• Sonuç bulunamadı

2. SÜRYANİ TOPLULUKLARI, SÜRYANİLİĞİN TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ

2.9. Cumhuriyet Döneminde Süryaniler

2.9.1. Lozan’ da Azınlıklar ve Süryaniler

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş antlaşması da denilebilecek olan, Lozan Barış Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için oldukça önemli bir antlaşma niteliğindedir. Bu antlaşmada Azınlıklar konusu, I. Bölümünün, "Siyasal Hükümler" başlığının "Azınlıkların Korunması" alt başlığında, 37-45. maddelerinde işlenmiştir327. Azınlıklar meselesi, Lozan’a giden Türk Heyeti tarafından, mutlaka

çözümlenmesi ve çözümlenmeden dönülmemesi gereken konulardan biri olarak görülmüştür. Bu bağlamda, Türk Hükümeti, Lozan Konferansına giden Heyetine 14 maddelik bir talimat vermiştir. Verilen bu talimatın 8 ve 9’uncu maddeleri Azınlıklarla ilgilidir328. Bu yaklaşımla başlayan Lozan Konferansı, 21 Kasım 1922 - 4 Şubat

321 Gökhan, a.g.t., s.191. 322 Albayrak, a.g.e., s.118-144. 323 Akyüz, a.g.e., s. 456. 324 Sertoğlu, a.g.e., s.81- 82.

325 Muzaffer İris, Bütün Yönleriyle Süryaniler, İstanbul, Ekol Yayımcılık, 2003,s.172.

326 Ayhan Aktar, Varlık Vergisi ve Türkleştirme Politikaları, İletişim Yayınları,, İstanbul, 2006, s.119. 327 Erol Dora, “AB’ye Katılım Sürecinde Süryaniler ve Çok kültürlülük”, Türkiye ve Süryani Göçü Konulu Sempozyum, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Araştırmaları ve Uygulamaları Merkezi,

26-27 Mayıs 2005.

69

1923 tarihleri ile 23 Nisan 1923-24 Temmuz 1923 tarihleri arasında tamamlanmıştır. Konferansta, azınlıklar konusu şiddetli tartışmaların nedeni olmuştur. Ancak ilk görüşmeler; Karaağaç’ın Yunanlılar tarafından bize verilmek istenmemesi, Osmanlı borçları meselesi, Kapitülasyonların kaldırılma meselesi, savaş tazminatı, Ermeni yurdu, Boğazlar gibi konularda yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle yarıda kesilmiştir329. Görüşmelerde Türk heyeti kararlı bir tutum sergilemiş ve 23 Aralık

1922 oturumundan itibaren Azınlıklar başlığının lehimize çözüldüğü görülebilmektedir. Zira 15 Aralık 1922 günü Başkan Montagna; “… Azınlıkların korunmasına ilişkin Avrupa antlaşmalarında kabul edilen ilkelerin, antlaşmalara temel olarak alınacağı daha önceden bildirilmiştir." diyerek oturumu açmış ve bunun üzerine Rıza Nur Bey, Türkiye’de din azınlığının bulunduğunu ancak dil ya da soy azınlığının bulunmadığını, bu sebeple “dil ya da soy azınlıklarının korunması” ilkesini tanımayacaklarını belirtmiştir330. Bu süreçten sonra yapılan konuşmalarda,

"azınlıklar" ibaresi yerine, "Müslüman olmayan azınlıklar" ibaresi kullanılmıştır331.

Ancak, dikkati çeken bir hususta antlaşma maddelerinin hiçbir yerinde, gayrimüslim denirken kimler kastedildiği açıkça belirtilmemiştir.

