• Sonuç bulunamadı

Sanat eğitiminin en önemli kollarından biri de Müzik eğitimi ve öğretimidir. Aristo, sanat eğlendirir, eğitir ve arıtır derken, Rousseau, duygusal dünyanın geliştirilmesine dönük olarak sanat, "duygusal taşkınlık ve güzeli anlatmaktadır" der. Aksu (2013, s. 3) çalışmasında “Sanatı; özele, müziğe indirgediğimizde de, insanı çevreleyen ses evreni içinde müzik ya da, müzik sesleriyle karşımıza çıkan sanat, diğerlerinden farklı, kendine özgü bir yapı olarak karşımıza çıkar” diye belirtmektedir. Müzik zihinsel süreçlerin ifadesi olarak da tanımlanabilir. “Sanat olarak müzik, sesleri erekli olarak estetik yapıda birleştirme sürecidir”(Uçan, 1994, s. 16).

Müziğin, sesin belirli amaca göre düzenlenmesine ilişkin ilk düşünceler Pyhtagoras ve Konfüçyüs’e aittir. Karl Marx için müzik, ‘gerçeğin aynası’, Sigmund Freud için müzik, ‘şifresi çözülecek bir metin’dir. J. Blacking (1995)’e göre müzik ise, “toplumsal olarak kabul edilen kalıplar içinde oluşan sestir ve müzik yapma öğrenilmiş bir davranıştır (Kaplan, 2008, s. 18–19-20). Platon (MÖ. 427–347) müziği, “ritim ve armoni, insan ruhunun derinlerinde, ruh ve beden arasında duran, vücudun zarafetini ve insan zekasını öne çıkaran doğru yolda olunduğunun tek ve en güçlü göstergesidir” şeklinde tanımlarken, Konfüçyüs (MÖ. 552– 479) müziği şu şekilde tanımlamaktadır: “Üstün insan, müziği, kültürün mükemmelleşmesi yolunda kullanan insandır. Müzik yaygınlaştığında, insanlar arzularına ve ideallerine ulaştığında, büyük ulusların ortaya çıktıklarını görebiliriz” (Tarman, 2006, s. 9).

Sanat olarak müzik, duygu, düşünce, tasarım ve izlenimleri veya başka gereçlerin de katkısıyla belli durum, olgu ve olayları, belli bir amaç ve yöntemle, belli bir güzellik anlayışıyla birleştirip düzenlenmiş uyuşumlu seslerle, estetik bir yapıda işleyen, anlatan bir bütündür (Aksu, 2013, s. 3). Diğer sanatlardan farklı yanı bulunan müzik sanatıyla ilgili olarak, "Schopenhauer, bütün sanatlarda müzik olma isteği olduğunu söylerken, müziğin

19

soyut özelliğini vurgulamak istemiştir. Çünkü müzikte dinleyici ile sanatçı arasında bir başka ifade aracı yoktur. Sanatçı doğrudan doğruya dinleyiciye ulaşır. Oysa ressam çevresinde gördüğü dünya ile kendini anlatmaya çalışır. Şair güncel yaşamımızdaki sözcükleri kullanır. Mimar sanatını başka işler için yararlı olan binalarla ifade eder. Sadece, besteci kendi sanat eserini yaratabilir" (Ersoy, 1995, s. 5).

İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılın bilgi ve iletişim çağı olduğu ve bu alanlardaki gelişmelerin insanlığın geleceğini şekillendireceği günümüzde herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Fakat gerek bilginin üretilip kullanılması, gerekse günlük yaşamımıza yön verecek hizmetlere dönüştürülebilmesi için insan beyninin üst sınırlarına kadar geliştirilmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle bilgi toplumu beyin temeli üzerine kurulan, iyi gelişmiş, üstün yetenekli beyinlerin sürüklediği bir toplumdur. Böylelikle beynin nasıl geliştiği, bunu tetikleyen mekanizmaların neler olduğu, neden bazı beyinlerin daha gelişmiş olduğu, hangi becerilerin beyni geliştirdiği ve yapısal bazı farklılıklar yarattığı vb. sorular ortaya çıkmıştır. Doğal olarak bu konudaki araştırmalar, özel ve farklı becerilerin bir arada kullanıldığı alanlarda ve o alanlarda faaliyet gösteren kişiler üzerinde yapılmaktadır. İşte müzik de beynin birçok fonksiyonunu bir arada kullanan az sayıda faaliyetten biri olduğu için, beyinde algılanması, oluşturulması ve yorumlanması açısından, geçmişten günümüze birçok araştırmacının ilgi odağı olmuştur (Zatorre, 2005, s. 434).

