• Sonuç bulunamadı

Mahalledeki Suriyelilerin Yerel Emek Piyasasına Girişlerine İlişkin

3. TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİLER VE GÖÇ POLİTİKALARININ HUKUKİ

4.3. Ekonomik Dışla(n)ma

4.3.1. Mahalledeki Suriyelilerin Yerel Emek Piyasasına Girişlerine İlişkin

mahallede sağlık ve eğitim alanındaki kamu kurumlarının yoğunlukta olması, yerel

insani boyutundan ziyade siyasi çerçevede ele alınması ve kendilerine yönelik olumsuz bir algının oluşması gibi hususları dile getirdikleri ifade edilmektedir (Erdoğan, 2015: 18).

139 işletmelerin varlığını kısıtlı koşullarla ve sınırlı sayıdaki çalışanla sürdürmesi ve mahallede aktif bir yerel piyasa işleyişinin bulunmaması gibi nedenlerle mahalledeki

“yerli” halkın yanı sıra, Suriyelilerin de kendilerine uygun ve geniş bir çalışma alanı bulamadığı söylenebilir. Bu durumun aynı zamanda hem yerli halk ile Suriyeler arasında, hem de Suriyeliler ve diğer göç grupları arasında yerel emek piyasasına dahil olmaya ilişkin bir rekabeti de beraberinde getirdiği görülmektedir. Dolayısıyla yasal olarak belirli kriterlerle düzenlenmiş bir çalışma iznine88 sahip olmalarına karşın; Suriyelilerin söz konusu gerekçelerle mahallede fiili olarak gündelik veya düzenli gelir getiren işlerde çalışmalarının oldukça zorlaştığı, “ucuz işgücü” olarak sigortasız ve güvencesiz biçimde enformal piyasaya dahil olarak çalışmalarının mümkün olduğu gözlemlenmiştir.

Suriyelilerin yalnızca örnek mahallesinde değil, Altındağ, Ankara ve Türkiye genelinde emek piyasasına giriş ve süreklilik sağlamada bir takım zorluklar ile karşı karşıya olduğu, Yıldırımalp ve arkadaşlarının (2017) çalışmalarında, Suriyelilerle yapılan görüşmelerde de öne çıkmıştır. Özellikle Suriyelilerin uyum sürecinin ekonomik boyutuna ilişkin görüşlerinde, karşı karşıya kaldıkları ayrımcılık ve dışlanma durumunun daha da görünür olduğu ortaya çıkmaktadır. “Pis ve zor işlerde görevlendirilme”, “uzun ve düzensiz çalışma saatleri”, “düşük ücret ve güvencesiz çalışma koşulları”, “taciz ve şiddet” gibi pek çok olumsuz koşul, ekonomik alandaki dışlanma durumun tezahürleri olarak değerlendirilebilir. Diğer yandan, yapılan sosyal yardımlar konusunda ifade edilen memnuniyetin yanı sıra; yardım temelli bir göç politikasının uyum sürecinin aksine

“geçicilik” vurgusunu pekiştireceğine yönelik bir farkındalığın bulunduğu ve tam bir uyum süreci için iş sahibi olma, güvenceli ve belirli gelir standartlarında çalışabilme, bu

88 Geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin çalışma usul ve esasları, 11.1.2016 tarih ve 8375 sayılı “Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik” ile düzenlenmiştir. Bkz:

http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/01/20160115-23.pdf (Erişim Tarihi: 17.2.2019).

140 işler için de gerekli eğitimi alma taleplerinin görüşmeciler tarafından dile getirildiği vurgulanmıştır89 (Yıldırımalp vd., 2017: 118-120).

Örnek mahallesinde ise katılımcıların değerlendirmeleri doğrultusunda ve yapılan gözlemlerde, genel itibariyle Suriyelilerin emek süreçlerine dört temel biçimde dahil olabildikleri görülmüştür: Bunlardan ilki yapılan görüşmelerde katılımcıların tamamının da vurguladığı gibi herhangi bir yere bağlı olmaksızın gündelik olarak, beden gücüne dayanan vasıfsız ve kısa süreli ve günlük yevmiyeli olarak yapılan işlerdir. Bu kapsamda halk pazarlarında veya mahallede belirli günlerde veya dönemsel olarak, esnafın günü birlik olarak ihtiyaç duydukları taşımacılık ihtiyaçlarının daha çok Suriyeliler tarafından karşılandığı; bunla birlikte yakın çevrede örneğin Siteler bölgesindeki mobilya işlerinde, sanayi sitelerindeki işlere ve çeşitli inşaat işlerine veya çevre mahallelerdeki diğer günü birlik işlere işçi olarak gittikleri görülmüştür.

