• Sonuç bulunamadı

Para politikalarına ilişkin teorik ve ampirik düzeyde çok sayıda çalışma yapılmıştır. Yapılan çalışmalardan bazılarına bu bölümde yer verilmiştir.

Dornbusch’un (1976), parasal genişlemenin sonuçlarına ilişkin yaptığı çalışma para politikalarının etkinliğine ilişkin yapılan ilk çalışmalardan birisidir. Enflasyon ile arz eksikliği arasında oransal ilişkinin olduğunu varsayan Dornbusch (1976), çalışmasında parasal genişlemenin kısa dönemde hem üretimi hem de enflasyonu artırdığını ifade etmiştir.

Clarida vd. (1999), yaptıkları çalışmalarında, koşullara en uygun para politikası uygulandığı durumlarda, enflasyon oranlarındaki artışın nominal faiz oranlarında kendi artışından daha fazla tepkiye neden olduğu neticesine varmıştırlar. Buna göre faiz oranları talep şoklarının etkisini azaltacak şekilde artırılmalıdır.

Kuttner (2000), Fed’in sürpriz para politikalarının, tahvillerin faiz oranları ile getirileri üzerine 1989–2000 döneminde VAR modelini kullanarak çalışmasını gerçekleştirmiştir. Çalışmanın sonucuna göre, Fed’in uyguladığı beklenmeyen para politikası şoklarında tahvil faizleri önemli bir tepki vermiş, beklenen para politikası şoklarında ise tahvil faizleri tepkisiz kalmıştır.

Granville ve Mallick (2009) APB’ye üye 12 ülkenin 1994 - 2008 yılları arasında çeyrek dönem verilerini kullanılarak parasal ve finansal istikrar arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Finansal istikrar değişkeni olarak faizin vadesindeki yapı, döviz kuru, mülk fiyatlarındaki artışlar, mevduatın krediye oranı alınırken, parasal istikrar değişkeni olarak tüketici fiyat seviyesindeki değişme ve ECB’nin uyguladığı politika faizi alınmıştır. VAR modeli kullanılan çalışmanın sonucuna göre uzun dönemde finansal istikrarın önemli bir koşulu parasal istikrardır.

Nakahira (2009) çalışmasında, Bank of Japan’ın politika pozisyonunun geçerliliğini araştırmıştır. Çalışma sonucunda, genel olarak, Bank of Japan’ın 1990’lı yıllardan itibaren olan politika pozisyonun temelde geçerli olduğu kannatine varılmıştır.

Demiralp ve Yılmaz (2010) Türkiye’de para politikası beklentilerinin sermaye piyasaları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Faizin para politikası beklentileri paralelinde bu beklentiler oluşur oluşmaz hareket ettiğini, politika faiz kararının açıklanmasının ardından sadece beklenmeyen faiz değişikliğine bir tepki verildiği bulgusuna ulaşmışlardır. Elde edilen tepki katsayısı T.C. Merkez Bankası’nın zaman içerisinde açıklık ve şeffaflık konusunda attığı adımlarla tutarlı olarak 0.4’ten 1.6’ya kadar yükselmiş, son finansal krizle birlikte 0.8 değerine düşmüştür. Türkiye için elde edilen bu sonuçların ABD için elde edilen sonuçlarla uyumlu olduğunu belirtmişlerdir.

Oktar ve Dalyancı (2011) Türkiye ekonomisinde para politikasının cari işlemler üzerindeki etkisinin ekonometrik analizini yapmışlardır. Para politikası ile cari işlemler dengesi arasında Granger nedensellik ilişkisi söz konusu değilken uzun dönemde para politikası ve cari işlemler dengesi arasında ters yönlü kointegrasyon ilişkisi olduğunu bulmuşlardır.

