• Sonuç bulunamadı

1.3 Cumhuriyet Dönemi Türk-Yunan İlişkileri

1.3.2 Lozan Antlaşması

Yaşanan bu gelişmelerden sonra Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (S.S.C.B) ve Yugoslavya’nın katılımlarıyla 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lausanne (Lozan) kentinde bir barış antlaşması imzalanmıştır.47

İki dönem halinde geçen Konferans’ta üç ana komisyon oluşturulmuş görüşmeler bu komisyonlar çerçevesinde yapılmıştır. Birinci Komisyon’da askerlik, ülke sorunları ve boğazlar rejimi İkinci Komisyon’da Türkiye’deki yabancılar ve azınlıklar meselesi, Üçüncü Komisyon’da ise, maliye ve iktisat sorunları, limanlar ve demiryolları gibi konular ele alınmıştır.48

Türk Cumhuriyeti’ni temsil eden TBMM’nin, Lozan’da en çok önem verdiği husus ise ‘tam bağımsızlık ve Misaki Milli’dir. Misaki Milli ise, Kurtuluş Savaşı’nın amacını ve önemini belirleyen Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongresi’nde esasları hazırlanmış prensiplerdir. Buna göre:

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi sırasında Osmanlı Devleti’nin elinde kalan her yerin Türkiye sınırları içinde kalması, Mütarekenin

46 2010 yılında Yunan Yüksek Mahkemesi, Yunan ordusunun Anadolu'da yenilgiye uğramasından sorumlu tutularak idam edilen 6 kişinin aklandığını açıklamıştır.

http://www.sabah.com.tr/dunya/2010/10/21/1922de_kursuna_dizildiler_simdi_beraat_ettiler

(06.07.2016)

47 İsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasal Antlaşmaları, Cilt I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2000, s. 93-94.

48 Salâhi R. Sonyel, Lozan’da Türk Diplomasisi, Belleten Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1974, s. 56.

çizdiği sınırların dışında kalan yerlerdeki Osmanlı-İslam çoğunluğunun geleceğini kendisinin belirlemesi, işgal edilen ve nüfusun çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu yerlerin milli sınırlara dahil edilmesi, esaret altında kalan Türklere azınlık haklarının sağlanması, Türk Devleti’nin siyasi, iktisadi, mali ve diğer alanlarda bağımsızlığının temin edilmesi amaçlanmıştır.49

Türk Heyeti, Misaki Milli kararları doğrultusunda Lozan Antlaşması’na imza atmıştır. Lozan Antlaşması’yla birlikte Türk-Yunan ilişkileri barış dönemine girmiş, mevcut sorunlar Lozan Antlaşması’yla çözümlenmeye çalışılmıştır. İlk olarak, asker ve sivil esirlerin değişimi kabul edilmiş, Türkiye ve Yunanistan arasındaki sınır Meriç nehri olarak belirlenmiş, Bozcaada, İmroz ve Oniki Ada dışında bulunan Doğu Ege Adalar’ı ‘silahsızlandırılmak’ koşulu ile Yunanistan’a bırakılmış, mübadele konusu ise Lozan Antlaşması kapsamına alınmıştır.50

Sonuç olarak, Lozan Antlaşması Türk ve Yunan tarafı için bir dönüm noktası olmuştur. Bu dönemden sonra iki taraf, aralarındaki sorunları Lozan’da imzalanan kararlar doğrultusunda çözmeye çalışmıştır.

1.3.3 1923 Türk- Yunan Nüfus Mübadelesi

Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlıklardan birisi de Mübadele Sorunu’dur. Lozan Görüşmelerinde ele alınan sorunlar arasında yer alan mübadele uzun yıllar iki ülke arasında tartışılan bir konu olmuştur.

49 Rahmi Doğanay, ‘’Misaki Milli’ye göre Lozan’’, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt: 11 Sayı:2, Elazığ,2001, s. 283.

Osmanlı Devleti’nin zayıflamasıyla Balkanlar’da bulunan milletler Batılı devletlerin kışkırtmalarıyla bağımsızlık hareketlerine girişmiştir. Yukarıda incelediğimiz gibi bu milletlerden ilk bağımsızlığını kazanan Yunanlılar olmuştur.