 Lozan Antlaşması’nın maddelerine baktığımızda gayrimüslim azınlıklara bazı hakların tanındığı görülmektedir. Bu haklara ilişkin bazı maddeleri şöyle sıralayabiliriz332; “38/3. Maddesinde; Bütün Türk uyruklarına uygulanan dolaşım ve

göç etme özgürlüğünden tam olarak yararlandırılacağı,

39/1. Maddesinde; Müslümanların yararlandıkları aynı yurttaşlık (medeni) haklarıyla siyasal haklardan yararlanacağı,

40. Maddesinde; Azınlıkların, hukuk ve uygulama bakımından öteki Türk uyrukları ile aynı işlem ve garantilerden yararlanacağı, hayır kurumu, dinsel, sosyal kurumlar, her türlü okullar, öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek hakkı, burada kendi dillerini serbestçe kullanma ve dinsel ayinlerini serbestçe yapmada eşit hakka sahip oldukları,

41. Maddede; önemli oranda bulundukları il ve ilçelerdeki ilkokullarında anadillerinde eğitim hakkı,

41/2. Maddesinde; bütçeden pay alma hakkı,

42/1.maddede; aile ve kişisel durumlar konusunda gelenek ve göreneklerine uygun çözüm hakkı,

329 Seha L. Meray, Lozan Barış Konferansı: Tutanaklar-Belgeler, Takım I, Cilt: I, Kitap II, Yapı Kredi

Yayınları, İstanbul, 1993, s.150.

330 Seha L. Meray, ve Osman Olcay, Osmanlı İmparatorluğunun Çöküş Belgeleri, s.205-208. 331 Meray, a.g.e., s.201-202-213

332 Neşe Erdilek, “AB’ye Katılım Sürecinde Süryaniler ve Çok Kültürlülük”, Avrupa Birliği, Türkiye ve Süryani Göçü Konulu Sempozyum, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Araştırmaları Ve

70

42/2. Maddede; dini kuruluşları için gerekli kolaylıkların sağlanması ve bu gibi kurumlarına saygı gösterilmesi,

43/1. Maddesinde; Gayrimüslim azınlıkların inançlarına ya da dinsel ayinlerine aykırı davranışta bulunmaya zorlanamayacakları, hafta tatillerinde herhangi bir resmi işlemi yerine getirmeye zorlanamama hakları bulunduğu belirtilmiştir”333.

Görüldüğü gibi Lozan’da gayrimüslim azınlıklar ilgili maddeler de, bu azınlıkların kimler olduğu tek tek sayılmamıştır. Bununla birlikte Lozan Antlaşmasından sonra Türkiye’de, Antlaşma çerçevesindeki azınlık hakları sadece Ermeni, Rum ve Yahudiler için uygulanmış, diğer gayrimüslimler ise azınlık kavramı dışında tutulmuştur. Öte yandan, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 24 Ocak 2003 tarihli bir yönetmelik ile cemaat vakıfları belirlenirken, Lozan’da azınlık olarak tanınanlar dışındaki Bulgar, Gürcü, Süryani ve Keldani vakıfları da cemaat vakıfları içinde sıralanmıştır334. Lozan’da azınlık kapsamına alınmayan Süryani ve Keldanilerin ve

diğer gayrimüslimlerin, yukarıda adı geçen yönetmelik kapsamında vakıfları itibariyle, azınlık kapsamına alınması, konu ile ilgili muğlaklık oluşturmaktadır. Ancak bu durum yine de bazı kesimlerce, Türkiye Cumhuriyeti tarafından Süryani ve Keldanilere azınlık statüsünün verildiği şeklinde yorumlanmaktadır335.

Süryanilerin, Osmanlı döneminde de azınlık olduklarına dair net bir durum da yoktur. Osmanlı’da 1890 yılına kadar, Ermeni milletine tabi olan Süryaniler, 1895'den, yani Süryani Kadim Patrikliği başlığı altında kayıt altına alınmaya başlandığını daha önce de belirtmiştik. Ancak Lozan Antlaşması’nın dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin de bu belirsizliği çözmediği görülmektedir. Lozan’da Süryanilerin gayrimüslim azınlık statüsünde belirtilmemelerinin sebeplerinden biri olarak; Osmanlı’da Ermeni, Rum ve Musevilerin en büyük dini gruplar oldukları için Millet Sistemine dâhil edilmeleri ve Millet sisteminde, bu büyük grupların dışındaki küçük gayrimüslim toplulukların yine bu büyük topluluklarca temsil edildiklerini gösterilmektedir336. Bu doğrultuda Süryanilerin, daha önce de belirtildiği gibi, Ermeni

Patrikliği nezdinde devlet ile ilişki kurmuş olmaları, azınlık statüsüne alınmamalarına sebep olarak gösterilmektedir. Diğer bir sebep olarak, Lozan görüşmeleri devam ederken, Süryanilerin takındığı tavır gösterilebilir. Lozan’da Konferans görüşmeleri

333 Naz Çavuşoğlu, Uluslararası insan Hakları Hukukunda Azınlık Hakları, Bilim Yayınları, İstanbul,

1999, s.67.

