• Sonuç bulunamadı

Müslüman Türklerin Anadolu’ya Göçü ve Anadolu’nun Genel Durumu 38

2. Türklerin İslam’ı Kabulleri ve Anadolu’ya Gelişleri

2.3.   Müslüman Türklerin Anadolu’ya Göçü ve Anadolu’nun Genel Durumu 38

Anadolu’nun XI. yüzyıldan öncesine baktığımızda buranın kendine özgü bir bütünlük arz etmediği görülür. Bu coğrafya üzerine yerleşmiş milletler geçici ya da uzun yaşamış olsa da hiçbir milletin ülkesi olmamıştır.186

Büyük Selçuklu Devleti Sultan’ı Alparslan’ın 1071’de Anadolu’nun kapılarını Türklere açmadan çok daha önce Türkler Anadolu’ya muhtelif zamanlarda göç etmeye başlamışlardır. Göçebe Türklerin Anadolu’ya akınlarını milattan öncesine kadar götürenler dahi vardır.187 Bizans-Sasani hudut boylarında yaşayan Türkler Anadolu’ya gelmişler, bir kısmı Anadolu’ya yerleşmiş ve bu yerleşenlerin çoğu Anadolu’nun yerlileri ile kaynaşarak Türkçeyi ve kültürlerini unutmuşlardır.188 Emeviler zamanında Bizans’ın sınır bölgelerinde boş bıraktığı yerlere Avasım189

185 Sönmez Kutlu, “Orta Asya’da Türkler ve İslam Tasavvuru, Orta Asya’da İslam-Temsilde Fobiye”,

Ahmet Yesevi Üniversitesi, Ankara-Türkistan, 2 (2012): 738.

186 Bk. Şeker, Anadolu’nun Türkleşmesi, 56.

187 Bk. Abdullah Kaya, “Başlangıcından 1071’e Kadar Türklerin Anadolu’ya Akınları Hakkında Bir

Değerlendirme”, Ekev Akademi Dergisi, 18: 59 (2014), 213.

188 Bk. Şeker, Anadolu’nun Türkleşmesi, 60.

189 Avasım: Türklerin yerleştirildiği sınır şehirleridir. Cihat maksadıyla sınır bölgelere yerleştirilen

veya gazadan dönerken ülkeye girmeden önce düşman saldırılarına karşı sığınıp, korundukları bölgelere “avasım” denmiştir.

yerleri kurulmuştur. Abbasi döneminde bu Avasım bölgeleri onarılmış, buraya çoğunluğu Türk olan Horasanlılar yerleştirilmiş ve Anadolu’ya akınlar düzenlemişlerdir.190 Selçuklulardan evvel Türklerin Anadolu’ya gelişleri bazen direkt kendi gelişleri şeklinde bazen de farklı milletler aracılığıyla olmuştur.191 Daha Selçuklu Devleti’nin kurulmasından önce bazı Oğuz aşiretleri Azerbaycan ve Erivan’a gelerek Anadolu’nun sınırlarına yerleşmişlerdir.192 Hatta 1071’den önce Bizans tarafından Hristiyanlığı kabul eden Türkler ve Peçenek Türkleri Bizans tarafından Anadolu’ya yerleştirilmiş ve bu Türkler Malazgirt savaşında Bizans tarafında değil kendi ırkdaşları tarafında yer alarak zafer kazanılmasında büyük etkisi olmuştur.193 Selçuklu Devleti Anadolu’ya fetih hareketlerinden önce Türkleri gruplar halinde Anadolu’ya sevk etmiştir. Asıl göç Malazgirt (1071)’den sonra henüz Müslümanlığının üzerinden çok zaman geçmeyen Oğuz Türkleri tarafından olmuştur. Hatta Oğuz boylarına henüz Müslüman olmamış Hazarlar ve Kıpçaklar, Moğol İstilasından kaçan Harezmler, Akkoyunlu Türkmenleri, Moğol-Tatar Türkmenleri de eklenmiştir.194 Bu yüzden Anadolu’da Türk varlığının çoğalması ve Anadolu’nun İslamlaşması bir süreç içerisinde ve tedrici olarak gerçekleşmiştir. Selçuklu Devletinden önce Müslüman Türkler de Anadolu’yu yaklaşık iki asır önce keşfetmişler ve gaza niyetiyle bu topraklara ulaşmışlardır.195

