• Sonuç bulunamadı

2. SÜRYANİ TOPLULUKLARI, SÜRYANİLİĞİN TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ

2.6. Birinci Dünya Savaşi Dönemi’nde Süryaniler

19. yüzyılın sonlarında Avrupalı sömürgeci devletler ham madde kaynak ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile Ortadoğu coğrafyasındaki faaliyetlerini arttırmışlardır. Sanayileşmenin hızla artması, petrol gibi zengin yeraltı kaynaklarını ele geçirilme isteğini, bu istek de sömürge savaşlarını tetiklemiştir. Bu durum, Batılı devletlerin kendi aralarında çatışmalarına da neden olmuştur. Savaşın çıkmasındaki diğer bir etken de, I. bölümde de tartıştığımız milliyetçi teorisyenlerin de belirttiği gibi modern çağın fenomeni olan milliyetçilik olgusu ve bunun hızla dünyayı sarması olmuştur. Bu koşullarda Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girmesi kaçınılmaz görülmektedir. Çünkü; Osmanlı, hem zengin kaynaklara sahip ve hemde bir imparatorluk yapısındadır.

Osmanlı’nın gelişen Batı düzenine ayak uyduramaması, askeri ve sivil kurumlarını modernize etmekte geç kalması, saray içi entrikalar vb. durumlar yavaş yavaş Osmanlı’nın başat güç olma sıfatının sonlanmasına neden olmuştur. 1699 Karlofça Antlaşması ve sonrası Batı’daki topraklarını bir bir teslim etmesi akabinde “Dağılma” safhasına giren Osmanlı, sanayisini tamamlamış Avrupa’lı devletler için, paha biçilmez bir gelir kaynağı olarak görülmüştür. Bu süreçte İngiltere, çıkarları

286 Ziya Kazıcı, “Osmanlı Devletinde Dini Hoşgörü”, Köprü, Üç Aylık Fikir Dergisi, Kış 99, Cilt:65,

http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=411.(Erişim tarihi: 11.11.2016).

61

gereği sömürgesi Hindistan yolu üzerinde zayıf bir Osmanlı görmeyi tercih edip Osmanlının toprak bütünlüğünü korumuştur. Ancak, Prusya Krallığının 1871’de Almanyayı kurması ve bu devletin Osmanlı ile yakınlaşması üzerine İngiltere de siyasetini Osmanlı’yı paylaşma üzerine yoğunlaştırmıştır. Artık dünya siyasetinde, Osmanlı’yı paylaşma, yok etme anlayışı işlenmeye başlamıştır288. Dünya savaşı

yaklaşırken Osmanlı, müttefik arayışı içine girmiş ancak başta İngiltere olmak üzere İtilaf Devletleri tarafından veto edilmiştir. Savaş başladığında ise İtilaf Devletleri, yapmış oldukları gizli antlaşmalar gereği hareket etmiş ve Osmanlı topraklarında askeri faliyetlerini arttırmışlardır. İngiltere Mısır ve Basra körfezinde Rusya ise İran’ın Kuzeyi ve Kafkaslar’da hareketlilik göstermiştir. Bu bağlamda, emperyal devletler amaçlarına ulaşmak için Osmanlı topraklarında yaşayan gayr-i Müslimleride planlarına dahil etmişlerdir289. Bunun için Misyonerlere büyük roller biçilmiştir. Batılı

devletler, bölgeye gönderilen misyonerler aracılığıyla Osmanlı’daki azınlıklar arasında “millet olma bilinci” oluşturma çabaları başarılı olmuştur290. Ruslar’ın

saldırılarıda bu şekilde, çeşitli vaadler sunularak taraftar edilmiş, Doğuanadolu ve İran coğrafyasında yaşayan Ermeni, Nasturi, Keldani, ve bazı Kürt aşiretleri etkin rol oynamıştır291. Sonuçta misyonerlerin faaliyetlerinden Süryaniler de

etkilenmişlerdir292. Osmanlı, Trablusgarp ve Balkan bozgunu ardından yaralarını

saramadan sıkıntılı geçen bir süreçte Birinci Dünya Savaşı’na girmiştir. Bu dönemde, cephede İtilaf devleri ile savaşan Osmanlı, cephe gerisinde ise kendi gayri-müslim tebanın ayrılıkçı harketleri ile uğraşmıştır. Bu süreçte, Osmanlı’yı en çok uğraştıran Ermenliler olmakla birlikte Süryaniler ve onlarda ayrılmış olan Nasturi ve Keldanilerin başkaldırıları olmuştur293. Müslüman ve gayrimüslim halk arasında,

sosyo-ekonomik farklılıklardan kaynakli bir huzursuzluk ve çatışma ortamı daha savaş başlamadan önce bulunmaktaydı294. 14 Ağustos 1914’te, Van Mutasarrıfı

tarafından, Nasturi olan Süryani Patriği Mar Şimun çağrılarak kendisine mali, dini ve idari konularda Devletçe destek olunacağı, var olan şikayet ve problemlerin giderileceği hususu beyan edilmesine rağmen Patrik Şimun, İran’da hazır bulunan Rus’ların telkinlerine ve vaadlerine güvenerek Osmanlı aleyhinde faaliyet

288 Ziya Enver Karal, Osmanlı Tarihi, (1789-1856), Cilt V, Türk Tarih Kurumu Yayını, Baskı V, Ankara,

1988, s.203.

289 Özdemir, a.g.e., s.389 290 Özdemir, a.g.e., s.417.