Abbassi ve Linzert’in (2011) Euro Bölgesinde uygulanan para politikalarının etkinliğini inceledikleri çalışmalarında analiz için iki ölçü kullanmışlardır. İlk ölçü para piyasası faiz oranının tahmin edilebilir olması diğer ölçü ise olağan olmayan merkez bankası politikalarının para piyasası üzerindeki etkisidir. Çalışmanın sonucunda, Ağustos 2007 sonrası dönem ile kriz öncesi dönem mukayese edildiğinde piyasa beklentilerinin 12 aya kadar daha az amaca uygun olduğu bulunmuştur.

Wulandari (2012) yapısal VAR modelini kullanarak, çalışmasında, enflasyonu yönetmede ve ekonomik büyümeye katkıda bulunmada, iki parasal aktarım mekanizması kanalının önemini değerlendirmiştir. Parasal aktarım kanalları faiz oranı kanalı ve kredi-banka borç verme (credit-bank lending) kanalıdır. Faiz oranı kanalının enflasyonun korunmasına yönelik parasal aktarım mekanizmasında önemli rol oynadığı, ancak ekonomik büyümede sınırlı rolü olduğu, öte yandan kredi-banka borç verme kanalının ekonomik büyümeyi önemli ölçüde etkileyebileceği görülmüştür.

Albulescu (2012) yaptığı çalışmasında, Euro Bölgesi ülkelerinin 1999-2011 arasındaki çeyrek dönem verileri ile finansal stabiliteyi etkileyen makro değişkenleri incelemiştir. Çalışmanın ampirik sonucuna göre faiz oranları ile bütçe açıkları artışları finansal istikrarı olumsuz etkilemektedir. Bu durumun aksine büyüme oranı ve enflasyon oranındaki artışlar ise finansal istikrarı olumlu etkilemektedir.

Doğru (2013) Türkiye'deki yurtiçi toplam kredi hacmi ile cari işlemler açığı arasındaki ilişkiyi, 1992Q1-2012Q3 dönemi verilerini kullanarak, Carrion-i-Silvestre (2009) çoklu yapısal kırılmalı birim kök testi ve Maki (2012) çoklu yapısal kırılmalı eşbütünleşme yöntemiyle araştırmıştır. Elde edilen bulgulara göre; yurtiçi toplam kredi hacmi artışıyla cari işlemler açığı arasında, eşbütünleşmenin varlığı tespit edilmiş ve yurtiçi kredi hacmindeki artışın, cari işlemler açığını arttırıcı bir faktör olduğu görülmüştür. Hata düzeltme modelinde ise, uzun dönemde birlikte hareket eden seriler arasında kısa dönem sapmalarının ortadan kalktığı gözlenmiştir.

Errit ve Uusküla (2013) çalışmalarında, yapısal VAR modelini kullanarak, 2000- 2012 döneminde, Euro Bölgesindeki para politikası şoklarının, Estonya ekonomisindeki temel ekonomik ve finansal değişkenler üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Çalışmada Euro Bölgesindeki para politikası şoklarının, Estonya GSYİH’sı, özel tüketim, kurumsal yatırım ve ithalat üzerinde güçlü ve kalıcı etkileri olduğu bulunmuştur. Ayrıca, Estonya para piyasası faiz oranının (3 aylık Talibor), Euro Bölgesi para piyasası faiz oranının (3 aylık Euribor) iki katı kadar güçlü bir şekilde tepki verdiği sonucuna ulaşılmıştır.

Yücememiş vd. (2015) 2010 yılı itibariyle Türkiye’de etkin olarak kullanılmaya başlayan faiz koridoru sistemi ile enflasyon arasındaki ilişkiyi Ocak 2003- Aralık 2014 dönemi aylık verileri kullanılarak, Carrion-i Silvestre (2009) çoklu yapısal kırılmalı birim kök testi ve Maki (2012) çoklu yapısal kırılmalı eşbütünleşme analizi uygulayarak araştırmışlardır. Elde edilen bulgulara göre; Para Politikası Kurulu’nun (PPK) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ödünç alma ve verme faiz oranları ile ilgili kararlarının enflasyon üzerinde etkili olduğu ve enflasyonun belirleyicisi bir para politikası aracı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Hata düzeltme modelinde, uzun dönemde birlikte hareket eden seriler arasında kısa dönemde meydana gelen sapmaların ortadan kalktığı ve serilerin tekrar uzun dönemde denge değerlerine yakınsadığı ve bu durumun yapılan uzun dönem analizlerin güvenilirliğine kanıt oluşturduğu gözlemlenmiştir.

