• Sonuç bulunamadı

Yayıldığı alan ve zaman gereği kavranması zor olan Türk tarihi içerisinde, Türk kavimlerinin; gerek boy teĢkilatı Ģeklinde örgütlenmeleri, gerek yaylak-kıĢlak hayatı ve gerekse bağımsızlıklarına olan düĢkünlükleri sebebiyle boyunduruk altında yaĢamak yerine göç etmeleri, tarihlerinin ve menĢelerinin ortaya çıkarılmasındaki en büyük engeldir. Bu nedenledir ki, etnologlar, Türk tarihi ve kavimleri araĢtırmacıları, bir toplumun Türk kökenli olduğunu iddia ettiğinde, elindeki yetersiz veriler ve o toplumun yozlaĢmıĢ olması sebep gösterilerek, tezi çürütülmekte hatta akrabalık dahi reddedilmektedir. Türk toplumlarında, yazılı verilerin eksikliği Ģöyle dursun, göç

117 Karatay, agm., gös. yer.

edenlerin yurt edindikleri yeni bölgede, komĢu oldukları kabileler, devletler ve toplumlarla iliĢkileri, içine yerleĢilen topluluğun, nüfusunun kendi nüfuslarından fazla olması ve geleneksel Türk dininden sapılıp Hristiyanlığa geçiĢle benimsenen yeni kültür, beraberinde; kültürel yozlaĢma ve kökenlerinin unutulmasını getirmektedir. Bundan dolayı, araĢtırmacıların yaptığı çalıĢmalar; kökeni Türk olduğu çeĢitli delillerle ispat edilen toplumlar, buna karĢı çıkmakta, en büyük reddiyeleri yine kendileri geliĢtirmektedir. Elbette ki bunda, Türklerin Ġslam‟a olan katkısı ve Hristiyanların Haçlı zihniyeti de önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle etnologların ve araĢtırmacıların iĢi bir kat daha zorlaĢmaktadır.

Macarların menĢei hususunda araĢtırmacılar, tarihi bakımdan ikiye ayrılmaktadır. Ġlki XIX. yüzyıla kadarki çalıĢmalar, ikincisi ise XIX. yüzyıldan günümüze kadarki çalıĢmalardır.

A. Macarların MenĢei ile Ġlgili GörüĢler

Etnoloji araĢtırmalarından yola çıkılacak ilk nitelik dildir. Bu bağlamda araĢtırmacılar, öncelikle Macar dilinin grameri ve kelime dağarcığından baĢlamıĢtır. Ancak Macarca‟nın, Macar tarihi gereği karĢılaĢtığı, bir arada yaĢadığı toplumlarla kültürel alıĢ-veriĢi sebebiyle araĢtırmaların sonuca ulaĢması oldukça zordur. AraĢtırma sahibinin kiĢisel ideolojilerinden öteye geçmemesi de bilim dünyası için yanıltıcı olmuĢtur. Zira A. Meillet119‟in dilini en az bir kere değiĢtirmemiĢ bir kavim

yoktur görüĢü120

dilin, Macar kökenini ortaya çıkarma hususunda, neden yanıltıcı ya da kafa karıĢtırıcı olduğunu açıklar niteliktedir. Ġddialara bu açıdan bakmak yerinde olacaktır.

Filoloji; toplumların dil ögelerinden hareketle, tarihi süreçte geçirdiği devreleri ortaya koymaktadır. Bu bağlamda öncelikle o toplumun dilinin, mensup olduğu dil ailesine bakmak gerekir. TartıĢmasız bilim dünyasının ortak olduğu görüĢe göre Macarca, Ural-Altay dil ailesine mensuptur. AyrıĢma; Macarca‟nın hangi koldan olduğu hususunda alevlenmektedir. E. Molnár‟a göre; her Ģeye rağmen

119 1866-1936 yılları arasında yaĢamıĢ ve KarĢılaĢtırmalı Dil Bilimi geleneği ile öğrenim görmüĢ Fransız bir dil bilimcidir.

bilim dünyasının Macar tarihi ile ilgili bilgi sahibi olabilmesinin yegâne sağlayıcısı dildir.121