Çeşitli görüşmelerde esnaflar ve mahallenin “yerli” halkı, Suriyelilerin söz konusu gündelik işleri bulabilmek için, mahalledeki esnafları dolaşarak günlük iş olup olmadığının öğrenildiğini bunun haricinde ve çoğunlukla da Suriyelilerin tıpkı Afganlar ve Iraklılar gibi mahallelerinde bulunan diğer göç eden gruplarla birlikte Dışkapı’daki

“amele pazarı” olarak ifade edilen yerde erken saatlerden itibaren bekledikleri, işverenin yaptıracağı belirli işler için yevmiye üzerinden anlaşarak bulundukları bu pazar üzerinden işçiyi işe aldıkları bir sistemin oldukça aktif bir iş bulma pratiği olarak işlev gördüğü belirtilmiştir. Bir katılımcı, söz konusu amele pazarlarında daha önce mahallenin işsiz Türkleri’nin bulunduğunu; ancak bu durumun zaman içerisinde değişikliğe uğradığını ve artık bu işçi pazarlarında farklı milletlerden göç eden yabancı uyruklu vatandaşların çok

89 Yazarların yaptıkları görüşmelerde atılımcıların 4’ü kendine ait bir işyerinde, 22’si kendine ait olmayan çeşitli işlerde çalışmaktadır. 4’ü ise işsiz olarak belirtilmiştir. Sosyal yardım ve hizmetlerden yararlanma durumlarına ilişkin olarak ise; 30 katılımcıdan 18’inin devletten yardım aldığı belirtilmiştir. Yardım almayan 12 Suriyeliden 5’inin ise çeşitli sivil toplum kuruluşlarından yiyecek, giyim, kırtasiye kupon vb.

destekler aldıkları ifade edilmiştir. Yardım almayan görüşmecilerden geçici koruma kimlik belgesi olanların devlet hastaneleri, ilaç ve eğitim hizmetlerinden yararlanmalarının kendileri için temel önemdeki yardımlar olduklarını ifade ettikleri görülmüştür (Yıldırımalp vd., 2017: 118-120).

141 daha yoğun bir biçimde bulunduklarını ifade etmiştir. Bir diğer katılımcı ise, burada Suriyelilerin, Afganların ve Iraklıların birbirlerinden ayrılan gruplar halinde iş beklediklerini ifade etmiştir. Ancak söz konusu işler, sigortasız ve iş güvencesi bulunmayan işler olmaları itibariyle enformel piyasa ekonomisinin ağır kurallarının devrede olduğu Suriyeliler ve diğer göç grupları açısından en olumsuz koşullarda işlediği ve “vasıfsız göçmen işgücü” durumu ile burada da karşılaşıldığı görülmektedir.

Dolayısıyla, “yerli” halk ile rekabet etmek durumunda kalan göç grupları, zaman zaman kendi aralarında da devreye giren bir rekabet durumuyla karşı karşıya gelmektedir.

Çok sektörlerde yer aldılar. Sitelerde çalışıyorlar, mobilya sektörü, kaynak sektörü, aklınıza ne geliyosa… Kasapta, halde bile mevcutlar, nakliyede hammallıkta, her şeyde mevcutlar… (7E, 55, Ortaokul terk, Emlakçı, 45 yıldır mahallede yaşıyor).

Mesela marketlerde, bakkal gibi hani yerlerde çalıştıranlar, sebze şey yapıyorlar. Sebzeleri taşıyorlar, yerleştiriyorlar, satış yapamıyorlar ama tartımını yapıyor. Ondan sonra eğer market sahibi bunu eve götür diyorsa, evimize kadar getiriyor. Mesela sigortasız çalıştırdın mı hem onlara zarar hem bize zarar. Sigortasız işçi geçen gün nerde? Dört kişi yandı… Sitelerde… ne oldu?