334 Funda Keskin, Azınlıklar Konusu: Yaşayan Lozan, Çağrı Erhan, (ed.), Kültür ve Turizm Bakanlığı

Yayınları, Ankara, 2003, s.251.

335 Baskın Oran, Türkiye’de Azınlıklar: Kavramlar, Lozan, İç Mevzuat, İçtihat, Uygulama, TESEV

Yayınları, İstanbul, 2004, s. 54-55.

336 Mehmet Alıcı, “Osmanlı Son Döneminde Müslüman-Hıristiyan Tartışmalarına Dair Bir

Karşılaştırma: Şemsü’l-Hakîka ve Râfi’u’ş-Şübühât y’ani, Cevâb-i Risâle-i Şemsü’l-Hakîkat”, Mukaddime, 2016, 7(1), s.31-52.

71

devam ederken Süryaniler, Süryani Kadim Cemaati olarak, konferansın Azınlıklar ve Musul meselesi başlıklarında, Türk hükümetinin görüşüne destek vermiş, Müslüman-Türklerle birlikte aynı hukuki statüde ve misak-ı milli dâhilinde, milletin bir parçası olarak yaşamak istediklerini ve azınlık olarak görülmek istemediklerini açıklamışlardır. Süryani Kadim Cemaatinin bu açıklaması, Batılı devletlerin savunduğu, “Türkiye'deki azınlıkların Avrupa vesayeti altında yaşamak istedikleri” yönündeki tezlerinin çürütülmesine katkı sağlamıştır337. Ancak Süryaniler ise azınlık

statüsüne alınmamışlardır. Lozan Konferansı'nın ikinci bölümünün başladığı gün (23 Nisan 1923), Süryani Kadim Kilisesi Patriği III. İlyas Şakir, Mustafa Kemal'le görüşmüş ve Nasturiler konusunun konuşulduğu bir sırada, Süryanilerin Misak-ı Milli sınırları içinde mutlu olduğunu, hiçbir vakit rencide edilmediklerini ve azınlık statüsü istemediklerini söyleyerek Türkiye Cumhuriyetine bağlılığını belirtmiştir. Oluşan bu belirsizlikte Süryani Patriğinin payının olduğunu savunanlar da vardır338. Azınlık

haklarıyla ilgili İçişleri Bakanlığı’na ait bir genelge de Süryanilerin isimlerinin bulunmadığı için ve Süryani hakları, akraba bir devlet tarafından korunup izlenmediği için azınlık statüsünde kabul edilmemişlerdir339. Azınlık haklarının

bireysel bir hak olduğunu ve bir bireyin hakkının, o bireyin mensubu olduğu topluluk liderinin isteği üzerine iptalinin olamayacağını ileri sürerek Lozan’da Süryanilerin azınlık olarak tanınmamasına ciddi eleştiriler getirenlerde bulunmaktadır340. Ayrıca,

Süryanilerin kırsal bölgelerde ve merkezden uzak yaşaması, nedeniyle haklarını arayamamış olmaları da dikkate alınmalıdır341. Bu eleştiri sahipleri; Lozan’ın hiçbir

maddesinde, azınlıklar yalnızca Rum, Ermeni ve Yahudilerdir veya Süryaniler azınlık değildir, diye belirtilmediğini iddia ederek Süryanilerin azınlık olarak algılanmamasının sadece politik bir manevra olduğunu ileri sürmektedirler342. Buna

karşılık; Lozan’da azınlıklardan bahsederken gayrimüslimlerin kastedildiği ve bunların da tek tek sayılarak; Rum, Musevi, Ermeni, Nasturi, Asuri ve Bulgar olmak üzere belirtildiğini, Süryaniler isminin ise Lozan’da hiç geçmediğini ve görüşmelerde bu grupların adlarının geçmesinin bunların azınlık olarak kabul edildikleri anlamına gelmeyeceğini iddia edenler vardır343. Sevr'de, azınlıklara verilen hakların sınırı