1. Lap Kökenli Oldukları GörüĢü

J. Sajnovics, dil araĢtırmalarıyla sonuca ulaĢtırdığı “Demonstratio İdiamo Ungarorum et Lapponum İdem Esse” adlı, 1770 tarihli eserinde, Macar dili ile Lap122

dilinin paralelliklerinden yola çıkarak, Macar halkının Laplarla akraba olduğunu bildirmiĢtir. Bu eserinde ayrıca, Türklerle ve bilhassa da Hunlarla Macarların, köken olarak hiçbir bağlantısının olmadığını iddia etmiĢtir.123

2. Ġran Kökenli Oldukları GörüĢü

Dilden yola çıkan bir diğer bilim insanı da P. Veres‟tir. O, diğer bilim dallarını da kullandığında, Macar göçleri doğrultusunda Macarca‟nın ve dolayısıyla günümüz Macarlığının ortaya çıkıĢını, bir sıralamayla açıklamıĢtır. Buna göre Macarların oluĢumu, Ģu Ģekilde gerçekleĢmiĢtir:

a) Bronz dönemi bittiğinde, Ural Dağları‟nın doğusuna yapılan göç,

b) Andronovolu kültür grubunun, ĠÖ. XII-X. asırda, Sibirya‟nın batısına yaptığı göç,

c) ĠÖ. XII-X. asırda, Hazar Denizi‟nin kuzeyine, yani Batı Sibirya ve Ural bölgesine, Mongoloid ırk tipi insan grubunun Andronovo ırk tipine dâhil olmasıyla,

ç) Son antropolojik çalıĢmalar ile Eski Macarlar, antropolojik olarak Fin- Ugor ana vatanının güneyinde oluĢmuĢtur.

d) Eski Ġran dili124nde görülen ve eski Macarca‟da da gözlenen p>f / t>z / k>h

(x) / s>h ses dönüĢümleri ve -b,-d, -g ilk sesleri, Macarca ile akraba olan hiçbir dilde gözlenmemektedir. Buradan yola çıkan P. Veres; Macar antropolojik haritasının, Hazar Denizi‟nin kuzeyi, Ġdil Nehri‟nin güneyi, Muğaljar Dağı ve Aral Gölü‟nün kapsadığı bölgede oluĢtuğunu belirtmektedir. Buna ek olarak, Ġran toplumuyla

121

Tüzel, agt., s. 7-8; Eckhart, age., s. 2. 122

Lap: 19 maakuntaya (bölge, il) ayrılmıĢ Finlandiya‟nın, Laponya bölgesinde yaĢayan kavme verilen isimdir. Rovaniemi ise; bölgenin baĢkenti olarak anılan Ģehirdir. Finlandiya‟nın söz konusu bölgeleri tarihi süreçte sınırları değiĢerek günümüzdeki halini almıĢtır. J. Sajnovics‟in Macarlara doğrudan Fin demek yerine Lap deme sebebi, muhtemelen bölgeler arası kavmî farklılıklardan ileri gelmektedir.

123 Tüzel, agt., s. 5-6.

kültürel alıĢ veriĢin yanı sıra, etnik alıĢveriĢin de yaĢandığı, dolayısıyla antropolojik olarak Macar halkında, Ġran etkisinin de olduğunu bildirmektedir. Fakat bu etnik birleĢim iddiası Macar dilinin, Hint-Avrupa diliyle farklılık arz etmesi nedeniyle havada kalmaktadır. 125

A. Rona-Tas ise; Macarca‟daki Farsça kelimelerin, Eski Ġran değil, Orta Ġran dönemine tarihlendiğini ve Macar-Ġran münasebetlerinin, Macar-Türk münasebetleriyle aynı döneme rastladığını savunmaktadır.126

Macar araĢtırmacıların hemen hepsi, bir Fin-Ugor, Ġran münasebetinden bahsetmektedir. A. Bartha, ĠÖ. II. binin sonlarında, Rusya‟nın kuzeyinde yaĢayan Kimmerlerin, Asur ve Yunan yazıtlarından hareketle Ġranî bir kavim olduğunu, ĠÖ. VII. asırda ortaya çıkan Ġskitlerin de, eski Ġran dilini konuĢtuğunu ve Kimmer-Sarmat arasında bir geçiĢ evresi olduğunu iddia etmiĢtir. AraĢtırmacılar, Sarmat ve Ġskit kavimlerinin, Fin-Ugor bölgesine kolaylıkla girerek yaptıklarını belirtmiĢ ve Fin- Ugor dalına mensup dillerin dağarcığındaki Ġranî kelimelerin, bunu açıklar nitelikte olduğunu savunmuĢtur.127

Bu iddiada hedef; Ġskit kavmine özellikle Ġranî bir kavim nitelemesinde bulunularak, Yunan kaynaklarında geçen „Macarlar, İskit soyundan gelen Türk...‟ ifadesini, Ġran bağlantısıyla Hint-Avrupa‟ya isabet ettirip çürütme ve Türk iddiasını ortadan kaldırmaktır.