Sigortasız işçi… Bir şey yapabildi mi adamlar? Yok, gitti yani… Onun için, hem Türklere zor, hemi Suriyelilere zor. Onun için bir an evvel yerlerine dönmeleri gerekiyor, herkes yerine. (3K, 70, Lise mezunu, Emekli bankacı, 50 yıldır bu mahallede yaşıyor).

Bulur onlar… amele pazarına giderler. Her türlü amele pazarına gider, iş bulur. Bir sorun olmaz.

Her türlü geçinirler… (2E, 34, İlkokul mezunu, Çalışmıyor, 5 yıldır bu mahallede yaşıyor).

Caddede, sokakta, ekseri bu Dışkapı Köprüsü’nün orada amele durağı var… Suriyelilerin amele durağı var, Afganların amele durağı var, Iraklıların amele durağı var ayrı ayrı böyle… ve birbirlerini de çekemezler… birbirlerini de istemiyorlar. Bi Iraklı Suriyeliyi sevmez… Suriyeli Afgan’ı sevmez, Afgan’da hiçbirini sevmez. Böyle de bir artı-eksi durumu var… (11E, 59, Lise mezunu, Usta/İşveren, 13 yıldır mahallede yaşıyor).

İkinci olarak; Suriyelilerin kısmi kalıcılığı bulunan ve mahalledeki kuaförlük, emlakçılık, lokantacılık, bakkal ve marketler gibi çeşitli Türk esnaflar tarafından, işletmelerinde anlaşılan ve haftalık yevmiye esasına dayanan bir biçimde daha rutin işleri sürdürmeleri üzerine yapılan işleri gerçekleştirmek üzere çalışmalarıdır. Bu çalışma pratiği de gelen ürünlerin indirilmesi-yerleştirilmesi, komi yardımcılığı, getir-götür hizmetleri, ev servisi gibi çeşitli işleri kapsamaktadır. Yapılan görüşme ve gözlemler çerçevesinde, Türk esnafın yanında ve bu işleri yapmak üzere çalışan Suriyelilerin sınırlılığı göze çarpmaktadır. Katılımcılardan da görüşme yapılan dönemde, yanında Suriyeli çalıştıran bir esnaf ile karşılaşılmamış; ancak daha öncesinde Suriyeli işçi çalıştırdığını ve şu an çalıştırmayı düşünmediklerini belirten bir market sahibi ve bir usta ile görüşülmüştür.

142 Görüşmeler sırasında katılımcılar, tanıdıkları diğer esnafların yukarıda bahsedilen işlerde dönem dönem çalıştırıldıklarına dair gözlemlerini aktarmışlardır.

Bu bağlamda Türk esnafın yanında çalışma durumunun Suriyeliler açısından bu mahallede en az şekilde karşılaşılan bir işe alım pratiği olduğu, bu durumun da Suriyeliler açısından üçüncü bir emek piyasasına katılım sürecini zorunlu kıldığını göstermektedir.

Suriyeliler, muhtarla yapılan görüşme sonucunda mahallede 9 tane bulunduğu ifade edilen ve esnaflarının Suriyeli olduğu, ikinci el giyim ve mobilya eşyaları satan dükkan, lokanta, kasap, fırıncı ve bakkal gibi işletmelerde çalışmaktadır. Mahallede dördüncü ve son yerel emek sürecine katılım biçimi; mahalle ve yakın çevresindeki uygun dükkanların Suriyeli esnaf tarafından satın alınması/kiralanması ve burada Suriyeli esnafların işe aldıkları Suriyeli vatandaşların garsonluk, komilik, taşımacılık ve ikinci el eşya alım satımı gibi işler yapmaları yoluyla gerçekleşmektedir.