Şahin ve Kalaycı (2015) çalışmalarında Japonya Merkez Bankası tarafından 2001Q1–2013Q3 örneklem dönemi içerisinde uygulanan niceliksel gevşeme para politikalarının derneşik talep üzerindeki olası etkilerini araştırmışlardır. Ekonometrik zaman serisi modeli reel milli gelir, parasal taban, faiz oranı, borsa endeksi ve

yen/dolar paritesi içsel değişkenleri kullanılarak Johansen eşbütünleşme tahmin yöntemiyle ortaya konulmuştur. Çözümleme bulguları –değişkenlere ait bütün katsayıların istatistiksel anlamlılığı altında– parasal tabanda ve borsa endeksinde meydana gelen %1’lik bir artışın, faiz oranlarındaki %1’lik bir azalışın reel milli gelir üzerinde pozitif yönlü bir etkiye; yen/dolar paritesindeki %1’lik bir artışın ise reel milli gelir üzerinde negatif bir etkiye neden olduğunu göstermiştir.

Micossi (2015) avroya geçiş tarihi olan 2002 yılından itibaren ECB’nin politikalarını incelemiştir. Çalışma sonucunda; belirtilen süre zarfında ECB’nin güçlü, bağımsız ve yetkin bir kurum yapısını korumayı başardığı belirtilmiştir. 14 yıllık periyotta ortaya çıkan olaylar, orijinal kurumsal tasarımın ve ECB'nin kurulmasını yönlendiren politika kavramlarının bazı ciddi eksikliklerine de dikkat çekmiştir. Öne çıkan eksikliklerden ilki, tutarlı mali ve ekonomik politikaları olmayan bir Parasal Birlik fiyatlarda, ücretlerde ve üretkenlikte farklılık olduğunda dengesiz politika kombinasyonu oluşturabilecektir. İkinci eksiklik, ECB'nin yetkisinin, bankacılık sisteminin son mercii gibi geniş çaplı güçleri hariç tutmamakla birlikte, mali tehlikeleri içeren sistemik şoklarda üye ülkelerinin egemen borç piyasalarını istikrara kavuşturma gücünü içermediğidir.

Wierzbowska (2015) çalışmasında VAR yöntemini kullanılarak ECB para politikası şokları ile Euro Bölgesi üretim ve enflasyon şoklarının Avrupa Birliği üyesi ülkelerden doğu ve orta Avrupa ülkelerine etkisini analiz etmiştir. Bu ülkeler; Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya (Birinci Grup), Bulgaristan, Litvanya ve Letonya’dır (İkinci Grup). Faiz artırımından sonra ekonomik duyarlılıkta düşüş gözlemlenmiş ancak yaklaşık 25 ay sonra iyilişme hızlı ve olumlu bir şekilde gerçekleşmiştir.

Konstantīns ve Ana-Maria (2016) çalışmalarında ECB para politikasının Ağustos 2008'den 2015 sonuna kadar beklenen enflasyon üzerindeki ampirik etkisini analiz etmişlerdir. Çalışmada Wu-Xia gölge oranını kullanmışlardır. Bir vektör otoregresif model (VAR) aracılığıyla, genişletici para politikasının beklenen enflasyon üzerinde olumlu etkisi olduğunu bulmuşlardır. Uzun vadeli beklenen enflasyon üzerindeki etki, kısa vadeli beklentilerden daha düşüktür. Petrol fiyat şoku ve olumsuz talep şokunun da rastladığı dönemde etki nispeten küçük ve belirsiz bulunmuştur.