Aynı durum, araĢtırmacıların; Andronovo kültürünü oluĢturan sadece üç unsur128 bulunduğunu129, bunlardan hiçbirinin Turanî değil, Ġranî kavimler olduğunu belirttikleri iddiada da görülmektedir.

3. Fin-Ugor Kökenli Oldukları GörüĢü

Günümüzde bilim çevrelerince, daha fazla taraftar bulan bu görüĢün sahipleri: F. Eckhart, J. Budenz, G. Nemeth, G. Györffy, Z. Gombcz, B. Homan, B. Wickman, A. Reguly, J. Hunfalvy‟dir.130

125 Tüzel, agt., s. 3.

126 András Róna-Tas, Hungarians and Europe in the Early Middle Ages, çev. N. Bodoczky, Budapest 1999, s. 97‟den naklen Tüzel, agt. S. 36.

127

Tüzel, agt., s. 28.

128 Orta ve güney bölümünde Proto Ġranî dilli toplumlar, kuzey yani Ural‟ın doğusu, ĠrtiĢ-Tobol arası Ugorlar, doğu yani Tomsk‟un ormanlık sahalarında Samoyedler.

A. Vambery ve J. Budenz‟in baĢını çektiği Macarların. Fin-Ugor ve Türk kökenlik tartıĢmaları, Macar bilim dünyasında bir savaĢ olarak adlandırılır.131

Çoğu bilim insanına göre; Macarların, Hunlar‟dan neĢet ettiği görüĢü, efsanelere dayanır.132

L. Ligeti‟ye göre; Macarların gerek Yunan, gerekse Arap kaynaklarında Türk olarak anılmasının yegâne sebebi; “yaşayış tarzı ve kılığı” bakımından TürkleĢmiĢ olmalarıdır.133

Hatta Macarların, günümüzde yaĢadığı alana gelip yerleĢtiği dönemde, yönetim tabakasının Türk olması, bu adlandırmanın genelleĢmesine sebep olmuĢtur.134

Macarların Türk olduğu savına karĢılık, Fin-Ugor oldukları görüĢü, ilk defa Alman kökenli filoloji uzmanı, J. Budenz tarafından öne sürülmüĢtür. TartıĢma, kısa sürede Macar bilim dünyasını sarmıĢ, ancak 1850‟li yıllara gelindiğinde Macarların Fin-Ugor kökenli bir kavim olduğu iddiaları, ön plana çıkmıĢtır.135

Bu görüĢe göre; Macarlar, Fin-Ugor kökenlidir, ancak tarihsel süreçte geçirilen evreler, ortak yaĢam (Türklerle birlikte yaĢama) gereği kültür alıĢ veriĢi gibi sebeplerle Macarlar, yoğun bir Türk etkisine maruz kalmıĢtır. Bu da, onların; tarihi kaynaklarda, “Türk” adıyla nitelendirilmesine yol açmıĢtır.136

GörüĢünü, keĢiĢ Aeneos Sylvius Piccolomini137‟nin 1458 yılında yazıp 1503

yılında yayınlanan raporu Cosmograpia138

ile destekleyen B. Wickman, burada Macarların, aynı dili konuĢtuğu belirtilen Ġskitlerden hareketle, Ġskitya‟nın, Rusya

130

Tüzel, agt., s. 6, 7, 8, 43; Eckhart, age., s.3. 131 István Zimonyi, age., s. 4-5.

132 Ligeti, age., s. 345; Yusufoğlu agm., s. 397-398. 133 Ligeti, age, gös. yer.

134 Tüzel, agt., s.7. 135

Zimonyi, age., s. 5.