Bu bahsedilen dört kategori dışında “yerli” halka Suriyelilerin ne tür işler yaptıkları konusunda yöneltilen soruda; yaş, eğitim, meslek ve mahallede bulunma süresi birbirinden farklılık gösteren beş katılımcı Suriyelilerin düzenli olarak dilencilik yaptıklarını, bunun mahallelerinde gündelik bir iş rutinine dönüştüğünü ve geçimlerini de çalışmayı tercih etmeyerek yaptıkları bu işlerden kazandıklarına yönelik ifadeler de bulunmaktadır. Buna ek olarak; üç katılımcı ise önceden mahallelerinde çoğunlukla Türklerin yapmakta olduğu kağıt toplayıcılığı işinin de artık Türkler tarafından değil, Suriyeliler ve diğer yabancı uyruklu vatandaşlar tarafından yapıldığını ve bu anlamda özellikle en alt düzeyde geçim sağlayan işlerin bu gruplar tarafından gerçekleştirilmeye başladığını ifade etmişlerdir. Dilencilik konusunda iki katılımcı şunları söylemiştir.

Hani keşke gitseler diyorsun… ya da hani keşke imkanlarının olup olmadığını da bilmiyorsun, çünkü gerçekten görüyoruz mesela, çok dilenen Suriyeliler var. Bir de devlet onlara sağladığı imkanlarla hala pis ve para isteyen dilenen Suriyeliler var… (6K, 30, Üniversite Öğrencisi, Güzellik Uzmanı, 10 yıldır mahallede yaşıyor).

Bizim bir sürü ihtiyaç sahiplerimiz var. Bizim Türklerin şöyle bir huyu vardır. Fakir hiçbir zaman ben fakirim diyemez ve elini açıp dilenemez. Ama onlar Cuma günleri veya diğer günler akşam

143

saatlerinde veya mesai bitim saatlerinde özellikle yol boyunca onları izleyebilirsiniz… (4E, 40, Lise mezunu, Garson, 3 yıldır mahallede çalışıyor).

Yapılan bu görüşmelerden alınan yanıtlar göz önünde bulundurulduğunda, Rittersberger-Tılıç’ın (2015) da vurguladığı üzere, hem Suriyeliler hem de genel itibariyle düzensiz göç süreci açısından emek piyasasına eklemlenme süreci, misafirlikten “ekonomik mülteciliğe/sığınmacılığa” geçiş dönemine işaret etmekte ve başta işgücü piyasası olmak üzere; konut piyasası ve “mülteci ekonomisini” besleyen diğer piyasalar açısından kâr maksimizasyonunu esas alan bir küresel ekonomi formu olarak işlev görmektedir. Bu bağlamda da Suriyelilerin emek piyasalarına dahil olma durumu esas olarak; kaynaklarını düzensiz göçe dayanan ucuz emeğin oluşturmaya başladığı enformel sektör ve ağır sanayi, inşaat, taşımacılık, kağıt toplayıcılık, işportacılık vb. (Toksöz vd., 2012) alanlardaki vasıfsız işlerin bir göçmen işi olarak tanımlanması ve çoğunlukla da bu göçmen/sığınmacı gruplar tarafından yapılıyor olması ile yakından ilişkilidir90 ve tam da bu noktada, benzer dezavantajlı sınıf konumlarına sahip göçmen gruplar ve göçmen gruplar ile “yerli” halk arasındaki gerilimi, ayrımlaşmayı ve dışlanma durumunu da besleyen daha büyük bir rekabeti (Turner, 2015) beraberinde getirmektedir.

Yapılan görüşmelerde esnafa ve mahallenin yerleşik halkına mahallelerinde bir Suriyeli’nin kolaylıkla iş bulup bulamayacağı konusundaki görüşleri de sorulmuştur.

Alınan yanıtlar, yukarıda ifade edilen ve Suriyelilerin mahalledeki emek süreçlerine eklemlenmeleri konusunda dört başlıkta öne çıkan durumu desteklemektedir.

Katılımcıların on üçü mahallelerinde bir Suriyeli’nin kolayca iş bulabileceği görüşünde iken, on katılımcı Suriyeliler açısından bu mahallede iş bulmanın mümkün olmadığını ifade etmiştir. Suriyelilerin iş bulabileceklerini düşünen katılımcılar arasında farklı yaş,

90Ekinci’nin (2015) Gaziantep örneğindeki çalışmasında da, belirli işlerin ve işkollarının göçmen işleri olarak, çoğunlukla ve/veya tamamen bu gruplar tarafından yapıldığına işaret edilmektedir. Örneğin Gaziantep ve Kilis’te kağıt toplayıcılığı gibi toplumdaki en alt kesimin yaptığı işlerin artık tamamen Suriyelilerin yaptığı; öte yandan inşaat sektöründe, tarla/bahçelerde (köylerde) ve hamallık gerektiren işlerde de çok fazla Suriyeli işçi çalıştığı vurgulanmıştır (Ekinci 2015:48).