Müzik hem biyolojik hem de sosyal etkileşimimizin bir ürünüdür. “Müzik, insanlığın varoluşundan bu yana birey ve toplumu besleyen başlıca insanca yaşam ve kültür damarlarından biridir. Hayal gücü ve zihinde hayat bulan müzik, derin ve anlamlı duyguları canlandırmaktadır. Böylece, bireyler müziksel aktivite içinde yaşarlar ve estetik anlam kazanırlar.” (Uçan, 2000, s. 48). İnsan gelişiminin gerekli ve tamamlayıcı bir boyutudur ve modern insanın zihninin gelişiminde önemli bir rol oynar. Attali (2005, s. 15) ‘e göre; “Müzik, ne özerk bir etkinlik ne de ekonomik bir alt yapının ürünüdür. O halkların ve sanatçıların, insanların ve tanrıların, şenliklerin ve duaların ürünüdür”. Özmenteş (2005, s. 95) çalışmasında, “İnsan biyolojisine çok yakın olan davranışlar tüm dünyada, farklı kültürlerde meydana gelen evrensel davranışlar olarak kabul edilmektedir. Müzik tam olarak bu ölçütü karşılamaktadır” diye belirtmektedir.

Müzik sanat dallarından biri olmakla birlikte, bireyin kendini ve becerilerini geliştirmesi için bir araçtır. “Müzik, genelde, en önemli işlevi sayılan insan psikolojisini beslemekte en geçerli gıda olduğu gibi, insan duyarlılığını geliştirmede de çok önemli bir araçtır.”(Aksu, 2013, s. 3). Müziğin bireyin varlığında ciddi bir rolü ve insan duyguları üzerinde güçlü bir etkisi vardır. “Bireysel olarak müzik, duygu ve ifadelerin çıkış noktası, insanın duygularını etkileyebilen, aynı zamanda iyileştirme gücü de bulunan bir terapi aracıdır. Müzik, bireysel

20

ya da toplu olarak müzik ile uğraşan bireye entelektüel gelişim, ustalık ve duygusal tatmin sağlar” (Hallam, 2001, s. 65).

Müziğin bireysel, çevresel-toplumsal, eğitimsel, psiko-sosyal, kültürel ve ekonomik işlevler olmak üzere pek çok işlevi vardır. “Birbirinden farklı temel bazı türlerini ve bunların çok çeşitli alt türlerini bünyesinde barındıran müzik, her türü ile toplum hayatının pek çok alanında kimi zaman öncü, kimi zaman destekleyici, kimi zaman da belirleyici roller üstlenmektedir” (Çiftçi, 2010, s. 150).

Müziğin bireyler üzerindeki etkilerine ilişkin yapılan araştırmalara bakıldığında, “Örneğin ilkokul çocuklarının konsantrasyonlarının arttırılması, duygusal ve davranışsal problemlerinin çözümünde onlara arka planda devamlı olarak müzik dinletmenin yararları görülmüştür. Bir araştırmada ilkokuldaki müzik dersi saatlerinin arttırılmasının öğrencilerin sosyal ilişkileri üzerinde olumlu etkileri olduğu gözlenmiştir” (Hallam, 2001, s. 62). Shaw’ dan aktaran Göğüş (2008, s. 82)’e göre müziğin, özellikle matematiksel ve bazı soyut kavramları öğrenme üzerine olumlu etkileri vardır. Mozart’ın bir piyano sonatını üniversite öğrencilerinden oluşan bir gruba on dakika dinlettikten sonra uzaysal algılama test puanlarında görülen artış, müzik eğitimi uygulanan 3-12 yaşları arasındaki çocukları kapsayan on beş çalışmanın analizlerinde de görülmüştür