136 Tüzel, agt., s. 7; Eckhart, age., s.3-5.

137 Piccolomini: Ġtalyan hümanist Ġmparator III. Friedrich‟in kâtipliğini yapmıĢ daha sonra 19 Ağustos 1458‟de papa seçilerek II. Pius adıyla tahta geçmiĢ ve o tarihten 18 Haziran 1464 yılında Roma‟dan ayrılıĢına kadar görevini sürdürmüĢtür. 13 Ağustos 1464 yılında Ancona‟da ölmüĢtür bk. Michael Von Cotta-Schönberg, Collected Orations of Enea Silvio Piccolomini/Pope Pius II., Edited and translated by Michael von Cotta-Schönberg., Vol. 1: Introduction Final edition 1st version, Copenhagen 2019, s. 364-368.

138

Cosmograpia: Sebastian Münster tarafından XVI. yüzyılda yazılmıĢ, Avrupa‟yı coğrafi olarak anlatan ansiklopedik bilgilerin yer aldığı bir kitaptır. Ġlk olarak 1544‟te yayınlanan eserin 1628 yılı baskısı sonrası 50.000‟in üzerinde Almanca kopyası basılmıĢtır. Ġçeriğinde haritaların yanı sıra; Avrupa kralları ve prensleri, gelenek görenekler, yöresel kıyafetler, meslek ve bitki örtüleri hatta canlı türlerine dair bilgiler de barındırmaktadır. Aynı zamanca Alman dilinin en eski hali sayılmaktadır bk. Lesley B. Cormack, “The Cosmographia of Sebastian Münster: Describing The World in the Reformation by Matthew McLean”, İnstitute for Research Classical Philosophy an Science

kuzeyindeki Yugria olduğunu öne sürmüĢtür. Yugriya‟nın ise; Ostyak ve Vogulların yaĢadığı bölgeye kasıtla Fin-Ugorları gösterdiğini savunmuĢtur.139

Yine Macar dilinin, Fin-Ugorluğun, Ugor kolundan olduğunu kabul eden G. Györffy; Macarların, Ostyak, Ob-Ugorları ve Vogullarla aynı kökten, hatta yakın akraba oldukları görüĢündedir.140

Macarlığın, Fin-Ugor kökenliliği konusunda anlaĢan bu araĢtırmacılar, Türk etkisi hususunda kesin bir karara varamamıĢ, her biri, farklı görüĢ beyan etmiĢtir. G. Barczi; Macarların, Ugor birliğinin son bulduğu, ĠÖ. 1.000 yılında, Ural Dağlarına geldiğini ve ĠÖ. 500 yılına kadar bu bölgede yaĢadığını iddia etmiĢtir. Ġlk Türkçe kelimelerin141 Macarca‟ya, buranın kültürüne ayak uydururken dâhil olduğunu savunmuĢtur. L. Ligeti; etkileĢim konusunda bu tarihe katılır, ancak kelimelerin etimolojisi hususunda temkinlidir. Ġ. Vasary ise; Macarların, Ugor birliği son bulunca Uralların doğusuna yöneldiğini ve ĠÖ. VI- ĠS. V. asırda, kat‟i suretle Türklerle münasebet kurmadıklarını bildirmektedir. Hatta bu tarihlerde, Sibirya‟nın batısı ile Ural civarında, hiç Türk yaĢamadığını ileri sürmüĢtür. Ġ. Vasary‟e göre; Ugor birliğinin çözülüĢü sonrası Macarlar, Kama-Ural‟da kalmıĢ ve V. asır öncesi Macarca‟da, kesinlikle bir Türk etkisi yaĢanmamıĢtır. G. Györffy, G. Barczi‟nin görüĢüne ek olarak Macarların, Urallarda Türk boyunduruğunda yaĢarken, Türklerle karĢılaĢtıklarını öne sürmektedir. Macar tarihçisi B. Hóman da bu görüĢtedir ve ona göre; Tingling142

adıyla anılan Ogurların bir kolu, IV. asırda kürk ticareti ve avcılık maksadıyla, Macarların yaĢadığı bölgeye gelmiĢ ve burada Macarları idareleri altına alıp onları Türkleştirmiştir.143

Ugor adının da, Ogur adına isabet ettiğini belirten B. Hóman, Ostyak ve Vogulların da VII-X. asırda, Ogur hâkimiyetinde yaĢadığını belirtmiĢtir. Buna ek olarak Züryenlerin, Ostyak ve Vogullara, sırf Ogur

139

Tüzel, agt., s. 5-7.

140 György Györffy, “Bevesetes”, A magyarok elődeiről és a honfoglalásról, Budapest 1986, s.5 naklen Tüzel, agt., s.7; Eckhart, age., s. 3.