291 İsrafil Kurtcephe, “Birinci Dünya Savaşında Bir Süryani Ayaklanması”, OTAM (Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi), Ankara, Sayı 5, 1993, s.293.

292 Sarı, a.g.t., s.153. 293 Albayrak, a.g.e., s.145. 294 Bilge, a.g.e., s.90.

62

göstermiştir. Savaş sırasında Süryaniler, önce Rusya daha sonra da İngiltere ile beraber hareket etmişlerdir295.

Birinci Dünya Savaşı’ndan Osmanlı Devleti’nin yenilk ayrılması ile İtilaf devletleri, Osmanlı egemenliği altında yüzyıllarca huzur içinde yaşamış olan gayrimüslimler ve Kürtler menfaatleri doğrultusunda yönlendirmiş, kendilerine ait bir vatan kurulacağı vaadiyle Anadolu halklarını birbirine düşürmüşlerdir. Savaşın başılarında, niceliksel olarak diğer azınlıklardan daha az olan Süryanilere yönelik politikalar, merkezden belirlenmeyip daha çok yerel yöneticilerin uygulamalarından ibaret olduğu belirtilmektedir296. Aynı mezhebi paylaştıkları için Ermeni toplumuyla

karıştırılan Süryaniler, Ermenilere yönelik uygulanan yasalardan etkilendikleri görülmüştür. Elazığ, Diyarbakır, Bitlis, Musul ve Halep Süryanilerinin bir kısmı, Süryanilere yönelik merkezden bir emir gelmemesine rağmen, kısmen de olsa, göçe tabi tutulmuşlardır297. Savaştan, şüphesiz ki farklı etnik ya da dinsel unsurlarıyla, tüm

bölge halkı zarar görmüştür. Savaş ortamının getirdiği koşullarda; suçu olanlar kadar suçsuzlar da zaman zaman maalesef cezalandırılmışlardır. Diğer türlü Osmanlı Devleti, Süryani toplumuna son derece yumuşak ve koruyucu bir tutum sergilemiştir. Savaşın sonuna bakıldığında, ortaya çıkan ekonomik, sosyal ve siyasal değişim, Süryanilere etnik milliyetçilik olarak yansımıştır. Emperyalistler Süryani kimliğini, yeniden yapılandırma ve onları özgürleştirme amacı altında sakladıkları sömürgeleştirme planları, Süryanilerin kanlı bir savaşa sürüklenmelerine sebebiyet vemiştir.

Birinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan sivil mağduriyetler de başka bir meseledir. Vatan kurmak düşüncesi ile savaşa dahil olan azınlıkların, artık kendi anavatanlarına da gelemedikleri belirtilmiştir. Çünkü; Türklerle yaptıkları savaşlar neticesinde isyancı konumuna düşmüş ve işbirliği içinde oldukları devletlerce de terk edilmişlerdir. Zaten Rusya, 1917’de gerçekleşen Bolşevik devrimi ile yıkılmış, yeni kurulan Sovyet Hükümeti ise savaştan çekilmiştir. Süryani toplumunun İngiltere ve Rusya tarafından aldatıldıkları ortaya çıkmıştır. Bu süreçte özellikle Süryanilerin Nasturi kolu mensupları, oldukça sıkıntı çekmişlerdir. 1918 yılına gelindiğinde çoğu Nasturi Rusya’ya göç etmiş veya Irak ovalarındaki İngilizlerin “çadır şehirleri”ne yerleştirilmişlerdir298. İngiltere, Irak’ta Bakuba Kampını açarak Nasrurileri buraya

yerleştirmiştir. Ancak, bu durum Süryani-Nasturilerin yaşadığı sorunlara çözüm olamamıştır. Nasturi ve Keldani’lere daha 1917 yılında İngiliz Yüzbaşı Gracey’in,

295 Muzaffer İlhan Erdost, Şemdinli Röportajı, Onur Yayınları, İstanbul, 1987, s.39.

296 Salahi R. Sonyel, “Büyük Devletlerin Osmanlı İmparatorluğunu Parçalama Çabalarında Hristiyan

Azınlıkların Rolü”, Belleten, 1986, Cilt: 49, Sayı 195, s.7.

297 Fuat Dündar, Modern Türkiye’nin Şifresi, İttihat ve Terakki’nin Etnisite Mühendisliği (1913- 1918), İletişim Yayınları, İstanbul, 2008, s.349-351.

63

Urmiye’de “sizin özgürlüğünüz için savaştığımızı unutmayın” sözleri, Nasturi ve Keldaniler’ e büyük iyilik yapıyormuş hissi uyandırarak, onlar tarafından İngilizlerin aziz kurtarıcılar olarak görülmelerini istemeye yöneliktir299. İngiltere’nin, Süryanilere

farklı yaşam alanları bulma dikkate değerdir. Bu süreçte, Süryanilerin Urmiye bölgesine tekrar yerleştirilmeleri tartışılmış ancak bu durum bölgede yoğunlukta olan Kürtlerin tepkisine neden olmuştur. İran ise Kürtlerle kendi arasına Hıristiyan topluluğu yerleştirme fikrini belirterek Kürt saldırılarına karşı Süryanileri kullanma yaklaşımını benimsemiştir300. Daha sonra ise Süryani toplumunun Kanada ve

İmadiye gibi farklı yerlere yerleştirme yaklaşımlarıda gündeme gelmiştir. Bazı süryani gruplar Kanada’ya yerleşirken İmadiye bölgesinde Kürtlerin yoğun olması buraya olacak göçleri olumsuz etkilemiştir301.