Günümüzün gelişen ve değişen şartlarında müzik, toplumun hemen her kesiminin günlük yaşamlarında rastladığı, faydalandığı ve kimi zaman sorunlarına çözüm aradığı bir unsur haline gelmiştir. “Müziğin toplumsal hayattaki etkinliğinin bilincinde olan toplumlar, özellikle eğitim alanın da üzerinde titizlikle durmaktadırlar. Çünkü müzik, hem özgürlüğü, hem disiplini ile uygar bir toplumun ne olabileceğini gösteren bir örnektir” (Edman, 1977, s. 58). Müzik dinleme, çalma ya da söyleme gibi bireysel etkinliklerin yanı sıra, toplumda kelimelerin ötesine varan bir iletişim ve paylaşım aracıdır. Her kültürdeki insanların kendi kimliklerini yaşatmak için kullandıkları araçlardan biri müziktir (Özmenteş, 2005, s. 95). İnsan hayatında müzik, eğitim alanı ve aracıdır. Eğitim alanı olarak müzik, insanın hem zihinsel, hem duyuşsal, hem kas yönünden bir bütün olarak gelişimini sağlayıcı bir özelliğe sahiptir. Müzik eğitimi ülkemizde genel-özengen-mesleki olmak üzere üç şekilde yürütülmektedir.

“Genel müzik eğitimi, iş-meslek, okul, bölüm, kol-dal ve program türü ne olursa olsun, ayrım gözetmeksizin, her düzeyde, her aşamada, her yaşta herkese yönelik olup, sağlıklı ve dengeli bir insanca yaşam‟ için gerekli asgari-ortak genel müzik kültürünü kazandırmayı amaçlar. Özengen

21

müzik eğitimi, müziğe ya da müziğin belli bir dalına özengence(amatörce) ilgili, istekli ve yatkın olanlara yönelik olup, etkin bir müziksel katılım, zevk ve doyum sağlamak ve bunu olabildiğince sürdürüp geliştirmek için gerekli müziksel davranışlar kazandırmayı amaçlar” (Uçan, 1997, s. 31). Mesleki müzik eğitimi, müzik alanının bütününü, bir kolunu ya da dalını, o bütün, kol ya da dal ile ilgili bir işi meslek olarak seçen, seçmek isteyen, seçme eğilimi gösteren, seçme olasılığı bulunan ya da öyle görünen, müziğe belli düzeyde yetenekli kişilere yönelik olup, dalın, işin ya da mesleğin gerektirdiği müziksel davranışları ve birikimi kazandırmayı amaçlar ( Uçan, 1997, s. 32).

“Türkiye’deki müzik eğitiminin, çağdaş eğitimle bağdaşması için, müzik eğitiminde ileri düzeyde bulunan ülkelerin kullanmakta ve uygulamakta olduğu eğitim sistemiyle tutarlılık içerisinde bulunmasının önemi büyüktür”(Ayata, Aşkın, s. 20).

Müzik eğitimi kapsamlı bir kültürel organizasyondur. Eğitici, yetiştirici, geliştirici, sabırlı ve disiplinli olmayı öğretici, güdüleyici yönleriyle oldukça önemli bir eğitim biçimi olan müzik eğitimi, her dönemde bireylerin bedensel, bilişsel ve sosyal gelişimlerinde önemli roller oynamaktadır. “Müzik eğitimi insanın gelişim aşamalarında oldukça etkili bir boyuttur ve gelişimin bütün safhalarında olumlu etkileri vardır. Müzik, gelişim sürecinde insanı yönlendirmekte ve özellikle bilişsel süreçlerde gelişimini olumlu biçimde etkilemektedir” (Cross, 2001, s. 32). “Müzik, zeka ve öğrenme arasındaki ilişkinin var olduğu konusunda bulgulara ulaşan araştırmalar giderek müziğin, çocuğun beyin gelişimine olan olumlu katkıları olduğunu ortaya çıkarmaktadır” (Göğüş, 2008, s. 82).

Yayla (2009, s. 1)’in belirttiği üzere; bireylere, kendine güvenme, kendini etkin kılma, hoşça vakit geçirme, zamanı iyi değerlendirme ve programlı yaşama bilincine ulaşma, birlikte iş yapabilme, çok boyutlu düşünebilme, paylaşabilme, duygulu ve duyarlı olma, yaşamın tadına varma, doyum sağlama, gerektiğinde liderlik yapma ve kendini aşabilme gibi insanca değerleri edinebildiği ortamı müzik eğitimi sağlayabilir. Müzik eğitimi ile yaşama karşı duyarlı, dengeli ve insancıl davranışlar kazanan bir kişi, diğer canlı türleri içinde sadece insanın ortaya koyduğu vahşet ve yıkıcılığa son verecek bir zihniyet sağlayacaktır (Aksu, 2013, s. 3). “Her şeyden önemlisi müzik, sosyal davranış biçimlerinin keşfinde bireylere riskten uzak bir ortam sağlamaktadır” (Cross, 2001, s. 32).

Benzer Belgeler