• Sonuç bulunamadı

Fatih (takma ad), 01-06-1961 tarihinde Gaziantep’te doğmuş, aslen Şanlıurfa Bireciklidir. İlk, orta ve lise öğrenimini Gaziantep’te tamamlamış. 1979 yılında Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi’nde yüksek öğrenimine başlamış. 1986 yılında da mezun olmuş. Şu anda öğretmen olarak görev yapıyor.

Fatih, siyasetle uğraşmayı hiçbir zaman sevmemiş. Kavgadan, gürültüden de her zaman uzak durmaya çalışmış, çünkü karakteristik olarak böyle şeylerden

43 hoşlanmazmış. Hem sağcı hem de solcu arkadaşları onun bu özelliklerini bildikleri için de üzerine gitmezlermiş. Ancak bazen sözlü sataşmalara maruz kaldığı olurmuş.

44

2. BİR AKIM İÇERİSİNDE YER ALMAK YA DA UZAK

DURMAK

A. 12 Eylül Öncesinde Üniversiteli Olmak

12 Eylül 1980 öncesinde üniversite öğrencisi olmanın hem iyi hem de kötü yönleri vardır. Dönemin şartları çerçevesinde, pek çok alanda olduğu gibi, üniversiteler de sağ-sol diye ikiye bölünmüş durumdadır. Öğrencilerin büyük çoğunluğu gerek kaldıkları yurt, gerek gittikleri okul, gerek bulundukları çevre dolayısıyla isteseler de istemeseler de bir tarafta yer almak durumunda kalıyordu. Bu hem sağ hem de soldan herhangi bir fraksiyona katılanlar için geçerli bir etken oluyordu.155

Bir gruba katıldıkları andan itibaren de karşıt grupta yer alan kişilerle aynı mahallenin çocukları da olsalar, aynı yörenin insanı da olsalar, bir sorun yaşandığında karşı karşıya geleceklerdir artık.156

Tek bir fikrin hâkim olduğu üniversitelerde öğrenciler arasında pek sorun yaşanmamıştır. Ama kimi zamanlar aynı fikrin fraksiyonları arasında, bazen büyük çaplı, bazen de küçük çaplı çatışmalar yaşanmıştır.157

Aynı zamanda bu yapının hâkim olduğu üniversitelere farklı bir ideolojiye sahip olan kişiler ya da bir grup içerisinde yer almak istemeyenler geldiği zaman yapılan baskılara dayanamayıp bir süre sonra o üniversiteden ayrılanlar olmuştur. Örneğin Erzurum’da Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsü’nde ve Atatürk Üniversitesi’nde sağcı öğrencilerin sayısı daha fazladır. Farklı ideolojik fikirleri benimseye öğrenciler geldiği zaman burada büyük baskıya maruz kalmıştır. Bunların önemli bir kısmı sınavlara giremediği, öğrenimi aksadığı ve baskılara maruz kaldığı için okulu bırakmak zorunda kalmıştır. Bir kısmı da saldırılar sonucunda hayatını kaybetmiştir. Okula devam edenler ise sıkıntılı günler yaşamak zorunda kalmıştır.158

Ya da en başından önlem almak adına, puanları yettiği halde, o üniversiteleri kazandıkları halde gitmeyenler de oluyordu. Bundan dolayı genellikle herkes kendi fikirlerinin hâkim veya yoğun olduğu ya da kavganın, gürültünün daha az olduğunu bildikleri üniversiteleri tercih etmeye çalışıyorlardı. Eğer başlamışlarsa da bir 155 Bkz. Ek 3, s. 103; Ek 4, s. 114; Ek 12, s. 195. 156 Bkz. Ek 3, s. 103. 157 Bkz. Ek 17, s. 250-251; Ek 24, s. 313; Ek 26, s. 332. 158 Devrimci Gençlik, 24 Ocak 1977, S. 16, s. 9.