Müslüman Türkler Anadolu’ya geldiğinde burası farklı kavim ve mezheplerden oluşan Hristiyan ülkesiydi.196 Buranın halkı Ermeniler, Süryaniler, Gürcüler vs. gibi etnik gruplardan oluşuyordu.197 Bizans’ın kurduğu feodal toprak düzeninden dolayı yerli halk ciddi şekilde fakirleşmiştir. 198 Ancak ekonomik sıkıntılardan dolayı Anadolu’daki nüfus önemli oranda azalmıştı. Bizans’ın düşmanca tavrına maruz kalan Ortodoksluğa bağlı olmayan Hristiyan halk, Bizans’ın merkezi olan İstanbul’a uzak Anadolu’nun doğusu ve güneyinde, Suriye ve Irak 190 Bk. Şeker, Anadolu’nun Türkleşmesi, 61-62.

191 Bk. Kaya, “Başlangıcından 1071’e Kadar Türklerin Anadolu’ya Akınları Hakkında Bir

Değerlendirme”, 213.

192 Bk. Günay-Güngör, Türk Dini Tarihi, 349. 193 Bk. Günay-Güngör, Türk Dini Tarihi, 349-350. 194 Bk. Günay-Güngör, Türk Dini Tarihi, 350. 195 Bk. Turan, Türk Cihan Hakimiyeti, 165.

196 Bk. Tokalak, Ahilik, Bektaşilik, Alevilik ve Mevleviliğin Kökenleri, 83. 197 Bk. Günay-Güngör, Türk Dini Tarihi, 350.

198 Bk. Kaya, “Başlangıcından 1071’e Kadar Türklerin Anadolu’ya Akınları Hakkında Bir

içlerinde yaşıyorlardı.199 Bizans, kendisi gibi Hristiyan olan fakat farklı etnik kökenli halkı Rumlaştırma ve Ortodokslaştırma çabasında olduğu için halk, Bizans yönetiminden yana hoşnutsuzluk içindeydi.200 Bizans’ın içinde bulunduğu bu karışıklık Türklerin Anadolu’nun fethine ortam hazırlamıştır. Türkler Anadolu topraklarına geldiğinde çoğu bölgede hiçbir direnişle karşılaşmamışlardır. Türklerin Anadolu’ya karşı fetih hareketlerini Bizans için bir cezalandırma olarak görmüşler; yine Bizans’a karşı bu halk Türklerden yardım istemişler ve fetih hareketlerini kolaylaştırmak için Türklere yardım etmişlerdir.201 Öyle anlaşılıyor ki Bizans’ın kendi dindaşlarına uyguladığı baskı Türklerin Anadolu’yu fethetmesini kolaylaştırmıştır. Bizans’ın yerli halkı Türklerin inanç ve kültüre saygılarını müşahede etiklerinden olsa gerek, kapılarını rahatlıkla Türklere açabilmişlerdir. Anadolu’nun fethinden sonra Hristiyan köylülerin çoğu Türklerin yönetimi tercih etmişler ve eski yerlerinde kalmaya devam etmişlerdir.