144 eğitim ve mesleki niteliklere sahip mahalle sakinleri bulunmakla birlikte; esnafların büyük çoğunluğunun bu görüşü paylaştıkları görülmektedir. Bu katılımcılar tarafından da; Suriyelilerin ancak ufak tefek günlük işlere girebilecekleri ve hali hazırda esnaf ve/veya çalışan olarak bir işte bulunan yakın/akrabalarının aracılığıyla işe alınabilmelerinin söz konusu olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte bu görüşü destekleyen katılımcılardan Suriyelilerin çalışmak istedikleri takdirde rahatlıkla iş bulabilecekleri ve ucuz-sigortasız çalıştırılmaları nedeniyle de oldukça tercih edildiklerini ifade eden katılımcılar da olmuştur. Suriyelilerin mahallelerinde iş bulamayacakları görüşü ise yalnızca iki esnaf tarafından paylaşılmakta ve bu yanıtı veren katılımcıların büyük ölçüde ve uzun süredir mahallede bulunan üst yaş grubu kadınlardan oluşması dikkat çekmektedir. Bu katılımcılar da, sınırlı sayıdaki daha yapısal faktörlere, mevcut ekonomik kriz ve kronik işsizlik durumuna dikkat çekmekte ve Türklerin de bu açıdan tıpkı Suriyeliler kadar gerek mahallelerinde gerekse ülke genelinde dezavantajlı bir durumda olduklarını belirtmektedir. Bu koşullara ek olarak iki katılımcı da, mahallenin “yerli” esnafının çeşitli nedenlerle Suriyelilere iş vermek istememeleri, diğer göçmen gruplarının belirli nitelikleri nedeniyle daha sıklıkla tercih edilmeleri91 gibi gerekçelerle Suriyelilerin iş bulmalarının mevcut kriz koşullarına eklemlenen bir biçimde kademeli olarak zorlaştığını da belirtmişlerdir. Bir esnaf bu durumu şu şekilde açıklamaktadır:

Şimdi onların kademeleri farklı. Afgan en rahat bulan. Ondan sonra Iraklı en rahat bulan. En son Suriyeli… Suriyeliler çok Türkçe biliyor. Çok Türkçe bilmek ne demek? Suriyeliler çok Türkçe biliyor. Çok Türkçe bilmek ne demek? O öyle bir şey var… çok Türkçe bilmek, bizim gibi işten kaçmak… Mesela nedir? Ben şunu al buraya götür diyom. E, bu kurnazlığa kaçıyor, diz diyom bunu buraya atıyor. Biliyor çünkü. Türkçeyi bildiği için her şeye hakim Suriyeliler. Bütün hep şeytani, rahmani bir şey yok. Ama Afganlar Iraklılar çok temiz, çok dürüst insanlar. Kültür seviyeleri çok yüksek, yani bizim (yanında çalışanları kastediyor) adam gibi adam bu Afganlar, ama bu Suriyeliler tam şeytani, rahmani bir şeyleri yok… (8E, 33, Lise mezunu, Market Sahibi, 33 yıldır mahallede yaşıyor).

91 Bir esnaf, bir Suriyeli’nin Türk esnafının yanında çalışması konusunda Afgan, Iraklı ve Türkmenlerden oluşan diğer iş arayan göçmenlerden sonra geldiğini ve en son tercih edildiklerini belirtmiştir. Bu konuda da işin yürütülüşü açısından hiçbir göçmene sigorta ödenmemesi konusunda ekonomik olarak benzer bir durum var gibi görünse de özellikle Iraklıların ve Afganların iş bulma konusunda dil bilmemeleri, “ılımlı tavırları” ve “ağır çalışma koşullarına uyum sağlamaları” konusunda kendileri açısından daha elverişli ve tercih edilebilir bir katmanda oldukları; buna karşın bir Suriyeli’nin bu sıralamanın sonunda yer aldığını belirtmiştir.