141 nyak: boyun, nyar: yaz, homak: kum, harang: çan, ér:ermek bk. Tüzel, agt., s.34-35. 142

Ting-ling: Türkçe Tiyinli (sincap kürklü) anlamına geldiği düĢünülen bu kelimenin Ġdil Havzası‟nda yaĢayıp Hunlarla Kavimler Göçü‟ne katılan Onogurlara nispet ettiği görüĢü konusunda bk. A. Nimet Kurat, Karadenizin Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara 1972, s.109. 143 Balint Hóman, Magyar törtenet, C. I, Budapest 1943, s. 26-27‟den naklen: Tüzel, agt., s. 34-35.

hâkimiyetinden dolayı, Ugor (Jugra, Ugra) dediğini ve bu adın, zamanla Ugor halini aldığını öne sürmüĢtür.144

P. Engel‟e göre ise; Macarların, Arap ve Yunan kaynaklarında, Türk olarak adlandırılmaları, onların sadece Göktürk ve Hazar idaresi altında yaĢamasından ileri gelen bir durumdur ve bunun etnik kökenle hiçbir ilgisi yoktur.145

L. Ligeti‟ye göre; Macarlar, doğudan Asya‟ya gelmiĢtir, ancak Hun-Türk değil Fin-Ugor‟dur. Zira Macar dili, Fin-Ugor dalının Ob Ugorcası‟nın, Vogul, Ostyak ve Macarların oluĢturduğu koldadır. O‟na göre; bu „sarsılmaz‟ gerçekten, sadece ve sadece „garabetçiler ve her türlü bilgi yetkisinden mahrum, hevesliler‟ Ģüphe etmektedir. Macarlar, yüzlerce yıl Türklerle ve dolayısıyla Türk diliyle bir arada olmuĢ, ortak yaĢam, kültürel alıĢ-veriĢ gibi sebeplerle TürkleĢmiĢ, bu nedenle de Arap ve Doğu Roma kaynakların tarafından, Türk addedilmiĢtir. Ayrıca, bugünkü yurtlarına geldiklerinde, yöneticiler de Türk asıllıydı. Bu da Doğu Roma Ġmparatorluğu‟nun onları, “Türk” olarak adlandırmasına yol açan bir diğer etmendir.146

Kont I. Zichy ise; Macarların Türk kökenli olduğunu, fakat Fin-Ugor diline daha sonra geçtiğini iddia etmektedir. I. Zichy‟e göre; bu devreyi Ģöyle özetleyebiliriz: Macarların ataları, bugünkü BaĢkurt bölgesinde yaĢamaktaydı. Bölgenin kuzeyinde ise, balıkçılıkla uğraĢan, günümüz Vogul ve Ostyakların ataları147

yaĢamaktaydı. Burada hayvancılık, çiftçilik ve kürk tacirliği yapan Macarlar, diğer bir deyiĢle On Ogurlar, bir süre sonra “dağınık ve yüksek bir topluluk teşkilatından uzak” olarak yaĢayan Ob Ugorlarını, hâkimiyet altına alıp, dillerini öğrendiler ve kendi dilleriyle birlikte bu dili de konuĢmaya baĢladılar. Böylece Macarlar, Türkçe yanında, Fin-Ugorca‟ya dâhil olan, ikinci bir dili de kültürlerine kattılar. 460 yılında ise; Sabar baskısıyla göç ettiler. Bunlarla, XIII. asırda o bölgeye

144 Hóman, age., s. 13 naklen: Tüzel, agt., s.35. 145

Pal Engel, Realm of St. Stephan: A History of Medieval Hungary 895-1526, C. I, 2008, s. 18‟den naklen: Emekci, agt., s. 130.

