• Sonuç bulunamadı

“Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur”(TC anayasası, 1982, madde 130). Hızla gelişen ve değişen çağımızda özellikle, özgür ve yaratıcı düşünen bireylere duyulan gereksinim giderek artmaktadır. “Bir toplumun yeni gücünü oluşturan üniversiteler, aydın veya çağdaş insanı yetiştirmekle yükümlüdürler. Aydın insan bireyselliğe, eşitliğe, özgürlüğe çok değer veren ve bu uğurda savaşmaktan kaçınmayan insandır. Sorunları tek açıdan değil, çeşitli açılardan görüp irdeleyen, karşıtlıkları ayrımsayabilen, değerlendirme yetisi gelişmiş kişidir” (İpşiroğlu, 1990, s. 175).

Değişen topluma yaraşır bireyler yetiştirmek, bilimsel araştırmalar yapmak, meslek edindirmek için hizmet veren yükseköğretimin amacı:

a) Öğrencilerini;

(1) ATATÜRK İnkılapları ve ilkeleri doğrultusunda ATATÜRK milliyetçiliğine bağlı,

(2) Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan,

(3) Toplum yararını kişisel çıkarının üstünde tutan, aile, ülke ve millet sevgisi ile dolu,

(4) Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren,

12

(5) Hür ve bilimsel düşünce gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, (6) Beden, zihin, ruh, ahlak ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş,

(7) İlgi ve yetenekleri yönünde yurt kalkınmasına ve ihtiyaçlarına cevap verecek, aynı zamanda kendi geçim ve mutluluğunu sağlayacak bir mesleğin bilgi, beceri, davranış ve genel kültürüne sahip, vatandaşlar olarak yetiştirmek,

b) Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak, refah ve mutluluğunu artırmak amacıyla; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunacak ve hızlandıracak programlar uygulayarak, çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı ve seçkin bir ortağı haline gelmesini sağlamak

c) Yükseköğretim kurumları olarak yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak, bilgi ve teknoloji üretmek, bilim verilerini yaymak, ulusal alanda gelişme ve kalkınmaya destek olmak, yurt içi ve yurt dışı kurumlarla işbirliği yapmak suretiyle bilim dünyasının seçkin bir üyesi haline gelmek, evrensel ve çağdaş gelişmeye katkıda bulunmaktır (YÖK, 1981, Madde 4).

“Gençlik çoğunlukla ergen bireyle eşanlamlı kullanılmaktadır. Ancak ergen Latince “adolescent” yani büyümek, olgunlaşmak anlamındadır. Bireyin geçirdiği önemli ve belli gelişim dönemlerinden biridir” (Varış, 1968, s. 31). Bu dönemi UNESCO, yasamın 15-25 yas arasında kalan bölümü olarak göstermektedir (Köknel, 1979, s. 28). Buna karşılık temelde biyolojik bir kavram olarak nitelenebilecek gençlik tanımı günümüz şartlarında, ekonomik, toplumsal ve kültürel yönden geniş boyutlarda değerlendirilmektedir. Ortak bir gençlik tanımına varılmamış olsa bile, tanımlama ve açıklamaların biyolojik özellikler ve yas gruplarıyla sınırlı kalmadığı görülmektedir (Nirun, 1986, s. 1) “Erikson’a göre birey, gelişiminin her döneminde psikososyal bunalım yaşamaktadır. Bu durum, gençte kimlik ve benlik kavramının oluşmasında kendini göstermektedir. Benlik, bireyin yalnızca ona özgü tutumları, duyguları, algıları, değerleri ve davranışlarıyla kendine ilişkin görüşüdür”(Gander ve Gardiner, 1998, s. 452). “Gençlik döneminde, bireyin aile, okul, is ve yakın çevresi ile sürdürdüğü faaliyet ve ilişkileri sonucu edineceği davranış, tutum, düşünce ve bilgi birikimi, hem kendisinin hem de toplumun geleceğini biçimlendirecek unsurlar olacaktır (Nirun, 1986, s. 1). Okulların iki temel görevi vardır. Bunlar mesleğe hazırlamak ve toplumda sorumlu bir yurttaş olmalarını sağlamaktır (Gander ve Gardiner, 1998, s. 456).