145 Mahallede aynı zamanda işveren konumunda bulunan esnafa Suriyelileri işe alma konusundaki görüşleri sorulduğunda ise, görüşme yapılan dokuz esnafın dört tanesi bir Suriyeliyi işe alabileceğini belirtmektedir. Özellikle sigortasız çalışmalarının maliyetlerini ciddi oranda azalttıklarını ifade eden esnaflar, Türklere verilenden daha az bir yevmiye ile çalışmayı kabul ettikleri için ücretleri konusunda da bir avantajlı durum sağladıklarını belirtmektedir. Bu görüşe sahip işverenler ayrıca konuya “profesyonel”

olarak yaklaştıklarını belirterek verilen her işi yapmaları, gece geç saatlere kadar çalışmaları, izin-paydos istememeleri gibi nitelikleri açısından da tercih edilir bulunmaktadır. İşverenler bu bağlamda kişinin Türk veya Suriyeli değil, kendi işlerini en kısa sürede ve iyi biçimde toparlayabilmelerini temel bir işe alım kriteri olarak tanımlamakta; bu konuda da “Türklerin işleri beğenmedikleri” ve “sürekli kaytardıklarını”, göçmen çalışanların ise bu paraya ihtiyacı olduğu ve kendileriyle iyi geçinmek durumunda oldukları için tüm bu maliyetlere katlandıklarını da açıkça ifade etmişlerdir. İki esnaf da “güvenlik” gerekçeleriyle, işe almakla birlikte onları yalnız bırakamayacakları ve sürekli olarak iş süreçlerini denetim altında tutarak çalıştırabileceklerini ifade etmiştir. Buna karşın, beş esnaf ise; pek çok farklı nedenden dolayı işletmelerinde bir Suriyeli çalıştır(a)mayacaklarını belirtmiştir. Bu gerekçeler arasında, kuaförlük gibi yakın temas ve iletişim becerileri gerektiren işlerde “dil sorunu”nun bulunması, “dükkanlarının mevcut kapasiteleri” nedeniyle bir işçi çalıştırmanın maliyetli oluşu, “kendi işsiz vatandaşımı alırım” düşüncesi ve “kişisel sebeplerle Suriyelilerle birlikte çalışmak istememe” gibi ifadelerin dile getirildiği görülmektedir.

Herhangi bir esnaflık geçmişi ve deneyimi bulunmayan mahallenin “yerli” halkına da konuya ilişkin görüşlerini öğrenmek adına esnaf olmaları durumunda bir Suriyeliyi işe alıp almayacakları sorulmuştur. Mahallenin esnaf olmayan ve birbirinden farklı yaş, eğitim düzeyi, meslek ve mahallede bulunma süreleri bulunan bütün katılımcılarının bu

146 konuya yaklaşımlarının daha katı sınırlar çerçevesinde biçimlendiği ve esnaflardan daha net bir tutumu içerdiği görülmüştür. On üç katılımcıdan yalnızca üç tanesi ancak çok zor durumda kalması kaydıyla, gerçekten ihtiyaç sahibi ve güvenilir olup olmadığını araştırarak bir Suriyeliyi işe alabileceğini ve yaptığı işe bağlı olarak onunla çalışabileceğini belirtmiş; bunun dışında kalan on katılımcı ise, zaten mahallelerinde ve ülke genelinde bir işsizlik sorununun olduğunu, mahallelerindeki Türklerin “evlerine ekmek götüremedikleri”, “çocuklarının rızkını kazanamadıkları”, “aç ve işsiz oldukları”na her gün tanık olduklarını ve bu nedenle “Türkler dururken bir Suriyeli’nin iş sahibi olması ve para kazanmasına sıcak bakmadıklarını” ifade eden görüşler çerçevesinde bir Türk vatandaşını işe almayı tercih edeceklerini açıkça belirtmişlerdir.

Bu bağlamda Suriyelilerin herhangi bir işe girip çalışmaları ve bir iş sahibi olmaları konusundaki görüşler de ekonomi temelli segregasyonun ve sosyal dışlanma süreçlerinin görünür kılınması açısından anlamlıdır.

4.3.2. Mahalledeki Suriyelilerin Çalışma ve İş Sahibi Olmaları Konusundaki