X. yüzyılda Türk beylikleri arasında çıkan anlaşmazlıklar ya da Selçukoğulları arasındaki iktidar mücadelelerinde yenilen tarafın bölgeyi terk ederek yeni yurt arama girişimleri doğrultusunda Anadolu’yu doğru arayışa geçmişlerdir.202 Selçuklu sultanları Malazgirt zaferinden önce kendileri için emniyetsizlik ve asayişsizlik sebebi görülen Türkmenleri Anadolu’ya gaza düşüncesiyle aşama aşama sevk etmiştir.203 Bu yöntemle hem Türkler yurt edinmişler hem de Bizans’la mücadelede önemli bir güç elde etmişlerdir. Asıl göç hareketlerinin başladığı dönüm noktası Sultan Alparslan ile olmuştur. Çok uzak bozkırlardan gelip Selçuklu hizmetine dâhil olan Türkmen kitleleri için Anadolu, yaylaları, iklimi ve bitki örtüsü ile kendi yaşantılarına çok uygun bir yer olduğu için fethedilmek istenmesi gayet tabi idi.204 Bu yüzden Anadolu, yaşam şeklini devam ettirebilecekleri bir mekân olduğu için, yurt edinme fikri daha cazip gelmiştir. Tarihe Malazgirt Savaşı olarak geçen 1071’de Sultan Alparslan sayıca az olmalarına rağmen Bizans ile savaşmış, ancak Bizans ordusu içindeki Şamani Uz (Oğuz) ve Peçeneklerin ırkdaşlarının yanına

199 Bk. Tokalak, Ahilik, Bektaşilik, Alevilik ve Mevleviliğin Kökenleri, 84. 200 Bk. Günay-Güngör, Türk Dini Tarihi, 350.

201 Bk. Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu’da Türkler, 1.Baskı (İstanbul: E Yayınları,

1979), 203.

202 Bk. Şeker, Anadolu’nun Türkleşmesi, 78-80. 203 Bk. Günay-Güngör, Türk Dini Tarihi, 355. 204 Bk. Kafesoğlu, Türk Dünyası El Kitabı, 263.

 

geçmesiyle bu savaş Türkler lehine zaferle sonuçlanmıştı.205 Bu zafer ile Anadolu hem Türk vatanı haline gelecek hem de İslamlaşacaktı. Selçuklu hükümdarları Bâtıni ve İsmaili fikirler haricindeki tebaasının din ve mezhep düşüncelerine saygı duymuş, fikir ve vicdan hürriyetine dayalı siyaset takip etmişlerdir.206 Anadolu göç yaklaşık iki ya da üç asır sürmüş ve Türkler yerleştikleri şehir ve kasaba da “gayr- Müslim” Hristiyanların oluşturduğu halkla birlikte yaşamıştır.207 Sultan Alparslan’ın oğlu Melikşah’ın tahta geçmesiyle Türkmenlerin Anadolu’ya iskânı daha planlı olmuş ve Türk boyları parçalanarak iskân edilmiştir.208 Artık Türk vatanı haline gelmeye başlayan Anadolu’da İslamlaşma da hızla artıyordu.

Anadolu’ya ciddi göçler XI. yüzyılda başlamış, bazen sürekli bazen de belirli aralıklarla devam etmiştir. XIII. yüzyılda Moğol istilasından kaçan ya da Moğol Devletinin bilinçli olarak hâkimiyet sağlamak amacıyla ordularıyla beraber gönderdiği Türkmen aşiretlerinin Anadolu’ya girdiğini görmekteyiz. Moğol saldırısından sonra Anadolu’ya birçok Türk grup akın etmiş, dağlık ve sahil bölgelere yerleşmişlerdir. Bunun yanı sıra XIII. yüzyılın ikinci yarısında hala Bizans’ın elinde bulunan Batı Anadolu topraklarını ele geçirip, buraların Türkleşmesini ve İslamlaşmasını sağlamışlardır.209 Türk kitlelerini kendine çeken Anadolu’da, Türkler ya beylerin hizmetine girerek iskân etmiş ya da konar-göçebe yaşamayı sürdürmüştür. Anadolu’ya göç eden göçebe Türkmenler Türkistan’daki yaşayış tarzını ve kültürlerini beraberinde getirmişler ve yeni bölgelerdeki göçebe hayatlarını hatıralarıyla beraber yaşatmışlardır. Anadolu’ya gelen yerleşik halk kesimi de mevcuttu. Selçuklular ile gelen yerleşik halk daha önce Anadolu’ya gelmiş Türkleri yerleşik düzen kurmuş olarak buldular. Asıl yerleşik hayata geçen ve yerleşik halkı oluşturan kesim Selçuklu kumandanları oldu. Bu kumandanlar kendi gazilik hüviyetlerini bırakarak tamamen şehre adapte olmuşlar, emlak zengini olduktan sonra birçok cami, medrese, zaviye, hankâh yaparak Anadolu’nun İslamlaşmasına yardım etmişlerdir.210 Ancak Anadolu yapılanmasında henüz din

