• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: FĠLM TOPOGRAFĠSĠNDE MÜZĠĞĠN YERĠ

2.3 Film Müziğide Anlam ve Duygu OluĢumu

Film müziğinin oluĢturduğu anlam ve duygulardan bahsetmeden önce müziğin nasıl duygu ve anlam yarattığı konusuna değinmek yerinde olacaktır. Tarih boyunca birçok düĢünürü meĢgul eden bu konu ilk olarak Pyhtagoras ve Confucius tarafından ele alınmıĢtır. Pyhtagoras ve Confucius hammaddesi olan sesin, belli bir amaca göre düzenlenmesi olarak tanımlanabilecek müziğe iliĢkin ilk görüĢleri ortaya koyan isimlerdir. Ġki düĢünür de müziği varlıkbilimsel ve insanbilimsel perspektiflerden ele almıĢ, müziğin dinleyici üzerinde yarattığı etki, uyarım, izlenim ve duygulanımla açıklamaya çalıĢan “duygusal etki öğretisini” benimsemiĢlerdir (Kaplan, 2013: 18). Bu görüĢlerin izlerini Antik Yunan döneminde de rastlanmaktadır. Platon, müziğin insan üzerindeki gücünün çok fazla olduğunu belirterek, yiğit ve ölçülü davranıĢlar yerleĢtirecek biçimde oluĢurulan müziğin kullanılması gerektiğini söyler (Kaplan, 2013: 19). Aristoteles ise müziğin birey üzerinde yarattığı katharsis‟in kiĢiliğin oluĢmasında önemli bir yeri olduğunu dile getirir.

Kaplan (2013: 23), müziğin belli ritimler ve ses düzenlemeleri sayesinde dinleyicide çağrıĢımlar, bireysel duygular, heyecanlar ve yaĢantıyla kurduğu köprüler oranında benimsendiğini dile getirir. Müziğin duygularla olan yakın iliĢkisi geçmiĢten beri kabul edilen bir durumdur. 18. Yüzyıldan beri müziğin duyguların taklidi ve ya dıĢavurumu olduğu kabul edilmektedir. Müziğin duygularla olan yakın iliĢkisini anlamak adına bir çok düĢünür müziğin dil olup olmadığı sorusu üzerine düĢünmüĢtür. Bu soruya Fubini (2014: 32), müziği sözel dilden ayıran Ģeyin, duyular dünyasıyla arasındaki özel iliĢki olduğu görüĢüyle karĢılık verir.

27

Sözel dillerde sözcük aracılığıyla duygular gösterilebilir, fakat sözcüklerin duygularla bir yakınlığı yoktur bu sadece uzlaĢımsal bir iliĢkiyle ilgilidir.

Ġzleyiciler filmde müziği bazen bilinçli bazen de bilinçsiz olarak algılar. Yaratılan duygu ve etki eğer görsel imgeler olmaksızın da oluĢabiliyorsa, film müziğinin de kendi içinde bir takım duygular barındırdığı anlamına gelir. Carr (2004: 228), müziğin duygusal olarak anlamı olması onun subjektif etkisine ve ya dinleyicide oluĢturduğu duygulara bağlı olmadığını dile getirir. Müzik kendi içinde duygusal anlam barındırır, yani onu hissetmeyen bile müziğin içindeki duygusal anlamı bilinç yoluyla algılayabilir. Film müziği de belirli duygu ve anlamlar oluĢturur ve ya temsil eder. Bu sebeple seyirci filmin müziklerinden o filmde nasıl bir anlam ya da duyguyla karĢılaĢacağıyla ilgili tahminlerde bulunabilir. Yönetmen ve film müziği bestecileri bir filmin müziğini oluĢtururken yaratmak istedikleri anlamlar ve duygulara göre tasarım yaparlar. Yönetmenlerin imgeleri bir takım anlamları temsil etmek için kullanmaları gibi besteciler de müziği duyguları temsil etmek ve ya yansıtmak için kullanırlar. Burt (1994: 10), filmin tutarlı olma gücüne müziğin çağrıĢım yaratma ve ya iliĢkilendirme yoluyla katkı koyduğunu söyler. Bu sebeple müziği tek baĢına duyduğumuzda filmdeki görüntüler zihnimizde canlanır.