Birey olarak insan, çocukluk döneminden gençlik dönemine, az ya da çok, bazı eksiklik, yetersizlik vb. olumsuzluklarla birlikte girer. Genç birey, durum, konum ve işlev yönünden tüm devingenlik, karışıklık, belirsizlik ve karmaşıklığına karşın gençlik dönemini çok yönlü, sağlıklı ve olabildiğince

13

dengeli yaşayarak, hem bedensel, devinişsel, bilişsel, duyuşsal, cinsel, toplumsal, törel, kültürel ve kişilik gelişiminin sağlanmasını, hem de bunlar sağlanırken bir yandan önceki dönemden kaynaklana olumsuzlukların giderilmesini, öbür yandan da yetişkinlik dönemine en iyi biçimde hazırlanmayı ister. Tüm bunlar, kuşkusuz en iyi ancak eğitim sayesinde gerçekleşebilir (Uçan, 1994, s. 82).

İnsanların tüm hayatlarını etkileyecek dönüm noktaları ya da karar anları vardır. Bunların başında da meslek seçimi gelmektedir. Meslek seçimi bir kişinin şahsi ve meslek hayatında mutlu olmasının ilk adımıdır. Üniversiteye adımını atan her öğrenci farklı ilgi, ihtiyaç ve öğrenme kapasitesine sahip olmanın yanında farklı donanım ve yeterliliğe sahiptir. “Hizmet öncesi dönem şeklinde de adlandırılan üniversite eğitiminde, öğrencilerin bireysel farklılıklarından kaynaklanan ilgi, ihtiyaç ve yetenekleri dikkate alınmadığında öğrenciler ilgili ortamdan uzaklaşacak, dolayısıyla da başarı düzeyleri düşecektir” (Erişti, 1998, s. 52).

Öğrencilerin karşılaştıkları sorunların çözümünde ilgi, ihtiyaç ve yetenekleri doğrultusunda alacakları seçmeli dersler onlara hem esneklik sağlayacak, hem de onları tatmin ederek mutlu olmalarına katkı sağlayacaktır. Seçmeli dersler öğrencilerin ilgi alanlarında daha fazla bilgilenmesini sağlamanın yanı sıra farklı alanlarda yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olacaklardır (Demir ve Ok, 1996, s. 121). Bu yönüyle seçmeli dersler, öğrencilerin alanları dışındaki ilgi ve yetenekleri ile kendilerini tanımalarına olanak verecektir. Gençlerin gerek özgüvenlerinin, gerekse yeteneklerinin gelişebilmesi için eğitim ortamlarının buna uygun olması gerekmektedir.

Bilim ve teknolojinin ekonomik ve sosyal yaşamı etkileyeceği bir gerçektir. Önemli olan çağdaş toplumların amacı insanı mutlu etmek olmasıdır. “Çok yönlü düşünebilen, düşüncelerini aktarabilen, başkalarının düşüncelerini olduğu gibi benimsemeyen, onları mutlak doğrular olarak görmeyen, eleştiren gerektiğinde tavır kaymasını bilen çağdaş insan, ancak çağdaş bir eğitimle yetişebilir” (İlhan, 1995, s. 1). Toplumda tek yönlülüğe doğru bir eğilim vardır. Oysaki dünyada orijinal buluşlara ve yaratıcılığa büyük bir ihtiyaç vardır. Lisans eğitiminin önemli bir işlevi de, yaratıcılık kaynaklarının keşfi ve öğrencilere kendi yetenek ve eğitimleri istikametinde gelişme olanaklarını hazırlamak yer alır (Karkın, 2008, s. 1).

Çağımızın sınırsız ve hızlı değişkenliğine, sonsuz istek ve beklentilerine, gerek çağa ayak uydurabilmek, gerek onda olumsuz bulduğumuz yönelme ve olgulara karşı gereken savaşımı verebilmek için, çok yönlü, çok boyutlu düşünmeyi öğrenmek gerekir. Doğru toplumsallaşmayı gerçekleştirebilmek, yetişen kuşaklara bu değerleri kazandırabilmek,

14

öğretebilmek ve her yeni kuşağın bir öncekini aşması gerektiğini kavratabilmek için her türlü eğitim ve öğretim yönteminin yeniden ele alınması gereklidir. Bu yeni yöntemler çok yönlü, çok boyutlu, sürekli yenilikler içeren ve yaratıcılığı destekleyen yöntemler olmalıdır. Böyle olunca sanat eğitiminin de en geniş, en zengin kapsamıyla bu yeni anlayış içerisinde yer alması gerekir (San, 1985, s. 36-37).

Benzer Belgeler