• Sonuç bulunamadı

Osmanlı mahkemesinin birçok işlevinin yanında keşif işlemleri de yer almaktadır. Konya örneğinde 1681-1682 yıllarında mahkemenin yaptığı keşifler, 26 numaralı defterde açıkça görülmektedir. Bu konuyla ilgili 14 adet belge tespit edilmiştir. Ölüm, darb ve tamir keşifleri mahkemenin yaptığı keşiflerdendir. Yapılan bu keşiflerin defterdeki oranlarına dair bilgileri ise aşağıdaki grafikte daha net görme imkânı olacaktır.

Grafik 10: Mahkeme Keşifleri

Hukukî bir mesele olan ve çeşitli şüphelerin ortadan kaldırılmasına imkân tanıyan ölüm keşfi konusunda incelenen defterde toplam 8 adet belge bulunmaktadır. Konya mahkemesinin yaptığı diğer keşifler içinde %60’lık bir orana sahip olan ölüm keşifleri kâdı defterine ayrıntılı olarak kaydedilmiştir.

Defterde bulunan ölüm keşifleri hakkında incelenen ilk belgede; Konya’da Vâdi-i Merâm Mahallesi’nde oturan Mehmed’in kızı Fatma, bir gün önce Kümtâs Değirmeni diye bilinen değirmen oluğuna düşüp ölmüştür ve bu ölümün mahkeme tarafında keşf olunması mahalle ahâlisi tarafından talep edilmiştir. Bunun üzerine mahkeme tarafından gönderilen Mevlânâ Abdulkadir Efendi oğlu Mahmûd Efendi ile Karaman valisi olan Ahmed Paşa Hazretleri tarafından mübâşir tayin edilen Ömer Ağa ve isimleri defterin ekinde yazılı olan müslümanlar keşf için değirmen oluğuna varmışlardır. Vardıklarında, bu kız çocuğunu oluk içinde ölü halde bulmuşlar ve vücut azalarına baktıklarında ise herhangi bir yara ya da öldürülme alâmeti görememişlerdir. Ardından kızın babası Mehmed ve validesi Hatice’ye bu durum sorulmuş, onlar da kızlarının kendi evlerinin önündeki ırmağa düşüp, suyla birlikte

Ölüm 60% Darb 20% Tamir 20%

92

oluğa gittiğini, bu durumda mahalle ahâlisinden hiçbir ferdin suçunun olmadığını ve hiçbir kimse ile kızlarının dem ve diyeti hususunda davalarının bulunmadığını söylemişlerdir.302

Ölüm keşfi konusunda bir başka belgede, Konya Kazâsı’na bağlı Sahra Nâhiyesi’nde Necmeddîn Köyü’nde oturan Hâcı İbrahim’in hizmetkârı olan Hasan bin Mustafa’nın ölüm keşfi kaydedilmiştir. Hasan, bir gün önce “Hacı İbrahim Kuyusu” diye bilinen kuyudan koyunlara su verirken bir koyun kuyuya düşmüş, o da çıkarmak için kuyunun içine inmiştir. Koyunu çıkarmak isterken kendisi çıkamamış orada ölmüştür ve bu ölümün mahkeme tarafında keşf olunması mahalle ahâlisi tarafından talep edilmiştir. Bunun üzerine, Karaman valisi olan Ahmed Paşa Hazretleri tarafından mübâşir tayin edilen Mustafa Ağa ile isimleri defterin ekinde yazılı olan müslümanlar keşf için kuyuya varmışlardır. Vardıklarında, Hasan’ı kuyunun içinde ölü halde bulmuşlar ve vücut azalarına baktıklarında ise, herhangi bir yara ya da öldürülme alâmeti görememişlerdir. Ardından babası Mustafa’ya bu durum sorulmuş, o da Hasan’ın bir gün önce kuyudan koyunlara su verirken kuyuya düşen bir koyunu kurtarmak için kuyuya indiğini fakat çıkamayıp öldüğünü, bu durumda mahalle ahâlisinden hiçbir ferdin suçunun olmadığını ve hiçbir kimse ile oğlunun dem ve diyeti hususunda davasının bulunmadığını belirtmiştir.303

Bu konuda incelenen son belgede ise, Konya Kazâsı’na bağlı Sahra Nâhiyesi’nde İrmek Köyü’nde oturan Gazi’nin kızı Elif’in ölüm keşfi kaydedilmiştir. Elif Hatun kendi evinde tandırda yemek yaparken üzerine çatıdan toprak dökülmüş, o da sağ elini yemeğin üzerine tutarken çatının bir merteği eline gelmiş ve eli yemeğin içinde bileğine kadar yanmıştır. Bu yanığın etkisiyle de Elif Hatun, bir gün önce ölmüştür ve bu ölümün mahkeme tarafında keşf olunması köy ahâlisi tarafından talep edilmiştir. Bunun üzerine mahkeme tarafından gönderilen, Mehmed Efendi oğlu Mevlânâ Ali Efendi ile Karaman valisi olan Ahmed Paşa Hazretleri tarafından mübâşir tayin edilen Mehmed oğlu Ali Beğ ve isimleri defterin ekinde yazılı olan müslümanlar keşf için eve gitmişlerdir. Gittiklerinde, Elif Hatun’un sağ elinde beleğine kadar ateş yanığı olduğunu görmüşlerdir. Elif Hatun’un zevcî Seyyid Carullah oğlu Seyyid Emrullah ve oğulları Hasan, bu durumda köy ahâlisinden hiçbir ferdin suçunun olmadığını ve hiçbir kimse ile ölen kişinin dem ve diyeti hususunda davalarının bulunmadığını söylemişlerdir.304