45 şekilde kendilerini belli etmeden okullarına devam etme yolunu seçmişler.159

Sol görüşlülerin hâkim olduğu ODTÜ’de de sağ-sol çatışması pek yaşanmıyordu ama jandarma sayısının artması öğrencileri rahatsız ediyordu. Öğrenciler jandarmanın çekilmesi için çeşitli eylemler yapıyor, dersler iptal ediliyordu. Rektörlük ise öğrencileri eğitimi süresiz olarak tatil etmekle tehdit ediyordu.160

Sağ ve sol görüşlülerin karışık olduğu üniversitelerde ise sürekli bir bilinmezlik havası esmiştir. Çünkü her an bir olay çıkabilir, her an birileri sınıfı basıp dersi iptal edebilir, sınavları iptal edebilirdi. Yine herhangi bir olay sonucunda polisten veya jandarmadan dayak yiyilebilir ve çıkan bir çatışma sonucunda birileri hayatını kaybedebilirdi. Bu yaşananların çıkış sebebi ise hiçbir zaman tam olarak anlaşılmazdı ve öğrenciler çoğunlukla da farkında bile olmadan kendilerini bu olayların içinde bulabilirlerdi.161 Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Gazi Üniversitesi (o dönemde Gazi Eğitim Enstitüsü) gibi okullarda ise hem sağ hem de sol görüşlü öğrenciler beraber eğitim görmektedirler. Bu da öğrenciler arasında sürekli bir çekişmenin yaşanmasına, kavgaların çıkmasına sebep olmaktadır. Bu gibi üniversitelerde sınavlar protesto ediliyordu, ya çok az sayıda öğrenci sınava giriyordu ya da hiç kimse girmiyordu.162

Sağcı ve solcu gruplar ise öğrencileri kendi taraflarına çekmek için bazen hoşgörü çerçevesinde onlara yaklaşırken, bazen de tehditlere, zorlamalara başvuruyorlardı. Hem bunlar dayanamayıp hem de kendilerini daha güvende hissetmek adına bir kısım öğrenci de gruplara katılmayı uygun görürdü. Okulda bir grup azınlıkta ise o, polis koruması altında üniversiteye gidip gelir ve derslerine girdikleri zaman da kapılarda veya sınıflarda sürekli olarak polis veya jandarma beklerdi. Bu durumda öğrencileri rahatsız etmekteydi. Sınıflardaki oturma düzeni bile öğrencilerin görüşüne göre şekillenirdi. Sağcılar sağ tarafta, solcular sol tarafta, gruplar içerisinde yer almayanlar da ortada otururlardı ve bir gerginlik içerisinde ders işlenirdi. Tüm bunlar da doğal olarak öğrencilerin psikolojisinin yıpranmasına, derslerin aksamasına, ileriki dönemlerde de dersler konusunda sıkıntı çekilmesine, bazen de okulu bırakmalarına sebep olurdu.163 Derslerin ve öğretmenlerin seçimi de çok önemli unsurlar arasındadır, bu konuda da 159 Bkz. Ek 11, s. 190; Ek 15, s. 226; Ek 17, s. 250; Ek 26, s. 332-333. 160 Yankı, S. 260, 8-14 Mart 1976. 161 Bkz. Ek 4, s. 114; Ek 25, s. 322. 162 Yankı, S. 260, 8-14 Mart 1976. 163 Bkz. Ek 3, s. 103; Ek 4, s. 114; Ek 8, s. 157; Ek 11, s. 190.

46 öğrencilerin çok dikkatli davranmaları gereklidir. Yoksa hem sınıf bazında öğrencilerle hem de derslerden geçme noktasında büyük bir sıkıntı çekilebilirdi. Bunların önüne geçmek için önceden anlaşılır ona göre ders seçimi yapılırdı, yanlış bir seçim yapıldığında ise bazı sıkıntılar çekilirdi.164

O dönemde öğrencilerin yaşadığı en büyük problemlerden biri de okula gidiş gelişlerde yaşanmıştır. Mahalleler, sokaklar, duraklar bölünmüş bir vaziyette olduğu için istedikleri yerden gidemez, her durakta otobüslere, servislere binip inemezler. Bazen bir durağı geçmek için bile otobüse binerlerdi. Karşıt grubun hâkim olduğu bir bölgeye yanlışlıkla girildiği veya bir durakta inildiği zaman olay neredeyse ölümlere varan kavgalarla sonuçlanırdı.165