     

205 Bk. Kafesoğlu, Türk Dünyası El Kitabı, 267; Bk. Turan, Türk Cihan Hakimiyeti, 207-208. 206 Bk. Turan, Türk Cihan Hakimiyeti, 213.

207 Bk. Şeker, Anadolu’nun Türkleşmesi, 65. 208 Bk. Şeker, Anadolu’nun Türkleşmesi, 83-84. 209 Bk. Şeker, Anadolu’nun Türkleşmesi, 86- 87. 210 Bk. Günay-Güngör, Türk Dini Tarihi, 356.

adamlarının yetiştirilmesi ve hizmete girmesi için erken bir dönem olduğundan, ulema ve kadı ihtiyacı İran ve Horasan olmak üzere diğer İslam ülkelerinden tedarik edilmiştir.211

Moğol istilasını müteakip gelmiş olanlar arasında bilim adamları, sanatkârlar, tüccarlar ve esnafların yanında farklı tarikat kollarına mensup şeyh ve dervişler de bulunmaktaydı. Bu dönemde Mevlana Celalettin Rumi’nin babası Bahaüddin Veled ve Ahmet Yesevi’nin, aralarında Hacı Bektaşi Veli’nin de olduğu birçok öğrencinin geldiğini söyleyebiliriz.212 Anadolu’ya gelenlerin ekseriyeti gaza ve cihat ruhuyla geldiği için “İ‘la-yı kelimetullahı” yayma amacıyla Anadolu’yu İslamlaştırmada büyük rol oynamışlardır. Anadolu’nun yerli halkı ile kaynaşmalarına rağmen kendi dil ve kültürlerini yaşatmışlardır. Anadolu’nun bugünkü kültürel yapısını geçmişten soyutlayarak incelersek doğru bir hüküm elde edilemez. Türkler Orta Asya’dan getirilen birikmiş kültür izlerini çoğu unsurda yaşatarak günümüze kadar ulaştırmışlardır.

211 Bk. Günay-Güngör, Türk Dini Tarihi, 357. 212 Bk. Şeker, Anadolu’nun Türkleşmesi, 89.

İKİNCİ BÖLÜM

ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

1.Alevilik

Alevi terimi, tarihsel süreç içerisindeki kullanımını dikkate aldığımızda farklı dönem ve zamanlarda, farklı bölgelerde farklı anlamlarda kullanıldığını görürüz. “Alevi” kavramı üzerinde araştırma yapanlar bile adlandırmanın ve adlandırmanın içine sokulan kavram dünyasındaki alt grupların tanımlama ve tasnifinde fikir birliğine varamamışlardır. Bunun nedenleri arasında tanımlanan zümre hakkında yeterince bilgi sahibi olmamayı veya konu hakkında yeterli bilgi ve belgenin olmayışını gösterebiliriz. Başka bir nedeni de çok geniş coğrafyaya ve tarihi arka plana sahip bu zümreler için bir bütünlükten bahsetmenin mümkün olmayışıdır.213 “Alevi” sözcüğü zaman içerisinde birçok anlamda kullanılmıştır. “Alevi” sözcüğünün yüzyıllar boyunca sosyal ve tarihi süreci göz ardı edildiğinde doğru tanımlamada bulunmak elbette mümkün olmayacaktır. Çünkü zaman içerisinde yaşanan sosyal, siyasal, tasavvufi değişimler, terim üzerindeki algıyı ve tanımlamayı da değiştirmiştir. Konumuz açısından en doğru “Alevi” tanımlamasını yapmak tespit ve değerlendirmemizi daha anlaşılır kılacaktır.