Yapılan bu keşiflerde yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi dikkat çekici ölüm vakaları görülmektedir. Ölen kişilerin ikamet ettiği mahallede bulunan ahâli faili meçhul

302 KŞS 26 / 6-2. 303 KŞS 26 / 14-2. 304 KŞS 26 / 50-1.

ölümlerin önüne geçmek için mahkemenin yolunu tutarak ölen şahsın bir nevi “ölüm raporu” olan bu keşifleri yaptırma isteğinde bulunmuşlardır. Öyle ki bir köpeğin ısırması sonucu ölen bir zımmînin görüldüğü305 gibi akşam içki içip sabah ölen bir şahsın da görülmesi306 belgelerde tespit edilen vakalardandır.

Ölüm keşiflerinde yukarıdaki örnek belgelerde de görüldüğü gibi, genellikle mahkeme tarafından görevlendirilen ehil bir kimse ile vali veya onun mütesellimi tarafından tayin edilen kişi (mübâşir) ölüm mahalline gönderilmektedir. Bu kişiler yanlarında bulunan en az iki kişi (bilirkişi) ile birlikte cesedin bulunduğu yere giderek, ceset üzerinde incelemeler yapmakta ve ölüm nedenini tespit edip, durumu olay yerinde kayda geçirmekte ayrıca mahkemeye gelerek olayı tescil ettirmektedirler.

Defterde mahkemenin yaptığı keşiflerden bir diğeri ise, darb keşifleridir. Bu keşifde de örnek bir belge vermenin konunun anlaşılması açısından faydalı olacağı düşünülmektedir. Bu belgede, Konya Kazâsı’na bağlı Sudirhemi Nâhiyesi’nde Bilecik Köyü’nde oturan Kasım oğlu İslâm ile Bağıkutlu Köyü’nde oturan Musa oğlu Mustafa mahkemeye başvurup, Gedik Ali Beşe isimli kişinin vücutlarında hançer ile açtığı yaralara keşif yapılmasını istemişlerdir. İslâm ile Mustafa, At Pazarı Kapısı taşrasında odun satarken Gedik Ali Beşe’nin kendilerine saldırıp hançer ile darb ettiğini söylemişler, bunun üzerine mahkeme, İslâm’ın sol küreği üzerinde, sol oyluğunda, sol parmak üzerinde ve sağ serçe parmak üzerinde; Mustafa’nın da sol pazusu üzerinde yara tespit etmiştir. Ardından yaralı kişilerin Gedik Ali Beşe’den davacı oldukları kayda geçirilmiştir.307 Görüldüğü gibi mahkeme darbı en ince ayrıntısına kadar keşf etmektedir. Bu bilgiler ışığında zanlının mağdurların sol tarafına hançerle zarar vermesinden de anlaşılacağı üzere onun, sağ elini kullandığı ihtimali bile ortaya çıkmaktadır.

Deftere göre Konya’da mahkemenin yaptığı son keşif ise, tamir keşfidir. Defterdeki 3 belgede; Karamanoğlu İbrahim Beğ Vakfına ait olan “Yeni Hamam” isimli çifte hamam308,

“Kiremitli Han” isimli bir han309 ve bir Ermeni Kilisesi tamir keşfine konu olmuştur. Tamir keşiflerinin genel özelliğini yansıtması babında burada, Ermeni Kilisesi’nin tamiri için yapılan keşifi ayrıntılı olarak incelemekte fayda vardır. Konya’da sâkin Ermenilerden Serkez, Şirvân, Sâyeti ve Esrab adlı zımmîler mahkemeye gelip, ayinlerini yaptıkları kiliselerinin kuzey ve batı duvarları ile avlusunun doğu, batı ve güney olmak üzere üç duvarının zamanla yarılıp temelleri yıkılarak harabe olmuş diyerek tamir edilmesini talep etmişlerdir. Bunun

305 KŞS 26 / 95-3. 306 KŞS 26 / 150-1. 307 KŞS 26 / 100-3. 308 KŞS 26 / 180-2. 309 KŞS 26 / 190-1.

94

üzerine mahkeme tarafından görevlendirilen Hasan Efendi ile isimleri defterin ekinde yazılı olan Müslümanlar, Mimar başı olan Şaban Efendi ile Kiliseye varıp duvarların zararını ve çıkacak masrafları tespit etmişlerdir.310

Verilen örnek belgede de görüldüğü gibi Konya mahkemesinin yaptığı tamir keşiflerinde mimar başının da keşif heyetinin içinde yer aldığı görülmüştür. İncelenen belgelerde mimar başının İbrahim oğlu Şaban isimli bir kişi olduğu belirlenmiş ve muhtemelen tamir keşif heyetinin de söz sahibi üyesi olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca bu tür keşiflerde, tamir edilecek yerin kusurları en ince ayrıntısına kadar kaydedildiği gibi bu yerin tamirinde kullanılacak malzemelerin isimleri, fiyatları, çalışacak işçilerin günlük yevmiyelerinin de ayrıntılı bir şekilde kayda geçirildiği görülmüştür.