Damjanović ve Masten (2016) çalışmalarında kısa vadeli gölge oranlarının (SSR) Euro Bölgesi için bir politika pozisyonu ölçüsü olarak faydasını incelemişlerdir. Para politikası şoklarının hem Euro Bölgesi düzeyinde hem de İtalya ve İspanya'daki etkilerini incelemek için kısa gölge oranını standart vektör otoregresif analizine dahil etmişlerdir. Çalışmada, SSR'nin oluşturduğu para politikası şoklarının, standart politika oranından belirlenen şoklar gibi benzer makro tepkileri oluşturduğu görülmüştür.

Horvath ve Voslarova (2017) çalışmalarında, ECB’nin geleneksel olmayan para politikalarının Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya’nın makroekonomik istikrarını nasıl etkilediğini incelemişlerdir. Bunun için 2008'den 2014'e kadar aylık veriler kullanarak çeşitli panel vektör otoregresyonlarını (PVAR'ler) tahmin etmişlerdir. SSR ve merkez bankası varlıkları geleneksel olmayan politikaların ölçütü olarak kullanılmıştır. Üretim artışının ve enflasyonun, ECB tarafından yapılan genişlemeci bir para politikası şokunun ardından geçici olarak arttığı görülmüştür. Geleneksel olmayan politikaların üretim artışı üzerindeki etkisinin enflasyon üzerindeki etkisinden çok daha güçlü olduğu bulunmuştur.

Anaya vd. (2017) çalışmalarında, merkez bankasının bilançosundaki değişikliklerle tanımlanan ABD'nin geleneksel olmayan para politikası şoklarının, gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin finansal ve ekonomik durumları üzerinde bir etkisi olup olmadığını, yapısal VAR modeli kullanarak analiz etmişlerdir. Çalışmada gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin şoklara, ortalama olarak kendi para politikası pozisyonlarını hafifleterek karşılık verdikleri görülmüştür.

Nocera ve Roma (2017) yapısal Bayesian VAR modeli kullanarak konut talebi şoklarının seçilmiş Euro Bölgesi ülkeleri üzerindeki makroekonomik etkilerini ve konut fiyatlarının parasal aktarım mekanizmasındaki rolünü analiz etmişlerdir. Analiz sonucunda, konut talebinin ve para politikası şoklarının etkilerinin araştırılan ülkeler arasında çok fazla farklılık gösterdiği bulunmuştur. Çalışmada para politikasının konut fiyatları üzerinde güçlü ve kalıcı bir etkisi olduğu, Euro Bölgesi konut piyasasında bir kredi kanalının varlığının doğrulandığı ve parasal aktarım mekanizması içinde konut fiyatlarının önemli bir rolü olduğu bulunmuştur. Etki seviyeleri ise oldukça heterojen olup % 0,4 (Almanya'da) ve % 3 (İspanya'da) arasında değişmektedir. Tarihsel ayrışma

analizi ev fiyat dinamiklerine yönelik para politikası şoklarının heterojen bir katkısının olduğunu belgelemektedir.

Tokmakçıoğlu ve Özçelebi (2018) çalışmalarında ABD gecelik Interbank borçlanma faizleri, 10 yıllık ABD ve İngiltere tahvil faizi ve ABD reel döviz kuru arasındaki ilişkileri Blanchard-Quah tipi yapısal VAR (SVAR) modeliyle incelemişlerdir. Analizler sonucunda ABD’deki daraltıcı para politikasının reel döviz kurunun değer kazanmasına neden olacağı bulgusuna ulaşılmıştır. Bir diğer bulgu ise ABD’de uygulanacak daraltıcı para politikasının ABD ekonomisine yönelik güveni arttıracağı ve kayda değer sermaye girişlerine neden olacağıdır. Çalışma sonuçları ayrıca ABD’deki para politikasındaki değişikliklerin İngiltere Merkez Bankası ve para piyasası üzerinde yansıma bulacağına işaret etmektedir.

3.4. Çalışmanın Amacı, Kapsamı ve Yöntemi