Bir müziği dinlerken algılamamızın büyük bir bölümünü duyduklarımızı anlamlandırmamız oluĢturur. Soyut bir Ģeyi anlamlandırabilmek adına daha önce bizde oluĢan anlamlarla ve bu anlamları oluĢturan nesne ve ya olgularla karĢılaĢtırma yaparız. Tıpkı filmde müziği algılarken yaptığımız gibi. Film izlerken duyduğumuz müzik bize bazı çağrıĢımlarda bulunur, daha önce dinlediğimiz müzikleri aracılığıyla gördüklerimizi yorumlamaya, iĢaret ettikleri anlamları çıkarmaya çalıĢırız. Anlamlandırdığımız ya da anlamlandıramadığımız seslerden türü müzik seyircide beklenti yaratır. Seyirci üzerinde yaratılacak etkiyi beklentilerin görüntüyle uyuĢması ve ya uyuĢmaması belirler.

Müziğin insan üzerinde yarttığı etki yadsınamaz. Müziğin insanın sinir sistemini etkilemesi istem dıĢı tepkilere yol açması; müziğin kesin, doğrulanabilir ve önceden tahmin edilebilir etkiler yarattığının kanıtı niteliğindedir. Antik Yunan‟da gözün kulaktan daha hızlı algıladığı düĢüncesi hakim olsa da, kulakların insan ruhuna doğrudan ve aracısız ulaĢtığı düĢüncesine inanılıyordu (Kalinak, 1992: 21,22). Ġnsan ruhuna doğrudan ulaĢan sesler için iĢitilerek algılanan mesajlar belki de görerek algılananlardan daha önce algılandığı söylenebilir. Buradan hareketle müziğin seyirci tarafından görsel imgelerden daha önce algılandığı, film için ne kadar önemli bir unsur olduğu sonucu ortaya çıkar. Ayrılmaz

28

bütünlük içinde olan görüntü ve müzikle ilgili Kalinak (1992: 15), karĢılıklı bağlılıktan ne kadar uzaklaĢılırsa, sinemanın yaratacağı yanılsamaya zarar verme potansiyelinin artacağını söyler.

Sinemada müziği Amerikalı besteci Aaron Copeland “Film müziği sinema perdesinin arkasına yerleĢtirilmiĢ bir fırına benzer. Filmin sıcaklığı oradan gelir.” Ģekinde tanımlar, sinema ve müziğin ayrılmazlığına vurgu yapar (Konuralp, 2004: 17). Bu birliktelikte görüntüler ve müzik seyirciyi seyircinin zihnini anlamlarla donatır, etki altına alır. M. Chion, filmde müziğin anlatılan durumla arasında özel bir bağ olduğunu ve bu bağı kurmasını sağlayan iki yöntem olduğunu ileri sürer. Ġlk olarak, müzik sahnenin duygusuna katılımını sahnenin ritmini, tonunu, ifade ediĢ tarzını üstlenebilir ve doğruca ifade eden konumuna geçebilir (Kaban, 2016: 18).

Müzik, bir filmde hem görüntü ile birlikte hareket edebilir hem de görüntüden bağımsız etki ve anlamlar aĢılaybilir. Görüntüyle eĢ hareket eden müzik „paralel‟ görüntüyle karĢıt kullanımı ise „kontrpuan‟ olarak adlandırılır. Kalinak (1992: 25), müziğin paralel ya da kontrpuan kullanımıyla ilgili ilk görüĢlerin Sovyet sinemasından Sergei Eisenstein ve Pudovkin‟in yazılarından çıktığını söyler. Buradan hareketle film müziğinin ilk yıllarından itibaren iki farklı kullanım biçimini barındırdığını söyleyebiliriz. Klasik film teorisine göre paralel kullanım hareketleri birebir taklit ederken, kontrpuan kullanım müzik ile görüntüyü eĢlemeyen, ironi yaratabilen, haberci olabilen ve ya yorum ekleyen müzik olarak tanımlanır.

Benzer Belgeler