erek metin arasında aracı bir aşama bulunmaktadır. Bu aracı

72 bkz. Somers, Harold. (1998), “Machine Translation: History”.

73 Amerika Birleşik Devletlerin’de Systran sistemi Kaliforniya’da Peter Toma tarafından geliştirilip, ABD Hava Kuvvetleri ve Nasa tarafından Rusça’dan İngilizceye ham çeviri yapmak amacıyla kullanıldı. Systran ilk nesil (doğrudan) ve ikinci nesil (dolaylı) sistemlerin bir melez türüdür. 1976’da Avrupa Topluluğu’nun çeviri talebi arttığından çok dillilik politikasına uygun olarak Systran kullanılmaya başlandı. İlk önce çeviriler İngilizce-Fransızca dil çiftleri arasında idi daha sonra diğer diller de uygulanmaya başlandı (Archer, 2010:97). Systran günümüzde ise web sayfalarının anında çevirisinde kullanılmaktadır (Hatim ve Munday, 2004: 117).

74. Eurotra 20 farklı Avrupa Bölgesinden, 150 araştırmacının katılımıyla, o zamanki en büyük makine çevirisi projesi olmuştur (bkz Archer, 2010: 98).