Ayrıca ulaşımın yeterince gelişmediği o yıllarda, bir servis kaçırıldığı zaman ötekini uzun süre beklemek ya da yürüyerek gitmek gerekiyordu. Duraklarda beklemek veya yürüyerek gitmek ise kimi zaman tehlikeli durumlar yaratıyordu. Çünkü o dönem şartlarında duraklar taranıyor ve aynı zamanda eve gidiş yolunda silahlı saldırıya maruz kalınıyordu. Birçok öğrenci de bu sebeple yaralanıyor veya hayatını kaybedebiliyordu. Aynı şekilde otobüslerde saldırıya uğruyordu ve saldırılarda yaralanmalar ve can kayıpları meydana geliyordu. Bunu yapanların ise kim olduğu tam olarak bilinmiyordu, ama herkeste böyle bir korku vardır. Bu yaşananlar ailelerin de endişeli bekleyişlerine ve çeşitli tembihlerde bulunmalarına sebep olmuştur.166

Tabii bunların yanı sıra o dönemlerde üniversiteli olmak bir ayrıcalık da getirmiştir öğrencilere, kendilerine olan güvenleri daha bir pekişmiştir. Zira o dönemlerde çok sayıda üniversiteli yoktur. Bu bakımdan keyifli, heyecanlı yıllarmış aynı zamanda. Ayrıca yoğun bir temponun ardından bir boşluk arama hissi sebebiyle yaşananlardan bazen zevk alanlarda oluyordu. Çünkü sürekli olarak okullar tatil ediliyor, dersler boşaltılıyordu.167

Yine bir amaç doğrultusunda bir araya toplanabilmek, birbirlerini kollamak, arkadaşlıkların daha samimi, daha güçlü olması, bir arkadaşlarına canlarını bile teslim edebilecek kadar güvenmeleri gibi güzel yönleri vardır o yılların.168 En önemlisi de hemen hemen herkesin inandığı bir fikri vardır ve bunu hayata geçirmek 164 Bkz. Ek 3, s. 108; Ek 6, s. 129-130; Ek 23, s. 297-298. 165 Bkz. Ek 10, s. 183; Ek 13, s. 206; Ek 14, s. 217-218; Ek 18, s. 259; Ek 26, s. 332-333. 166

Bkz. Ek 4, s. 114; Ek 23, s. 297; Ek 24, s. 313; Genç Arkadaş, 2 Şubat 1978, S. 11, s. 4; Devrimci Gençlik, 7 Mart 1977, S. 17, s. 9.

167

Bkz. Ek 5, s. 125; Ek 19, s. 262; Ek 20, s. 273; Ek 22, s. 287. 168

47 adına sürekli okumalar yapılmakta, bunun doğruluğunu yanlışlığını, eksikliğini görmek adına toplantılar yapılıp eleştiriler ortaya konulmaktadır. Topluca eğlenceler düzenlenmekte ve hoş vakitler geçirilmektedir.169

1970’lerdeki üniversite gençliği bilinçli, duyarlı ve siyasallaşmış bir yapıya sahiptir. Amaçları sadece bir diploma sahibi olmak değildir, ülke için en iyisi ne, bu nasıl gerçekleştirilir, ülkeye nasıl daha faydalı olabilirim, kendimi nasıl geliştirebilirim, insanlara nasıl faydalı olabilirim gibi düşünceler vardır kafalarında.170

Öğrenci sayısının az olması da eğitimin daha verimli olmasını sağlamıştır. Öğrencilerin de okumaya, öğrenmeye istekli oluşları onlara bugünkü anlamda entelektüel bir görünüm kazandırmıştır. Ama tarafların aşırı derecede birbirlerine kapalı olması, birilerinin de bunu destekleyip olaylar çıkartması ve ardından bir şeylerin kendiliğinden gelişmesi olumsuz sonuçlar doğurmuştur.171

Benzer Belgeler