Mübadele, kelime anlamı olarak ‘’başkasının yerine getirilme’’ anlamına gelse de, bu fikir Balkan Savaşları sonrasında ortaya çıkmıştır. Yaşanan iki Balkan Savaşı sonrasında, Osmanlı Devleti, topraklarının %80’ne yakınını, toplam nüfusunun da yaklaşık % 16‘sını kaybetmiştir.51 1877-1878 yıllarında Balkanlar’da

800.000 kişi göç ederken, 1878- 1914 yılları arasında bu rakam 2.200.000’ye kadar çıkmıştır.52

Balkanlar’da yaşanan gelişmeler ile birlikte Türk-Yunan çekişmesinin etkisi büyük bir göç sorununu ortaya çıkarmıştır. 1919 yılından itibaren Türkiye bu soruna çözüm aramaya çalışmış, Yunanistan ise, Anadolu’dan gelecek Yunan nüfusuna yer açmak için mümkün olduğunca Müslüman azınlığı göndermek istemiş, diğer yandan İstanbul’dan gelebilme ihtimali bulunan zengin Rum nüfusunun yaratacağı ekonomik, siyasal, sosyal karmaşayı engellemek için Yunanlıların kültürel ideolojik merkezi olan İstanbul ile bağları koparmak istememiştir.53

Lozan Barış Konferansı’nda geçen görüşmelerde Türk topraklarında yaşayan Rumlar Yunanistan’a, Yunanistan topraklarında yaşayan Türkler ise Türkiye topraklarına göç ettirilecekti. Aynı şekilde Rumlar’ın malları Türklere, Türklerin malları ise Yunanlılara kalacaktı. 54 Yapılan görüşmeler sonucunda Lozan’da

Türkiye’de yaşayan Rumlar’la, Yunanistan’da yaşayan Türkler’in değişimi konusunda anlaşmaya varılmış ancak 30 Ağustos 1918’den önce İstanbul’a yerleşen Rumların İstanbul’da kalması, Yunanistan’da bulunan Batı Trakya Türklerinin de

51 Ahmet Halaçoğlu, Rumeli’den Türk Göçleri (1912-1913), TTK Yayınları, Ankara 1995, s. 26.

52 Kemal H. Karpat, Osmanlı Modernleşmesi Toplum, Kuramsal Değişim ve Nüfus, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara 2002, s. 129.

53 Baskın Oran, Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt I, İletişim Yayınları, İstanbul 2001, s. 330.

54Nuran Yıldız, Emel Yıldız, ‘’Mübadele Meselesi ve Cumhuriyet Dönemi Tarımsal Kalkınma Politikası’’, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Haziran 2012, Cilt 14, Sayı 1, s. 351.

değişimin dışında tutulması ibaresi anlaşmada yer almıştır. Böylelikle yaklaşık 110.000 Ortodoks Rum’un İstanbul’da, 120.000 civarında da Müslüman Türk’ün de Batı Trakya’da yaşamaya devam etmelerine izin verilmiştir.55

İki ülke arasında oluşturulan Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun, çalışmalara başlamasından sonra “yerleşik” yani “ètable” kelimesinin kapsamı konusunda anlaşmazlık çıkmıştır. Konunun Milletler cemiyetine taşınması ile iki ülke arasındaki ilişkiler gerginleşmiştir. Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerinin mallarına el koyması ve bu malları Türkiye’den gelen Yunanlılara vermesi, Türkiye’nin de karşılık olarak İstanbul’daki Rumların mallarına el koymasıyla gerginlik iyice artmıştır. Sorunun büyümesi üzerine iki tarafta çözümü siyasi yollardan halletmeye çalışmış, 1 Aralık 1926’da Atina Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmayla Ahali sorunu çözümlenmiş ancak yine bir takım anlaşmazlıklar çıkınca ilişkiler yeniden gerginleşmeye başlamıştır. İlişkilerin gerginleşmesi yeniden bir savaş çıkma olasılığını ortaya çıkarınca, Venizelos Türk –Yunan Savaşı’nın vereceği ekonomik ve siyasal zararı göz önünde bulundurarak yumuşama yoluna gitmiştir.56

Yumuşama ortamına Türkiye’nin de kayıtsız kalmaması ile 10 Haziran 1926’da imzalanacak yeni bir antlaşmanın önü açılmıştır. Bu antlaşma ile doğum yerleri, yerleşme tarihleri ne olursa olsun Batı Trakya Türkleri ile İstanbul Rumlarının tamamı “ètable” yani yerleşmiş kapsamına alınmıştır. Her iki ülke azınlıkların malları konusunda da yeni düzenlemelere gitmiştir. Yaşanan yumuşama ortamı Türkiye’nin daveti üzerine Venizolos’un ziyaretiyle daha da pekiştirilmiş, Türk-Yunan dostluğu 30 Haziran 1930 yılında yapılan “Dostluk, Uzlaşma ve

55 Ali Hüseyinoğlu, The New Development of Minority Education at the South easternmost Corner of the

EU: The Case of Muslim Turks in Western Thrace, Greece, (University of Sussex, International

Relations Department, Degree of Doctor Philosopy Thesis), Sussex 2012, s. 52.

56 Melek Fırat, “1919-1923 Yunanistan’la İlişkiler”, Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne

Hakemlik, Tarafsızlık Anlaşmaları”, “Deniz Kuvvetlerinin Sınırlanması Hakkında Protokol” ve “İkamet, Ticaret, Seyrüsefain Sözleşmeleri” ile başlamıştır.57

Benzer Belgeler