• Sonuç bulunamadı

Müdahale Yaşanmasaydı

E. Müdahale Yaşanmasaydı

Bir ihtimal üzerine konuşmak kimine göre gereksiz, kimine göre değerlendirilmesi gereken bir yöntem olarak görülebilir. Hele de geçmiş söz konusu olunca. Ama burada ihtimaller üzerinde de durduk ki 12 Eylül’ün nelere mani olmuş olabileceğini görelim.

Genel kanıya göre eğer askeri müdahale yaşanmasaymış bir süre sonra bir iç savaş patlak verebilirmiş. Çünkü saflaşmalar bir süre sonra aileleri de içine alabilir ve olaylar

299 Özcan Yeniçeri, “Siyasi ve Sosyolojik Dönüştürme Projesi Olarak 12 Eylül”, Türk Yurdu, S. 277, 2010, s. 26. 300 Bkz. Ek 6, s. 135; Ek 24, s. 318. 301 Bkz. Ek 6, s. 135; Ek 19, s. 268-269; Ek 20, s. 276-277. 302 Bkz. Ek 5, s. 127; Ek 8, s. 162; Ek 14, s. 218-219.

69 farklı bir boyuta taşınabilirmiş. Nitekim gerek içerde, gerek dışarda birtakım yönlendirmelerin, kışkırtmaların çok etkili olduğu bir dönemdi, Maraş ve Çorum olaylarında da bunlar etkili bir biçimde uygulanmıştı. O zamanlarda ise hiç kimsenin böyle bir yapılanmadan haberi yoktu. İnsanlar ister istemez kendilerini olayların içinde buluyordu ve artık kimsede tahammül edecek güç kalmamıştı, bu zamanla daha da kötüye gidebilirdi.303 Çünkü insanların çok sevdiği bir kişiyi kaybetmesi veya sürekli bunun endişesi ile hayatını sürdürmesi yaşananlara kayıtsız kalmasına imkân tanımıyordu. Bundan dolayı da müdahale bir çıkış yolu olarak algılanmıştı, ancak bir süre sonra bunun bir çözüm değil, yeni sorunların başlangıcı olduğu fark edilir. Mehmet’in tanımıyla da müdahaleyi kabullenmek “ölümü görüp sıtmaya razı olmaktı.”304

Çünkü müdahaleden kısa bir sürse önce ülkede iç savaş çıkacağı söylentileri dolaşmaya başlar. Ülkenin ikiye bölünmesi veya dış güçlerin egemenliği altına gireceği konuşulmaya başlanır. Nitekim Kenan Evren müdahale sonrasında, Van’da yaptığı bir konuşmada bu konu ile ilgili olarak, beklemeleri halinde bir iç savaşın çıkacağını dile getirmiştir.305

Milliyetçi bir anlayışa sahip olanların bir kısmına göre çıkabilecek bir iç savaş sonucunda veya müdahalenin gerçekleşmemiş olması halinde kendileri bir şekilde üstünlüğü ele geçireceklerdi. Çünkü onlara göre sağın toplumun yapısıyla örtüşen yönleri oldukça fazladır. Ayrıca Sovyetlerin yıkılacağı da tahmin edilmekteymiş ve bu gerçekleştiğinde komünizm kendiliğinden yok olacakmış. Bu durumda da Türkiye ülkücü bir anlayışla yönetilecekti. Bu şekilde bir son bulduğu takdirde kimine göre karşıt görüştekilere kıyılırdı, kimine göre ise böyle bir şey olmazdı, bir şekilde sorunlar çözülürdü.306

Ülkücülüğün ve MHP’nin ideolojisinin belirlenmesinde Alparslan Türkeş’in önemli bir payı vardır. Bu ideolojinin en temel prensibi de ülkeyi “öteki”lerden ve düşmanlardan korumaktır. Türkiye’deki komünistlere ve onların yurtdışındaki destekçilerine karşı mücadele de topluluk ruhunu koruma ve yüceltme açısından önemli bir argüman olarak kabul görür.307

303 Bkz. Ek 3, s. 112; Ek 4, s. 122-123; Ek 5, s. 127; Ek 7, s. 153; Ek 10, s. 188; Ek 13, s. 215; Ek 14, s. 222-223; Ek 16, s. 247. 304 Bkz. Ek 7, s. 153; Ek 8, s. 162-163. 305 Bkz. Ek 3, s. 112; Ek 14, s. 222-223; Tercüman, 3 Ekim 1980. 306 Bkz. Ek 7, s. 153; Ek 10, s. 188; Ek 19, s. 271; Ek 25, s. 329. 307

Jacob M. Landau, “Alparslan Türkeş”, Türkiye’de Liderler ve Demokrasi, Ed. Metin Heper, Sabri Sayarı, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2008, s. 178.

70 Solcu bir yapılanmanın içerisinde yer alanların bir bölümüne göre ise müdahale olmasaymış devrim gerçekleştirilirmiş. Devrim genel anlamda bir şiddet eylemidir. Toplumda meydana gelen değişimler şiddetle veya onun tehdidi altında gerçekleşmezse devrimci nitelik taşımazlar. Toplumsal değişim aşamasında her türlü çaba başarışız kalınca, sistemi değiştirmek adına şiddetin benimsenmesi olayıdır.308

Komünistlere göre devrim, mevcut olan kapitalist ve emperyalist düzenden koparak, kapitalizm sonrası dünyaya geçişin anahtarıdır. Yeni oluşturulan düzende üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanan baskıcı kapitalist sisteme de son verilecektir.309

Bunun sonucunda da inandıkları, savundukları düzeni gerçekleştirmek için uğraşırlarmış. Bunu yapmaları halinde Türkiye bugün daha bilinçli bir toplumu barındırırmış ve insanların birçok temel ihtiyacı daha iyi koşullarda ve ücretsiz sağlanabilirmiş.310

Eğer sorunlar bir zaman sonra bir uzlaşı ile son bulsaymış, şu anda çok daha iyi bir düzen kurulabilirmiş. Herkesin rahatlıkla hakkını arayabildiği, ekonomik olarak daha güçlü, daha refah, kanunların insan haklarını korumak adına daha modern, daha medeni olduğu bir ülke olurmuş. Ayrıca bilinçli ve kişilikli insanların olduğu, en ufak bir tehlikeden bile korkup sinmeyen, nemelazımcı olmayan, bir konuda yanlış yapıldığına inanıyorsa bunu yüksek sesle dile getirebilen, kendi problemlerini kendisi çözen, polisten, askerden korkmayan bir toplum olabilirdi. Ayrıca iş yerlerinde yaşanan bazı aksaklıklar dolayısıyla, mesai saatleri içerisinde insanların hayatını kaybetmediği ve bu insanların bazı haklarının engellenmediği bir ülke olabilirmiş. Böyle olması halinde de pek çok Avrupa ülkesinden daha güçlü ve şu anki problemin olmadığı bir ülke olabilirdi.311

Bunların yanı sıra o dönemin gençleri okullarını zamanında bitirip hayata atılır ve insanlara daha faydalı çalışmalar içerisinde yer alırlardı. İdeolojileri yüzünden görevleri ellerinden alınmaz, sürgüne gönderilmez ve ülkenin her yerine korkmadan gidebilirlerdi. Daha da önemlisi Türkiye yerinde sayan bir ülke değil, sürekli ilerleyen bir ülke olurdu, insanlar da çocuklarını siyasetten uzak tutmaya çalışmazdı.312

308

Celalettin Güngör, Devrim Kuramı, Barış Kitabevi, Ankara, 2010, s. 127. 309

Fred Hallıday, Devrim ve Dünya Siyaseti – Altıncı Büyük Gücün Yükselişi ve Düşüşü, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2004, s. 49.

310 Bkz. Ek 6, s. 139-140. 311 Bkz. Ek 9, s. 179-180; Ek 12, s. 202; Ek 13, s. 215;Ek 18, s. 260; Ek 20, s. 278-279; Ek 23, s. 308; Ek 25, s. 329. 312 Bkz. Ek 22, s. 294-295.

71 Görüşme yaptığım kişilerin geneline göre, müdahale yapılmadığı takdirde tam tersine daha kötü olaylar da yaşanabilirmiş. Çünkü yukarıda da bahsettiğimiz gibi yaşanan olayların arkasında başka güçlerin, siyasi oyunların, yönlendirmelerin olduğu düşünülmektedir. Toplum tamamen kendi bilinciyle hareket etmiyordu ve bu toplumu yönlendirenler onları başka bir çıkmazın içine, geriye dönüşü daha da zorlaştıran, insanlar arasındaki kini daha da katlayarak arttıran olaylara doğru sürükleyebilirdi. Kimilerine göre de birtakım siyasi liderler onları kullanmaya devam da edebilirdi. Olaylar bu minvalde iken yaşananlara konuşarak, uzlaşarak bir son vermek de pek olası değildir. Nihayetinde bugün bile bazı sorunlar konuşularak halledilemiyorken, o ortamda bunun gerçekleşmesini beklemek imkânsız görülmektedir.313

Benzer Belgeler