146 Ligeti, age., s. 344. 147 Ob Ugorları

yaptığı gezi sırasında karĢılaĢan Rahip Julian148, onlarla Macarca konuĢmuĢ ve

onların, göç sırasında bölgeyi terk etmeyen Macarlar olduğunu149

belirtmiĢtr.150 I. Zichy‟nin bu görüĢünde; idare altına alınan ve Macarlara nispeten, kültür seviyesi düĢük olan Ob Ugorlarının dilini, Macarların öğrenmesi gibi oldukça ilginç tespitler vardır. Acaba „yüksek kültür‟ü olan bir topluluk, idaresi altına aldığı toplumun dilini mi öğrenir, yoksa tâbi olan mı diğerinin dilini öğrenmek durumunda kalır? Çünkü baskın kültürün, I. Zichy‟nin deyimiyle yüksek kültürün, daha alt kültürü, dil, gelenek, sosyal yaĢantı bağlamında etkisi altına aldığı, değiĢtirdiği ve asimile olmasına yol açtığı, bilahare ortak bir kültür, ancak etkileyenin baskın olduğu bir kültür ortaya çıkardığı, bilim insanlarınca kanıtlanmıĢ bir olgudur.151

Bu bağlamda değerlendirildiğinde, I. Zichy‟nin iddiası, daha temelden çürük doğmuĢ görülmektedir.

Yukarıda da değindiğimiz gibi, Fin-Ugor konusunda, uzmanların hemen hepsinin görüĢü, Ġskitler bağlantısı konusunu ele almaktadır. Yunan kaynaklarında geçen, Macarların, Ġskitlerle aynı dili konuĢtuğu ve bu dilin Türkçe olduğunun vurgulanması, araĢtırmacıların, Fin-Ugor kökenlilik görüĢü çalıĢmalarını bir hayli zorlaĢtırmıĢtır. Zira Ġskitlerle aynı dili konuĢan Macarlar, batıya ne zaman gelip yerleĢmiĢtir? Bu sorudan yola çıkılacak olursa onların önce batıya gelmesi, sonra doğuya gitmesi ve ardından tekrar batıya gelmiĢ olmaları gerekmektedir. Yahut ayrı ayrı tarihlerde, birden fazla göç dalgası halinde batıya gelmiĢ olmalıdırlar. Görüldüğü gibi bu iddialar çeliĢkilerle doludur.

Yine Fin-Ugor‟daki Ugor ile On-Ogur‟daki Ogur‟un, aynı kavim olması söz konusudur ki B. Hóman‟ın, Ugor adının Ogurlara isabet ettiği görüĢünden yukarıda bahsetmiĢtik. B. Hóman, Ostyak ve Vogullara, VII-X. yüzyıllarda Ogur

148 Macar Rahip Julian geleneksel Macar dilini konuĢan akrabalarını bulmak amacıyla 1235 yılında Ġdil nehri havzasına gönderilir, burada Moğol iĢgaline uğramıĢ yerlerle karĢılaĢtır ve bunları raporunda ele almaktadır. Papaz Julianos‟un bu raporu Moğollar hakkında Avrupa‟nın ilk resmi bilgi kaynağını oluĢturması bakımından önemlidir bk. Özcan, agm., s.90-91.

149 Özcan, agm., gös.yer. 150

Tüzel, agt., s. 35.

151 Bir ülkenin, sınırları içinde yaĢayan azınlık ya da tabi olan zümrelerin dilsel özelliklerinin nasıl asimile olduğu meselesini, Zazaca örneğinden değerlendiren ayrıntılı bilgi için bk. Mesut Keskin, “Asimilasyon Politikasının Nesiller Üzerindeki Etkisine Bir Örnek”, 2.Uluslararası Tunceli (Dersim) Sempozyumu Bildiriler (20 – 22 Eylül 2013), Tunceli Üniversitesi basımevi, Tunceli 2014, s. 343- 360.

hâkimiyetinde yaĢamaları dolayısıyla, Züryen kavmi tarafından, Ugor (Jugria, Ugra) dendiğini belirtmektedir. Bu araĢtırmacıya göre; baĢlangıçta Ogur olarak telaffuz edilen isim, zamanla Ugor Ģeklini almıĢtır.152

Fin-Ugor görüĢünün temsilcileri; kaynaklardaki Ungar ifadesinin, Fin-Ugor Macarlarla, Türk Onogurların karıĢımını kast ettiğini bildirmiĢ ve bu karıĢmanın, 830 yılı civarında gerçekleĢen, göçle olduğunu savunmuĢtur. Bir diğer iddia da, Macarlara Ungar denmesinin, onların, Onogurların yaĢadığı Don Nehri havzasına yerleĢmesinden kaynaklandığı Ģeklindedir. Burada, Büyük Bulgar Devleti yıkıldıktan sonra, Macarların tamamı Balkanlara göç etmeyip, bir kısmı, burada kalan Bulgarlarla karıĢmıĢ, böylece Fin-Ugor dilli günümüzdeki Macar halkını ortaya çıkarmıĢtır. Fakat söz konusu Macar göçü, 830 yılı civarına tarihlendirilir. Onogurlar ise; 463 yılı dolaylarında Avrupa‟ya göç etmiĢtir.153

Dolayısıyla bu iddianın kabul edilmesi kronolojik olarak mümkün görünmemektedir.