337 Sarı, a.g.t., s.201.

338 Aydın vd., a.g.e., s.363-364.

339 Ömer Ergün, Lozan’daki Azınlık Anlayışı ve Süryaniler: Süryaniler ve Süryanilik, Haz. Ahmet

Taşğın, Eyyüp Tanrıverdi, Canan Seyfeli, Orient Yayınları, Cilt: 2, Ankara, 2005, s. 251-252.

340 Erol Dora, “AB’ye Katılım Sürecinde Süryaniler ve Çok kültürlülük”, Avrupa Birliği, Türkiye ve Süryani Göçü Konulu Sempozyum, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Araştırmaları Ve

Uygulamaları Merkezi, 26-27 Mayıs 2005.

341 Ergün, a.g.e., s. 251-252.

342 Erol Dora, “AB’ye Katılım Sürecinde Süryaniler ve Çok kültürlülük”, Avrupa Birliği, Türkiye ve Süryani Göçü Konulu Sempozyum, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Araştırmaları Ve

Uygulamaları Merkezi, 26-27 Mayıs 2005.

72

Lozan’da daraltılmıştır. Sevr’de Ermenilerin geriye dönüşü belli usullere göre bağlanarak kabul edilirken Lozan’da bu durumdan bahsedilmemiştir. Sevr’de soy, dil ve din azınlıkları ve onların haklarından bahsedilirken Lozan’da sadece dinsel azınlıklar yani gayrimüslimlerden bahsedilmiştir. Ayrıca daha Sevr’de kilise, okul vb. konularda ayrıcalıklar verilirken bu ayrıcalıklar Lozan'da ortadan kaldırılmıştır344.

Sonuçta Süryaniler; Milli mücadele yıllarında, Türklere yardım ettikleri ve saflarını Türklerden yana olarak belirledikleri gibi Lozan Antlaşması'nda da Türk Heyetinin yanında olmuşlardır. Yüzlerce yıl Türklerle iç içe yaşamaları, Türklerle kültürel bağlarının olması ve Türkler tarafından rencide edilmediklerini söylemeleri345,

kendilerini Türk Süryaniler olarak nitelemelerine346 neden olmuştur. Süryaniler,

Lozan’da anılmamışlar ve azınlık olarak da kabul edilmemişlerdir. Zaten birçok Süryani de kendilerinin azınlık statüsü içinde olmadığını ifade etmektedir. Bu yönüyle de, örf ve adet hukuku doğrultusunda oluşan kabul Süryanilerin azınlık olmadığı yönündedir.

Milliyetçiliğin dünya literatürüne baskın olarak 19.yüzyılda sanayi devrimi ile birlikte 1789 Fransız devrimi sürecinde girmeye başlamıştır. Bu dönemde meydana gelen yeni akımlar ve siyasi yaklaşımlar sonucunda “ulus-devlet” kavramının gelişmesi ile büyük imparatorlukları ve krallıkları oluşturan halklar arasında milliyetçilik dalgası oluşmaya başlamıştır. Bu dönemde, farklı milletler, kendilerine ait bir devlet kurmak için ayaklanmış ve etnik temelde toplumsal isyanlar artmıştır. Doğal olarak, Süryani toplumu bütün diğer milletler gibi bu süreçten etkilenmiştir. Ancak, milliyetçiliğin Süryani toplumundaki gelişim süreci diğer birçok topluluklara göre farklılık göstermektedir.

344 Baskın Oran, Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşı'ndan Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar,

Cilt I:1919-1980, Der. Baskın Oran, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001, s. 238.

345 Aydın vd., a.g.e., s.363-364

346 Hasan Güneri, "Azınlık Vakıflarının İncelenmesi", Vakıflar Dergisi, Vakıflar Genel Müdürlüğü

73

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM