• Sonuç bulunamadı

Eylül Sonrasında Üniversiteli Olmak

F. Yaşananlardan Çıkarılan Sonuç

G. 12 Eylül Sonrasında Üniversiteli Olmak

Üniversiteler, öğrenciler ve öğretim üyeleri müdahaleden en çok etkilenenler arasındadır. Öğrenciler bulundukları okula, okudukları bölüme, benimsedikleri görüşlere veya olaylardan uzak durup durmamalarına bağlı olarak farklı şekillerde etkilenirler.

Her şeyden önce müdahalenin ardından okullardaki çatışma ortamı sona erer ya da öyle yansıtılır. Hemen olmasa da zaman içerisinde okullardaki, sokaklardaki, duraklardaki kamplaşmalar, bölünmüşlükler de ortadan kalkar. Keskin tavırların etkisini yitirmesiyle birlikte de öğrenciler arasında bir kaynaşma dönemi başlar. Bununla beraber artık okullara daha rahat gidilip gelinir. Özellikle de olayların dışında durmaya çalışan öğrenciler için büyük bir rahatlama söz konusu olur, öğrencilik hayatını yaşamaya başlarlar. Kimi öğretmenler için de bir rahatlama olur, daha korkusuz, daha rahat bir şekilde ders anlatmaya başlarlar. Tabii bu da eğitimin daha verimli olmasını sağlar, ayrıca eğitim sürecinde yaşanan aksaklıklar ortadan kalkar ve öğrenciler zamanında mezun olmaya başlar.328

324 Kongar, a.g.e., s. 202-203; Ahmad, a.g.e., s. 445-446. 325

Bkz. Ek 11, s. 194; Ek 12, s. 202-204; Ek 14, s. 222. 326

Askeri kadroların yargılanması. 327

Bkz. Ek 3, s. 112-113; Ek 18, s. 260. 328

Bkz. Ek 3, s. 111; Ek 4, s. 120-122; Ek 5, s. 127-128; Ek 10, s. 188; Ek 11, s. 193; Ek 12, s. 199-200; Ek 16, s. 243-245; Ek 21, s. 284; Ek 26, s. 338.

74 Okullarda gerek ideolojik yaklaşımlar dolayısıyla, gerek tanıdık olma dolayısıyla taraf tutmalar, ayrıcalıklı davranışlarda bulunmalar, o dönem için, ortadan kalkar.329

Bu gibi durumlar özellikle eğitim enstitülerini etkiler. Çünkü bu kurumlar Milli Eğitim Bakanlığına bağlıdırlar ve talep baskısı altında olan siyasetçilerin kararı ile öğrenci sayıları arttırılabiliyordu. Sağ ve sol çatışmalarının en yüksek düzeyde olduğu okullarda genellikle bunlardır.330

Yine eğitimde yaşanan aksaklıklar nedeniyle eğitim enstitülerinden üç yılda mezun olması gereken öğrenciler sadece sınavlara girerek veya kısa bir süreliğine öğrencilik yaparak mezun oluyordu. Bu da sonraki neslin eğitimine yansıyarak eğitim seviyesini düşürüyordu. Müdahale ile bu durum da sona ermiş ve herkes düzenli olarak derslerine girmiş ve öğrenim hayatını tamamlamıştır.331

DPT’nin yaptığı bir çalışmaya göre 1983-1984 eğitim öğretim döneminde normal sürelerinde mezun olanların sayısı %65 civarındadır. Ayrıca YÖK’ün tespitlerine göre 1980-1981 ders yılında başarı oranı %55 iken, 1984-1985’te bu oran %81’e ulaşmıştır. Fakat burada dikkat çeken bir nokta taban puanlarının düşürülmesidir.332

Bunların yanı sıra üniversiteyi üniversite yapan özellikler de ortadan kaldırılmıştır. Düşünce özgürlüğüne, fikirleri beyan etme özgürlüğüne, özgün araştırmalara bir sınır getirilmiştir. Hocalar, öğrenciler büyük bir baskıya maruz bırakılmıştır. Üniversiteler daha çok spor aktivitelerinin yapıldığı alanlara dönüştürülür.333

Müdahale öncesi üniversitelerin öğretim düzeyini bilenler YÖK ile bu düzeyin düştüğünü belirtmektedirler. Bu konu ile ilgili olarak Aptullah Kuran düşüncelerini şöyle ifade etmiştir: “Bugün fakültelerimiz çoğunlukla kalıplaşmış

bilgileri öğrenciye aktaran kurumlara dönmüşlerdir. Oysa fakülteler sorun çözmeyi öğreten, özgün bilimsel çalışmayı özendiren, yeni buluş ve fikirlere açık, gerçeklerin araştırıldığı yerlerdir. Fakültelerde öğretim sayılara göre değil niteliğe dayalıdır. Bu yüzden de fakültelerin başarısı, mezun ettiği öğrencilerin sayısıyla ölçülemez; niteliğiyle, yetişkinlik düzeyiyle ölçülmelidir.”334

12 Eylül sonrasında üniversitelerde din meselesi, türban meselesi ön plana çıkartılmış, tartışma konusu haline getirilmiştir. Üniversitelerde başörtü muhalefeti ilk olarak 1967’de Ankara İlahiyat Fakültesinde gündeme gelmiştir, ancak önemli bir 329 Bkz. Ek 15, s. 229-230; Ek 25, s. 326-327. 330 Tekeli, a.g.m., s. 61. 331 Bkz. Ek 14, s. 220-221; Ek 15, s. 229-230. 332 Tekeli, a.g.m., s. 134. 333 Bkz. Ek 4, s. 120-121; Ek 6, s. 137-139; Ek 19, s. 270-271; Ek 20, s. 277-278. 334 Tekeli, a.g.m., s. 125.

75 problem olarak görülmemiştir. 1980 sonrasında ise önemli bir sorun olarak görülmüştür. Başörtülülerin sayısının artması askeri yöneticileri rahatsız etmiş ki yasaklar konulmaya başlanmış. Böylece de uzun bir zaman süresince gündemi meşgul eden bir konu haline gelmiş.335

Bu çerçeve içerisinde üniversitelerde disiplini sağlamak adına saç ve sakal yönetmelikleri de uygulamaya konulur. Öğrencilerin ve öğretim üyelerinin kılık kıyafetlerine düzenleme getirilir. Sakal ve bıyıklarını kesmeyenlere, kılık kıyafet yönetmeliğine aykırı şekilde hareket edenlere ise çeşitli cezalar verilir.336

Öğrenciler, öğretmenler ağızlarından çıkabilecek her kelimeye dikkat etmek zorundadırlar, çünkü haklarındaki tek bir şikâyet bile aylarca hapiste kalmalarına yol açabilirdi. Üstelik etrafta sivil polis tehlikesi de insanları iyice tedirgin etmekteydi. Herkes bir korku eşliğinde derslerine giriyor, dersleri biter bitmez evlerinin yolunu tutuyordu. Zaten bir araya toplanmaları, bir yerde oturup konuşmaları gibi bir durum söz konusu değildir, hatta bunu engellemek adına kantinler bile kapatılır.337

Okullara nelerin yasak olduğuna dair yönergeler gönderilmekte ve okullara giriş çıkışlarda sürekli aramalar yapılmaktadır. En küçük bir dikkatsizliğe bile göz yumulmamaktadır. Bu da doğal olarak öğrencileri strese sokmakta ve hayatın zevkini kaçırmaktadır. Öğrencilerin ve öğretim üyelerinin herhangi bir siyasi partiye veya bunların yan kuruluşlarına üye olmaları yasaklandı. Kamu yararına olan derneklerden başka bir derneğe üye olmak için rektörün yazılı izni şart koşuldu. Suç sayılan bir şeylerin yakalanması halinde ise öğretmenler sorumlu tutulmaktadır, bu da bazı öğretmenlerin psikolojik sorunlar yaşamasına sebep olmakta ve ders anlatma heveslerini kırmaktadır.338

Hatta derslerde Karl Marks, Marksizm gibi konular süre tutularak işlenmekte veya bu konulara hiç değinilmemektedir. Müdahale öncesinde ise ders konusu olmamasına rağmen bu konular üzerine tartışmalar yapılır fikirler belirtilirmiş.339

O günden sonra üniversite hayatı monoton bir hale dönüşmeye başladığı gibi eğitim de gittikçe yavanlaşmıştır. Hocaların üniversitelerden ayrılması da eğitimin kalitesini düşürmüştür. Kalan hocalar da müfredatın belirlediğinin dışına çıkmadan, gelip dersini anlatır ve gider. Herhangi bir tartışma, sorgulama ortamı artık yoktur.

335

Bkz. Ek 4, s. 121; Ek 15, s. 230; Mehmet Albayrak, Başörtüsünün 40 Yıllık Serüveni, Erol Ofset Matbaacılık, Samsun, 2008, s. 13. 336 Tekeli, a.g.m., s. 92. 337 Bkz. Ek 4, s. 120-122; Ek 6, s. 137-139. 338 Bkz. Ek 4, s. 120-122; Ek 23, s. 306-307; Kabacalı, a.g.e., 246-247. 339 Bkz. Ek 9, s. 177-178; Ek 23, s. 306-307.

76 YÖK’ün kurulmasıyla da üniversiteler tamamen farklı bir mecraya doğru yol alır. Okul sayısında artışlar yaşanır, bilim daha geniş alanlara yayılır, ama verimliliğini, özgürlüğünü kaybeder. Üniversiteler bir nevi zapt u rapt altına alınır.340

Öğrenciler açısından da zor bir dönem yaşanır. Çünkü yapılan baskıların yanı sıra her an içeriye alınma korkusuyla okullara gidilip gelinmektedir. Artık kavga, dövüş yoktur, ama asker, jandarma, polis korkusu vardır. Nitekim çok sayıda öğrenci içeriye alınmış, birçoğu yurtdışına kaçmış, bir kısmı hayatını kaybetmiş ve yapılan işkenceler dolayısıyla bir kısmının da geleceği yok edilmiştir. Bu sebeplerden dolayı üniversiteye kayıt yaptıran öğrencilerin ancak bir bölümü mezun olabilmiştir. Kalan öğrenciler de o günden sonra artık kendilerini saklayarak okullarına devam etmiştir. Böylece de giderek pasifleşen, gereksiz şeylerle uğraşan, tepkisizleşen, sadece dersleriyle ilgilenen, yapmacık tavırlar takınan bir gençlik yetişmeye başlar ve ortaokul seviyesinde öğrencilere çevrilirler. Böylece de bunu yapmak isteyenler amaçlarına ulaşmış olur.341

Bunların yanı sıra kız-erkek ilişkilerinde dikkat çeken bir artış yaşanmıştır. Önceden buna karşı olanlar öncelikle bir şok geçirmişler, buna tam olarak bir anlam verememişlerdir. Ancak zamanla bunu kabullenmeye ve görmemeye çalışmışlardır.342

Bazı öğrenciler için durum çok daha farklıdır. Çünkü onlar aradan uzun yıllar geçtikten sonra tekrardan üniversiteye başlarlar. Onların dikkatini çeken bazı noktalar olur. Mesela 12 Eylül sonrasında üniversitelerde sol görüşlü öğretim üyelerinin sayısının azaldığını, sağ görüşlülerin sayısının arttığını görürleri. Nitekim bazıları tekrar okula başladıklarında kendileri ile taban tabana zıt olan kişiler onların hocası olmuştur.343

Mehmet’in durumunda olanlar için daha farklı bir ortam vardır. Mehmet için hapishaneden çıkıp okula tekrar başlamak çok ilginç bir durumdur, çünkü her açıdan oldukça farklı ortamdadır. Okulun yapısı, öğrencilerin tavırları, hocaların durumu, her şey değişmiştir. Sanki farklı bir dünyaya gelinmiş gibidir. Kısa süre sonra ortama ayak uydurulur, ama kendi kafalarında kurdukları gençlik, özellikle de milliyetçi gençlik tipini karşısında görememiştir. Bu onun gibiler için bir hayal kırıklığı olmuştur.344 340 Bkz. Ek 5, s. 127-128; Ek 7, s. 150-151; Ek 13, s. 213-214; Ek 18, s. 260; Ek 19, s. 270-271; Ek 24, s. 319-320; Ek 25, s. 326-328. 341 Bkz. Ek 5, s. 127-128; Ek 8, s. 164-165; Ek 16, s. 243-245; Ek 17, s. 256-257; Ek 20, s. 277-278; Ek 23, s. 306-307. 342 Bkz. Ek 3, s. 111; Ek 6, s. 138; Ek 12, s. 199. 343 Bkz. Ek 22, s.292. 344 Bkz. Ek 7, s. 150-151.

77 12 Eylül, daha önce de bahsettiğimiz gibi hocaları da çeşitli şekillerde etkiler. Hocaların önemli bir bölümü 1402’lik olup üniversitelerden uzaklaştırılır, kimisi de tutuklanır. Bu hocaların bir kısmı daha sonraları bazı sıkıntılar yaşamak zorunda kalır. Bazıları açtıkları davaları kazanıp, uzun bir müddet sonra okullara döner.345

Bir kısım öğretim üyesi de yapılan baskılara, kendi etkinliklerinin ortadan kaldırılmasına tepki olarak okuldan ayrılır. Ayrıca bazı emekli askerler üniversitelere atanır, onların tavırları öğrencileri şaşkınlığa düşürür. Bazı hocalar da yeni ortamdan memnundurlar, özellikle de sağlık alanında olanlar. Çünkü müdahale öncesinde biri vurulmuş ve acile getirilmişse bu kişinin ideolojik görüşüne bakılıp öyle hareket edilebiliyor, elektrikler karşıt görüşlüler tarafından kapatılabiliyormuş. Karşılaştıkları bu gibi durumlar da doğal olarak sağlıkçıları rahatsız ediyormuş.346

Bir kısmı ise tutumlarını değiştirmiştir. Ya siyasi kimliklerinden tamamen arınmışlar ya da taraf değiştirmişlerdi. Önceden öğrencileri desteklerken, coştururken, sonrasında sadece kendi geleceklerini düşünmelerini, çatışmaların, zıtlaşmaların hiçbir şeyi çözmeyeceğini öğütlemeye başlamışlar.347

Benzer Belgeler