Fin-Ugor görüĢünün bir diğer sorunlu kısmı da; Macarların iki dilliliği meselesidir. Konstantinos, Hazarlardan ayrılmıĢ bir boy olan Kabarların, Macarlara katılıp, kendi dillerini öğrettiklerini, böylece Macarların, iki dil bildiğini belirtmiĢtir. O. Karatay‟a göre; Macarların Hazar Türkçesini öğrenmek için Kabarlara gereksinimi yoktur. Pekâlâ bu dili, Onogurlardan da öğrenebilirler ve Kabarlardan öğrendiklerini Konstantinos‟a bildirmeleri de gerekmez. Ayrıca Macar kroniklerinde, iki dillilikten söz edilmemektedir. O. Karatay, Macar iki dilliliğinden çok, günümüz Macarcası‟nın Ural-Altay dil ailesinin Fin-Ugor değil de, Türkçe kolunda olduğu üzerinde durulması gerektiği görüĢündedir.154

Fin-Ugor savına, bir eleĢtiride daha bulunulacak olursak; o da Ugor kelimesinin, Ogur ile yapısal benzerliğidir. B. Hóman yukarıda da belirttiğimiz üzere, Fin-Ugor birleĢik kelimesindeki Ugor‟un, Ogur‟dan ayrı düĢünülemeyeceğini, Züryenlerin Ostyak ve Vogulları, sırf bu Ogur hâkimiyeti dolayısıyla Ugor adlandırdığını belirtmiĢtir.155

Nitekim bu görüĢ, dünya tarihi açısından antropoloji ve filoloji alanlarına yeni bir ivme kazandıracak olup, araĢtırmacılarını beklemektedir.

152

Tüzel, agt., s. 35.

153 Karatay, agm., s. 427; Rásonyi, Tuna, s. 15. 154 Karatay, agm., s. 428.

Fin-Ugor kökenlilik iddiasının çeliĢkilerinden biri de, hiç Ģüphesiz araĢtırmacıların, anlamını Türkçe olarak açıklayabildiği Sekeller156

dir. Zira Sekeller kendilerini; hem Macar hem de Hun kökenli Türkler olarak tanımlıyor157

ve Hunların artıkları olduklarını savunuyorlar ise, Fin-Ugor kökenlilik hususunun, geçerliliğinden söz etmek mümkün görünmemektedir.

4. Türk Kökenli Oldukları GörüĢü

Macarların, Türk kökenli bir kavim olduğu görüĢünü ortaya atan ve aynı zamanda, Avrupa‟daki ilk Türk kürsüsünün kurucusu olan bilim insanı, A. Vambéry‟dir. O‟na göre; Macarca, Türk menĢeli bir dildir.158

GörüĢüne delil olarak; Yunan ve Arap kaynaklarında, Macarları, tanımlamak için söylenen, Türk sözü ve Macar Kralı I. Géza‟ya Doğu Roma Ġmparatorunun hediye ettiği, üzerinde Türklerin Sadık Kralı Géza’ya159

yazan tacı göstermektedir.

Bu görüĢün diğer sahipleri; É. Csáki, A. Rona-Tas, O. Karatay‟dır. De Administrando İmperio isimli eserin yazarı, Ġmparator VII. Konstantinos ve babası Bilge lakaplı VI. Leon‟un, Taktika adlı eserinde, Macarların, Doğu Roma Ġmparatorluğu ile kurduğu münasebetler ve savaĢçı özelliklerinden, Türk adlandırmasıyla bahsedilmektedir160

.

ĠS. 902 yılında, Arethas161‟ın yazdığı bir belgede, Macarlardan Türk adıyla

bahsedilmektedir. Macarların dilindeki beĢ yüz civarında kelime, onların, Karpatlara yerleĢiminden önceki çağa aittir. Türkçe birçok metinde geçen saw (speech), bitig gibi kelimeler Macarca‟da da mevcuttur.162

Macarların kendi kaynakları; 1050 yılına ait yıllıkları kullandığı tahmin

Benzer Belgeler